aynı isimde "kurtuluş (dizi)" başlığı da var
  • yetmiş dokuz yıl önce bugün 28 ekim 1940 sabahı italya büyük elçisi grazzi yunan başbakan metaksas'a resmi bir ültimatom verir.

    metaksas, eski bir askerdir. orduda general olduğu birinci dünya savaşı sırasında yunanistan'ın tarafsızlığını koruması gerektiğini savunmuş, venizelos'un batı anadolu'yu ele geçirme planlarına karşı çıkmış, yunanistan’ın topraklarının şerefle ve müreffeh yaşamak için yeterli olduğunu, küçük asya seferi’nin bir macera olduğunu, sonunda bütün türk milleti ile karşı karşıya gelineceğini belirterek verilen tüm görevleri reddetmiştir.

    diktatör başbakan metaksas, mussolini'nin ilhak ültimatomunu tanımadığını bildirir, büyük elçiye "ohi" yani hayır der. kendi ordusunun da hitler'in ordusu kadar güçlü olduğunu ispatlamak derdinde olan mussolini, yunanistan'ı işgale başlar. fakat metaksas ülkesini savunur, 1941 yılında ölene kadar da italyan işgalini durdurur, hatta toprak bile kazanır.

    1941 yılının nisan ayında nazi ordusu, italya'nın aldığı yenilgiler üzerine yunanistan'a girer ve üç hafta içinde atina'yı ele geçirir. acımasız alman işgali altında olunan süre boyunca yunan halkı birçok zorluk ile karşı karşıya kalır. 300 bin insan açlık ve salgın hastalıklardan dolayı yaşamını yitirir.

    almanlar yunanistan'ı ve adaları işgal edince, ingilizler de bize "kendi kıyılarımıza yakın olan adaları işgal etmemizi" teklif eder. savaşa girmek istemeyen, fakat inönü'nün hitler'e yazdığı mektubunda belirttiği gibi "milli egemenliğine yönelecek her saldırıya karşı koymaya azimli" olan ve tedbir olarak bütün askeri kuvvetini izmir ve trakya'ya yığmış türkiye, faşist alman ordularına istediği fırsatı vermek istemez, ve zor durumdaki komşusunun "milli şerefini rencide etmemek" gerekçesi ile teklifi reddeder.

    zaten kendisi de kıtlık yaşayan, tarımda çalışabilecek erkeklerin çoğu savaş endişesi ile silah altında olan türkiye, komşusundan aldığı acıklı haberlere sessiz kalamaz ve işgal atındaki yunanistan'a yardım eden ilk ülke olur. 19 yıl önceki yunan işgalinden "kurtuluş" savaşı ile bağımsızlığına kavuşmuş türkiye, alman ordusunun işgali altındaki yunanistan'a insani yardım malzemeleri göndermeye başlar.

    işte, kurtuluş, ilk seferini 6 ekim 1941'de yapan ve türkiye'de toplanan iki bin ton gıda maddesini pire limanına götüren kızılay vapurudur. kurtuluş altı ayda toplam dört sefer yapar. 21 şubat 1942'de yine bir sefer yapmaktayken şiddetli fırtına ve tipi nedeniyle marmara adası açıklarında batar. bu tarihten sonra dumlupınar (bu gemi ile bin kadar hasta yunan çocuğu istanbul'a getirilir ve savaşın sonuna kadar türkiye'de bakılır), tunç, konya, güneysu ve aksu gemileriyle 1946 yılına kadar toplam 50 bin ton yardım gönderilir yunanistan'a.

    yunan halkı bütün bu gemileri kurtuluş olarak adlandırır.
  • 5. bölüm sonun başlangıcı ile 6. bölüm kurtuluş'u birbirinden ayrı izlemek mümkün olmayan müthiş yapım:

    --- spoiler ---
    5. bölüm tamamen büyük taarruzun planlanması ile geçer: plana karşı çıkan paşaların ikna edilmesi, yunan ve ingilizler'in "bu türkler taarruz edemez" diye alay etmesi, meclis'te mustafa kemal paşa'ya karşı yapılan ayak oyunları. sürekli artan bir gerilim ve duygu yoğunluğu vardır 5. bölümde, büyük gün yaklaştıkça askerler hareket etmeye, kurmaylar düşmanı korkutmamaya çalışmaktadırlar, ve o büyük gece geldiğinde cephede askerler helalleşir, vedalaşır, kadınlar onlardan düşmanı yenmedikçe geri dönmemelerini isterler. diziyi izleyenin içinde sürekli bir duygu kabarması olur. "bölüm bitmek üzere, herhalde taarruz 6'ya kaldı" diye düşünür, dizinin sonunu adınızdan daha iyi biliyor olmanıza rağmen "acaba ne olacak" diye merak edersiniz.
    karanlık içinde bir grup atlının hareket ettiğini gösterir yönetmen. "kocatepe yolu 26 ağustos 1922 - saat 3:30". atlılar geçer, aynı anda askerler karanlıkta topları yürütmektedirler bir tepe yolunda. arkadan, çok uzaklardan gelen bir uğultu şeklinde izmir marşı'nın müziği duyulur. gün ağarmaktadır ve atlılar tepeye varmıştır, orada onları selamlama vaziyetinde onlarca subay beklemektedir, dürbünler kurulmuş, bayrak dalgalanmaktadır. atlardan inerler, gelenlerin mustafa kemal paşa, fevzi paşa, ismet paşa oldukları anlaşılmaktadır, tepenin ucuna doğru ilerler.
    "kocatepe, saat 5:30" altyazısı belirir, mustafa kemal paşa, ismet paşa'ya karşı ovayı gösterir ve bişeyler söyler, ismet paşa selam vererek uzaklaşır, mustafa kemal paşa dürbünü ile mevkileri incelemeye başlar, kamera uzaklaşır ve yeni doğan güneşin aydınlattığı toprakları gösterir, müzik yoğunlaşır, mustafa kemal paşa sanki "bıraksalar, ince uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak kocatepe'den afyon ovası'na atlayacaktı"* gibidir.
    yüzlerce topçu dizilmiş, hazır vaziyettedirler, bir subay bağırır: "birinci batarya ateşşşş"... ve duman eşliğinde bir gökgürültüsü, "ikinci batarya ateşşşş" ve birkaç saniye sonra "üçüncü batarya ateşşşş" emri gelir, duman ve gürültü birbirine karışmış, taarruz başlamıştır.
    görüntü donar ve koro marşa aynı anda başlar:
    "izmirin dağlarında çiçekler açar..."
    gözleriniz ıslanmış, donakalırsınız... 6. bölümü anında izlememek mümkün değildir...

    --- spoiler ---
  • öyle bir dizi ki, neredesye bütün dt* oynuyor. yalnız dikkat çeken bir husus var.
    arkadaş burda bir at var ki bembeyaz, kuyruğu portakal rengi.
    mustafa kemal ne zaman ata binse ekranda bu var. süvariler hücuma mı kalktı gene bu. top atışında at mı telef olacak yine portakal kuyruk ekranın önünde.
    bu dizide yüzlerce oyuncu binlerce figüran kullanılmış ama bu at artık rejisörün yatağına mı girmiş, zamanın kültür bakanının akrabası mı belli değil.
    lan muhteşem yüzyılda süleyman bile bu kadar süre almıyor.
  • "asker toplayıcılar yine dolaşmaya başlamışlar... köye gelirlerse ben oğlanı saklayacağım. büyüğü balkan harbi'nde kaybettim, ortancayı çanakkale'de, sonuncuyu vermem..."

    cümleleriyle başlayan başyapıt, şaheser, efsane...

    bir annenin yorgunluğu, anadolu'nun yorgunluğu ile başlar, bir ülkenin ayağa kalkışıyla sona erer.

    her anında ayrı duygu patlaması yaşatır.

    çok başkadır.
  • turgut özakman'ın araştırmalarını ve yazdığı birçok yazıyı belgelere dayandırması ve bunun sonucunda trt'nin kendisinden bir senaryo istemesi sonucu oluşmuş dizi..

    her izlendiğinde ağlatan trt başyapıtı..
  • taşındığım gün itibariyle sanki hep orada yaşamışım gibi hissettiğim; evden 50 m uzaklaşmadan bakkal, tuhafiyeci, poliklinik, pet shop, banka, taksi durağı, otobüs durağı, kargo şirketi, çilingir, lokanta, ucuz sebzeci, mobilyacı, 24 saat açık tekel bayii, bi milyoncu, internet cafe, türk telekom şubesi ve hatta çiğ köfteci bulabildiğin; 2 km ötedeki nişantaşı'nın üçte birine ev bulabildiğin/yemek yiyebildiğin; alt katında gayet mazbut bir aile otururken, üst katında bir transseksüelin yaşayabildiği ve daha ilginci bu iki komşunun birbiriyle çok iyi geçinebildiği; türbanlı bakkaldan agos alabildiğin ve eğer ayvalık'a falan taşınmazsam muhtemelen ölene kadar yaşayacağım gerçeküstü bir semt.

    edit: ayvalık'a taşındım.
    transseksüel komşu hariç hepsi burada da var.
  • daha demin izledim, yine gördüm, abartıdan uzak, sade bi yapıt. sade ve öz. şukelalar ötesi, milletimizin kurtuluş destanı. başyapıt ulan, evet!
  • eskiden trtnin resmi bayramlardaki sabit prime time programı olan dizi. dönemine göre oldukça yüksek bir bütçesi ve çok geniş bir oyuncu kadrosu vardır. bugünün bir çok televizyon yapımında yer alan oyuncuların adı jeneriğinde geçer. rutkay aziz ve savaş dinçel rollerindeki başarılarıyla izleyenler için atatürk ve inönünün imajı olmuştur. bildiğim kadarıyla dijital bir teknik kullanılmamasına rağmen çok başarılı ve gerçekçi savaş sahneleri vardır. senaryo ve replikler oldukça etkileyicidir, gerçekten bir milletin yazdığı bağımsızlık destanını anlatmaktadır.
    muammer sun ise türk sineması için tüm zamanların en başarılı film müziklerinden birine imza atmıştır. marşların senfonik düzenlemeleri de diğer tema müzikleri de çok etkileyicidir.
  • kurtuluşta oturuyorsanız, aynı anda bir rum bir ermeni bir meksikalı bir ukraynalı bir iranlı bir hırsız bir futbolcu bir zenci bir travesti ile komşu olabilirsiniz demektir.
  • inatla yabancı dillerde alt yazılara sahip dvd'lerinin çıkarılmadığı, bizim bize propagandamız düzeyinde kalan, her izlediğimde beni ağlatan süper yapım. cumhuriyet ve abdülhamit düşerken'inde bulunduğu alt yazıları olan bir set olsa, ecnebilere de seyrettirsek, bak kardeşim bize göre de olaylar böyle oldu desek, fena mı olur?
hesabın var mı? giriş yap