958 entry daha
  • bir dokunusla polati bayiltan paladin kilikli arkadaslarin cirit attigi dizi. meger polatin sah damari nahiyesinde on off dugmesi varmis. ama polati direk on off dugmesinden kapamasi ii olmadi kanaatimce. canpolat gecen bolumde otel odasinda uyaninca niye bes dakka tavana bos bos bakti simdi anladik, meger scandisk yapiyormus.
  • ön edit: bu entry'de yer alan bilgileri ve daha fazlasını şurada anlattık. ister izleyin, ister okuyun.

    türk televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en teknik senaryoya sahip dizisidir. bu konulara kıyısından köşesinden azcık bulaşmış biri olarak bunun teknik sebeplerini açıklamaya çalışacağım.

    ön not 1: bu yazı tamamen 2003-2005 arası yayınlanan 97 bölümle ilgilidir. şu an yayında olan kurtlar vadisi pusu dizisi dahil değildir.

    ön not 2: işin ahlaki yönü bu entry'nin konusu değildir. sadece teknik olarak ele alınacaktır.

    teknik bölüm...

    şimdi türk televizyon tarihine baktığınızda bu kadar ses getirmiş, heyecan ve merak uyandırmış, yayınlandığı günde sokakları boşaltan, milli maçlardan daha fazla reyting alabilen başka bir dizi gelmemiştir. çok ses getiren diziler elbette olmuştu o zamana kadar:

    asmalı konak,ikinci bahar,süper baba,bizimkiler,deli yürek,ekmek teknesi,aliye,kaygısızlar vs...

    ama hiçbirisi bu kadar ilgi uyandırmamıştır. tamam, asmalı konak, finalini sinema filmiyle yapabilecek kadar hatırı sayılır bir kitle elde etmiştir. ancak kurtlar vadisi kadar olduğunu düşünmüyorum. belki bunda asmalı konak'ın bayanlara daha çok hitap eden bir dizi oluşunun etkisi vardır ya da kurtlar vadisi'nin erkeklere hitap ediyor oluşunun...

    neticede bu dizi o zamana kadar hiç elde edilmemiş bir başarıyı sahiplenmiştir....

    bunun sebepleri çeşitlidir. ama salt olarak "bunun bir mafya dizisi olması, karakterlerin, ergenlerin hoşuna gidecek ve türk insanın özündeki ruhuna hitap edecek erkeksi özellikler taşımasının,silahlı çatışma ve amiyane tabirle vurdulu kırdılı olmasının" tek neden olarak gösterilmesi her şeyden önce sinema sanatına hakarettir. en azından kurtlar vadisi için... bu başarının birinci sebebi senaryo tekniklerini doğru kullanmasıdır.
    bu sayılanlar hep bu ilk maddeden sonra gelir.

    bütün ahlaki kaygılardan, bütün o, yayınlandığı zamanlarda yaşanan olaylardan sıyrılarak söylemeliyim ki kurtlar vadisi'nin senaryosu en azından türkiye'deki senaryo atölyelerinde ders diye okutulacak kadar, hatta sinema-tv bölümlerinde işlenecek kadar kalitelidir. bir amerikan'a bu kadar kaliteli gelmeyebilir. çünkü adamların geldiği nokta bize çook uzakta... ama dediğim gibi "ben dizi senaryosu yazmayı öğrenmek istiyorum" diyen bir türk için "beginner" seviyesinde ilk olarak incelemesi gereken tek derli toplu hikayedir.

    şimdi bu seviyeyi parça parça inceleyelim...

    1-) orjinal hikaye cümlesi...

    modern anlamda, gişede başarılı olmuş filmleri incelediğinizde, filmin özeti tadında şu cümleyle karşılaşabilirsiniz...

    "x adlı karakterin, karşısına çıkan engelleri aşması ve bir amacı gerçekleştirmek için uğraşmasıdır"

    çoğu başarılı filmin/dizinin senaryosu hep bunun üzerine kuruludur. karakterin bir amacı vardır,bu amaç için bir düşmanla çarpışır ve sonunda başarıya ulaşır.

    prison break'ta michael'in abisini kurtarmak istemesi, person of interest'te makina'nın gönderdiği numaraları kurtarmak için uğraşmaları vs... örnekler çoğaltılabilir...

    şimdi bunu kurtlar vadisi'ne uyarlayalım...

    "özel eğitim almış bir devlet görevlisinin, türkiye'nin en komplike örgütünü çökertmek için yüzünü değiştirerek örgüte sızması"

    bu cümle her anlamda muazzam bir hikaye potansiyeli taşıyor. her şeyden önce polat alemdar, bu amacını 97 bölüm boyunca saklı tutuyor. yani biz polat'ın amacının ilk bölümden beri ne olduğunu ve bu amaçtan kaynaklı olarak ortalığın nasıl karışacağını ve nasıl bu örgütü çökerteceğini görmek istiyoruz, merak ediyoruz. aslında polat hiçbir zaman amacından sapmıyor. o hikayeye girdikten sonra, o zamana kadar düzgün çalışan konsey 3.sezonun başında artık çalışamaz hale geliyor ve bunu asla ama asla kimliğini açık etmeden yapmaya çalışıyor.

    "bir örgüte sızma" sinema dünyası için klişedir. ama türk tv'si için bir ilkti o zamanlar. biz hem polat'ın mafya gibi olmaya çalışmasını, hem konseyi karıştırmasını izliyor, hem de "acaba kimliği deşifre olacak mı?" endişesini taşıyorduk. işte bizi diziye bağlayan en önemli unsur bu hikayenin müthiş bir potansiyel taşıyor oluşudur. belki sinema dünyasında bu konuyla ilgili yüzlerce dizi ve film çekilmiş olabilir. ama türk insanın evine ilk defa böyle bir hikaye giriyordu.

    o zamana kadar dizilerde insanların izlediği ayrıl-barış-aldat ekseninde yürüyen kadın erkek ilişkileri bir anda aslında ölü olarak bilinen yüzü değişmiş bir adamın sevgilisine bir türlü gerçeği söyleyemediği bir aşk hikayesine dönüşüyordu. her bölüm bunun gerginliğini yaşadı insanlar. acaba elif gerçeği öğrenecek mi? ama öğrendikten sonra komaya girerek ölmesi ve yıllarca ölü bildiği adamın her an yanı başında olan adam olduğunu fark edememesi... üstelik polat'a bir kez de ali olarak sarılamadan ölmesi türk televizyonlarındaki en kral aşk dizisinden daha orjinal bir aşk hikayesidir. ve insanların boğazına koca bir düğüm atmıştır.

    yani ben örneğini görmedim en azından. bilenler bu konuda beni aydınlatabilirler. çok iddialı olmasın ettiğimiz laflar da sonradan göt olmayalım.

    2-) derli toplu olay örgüsü (dramatik yapı)

    dizi senaryosu yazmanın kilit noktası şudur: ilk bölümün özetini yazarken son bölümün son sahnesi dahi proje planında olmalıdır.

    "kervan yolda düzülür" mantığı dizi senaryosu için asla geçerli değildir. "bi başlayalım da hayırlısıyla gerisi gelir" dediğin an bitersin.

    amerika'nın en popüler dizilerine bakın. hepsinde bunu rahatlıkla görebileceksiniz. bizler lost'un ilk bölümünü izlerken senaristlerin aklında "4 8 15 16 23 42" numaralı kişilerin jacob tarafından seçilerek adaya getirildiği vardı zaten. ya da black smoke'un jacob'la kardeş olduğu vardı. adada bulunan kutup ayılarının bilmem kaç yılında dharma tarafından deneylerde kullanıldığını senaristler zaten biliyordu. ve biz bunları sonradan öğrenip, ilk başlarda gördüğümüz sahnelerle birleştirince "heeeeee vay amk demek bu oymuş" diyor ve hikayeye hayran oluyorduk. ya da her bölümün sonunda bir gerçeği öğrenip "hasssiktiiirr" diyorduk...

    işte bu olgu kurtlar vadisi'nde fazlasıyla vardı. ali candan'ın ilk bölümde bir kaç gez gördüğü rüyanın devamını 3.sezonun ortasında gördük. polat'ın devamlı rahatsız olduğu o hayal kırıntısında yüzü çizilerek yere düşen dayının "kılıç" olduğunu ve yüzündeki kesiğin aslında oradan geldiğini dizinin nerdeyse sonunda öğrendik. polat'ın dizinin başında üç kere hapşırması, 50 bölüm sonra karahanlı'nın karşısında anlam kazandı.

    dizi senaryolarının hikayeleri geçmişte yaşanır. şöyle ki, ilk bölüm, genel hikayenin ya ortasından ya da sonundan başlamalı ki gizemli geriye dönüşler ve o hikayenin başında neler yaşandığı merak edilsin ve seyircide "haaaaa, demek bu işin aslı buymuş" düşüncesinin oluşturulmasıyla sürükleyicilik diri tutulsun.

    1.maddede işlediğim

    ""özel eğitim almış bir devlet görevlisinin, türkiye'nin en komplike örgütünü çökertmek için yüzünü değiştirerek örgüte sızması"

    cümlesi 3.sezonun sonunda şu hale dönüştü.

    "özel bir istihbarat ajanı olan abbas ustaoğlu'nun kardeşi filistin kampındadır. ünlü iş adamı mehmet karahanlı'nın yüzünden bu kamp bombalanır ve abbas ustaoğlu'nun kardeşi ölür. bunun üzerine abbas ustaoğlu, karahanlı'nın oğlunu kaçırarak yetiştirme yurduna verir, ama hep takipte olur. büyüdüğünde onu en güvendiği ailenin sahiplenmesini sağlar. ergenlik yıllarında temasa geçer, telkinleriyle onu yönlendirir, yetiştirir, kendisi gibi bir ajan olmasını sağlar. ve en sonunda karahanlı'nın kurduğu imparatorluğu yıkmak için yine karahanlı'nın oğlunu kullanır. operasyonun adı da "kurtlar vadisi"dir. "

    işte kurtlar vadisi'nin ilk bölümü bu noktadan sonra başlar ve biz yukarıdaki hikayenin işaretlerini 2.sezonun sonunda alırız, 3.sezonun ortasında da tam olarak öğreniriz.

    ve bu hikayeye muazzam bir derinlik katar. yüzeysellikten kurtulur. her karakter daha fazla anlam kazanır. bizi hikayeye bağlayan asıl nokta da burasıdır. diğerleri yan unsur olarak kalır.

    buna paralel olarak diğer bir teknik başarı da, bu hikayeyi gizleme ve süründürmedir. bir eksi olarak hanesine yazmak gerekirse kurtlar vadisi aslında çok ama çok yavaş bir diziydi. hikayeyi çok yavaş götürdüler. normalde bu dizinin ömrü 50 bölümdür. bu hikaye 50 bölümde çok rahat anlatılabilirdi. sadece çakırın ölmesi 3 bölüm sürdü ve 3 bölüm sadece 1 geceyi anlatıyordu. bunu da dizinin popülaritesini kullanarak yaptılar. yeri geldi 1 bölüm boyunca sadece çakır-polat ve ekibinin geyiğini izledik. ama sıkılmadık, çünkü muhabbetleri sarıyordu. yani bu geyik bölümler sayesinde hikayeyi dinlendirdiler. böylece bölüm sayısı arttı ve hikaye uzadı.

    lost bunu çok yaptı. şu anda da person of interest yapıyor gördüğüm kadarıyla... ilk 2 sezon 2 ya da 3 bölümde bir the machine ile ilgili bir kaç sahne gördük. onun haricinde verilen numaların kurtarılma hikayeleriydi.

    3-) karakter özdeşleşmesi

    ünlü senaryo hocalarının bu konudaki ortak görüşü şudur:

    "karaktere yatırım yapmayan hikaye başarısızdır"

    dizi,daha doğrusu olay örgüsünü yürüten unsur karakterdir. derin ve sempatik karakter, derin bir hikayenin habercisidir. dolayısıyla hikayeyi iliklerimize kadar hissetmek istiyorsak karakterleri sevmeli ve onlarla özdeşleşmeliyiz.

    hikaye kurmanın ilk şartıdır...

    "hikayeler okuyucuda/izleyicide bir duygu uyandırmalıdır"

    bu duygunun bizde uyanması karakter vasıtasıyla olur. günlük hayattan örnek vermek gerekirse...

    a şehrinde yaşıyor olalım ve b şehrinde tanımadığımız bir x kişisi ölmüş olsun. bu olay bizi ne kadar etkiler? şüphesiz etkileyebilir. ama en yakınımız ve en sevdiğimiz kişi kadar asla etkilemez. dolayısıyla insan sevdiği ve özdeşleştiği kişiyi temele alır.

    eğer hikaye bize karakteri sevdirdiyse onun başına gelen her şey bizi sevindirir/duygulandırır. işte çakır öldüğünde milletin delirip cenaze namazı falan kılması kurtlar vadisi'nin bu kuralı ne denli başarılı uyguladığını gösterir.

    bunun için belli yöntemler vardır. hikayenin en başında bu kural kesinlikle uygulanmalıdır. aksi takdirde hikaye çöker. kurtlar vadisi'nden örnek verelim...

    çakır ilk bölümde 3 tane adam öldürür. bu adam psikopat dersin ama daha sonra gidip çocuklarla top oynar. yüzünde gülümseme belirir ve onun bu deliliğinden hoşlanırsın. ("katili sempatik gösterme" adlı ahlaki ödevimiz bu yazının konusu değildir, sadece teknik inceleme yapıyorum) ali candan'ı ilk olarak kosova'da tatbikatta görürsün ve başarılı bir özel kuvvet lideri olduğunu anlarsın.

    sırf elif'le birlikte ali'nin ölümüne üzülelim diye ilk bölümün yarısından fazlasını elif ile ali candan'ın birlikte olduğu sahnelere ayırdılar. eğer elif ve ali arasındaki aşkın bu sahneler sayesinde büyüklüğünü anlamasaydık ali'nin ölmesinin bizim için bir anlamı olmayacaktı.

    behzat ç. başlığı altında erdal beşikçioğlu için "amirim" diye bahsedilmesi, ya da sevilen dizilerin başlıkları altında bazı karakterler için "x reyizz" tarzı ifadeler kullanılması hep bu "özdeşleşme" tekniğin birer ürünüdür.

    kurtlar vadisi'ndeki iyisinden kötüsüne her karakter için bu kullanılmıştır. dolayısıyla ustasıyla anasını yatakta basan marangoz çırağının testereyle anasını kestiğini bildiğimiz için testere necmi bizim için anlam kazanır. ya da karısını asan laz ziya bizim için hikayenin olmazsa olmazı haline gelir.

    işte bunlaaaar hep karakterlere yapılan yatırımlardır. derin karakterler derin hikayeler oluşturur. derin hikayeler de her zaman ilgi çeker.

    diğer bir husus, karakterlerin bize çok yakın olmasıdır.

    herkesin mahallesinde seyfo dayı gibi biri olmuştur. hikmet gibi bir karaktere benzeyen bir sürü arkadaşımız olabilir. abidin gibi adamları kim sevmez? güllü erhan gibi ilginç adamlar ilgimizi çekmez mi? memati gibi adıyla bile bir şey anlatan adam nasıl sevilmez? erdal kömürcü, babası abuzer, tuncay kantarcı, halo dayı, iplikçi nedim... hepsi orjinal ve sempatik karakterler...

    bana kalırsa kurtlar vadisi'nin sevilme nedenleri aslında bu saydığım maddelerdir. bunun yanında yan unsurlar da vardır ama ben sadece izlerken farketmediğimiz ama aslında temeli oluşturan bir takım senaryosal teknikleri anlatmak istedim. bu ilgi sadece, türk insanının aksiyon ve mafya açlığının doyurulması olarak tanımlanamaz. bu işin tekniğine ihanettir.

    ha hataları yok mu? var...

    mesela bazı sahnenin araklama olması...

    polat'ın şevko'nun mekanını bastığı sahne, kamera açıları ve duvara fışkıran kan efekti dahil tıpkısının fotokopisi "leon" filminden alıntıdır. bunu gönderme olarak algılayanlara da saygı duyarım.

    hikayenin çok yavaş gitmesi, gerçekten ama gerçekten maalesef mafyanın sempatik gösterilmesi vs. çeşitli hatalardır. (breaking bad ile kıyaslamayınız. şu anda metamfetamin furyası amerika'da breaking bad'e bağlanıyor mu acaba? bilenler söylesin...)

    vadi'den sonra hiçbir mafya dizisi tutmadı. ezel'e sırf içinde "yüz değiştirme" muhabbeti var diye şans vermedim.97 bölümü bunun üzerine kurmuş bir diziden sonra tekrar aynı eksenli bir dizi yapmak bana etik gelmedi. çok başarılı bir dizi olduğunu biliyorum ezel'in. ama keşke temeli başka şekilde kursaydı.

    farklı teknikler deneyen diziler oldu. 24'ü taklit etmeye çalıştılar, bizim milleti kesmedi. bilgi işlem merkezinden gps'le takip ettiğin adam için kovalayanlara "güneye gidiyor, güneye gidiyor" dersen kesmez tabi. herkes der ki "güney ne lan"...

    "son" diye bir dizi lost'un kullandığı mystery box tekniğini kullanayım dedi, ama kitleyi genişletemedi.

    ama sıradışı bir cinayet şube amiri çıktı, fenomen oldu. neden? çünkü bizdendi... erdal bakkal bizdendi, ramiz dayı bizdendi.

    ....

    kurtlar vadisi 97 bölümde bitmiştir. hikayesini tamamlamıştır. pusu versiyonu tamamen belgesel amaçlıdır ve hikayeye hizmet etmemektedir. bütün çekiciliğini kaybetmiştir. 97 bölümde sadece 2 kere sıradışı şekilde vurulan polat, 10 bölümde bir hastaneye yatar hale gelmiştir. karakter özdeşikliği kaybolmuştur. hala anlamsız şekilde sürebiliyor ve izlenebiliyor olmasının tek sebebi o ilk 97 bölümün hatrından başka bir şey değildir.

    pusu versiyonu michael jordan'ın wizards kariyeri ya da schumacher'in mercedes kariyeri gibidir. aynı tadı vermesi mümkün değildir. suni ve yüzeysel bir karakter yığını ve hükümet politikası senaryosuyla akp izleyicisine hizmet eder duruma gelmiştir.

    efsane olarak kalmalıydı. ama para hırsının demek ki efsaneleri çamura dönüştürmesi bizim insanımız için normal... azalarak bitmesi gerekiyor artık...
  • netflix türkiye ekibinde olsam, bu dizinin kurtlar vadisi operasyonu öncesinde yaşananlarını anlatan bir dizi için uğraşırdım.

    kıbrıs barış harekatı öncesinde başlayıp, kıbrıs ve türkiye'nin durumu ile başlayan, bu süre içinde devlete çalışırken, yavaş yavaş gücün ve paranın tarafını seçen mehmet karahanlı'nın adım adım büyümesi, konseyi kurması, konseyin yaptığı işler, kendi ifadesi ile yüce seçilmişlere katılması gibi bir sürü kurtlar konseyi hikayesi var.

    70'ler, 80 darbesi ve 80'ler, asala, pkk, 90'lar, faili meçhuller gibi bir sürü kaynak var.

    ali candan'ın kaçırılması ile başlayan, genç doğu eşrefoğlu, aslan akbey gibi bir sürü devlet görevlisi hikayesi ile devlet tarafı anlatılır. pala ve ekibinin devlet için çalışırken, nasıl yavaş yavaş kendi çıkarına kaydığı kısmı bile büyük hikayedir. iskender büyük gibi kurtlar vadisi pusu içerisindeki nadir dolu karakterler de hikayeye derinlik katar.

    öteki tarafta ağır ağır yükselen genç çakır, racon kesen duran emmi ve seyfo dayı, mahalleye ara ara uğrayan aslan amca, ali-elif aşkı, ali'nin aslan bey'in planına göre usul usul yetiştirilmesi...

    star wars evreninde bu kadar hikaye, kaynak yok anasını satayım. yapın şu işi işte.

    edit: netflix dememin sebebi aslında basit. tv kanallarında olmasın diye. tv'de olunca bölüm 123 dakika sürüyor ve resmen çile çekiliyor. dizi 45 dakika olsun, kan sahneleri sansür yemesin, sigara, puro, rakı içilsin, söylemek istediğini cesurca söylesin, eli ayağı düzgün bir iş olsun diye.
  • karakterizasyonla ilgili ayrıntılar üzerine bir hayli düşülmüş dizi.

    karakterlerin içecek tercihleri çoğunlukla bellidir. çay, viski, puro, maden suyu tercihleri karakterlere özgüdür. diziye hakim olanlar bu içecekleri yazdığım da dahi vadi karaktelerini gözünde canlandırabilir.

    sigara ise yaygın olarak kullanılır. hemen herkes sigara içer. fakat konsey üyeleri daha az empati kurulabilir gösterilmek için olsa gerek, sigaraya dokunmazlar. çünkü sigara nispeten halktandır.
    testere daha ulaşılamaz bir karakter olarak hep puro içer.

    en halktan seyfo dayı sürekli maden suyu ister.
    esaslı bir adam olan, emmi çay içer.
    baron ve kılıç ise alkol olarak viski kullanırlar.

    laz ziya ise çakırın öldüğü gün, konsey üyelerinin sigara içmemesi kuralını bir kere bozar. yönetmen buna özellikle seyircinin dikkatini çeker. kamera özellikle sigara içmesine zoom yapar. pek de beceremediğide görülür.
    çünkü laz ziya sadece o gün, röpteşambırıyla viski yudumlayan kahkahalar atan milyar dolarlık adam değil, baronun tabiriyle "acılı bir babadır"

    pala ve ekibi doğudan istanbul'a gelmiştir. esrar dönerler.
    tilki andre, rusdur. tabii ki votka tercih eder. hatta polat'la votka içmek için hayli ısrar eder.

    bir karakterizasyon öğesi olarak : "öldürme şekilleri" de kullanılmıştır.

    laz ziya:
    karısını asmıştır. orhan; meralle testerenin ilişkisini nesrine söylerken,
    bunu size söylediğimi öğrenirse ziya abi beni öldürür demez.
    beni asar der. orhan, ziya abinin stiline hakimdir.
    orhan sonunu bilir ve gerçekten de orhanı astırır.

    hüsrev ağa tozcudur: kızını uyuşturucu ile öldürtür.

    testere necmi: kendi adamını da, hüsrev ağanın proföserlerini de keser.
    hızar, elektrikli testere ve kör testere kullandığı görülmüştür. evinde binumum testerelerini temizlediği bir sahne vardır.
    kirkor terzi oğlu, korkuyla polata hesap veremezken, "eğer söylersem o beni keser der."
    polat kirkor'un kimden korktuğunu hemen anlar. öldürme şeklinden anlar.
    ve "testere necmii!" der

    kılıç: bir kere birini öldürdüğü görülür. adına uygun şekilde kılıç kullanır.
    elinde sürekli bir adet çakı vardır. polat'ın üstünü arandığında üzerinden çakı çıktığını görünce, yandan bir gülüş atar.
    muhtemelen kendisi de gençliğinde çakı kullanıyordu.

    çakır: kafaya sıkar. bolca görürüz bunu. 38. bölüm de, okulun önünde uyuşturucu satıcısını infaz ettirmek için;
    "git, okulun önünde kafasına sık!" diye emir verecek kadar stiline sadıktır. elif'i tehdit ettiği ilk bölümler de de spesifik olarak "yoksaa, kafana sıkarım!" diye tehdit eder.

    polat: aslan amcadan aldığı eğitimle her şarta uyum sağladığından istisnadır. tabanca, uzun namlulu silahlar, bıçak el bombası.. envanteri geniştir.

    metinin kafasını kestiğinde, testere necminin taktirini kazanmıştır. husumetlerine rağmen, sadece tercihinden ötürü.

    (halit, testereye gidip polat böyle böyle yaptı diye zırlar.)
    testere:
    "haliit benim herhangi bir kesmeye karşı çıktığımı gördün mü?" der.

    hatta çakır'ın polat'a kafa kestikten sonra takılmışlığı da vardır.

    "tesreyle artık paso tartışırsınız,
    koyun neresinden asılır, nereden yüzülür heey şeklinde"

    baron: sadece kalem kırarak ölüm emri verir. hatta çakırın kalemi düz kurşun kalemken, testerenin kalemi daha dikkat çekici bir kurşun kalemdir. polat'ın kalemini kırmak istediğinde eline aldığı kalem ise altın renkli demir bir kalemdir. polat ismi de demir demektir.

    tüm bunlar ayrıntıdan da ziyade, çokca sadık kalındığından, karakterlerin öğelerini destekler. karakterler de vadiyi, vadi yaptığından diziyi de destekler.
  • bir hayalim var.

    30 yıl öncesini anlatan bir spin off hayali. 10 bölümlük bir mini dizi, max 2 sezon 20 bölüm.

    mehmet karahanlı, aslan akbey ve öğretmen sabahat üçlüsü başrol olacak. dizinin büyük kısmı kıbrıs'ta geçecek. diğer karakterler: kılıç, nergiz karahanlı, laz ziya, hüsrev ağa, doğu eşrefoğlu, aslan beyin kardeşi ve onun nişanlısı leyla.

    kıbrıs'ta türk direnişi örgütleyen genç bir aslan. kendi çıkarları doğrultusunda devletle ortak çalışan portakal tüccarı bir karahanlı. ana karada kısa pantolonla anasını kesen bir testere, 3000 kişiye racon kesen silah tüccarı laz ziya ve insan tımar eden uyuşturucu kaçakçısı hüsrev ağa.

    o zamanlar kılıç'ın yine karahanlı'nın yanında olduğunu, hüsrev ağa ve laz ziya'yla tanışıklıkları olduğunu ve karahanlı, aslan ve sabahat arasında bir ilişki olduğunu biliyoruz.

    hem karahanlı hem de aslan'ın öğretmen sabahat'e aşık olduğu bir senaryoyla gerilim, ihtiras unsurları arttırılabilir. ana seride gördüğümüz üçlünün fotoğrafının arka planı anlatılabilir.

    doğu bey aslan akbey'in akıl hocası olacak. onu karahanlı'yla tanıştırıp devlet için bir süre ortak çalışmalarını isteyecek. aslan ile karahanlı arasında bir nevi polat-çakır ilişkisinin kurulmasını izleyeceğiz. ancak daha sonra karahanlı laz ziya ve hüsrev ağa'yla dostluklarını geliştirip imparatorluğunu kurmaya başlayacak. bu noktada aslan'la karahanlı ilişkileri de bozulmaya başlayacak. karahnalı'nın imparatorluğunun kurulması için ödemesi gereken son diyet ise aslan'ın kardeşinin bulunduğu kampın koordinatlarını vermek olacak.

    laz ziya, asiye ve dişçi üçlüsünün hikayesi eklenebilir. gayet etkileyici olur.

    ayrıca o dönemde 70 lerin başındaki türkiye, kıbrıs olayları, bülent ecevit, süleyman demirel her biri siyasi açıdan incelenip dahil edilebilecek konular. (ilk serideki senaristlerin tarzıyla)

    yine 70'lerde gencecik bir abuzer kömürcü görmek efsane olabilir. yine hüsrev ağa'nın yanında. o yıllarda amerika-türkiye arasındaki haşhaş gerginliği işlenebilir.

    duran emmi'nin gençliği. korcan aile çay bahçesi'nde takılmaları. mutlaka duran emmi gözükmeli. eğer tarihler örtüşürse, anasını yeni kesmiş, yavaştan bir kabadayı-mafya olan testereyi görmek harika olur. testere-duran emmi hikayesi aynı kulvarda ilerleyebilir. istanbul'un en saygı duyulan kabadayısı duran emminin zirve dönemleri, testere ise yeni yetme bir psikopat ama zeki bir genç mafya.

    iskender büyük yeni seriden de olsa bence çok iyi kurgulanmış bir karakter. musa uzunlar'ın harika oyunculuğu sayesinde sevilmiş olsa da, özellikle gladio filminde altı çok iyi dolduruldu. "ulan vatanı sevdik be orospuyu değil ki ölene kadar dert çekelim."
    iskender'in gençlik hikayesi zaten mevcut gladio filmi ile ama yine de gözükse çok güzel olur. eğer tarihleri örtüşürse yeni yeni sivrilen ve para sevdalısı olan pala'nın hikayesi eklenebilir. (biz bir günde mi para sevdalısı olduk?) ilk gözlük takdığı sahneyi izleyebiliriz.

    finalde de aslan akbey'in kardeşinin ölümünün acısını yaşamasını, sonra sorumlusunun karahanlı olduğunu öğrenmesinin ardından intikam yemini etmesini izleyeceğiz.

    final bölümü çiftlik operasyonu olacak. aslan çiftliği basıp efe karahanlı'yı kaçıracak, at ile kaçarken kılıç'ın yüzünü yaralayacak. son sahnede ise efe'yi sabahat'e teslim etmesini izleyeceğiz. bu noktada aslan ile sabahat arasındaki ilişkinin de bir düğümü çözülecek. karahanlı ise çocuğunun acısıyla devasa bir imparotorluk kurmaya and içip 1. konsey toplantısını yapacak. ilk konsey toplantısı ile de final yapılabilir.

    mehmet karahanlı; hırslı, gözü yükseklerde, çıkarları için devletle dahi iş birliği yapan, son derece zeki ve uyanık bir karakter olacak. kim oynar bilemem. çakır'ın politikadan, ince diplomasiden anlayan çok daha vizyonlu bir versiyonu olacak.
    aslan akbey; kardeşinin ölümüne kadar polat ile pek de farkı olmayabilir. vatan sever, iyi yetişmiş, kuşçubaşı eşref'in torunu, aslan gibi bir genç istihbaratçı. kardeşinin ölümünden sonra hiçbir duygusu kalmayan, daha acımasız hedefe odaklı birisine dönüşümünü izlemiş olacağız.
    sabahat; her yapım güçlü kadın karakterlere ihtiyaç duyar. devlet görevlisi ciddiyetini de taşıyan güzel bir kadın oyuncuyla etkileyici bir karakter yaratılabilir. aslan ile karahanlı arasındaki çekişmelerin dinamiği görevini görür.

    alın ulan senaryosunu bile koydum ortaya. şöyle düzgün bu işin altından kalkabilecek oyuncular da bulup çekin şu diziyi yapımcılar. hazır karantina dönemi sebebiyle kurtlar vadisi övgüleri ivmelenmişken kaçırmayın bu fırsatı.

    edit: yazar arkadaşlar, yukarıda bahsedilen karakterlerin gençliği için oyuncu önerilerinizi bekliyorum. geldikçe burayı editleriz. yapımcılara tüyo olur. özellikle laz ziya ve doğu eşrefoğlu'nun gençliğini oynayıp, yine o karakterlerin karizmasını koruyacak oyuncular bulmak zor olacaktır. karahanlı için de genç olsa da bir baron asaletini taşıyacak bir oyuncu gerek. yanına da sağlam bir genç kılıç.
  • 17 sene önce bugün * ilk bölümü yayınlanmış ve aslan akbey adına yazılı olan zarftaki şifrenin çözülmesi ile başlamış olan türk televizyon tarihinin efsane yapımı.

    osman sınav yapımcılığında ve yine kendisinin ve mustafa şevki doğan yönetiminde, raci şaşmaz ve bahadır özdener'in senaryosunu yazdığı ve soner yalçın'ın konsept danışmanlığında ilk 2 senesini geçirmiş olan dizi, üçüncü senesinden itibaren yapımcı olarak raci şaşmaz, yönetmen olarak serdar akar ile yola devam etmiş, mustafa şevki doğan da osman sınav gibi 2.sezonun sonu itibariyle yollarını ayırmıştır.

    dönemin ve zamanının bir çok önemli tiyatro ve seslendirme sanatçısını bünyesinde bulundurmuş, deyim yerindeyse bir çoğuna sanat hayatında ikinci baharı yaşatmıştır.

    nihat nikerel (seyfo dayı), istemi betil (laz ziya), baykal saran (hüsrev ağa), nedim doğan (şeyhmus), tarık ünlüoğlu (testere necmi), sönmez atasoy (halil ibrahim kapar) gibi oyuncuları maalesef hayatta değildir.

    hekimoğlu türküsü, asiye türküsü, bir fırtına tuttu bizi, elif türküsü, halil ibrahim ve tanrıdan diledim gibi bir sürü türküyü dillere de pelesenk etmiştir.

    "kendi günü ve kendi saati" tabirini ilk kez bir dizi için ezberleten, perşembe akşamları sokakta insan bulunmamasına sebep olacak derecede tutkunları olan, süleyman çakır karakterinin arkasından cenaze namazı kılınması/gazeteye ilan verilmesi, çakır'ı vuran oyuncunun dayak yemesi, zafer ergin'in gittiği mekanlarda hesap ödeyemez duruma gelmesi, polisin bile operasyonu kurtlar vadisi saatine denk getirip yapması bakımından bir fenomen haline gelmiştir.

    ekranda sadece 2.5 dakika olarak görülen ama çekimleri 10 saate yakın süren kumarhane baskını, laz ziya'nın testere necmi'ye kestiği racon, polat alemdar'ın cerrahpaşa kahvesi ziyareti, çakır'ın vurulması, hastaneye yetiştirilmesi ve bir bölüm süren ameliyatı sonunda ölümü, polat alemdar'ın türk ruleti oynaması, her bir sahnesi ayrı keyifli olan pala ve ekibi, breaking bad'den önce var olan abuzer ve erdal kömürcüaslan akbey ve karahanlı karşılaşması ve karahanlı'nın ömer baba'nın evine gitmesi gibi bir çok efsane sahnesi olan ve her seferinde ekrana kilitlemeyi başarabilen bir yapımdı.

    iki önemli sahnesi de hep akıllarda merak uyandırıp, maalesef gerçekleşememiştir. 1.si, 30 yıldır aradığı oğlunun kendisini yok etmek amacıyla devlet tarafından yetiştirildiğini öğrenen baron ve en büyük düşmanının öz babası olduğunu öğrenen polat alemdar karşılaşması idi.

    2.si ise, yıllarca "ölmedi" dediği ali candan'ın, aslında yıllarca yanında olan polat alemdar olduğunu öğrendikten sonra komaya girip, hayatını kaybeden elif eylül ile polat alemdar'ın karşılaşması idi.

    17 değil, belki de 27 sene sonra da aynı şekilde merak edilip izlenecek belki de vadi. şanslıydık, spoiler vb. şeyleri hiç yemeden ekran başında öğreniyorduk. izlemeye de beklemeye de değiyordu. şahane bir yapımdı işte.

    (bkz: iki kişinin bildiği sır değildir)

    edit: çok fazla şey olunca atlanan şey de oluyor. türkülerden bahsettim ama müziklerinde gökhan kırdar imzası olduğunu unutmak çok ayıp oldu. sırf cendere için bile büyük takdir gösterilmesi gereken kırdar, müzikleriyle bir çok sahneyi çok çok yukarı çıkartmıştır.
  • ilk 97 bölüm

    polat:
    hesap numarası olduğunu anladıktan sonra güney kıbrıs'daki bankayı hackledim.

    pusu

    polat:
    erhan bu usb çalışmıyor ://
  • --- spoiler ---

    elif: polat hangi halde bırakırsın?
    polat: neyi?
    elif: mafyayı.
    polat: girişi var çıkışı yok kızım.
    elif: bak kızım deme diyorum.
    polat: şaka yapıyorum.
    elif: ciddi cevap ver o zaman.
    polat: ne zaman devlet mafyayı bitirir o zaman.
    elif: o zaman nereye gidiceksin, içeri giriceksin.
    polat: o zaman bende kaçarım.
    elif: nereye kaçıcaksın ki. interpol diye birşey var.
    polat: kimliğimi değiştiririm.
    elif: kimlik değiştirmekle olsaydı.
    polat: o zaman bende yüzümü değiştiririm.
    elif: estetik mi olucaksın?
    polat: çok param var. istediğim yerimi yaptırırım.
    elif: ameliyatla ali olsana.

    --- spoiler ---
  • 97 bölümdür. ondan sonra çekilen ve boku çıkan kısım kurtlar vadisi pusudur*

    türk dizi tarihinin en çok haksızlık yapılan, kurtlar vadisi eleştireyim de cool görüneyim rüzgarı sebebiyle yerde yere vurulan dizisidir. bana göre de gelmiş geçmiş en iyi türk dizisidir.

    osman sınavlı dönemden sonra * gelen serdar akarlı dönem de bir o kadar iyidir.

    bu diziyi eleştirenlerin %90ı diziyi izlememiş, sağdan soldan duyduğu şeylere, popüler düşünce rüzgarına kapılmış kişiler oluyor. çünkü izlese anlayacak ki sandığı kadar sığ bir dizi değil.

    bir iş adamının çocuğunu kaçırıp derin devlet'e ajan olarak yetiştiren başka bir derin devlet ajanı* o çocuğu gizli bir görevle* mafyanın içine sokup mafyayı bitirmeye çalışmaktadır. sırf burdan ezel + the departed çıkıyor ya.
    başrol polat alemdar aynı zamanda ali, aynı zamanda efedir. 3 kişilikli ve her kişiliği farklı bir gruba ait. şu adamın çatışmasına bakar mısın ya?*

    çok katmanlı bir hikayesi vardır. teknik açıda inanılmaz başarılıdır. müzikleri orijinaldir. o zamana kadar hiçbir türk dizisinde görülmemiş bir orijinalliğe ve anlatı tekniğine sahiptir.

    ezel ezel diyip duruyorsunuz ya. ezel'in hikayesi bu dizinin çok katmanlı hikayesinni sadece bir parçası ya. hani ezeli sevip buna bok atan insan bir kere açıp şu diziyi izlememiştir.

    karakterler isim ve yüz benzerliğine kadar ince şekilde gerçek karakterleri yansıtması için seçilmiş ve çiller, mehmet ağar dönemi karanlık devlet-mafya ilişkilerini incelemiştir.

    ulan dizi derin devleti mafya ilişkisini anlatırken bir yandan da bireysel bir face off hikayesi anlatıyor. ama bizim mal ekşiciler "üeee kafa kesiyo" "üeee çocukları şiddete alıştırıyor" diyor.

    e amk rambo'ya bişi demiyorsun ama? bayıla bayıla peaky blinders izliyorsun.

    o artık gülünç duruma düşen hikaye kurtlar vadisi pusu arkadaşlar başka başlıkta boklayalım lütfen.

    hiyeraşi olsun, devletin gücünü gösterme olsun müthiş tutarlı ve gerçekçi bir dizidir.
    hangi dizide savcı bu kadar güçlü gösteriliyor lan?
    savcı

    hangi dizide şöyle orijinal müzikler var lan?
    tulum
    bu aşk

    şu sahnedeki gerilimin tırmanışına, sonuçlanışına, (bkz: birebir dövüş sahnelerindeki taraftar etkisi)'ne benzer bir etkiyle masada oturanlara verilen ultimatom'a bak.
    racon kesmiyorum
    untouchables'da aynı sahne var* ona bayılıyorsun ama. bak aynısı.

    hangi dizide şöyle orijinal yan karakterler var?
    pala
    abuzer kömürcü
    doğu bey

    istemi betil
    adnan biricik
    attila olgaç
    tarık ünlüoğlu gibi tiyatrocular var kadrosunda. oyunculuklar üst seviye. şimdiki uyduruk diziler gibi manken oynatmıyor adamlar.

    bu kadar şeye rağmen izleyip de buna kötü diyenler anlatsın neyi kötüymüş de bilelim ya.

    bilmeden izlemeden götünüzden sırf popüler düşünce diye saydırıyorsunuz ya. neyi kötü lan gel anlat bana. osman sınav'ın yönetmenliği mi kötü? soner yalçın'ın senaristliği mi kötü? gökhan kırdar'ın müzikleri mi kötü? istemi betil'in oyunculuğu mu?

    neyi kötü lan çık düzgünce eleştir. öğrenmişsiniz 2 laf döndürüp döndürüp onları söylüyorsunuz "körtler vedese ebe yeee hehe" "kertler vedese gebe diziler"

    rauf denktaş'ı oynatmış mit'e açıklama yaptırmış lan dizi daha napsın?
    mit açıklaması

    yedirtmem size bu diziyi olm.
  • devlet, hırslı ve yükselmekte olan bir iş adamını portakal tüccarı olarak kıbrısa yerleştirir ve yanına da istihbarat görevlisi birisini vererek el altından silah satışı yapmalarını sağlar. iş adamı ise o kadar hırslıdır ki silah satışıyla yetinmez ve elindeki istihbarat bilgilerini farklı istihbarat teşkilatlarına satar. bu bilgilerden bir tanesi lübnandaki filistinlilerin askeri kanadının yetiştirildiği bir askeri kamptır. iş adamı bu bilgiyi mossad'a satar ve israil bu bilgiyle lübnandaki bu kampı bombalar. kampta bu iş adamının yanına yerleştirilen istihbarat görevlisinin kardeşi de vardır ve israilin saldırısı sonrası ölür. intikam hırsıyla dolan istihbarat ajanı, başka bir istihbarat görevlisi arkadaşıyla bir operasyona katıldıkları sırada devletin dahi bilmediği bir alt operasyon düzenler ve gece yarısı kendi operasyon bölgesinden 100 km ötede olan iş adamının çiftliğini girerek oğlunu kaçırır. istihbarat görevlisi bu çocuğu devletin bir yurduna yerleştirir ve kıbrısta öğretmen kılığında onlarla yaşayan bir kızı da bu yurda görevli olarak koyup çocuğa göz kulak olmasını sağlar. yakın bir zaman sonra da çocuğu, güvendiği ve çocukları olmayan bir ailenin yanına evlatlık olarak yerleştirirler. istihbarat görevlisi kütüphaneci gizli kimliğiyle bu aileye yanaşır ve arkadaş olurlar. böylelikle çocuğu da yakından gözlemleyebilecektir. çocuk büyürken, istihbarat görevlisi çocuğa devletin bekası, bütünlüğü ile ilgili telkinler verir ve çocuğa vatan sevgisi aşılar. çocuk büyür, istihbarat görevlisinin telkinleriyle hariciyeci olur ve istihbarat görevlisi kendi kimliğini bu çocuğa açarak onu kamu güvenliği teşkilatı adlı bir derin devlet teşkilatının bir numaralı ajanı olması için yetiştirir. bir gün çocuğu yurt dışındaki görevinden çağırır ve hayatının en zor görevini yapmak üzere yüzünün ameliyatla değiştirilip, yeni bir kimlikle mafyanın içine girerek mafyayı çökerteceğini söyler. çocuk kabul eder, çünkü vatan onun için herşeyden önce gelir. yüzü değişen bu çocuğu eski bir kabadayının almanya'dan gelen yeğeni olarak mafya sisteminin en alt basamağına yerleştirir. istihbarat görevlisi, iki kişinin bildiği sır değildir düsturuyla, operasyonun küçük bir kısmını bilen ve mafyanın içine sokmak için kullandığı kabadayıyı öldürürerek bu sırrı kendisinden ve çocuktan başka bilen birisinin kalmadığını garanti eder. ta ki kendi öldürülene dek. artık bu çocuğun devlet görevlisi olarak mafyanın içine sızdığını kendisinden başka bilen yoktur. çökertilmek istenen mafya ise yıllar önce kardeşinin ölümüne sebep olan ve yıllar boyunca hırsıyla büyüyerek dev bir suç imparatorluğu kurmuş o portakal tüccarından başkası değildir. artık devletin karşısına düşman olarak çıkmış olan bu tüccar bizzat kendi oğlu tarafından yok edilmek üzeredir. oğlu ise sınırsız istihbarat ve silah gücü ile mafyanın en alt kademesinden bir başka mafya babasının can dostu olarak sisteme dahil olur ve onlarca insanı öldürerek hiç tanımadığı öz babasını yok etmek üzere bu suç merdivenin basamaklarını tırmanır.

    edit: imla
1114 entry daha
hesabın var mı? giriş yap