• mesafeler inanılmaz ölçüde kısa olduğunda uzay, sürekliliğini yitirir ve fokurdamaya başlar . nokta gibi parcacıklar (gravitonlar da dahil) okyanuslardaki buyuk dalgalarla surekli sallanan bir sal gibi gelisiguzel savrulur.bu parcacıkların icinde bulundukları okyanus ise kuvantum kopugudur.bu okyanustaki parcacıkların dinamagi falan evrenin sicim kuramı adı altında halen arastırma konusudur.
  • uzunlugu planck sabiti kadardir. solucan deliklerinin olusmasinda rol alirlar ve kuantum kopugunun bir santimetrekupu dunya'nin butun okyanuslarini buharlastiracak kadar enerjiye sahiptir.
  • görsel olarak, kola üzerindeki köpüklere benzetildiği için bu adı alan kuantum fiziği fenomeni.

    gazlı içeceklerde ya da sabun köpüğü gibi yapılarda gördüğümüz durumu bilirsiniz; köpükler oluşur, var olanlar patlar, tekrar yenileri oluşur ve bu böyle sürer. evrenin dokusunun da buna benzediği düşünülüyor.

    bunu açıklamak için sanal parçacıklardan bahsetmek gerekiyor. biliyorsunuz ki enerji, farklı tür enerjilere dönüştürülebilir ama yoktan var, vardan yok olamaz. sanal parçacıklar denen parçacık çiftleri ise sanki yoktan enerji elde ediyormuş gibi bir anda, evrenin herhangi bir yerinde ortaya çıkar ve kısacık bir süre içerisinde tekrar yok olurlar. öyle kısa bir süreden bahsediyorum ki sanki hiç var olmamışlar kadar kısa sürüyor. bu nedenle de gözlemleme şansımız yok. o zaman nereden biliyoruz var olduklarını? ona birazdan geleceğim.

    bu parçacık çiftleri aslında bir madde ve bir antimaddeden oluşur. bu nedenle bir araya geldiklerinde birbirlerini yok ederler. bunların bir anda kazandıkları enerji aslında evrenin kendisinden ödünç aldıkları enerjidir. yok olurken de bu ödünç enerjiyi geri verirler. ek bilgi vereyim; bir kara deliğin olay ufkuna çok yakın bir noktada ortaya çıkıp anında kaybolan bu parçacıklar, kara deliklerin kütle kaybından sorumlu olabilecek parçacıklardır ki bu olay da hawking ışınımı ya da hawking radyasyonu olarak bilinir.

    evet, madem gözümüzle göremeyeceğimiz kadar kısa zaman dilimlerinde var oluyorlar, o zaman bunları nasıl görüyoruz dedik. dolaylı ölçümler sonucunda elde edilen verilerden diyebiliriz. örneğin neptün'ün keşfi, uranüs'ün yörüngesindeki bozulmalardan yola çıkılarak yapılmıştı. gezegeni doğrudan görerek keşfetmemişlerdi yani ilk etapta. bu da onun gibi dolaylı bir durum. şöyle;

    casimir etkisi adını verdiğimiz bir olay var. 2 adet yüksüz metal plakayı vakum ortam içerisinde ufak bir aralıkla paralel şekilde karşılıklı koyuyoruz. vakumda oldukları ve yüksüz oldukları için normal şartlarda hareket etmemeleri gerekiyor fakat plakaların birbirlerine doğru yaklaştıklarını görüyoruz. bu durum sanal parçacıkların varlığına işaret ediyor.

    herhangi bir atom altı parçacık hem parçacık hem de dalga özellikleriyle tanımlanır. sanal parçacıklar da öyle... eğer bu parçacıklar gerçekten vakum denen ortamda dolanıyorsa, bunların 2 plaka arasında kalanlarının dalga boyu kısa olmalı ki oraya sığabilsinler. plakaların dış kısmındaysa çok daha fazla sayıda ve hem kısa hem de uzun dalga boylu parçacıklar dolaşabilir. dolayısıyla plakanın dış kısmında daha fazla hareket ve etki olmalı. bu durum da plakaların dıştan içe doğru itilmesine izin vermeli. unutmayın ki plakalar elektriksel olarak yüksüzdü ve bu nedenle birbirlerine doğru yaklaşmalarının açıklaması elektrik alandan bağımsız olmalı.

    başka bazı ikna edici gözlem sonuçları da var ve bu deney sonuçlarıyla birleştiklerinde oldukça net şekilde kuantum köpüğünün varlığından bahsedebiliyoruz. ölçüm sonuçlarında 12 basamağa kadar kesinlik söz konusu diyebilirim.

    peki neye yarıyor bunların varlığı? aslında birçok şeyi açıklamaya yarayabilir; evrendeki enerji seviyesinin düzenlenmesinden tutun kütle çekiminin tam olarak ne olduğuna kadar...
  • uzayzamanda bir kararsızlık yaratmak için gerekli olan enerjinin planck enerjisi olduğu matematiksel olarak ortaya çıkartılmıştır. bu muazzam enerji 10^28 ev dolaylarındadır.

    pek çok fizikçi, planck mesafesinde uzayzaman boşluklarının boş veya pürüzsüz değil, köpüklü veya pürüzlü olduğunu düşünmektedir. boşluklar, sürekli olarak ortaya çıkıveren, birbirleri ile çarpışan ve sonra da vakumun içinde yok oluveren minik kabarcıklarla doludur. vakumun içine girip çıkan bu kabarcıklar, ortaya çıkıp kaybolan elektron- anti elektron sanal parçacıklarına benzeyen sanal evrenlerdir.
    bu uzayzaman köpüğü öyle küçüktür ki kuantum seviyesindedir. kuantum fiziği bize, eğer enerjiyi bir noktada biriktirerek planck enerjisine ulaşacak olursak, bu kabarcıkların büyüyebileceğini söyler.
    yüzen bu köpükler veya kabarcıklar, başka köpüklerle birleşebilir, bölünüp ayrılabilir, yoktan var olup ortadan kaybolabilir.
    bazı fizikçiler evrenimizin iki büyük devasa köpüğün veya membranın çarpışmasından doğan şok dalgaları ile oluştuğunu düşünürler. ki wmap uydusundan alınan veriler bu fikri destekler gibi görünmektedir.

    bu köpükten şişen evrenlerin her biri ayrı birer paralel evren olabilir. bu evrenlerin muhtemelen büyük çoğunluğu ölüdür. kararlı degildir. bazılarında protonlar oluşamaz. bazılarında karmaşık maddeler oluşamaz. bazıları ise bizim evrenimiz gibi karmaşık maddelerden ve zeki varlıklardan oluşabilir.

    kuantum evren fiziğine göre evren, vakumun bir kuantum dalgalanması yani uzayzaman köpüğü içinde ortaya çıkıp kaybolan kabarcık ya da baloncuk olarak ortaya çıkmıştır demiştik. bu yavru evrenlerin bir büyük patlaması ve bir büyük çöküşü bulunmaktadır. bunların çoğu için bu süreçler son derece küçük ve kısa ömürlüdür. dans eder gibi vakuma girip çıkarlar.
    bunlardan bazısı ise büyük bir çöküş ile çökmemiş ve genişlemeye devam etmiştir. bu genişleme alan guth tarafından şişme kuramı olarak ortaya atılmıştır.

    evrenin uzayzaman köpüğündeki boşluktan ve yokluktan geldiğini savunmak açık bir şekilde sınanamazdır. lakin bazı yönlerden büyük tutarlılıklar gösterir. evrenimizdeki pozitif ve negatif yüklerin toplamı sıfırdır (toleranslar dahilinde). dış uzayda kütleçekim hakim güçtür. bunun nedeni ise ancak pozitif ve negatif yüklerin birbirini götürmesi ile sağlanabilir. ikinci olarak evrenimiz sıfır dönüşe sahiptir. boşluk yani yokluk, hiçlik de sıfır dönüşe sahiptir. üçüncüsü ise evrenimizin yokluktan, boşluktan geliyor olması evrenin madde&enerji içeriğinin neden bu kadar az olduğunu açıklayabilir. maddenin pozitif enerjisini ve kütleçekimin negatif enerjisini topladığımızda bu ikisi birbirini götürür. ki genel göreliliğe göre evren kapalı ve sonlu ise madde&enerjinin tam olarak sıfır olması gerekmektedir.

    tüm bu açıklamalar yokluktan ortaya çıkan “bir” kabarcığın neden çok kısa sürede diğerleri gibi büyük çöküş ile vakuma geri karışmadığını, onun şişme ile genişlediğini açıklamıyor. bu neden sorusuna şimdilik kesin bir açıklama yok.
    buna uygun düşen bir kurama göre “inflaton” adı verilen bir parçacık, uzayzamanın kararlılığını bozarak (çünkü tekrar çöküş ile yok olması kararlılıktır; genişlemesi değil) bu baloncukların genişlemesine yol açıyor olabilir.
    bir diğer açıklama ise genişleyen bir yavru evreni bir monopol kullanarak oluşturma fikri. monopoller yalnızca kuzey ve güney kutbuna sahip parçacıklardır. şimdiye kadar cern'de pek görülmemişlerdir çünkü laboratuvarda oluşturulması zor olacak büyüklüktedirler. lakin evrenin başlangıcında bunlardan bolca miktarda bulunduğu düşünülmektedir. çok büyük olmaları sebebiyle içine biraz daha enerji eklenip planck enerjisine ulaşılırsa bir yavru evreni genişletip gerçek bir evrene dönüşmesi sağlanabilir.

    belki de evren, çoklu kabarcıklar, minik evrenler arasında en uygun katsayılara sahip olduğu için bugün ki noktasındadır. diğerleri ise doğal seçilimden elenmiştir.

    kaynak: kaku'nun olanaksızın fiziği kitabından derlenmiştir.
  • insanların belki de en fazla kafa yordukları ve yanıt bulamadıkları soru "sırrı hikmet-i hilkat" (yani "yaratılışın sırrı nedir?") şeklindeki sorudur. önceleri bu soru "bizi kim yarattı?" düzeyinde ve görece basit biçimde sorulmuştur. ancak insan beyninin gelişmesi ile (özellikle de solvay konferansı sonrası) sorunun biçimi değişmiş, soru "gerçeklik nasıl meydana geliyor?"a evrilmiştir.

    soruya verilen bilim temelli cevaplar arasında en popüler olanlarından biri gerçekliğin bir kuantum köpüğü olduğu, tüm köpükler gibi anlık bir minik "patlama" ve sonrasında yok olma ile sona ereceği hakkındadır.

    varlığımız, hiçbir anlamı ve kalıcılığı olmayan, yok olmaya mahkum bir bilinç parlaması mıdır?

    yoksa değil midir?

    soruya yanıt bulmak için önce kuantum köpüğünün ne olduğundan başlayalım: kuantum köpüğü, belki de kuantum dehalarının en ilginç kişilerinden olan john wheeler tarafından ortaya çıkarılmış... john lincoln ise bu buluş için "second quantum revolution" demekte.

    kuantum köpüğü, "kuantum alan teorileri"nden biri. kuantum alan teorileri ise mikrokozmosun (yani atomdan küçük nesnelerle dolu uzay parçasının) boş olmadığı, bilakis son derece dolu ve hareketli olduğu hakkında. adı geçen teorilere göre parçacıklar (örneğin en popüler parçacık olan ve sizi/beni var eden yapı taşı elektron) yok! sadece alandaki "eksitasyonlar" var. anılan eksitasyonlar, elektron gibi parçacıkları meydana getirmekteler. (bu durum da her şeyin aslında tek/kompakt olduğuna gönderme yapmakta. imanlı arkadaşlar bu yapıyı "vahdet-i vücut" olarak okuyabilirler belki de.) uzay-zaman (ya da genelde boş sanılan uzay) hiç de boş, durgun, sakin, geometrisi düz, pürüzsüz, kesin bir yapı değil; son derece kaotik, dalgalanmalardan, yani "köpüklenmeler"den oluşmakta.

    söz edilen köpük ise "virtual photon"lar…

    foton denilince belki de bazı suserlar virtual photon'ların ne olduğunu anladıklarını düşünmüş olabilirler; ama yanılmaktadırlar; çünkü bu foton, başka fotondur!

    konuyu biraz açalım: bilirsiniz nerede elektrik varsa, orada birdenbire manyetizma meydana geliverir. bu bir fizik kanunudur. manyetizma ise yeniden elektrik alan üretir… elektrik yine manyetizma… böylece ünlü elektromanyetizma var olur.

    elektromanyetizma, uzayda -pek çok okurun az da olsa tanıdığına emin olduğum- fotonlarca taşınır. farklı bir söyleyişle, elektromanyetizmayı taşıyan temel parçacık (daha fazla bölünmeyen parçacık) foton adlı yapıdır. bu demektir ki elektromanyetizma ile fotonu birbirinden ayırmak zordur.

    ancak virtual photonlar elektromanyetizma ile alakası olmayan fotonlardır! virtual photonlar bir anda meydana gelmekte, gelişmekte, sonra "pıt" diye patlamakta ve yok olmaktadırlar. o kadar çokturlar ki, tam da bir köpük görüntüsü var etmektedirler.

    örneğin elektronlar sürekli virtual photon "emit" etmekte; bu virtual photonlar ise yeniden elektronlara "reabsorbe" olmakta, geri emilmektedirler. virtual photonlar elektron/pozitron çifti de olabilmektedirler. dahası; söz konusu virtual elektron ve pozitronlar da virtual photon atmaktadırlar! işte bu oluşum son derece komplike bir karmaşa meydana getirmekte, böylece "virtual cloud" oluşmaktadır. "köpük" olarak ifade edilen, işte bu kaotik yapıdır.

    sözün özü, uzayda birden ortaya çıkan ve yok olan (elektromanyetizma ile ilgisiz) fotonlar (sanal parçacıklar) yani köpük, evrenin dokusunun temelidir.

    <b>wikipedia- uzay zaman maddesi</b><br><i>
    kuantum kütleçekimi teorileri bildiğimiz uzay-zaman kavramlarının ortadan kalktığı kuantum dalgalanmalarını öngörür. bu dalgalanmalar uzay-zamanın planck ölçeğinde adeta köpük gibi kabardığını ifade eder. </i><p>

    quantum foam - wikipedia
    quantum foam or spacetime foam is a theoretical quantum fluctuation of spacetime on very small scales due to quantum mechanics. the theory predicts that at these small scales, particles of matter and antimatter are constantly created and destroyed.

    özetle;
    - elektronlar, bu kendi kendine patlayıp sönen köpüklerden (ya da kabarcıklardan) oluşup durmakta… yok olup durmaktadır.
    - elektronlar, evrenimiz ve gerçekliğimiz olan makrokozmosu (sadece bilgisayarımızdan/telefondan gözlerimizi ayırınca gördüklerimiz değil, gece göğüne bakınca gördüğümüz uzayımızı) meydana getiren mikrokozmosun (atomdan küçük nesnelerin uzayının) yapı taşıdırlar.
    - bizler de elektronlardan yapılıyız!

    o zaman biz de köpüğüz demektir! ("we are children of bubble" max tegmark.)

    bu noktadan sonra arayış oklarımızı bilimden ayırıp, mitolojiye yönlendirelim.

    mısır yaratılış mitlerinde evrenin bu köpükten oluştuğu anlatılır!

    söz konusu mit, eski krallık dönemine ait olan iö 2400-2300 ile tarihlenen piramit tekstlerinde yer alır. söz edilen tarihe baktığımızda bilgilerin muhtemelen bilinen en eski (enuma eliş'ten çok daha önceki bir zamana ait) yaratılış miti olduğu düşünülebilir.
    yaratılış mitleri dört ayrı kentin (hermopolis, helopolis, memfis, teb) inancı bazında dört çeşittirler. aralarında bir inanç rekabeti bulunduğu açık olsa da dördü de evrenin "nu" adlı bir durgun sudan oluştuğu konusunda hemfikirdirler.

    ıntroduction to the hebrew bible - barry bandstra, s. 55
    "mısır'a ait en eski yaratılış hikayesine göre evren ilk başta kesin bir biçimi olmayan su ile dolu karanlık bir boşluktur."

    nu, bir köpük baloncuğunu saran sonsuz bir denizdir. bu sudan benben adlı bir toprak parçası doğar ve giderek dünya var olur.

    nu başta (ilk mitolojilerde) cinsiyeti olmayan bir kavramdır; ancak mısır mitolojisi zaman içinde ataerkilleşir. hermopolis kentinin dokuz tanrılı (ennead) kozmolojisinde nu ve sular kavramı hala ilksel olsa da artık ikinci plana atılır, yaratıcılık, ataerkil tanrı ra'nın bir görünümü olan atum'a atfedilir. atum, da nu'nun sularında doğmuş olsa da, kendi kendine (eşleşmeden) var olmuş, kendi kendini yaratan bir erkek tanrıdır. tek olarak doğar ve her şeyi yaratır. ayrıca nu, sonuna erkeklik göstergesi takıyı alarak nun olmuştur.

    encyclopedia britannica - nu
    "nun, ya da nu, güneş tanrısı ra'nın babası ve en eski antik mısır tanrısıdır. isminin anlamı 'iksel sular'dır ve ra-atum'un yaratma eylemini başlattığı 'kaos'un suları'nı temsil eder."

    wikipedia, nu mythology
    "antik mısırlılar tanrıça nun’un sulu abisinin -bir yaşam alanını kapsül şeklinde saran- bir kabarcığı çevrelediğini düşündüler."

    özetleyelim: bir yaşam alanını kapsül şeklinde saran bir kabarcık vardır. tanrıça nun, bunu çevrelemekte olan sulu abistir.

    the oxford essential guide to egyptian mythology, daniel r. mcbride
    "nun yaşam adlı enerjiyi içeren bir köpük baloncuğunu saran sonsuz bir denizdir."

    benzer anlatım tevrat'da (eski ahit) da yer alır. evren, yahveh tarafından bölünerek var edilmesi öncesi sakin bir denizdir.

    tevrat, yaratılış 1
    "2 yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin (dilimize "engin" olarak çevrilen bu sözük aslında dipsiz derinlik, yani abistir) karanlıklarla kaplıydı. tanrı'nın ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu."

    yani yaratılışta bir "abis", bir "tanrının ruhu", bir de "sular" vardır. tanrının ruhu, bu sular ve abisi yaratmamıştır. sular ve abis önceldir.

    ancak yahveh, sular ortasında bir oluşum meydana getirir.

    tevrat, yaratılış 1
    "6 tanrı, “suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu."

    101 myths of the bible - gary greenberg
    "ilkel "derinlik"te (abis) bir tür balon oluşturan tanımlanmamış bir alanımız var."

    mitolojiden, astronomiye geçelim.

    kaotik genişleme teorisine göre evrenimiz (yani galaksimizin bile içinde olduğu; yüzyıllarca "sınırsız/sonsuz" olarak ifade edilse de bu görüşün pek doğru sayılamayacağı yapı) baloncuklardan doğar ve bu şekilde doğan evrenlerden sadece biridir!

    the chaotic ınflation theory. (kaotik enflasyon teorisi)
    sonsuz bir ana çoklu evrende evrenimiz, büyük patlamalara yol açan ve daha fazla baloncuk doğuran, şişen enerji baloncuklarından doğan birçok evrenden sadece biri olabilir.

    aktaracağım bilgiler bunlar… fizik, mitoloji ve astronominin ortak bir "yaratılış gerçeği"ne gönderme yapmadığını söylemek hayli zor. bu ortak söylem ise belki de "gerçeklik, bir köpükten ibaret ve bu yüzden sönmeye mahkum bir 'bilinç uyanışı'dır" şeklindeki teoriyi işaret etmekte.

    tümüyle geçici olmak pek çok insanı rahatsız edecek bir düşünce… ancak yayınlanan bir rapor, bu "gerçeklik köpüktür" teorisinin son derece ilginç gerçekler de içerdiğini göstermekte…

    anılan rapor, ernest romjin'e ait olan "are virtual photons the elementary carriers of consciousness" (journal of consciousness studies, 9, no. 1, 2002, pp. 61-81) adlı ses getiren yayındır.

    romjin raporunda bilincin, elektrik ve manyetik alanlar üreten virtual photonlara kodlandığını ve bu fotonların belirli bir özellik olarak sübjektivite ve/veya bilinç taşıdıklarını öne sürmektedir!

    rapora göre beyin sistemleri virtual photonları kullanarak konfigürasyonlar var etmekte ve böylece gerçek bilinçli deneyimin temeli olan düzenli kalıplar üretmektedir! anılan kalıplar ise qualia'yı kodlamaktadır. (qualia: bilinçli deneyimin bileşenleri. bir kavramı kişisel olarak var etmemize neden olan objektif deneyimler, kişisel bilinç ürünleri, algı biçimleri.)

    yani romijn
    "beyin, bilinci var etmek için virtual photonları kullanan bir organ"dır;
    "bilinç, virtual photonların kullanılarak kendi kendini organize eden süreçtir" demektedir!

    teoriyi basite indirgeyelim: beyni (bilinci) var eden virtual photonlar değildir. beyin, virtual photonları kullanarak bilinci var etmektedir.

    bilinçten, gerçekliğe gelelim.

    gerçekliğin nasıl meydana geldiği ünlü "kopenhag yorumu" ile "gerçekliği var eden ölçümdür" şeklinde ortaya konmuştur. oysa zaman içinde farklı yorumlar var edilir. bunlardan biri ise stapp ve heisenberg gibi kuantum dehalarının desteklediği von neumann- wigner, yorumudur. yoruma göre gerçekliği ölçüm değil, bilinç var etmektedir.

    von neumann–wigner interpretation - wıkı
    consciousness causes collapse interpretation
    "the von neumann–wigner interpretation, also described as 'consciousness causes collapse', is an interpretation of quantum mechanics in which consciousness is postulated to be necessary for the completion of the process of quantum measurement."

    buraya dek tartıştığımız bilgilerden sonra yazı başında söz ettiğimiz "bizi kim yarattı" ile "gerçeklik nasıl meydana geliyor? şeklindeki sorular artık önemini yitirmiş, ortada ise sadece iki soru (iki seçenek) kalmıştır:
    - bizi yaratan, yok olması kaçınılmaz olan kuantum köpüğü müdür? yani gerçeklik, sönüp gitmesinin önüne geçilemeyecek bir "şuur parlaması"mıdır?
    - yoksa bizler, bu köpüğü (virtual photonları) organize ederek kalıcı gerçekliği yaratan ölümlü tanrılar mıyız?

    eğer tüm bu bilgileri antik mitler temelinde okursak köklü ve sakin bir pozitivitenin ortasında var olan kaos içinde, gerçekliği meydana getiren unsurlar olduğumuz düşünülebilir.

    elde ettiğimiz sonucu tanrısallık olup olmadığı ise kişisel olarak verilecek bir karardır.
  • konudan o kadar uzağımki fairy, pril gibi bir deterjan markasının çıkarttığı yeni ürün sandım. :/

    kendime bir köşe bulup utanmaya gidiyorum.
  • the scale of the universe'e göre, evrendeki en küçük şey.
  • (bkz: quantum foam)

    einstein'in uzay-zaman surekliligi teorisi sonucu ortaya cikmistir.
  • ölçümü imkansız olan bir noktadır.
    bu sebeple bir varsayımdır.
    (bkz: quantum foam)
hesabın var mı? giriş yap