• asyanın en ucundan sonra bir de deniz geçerek gidilebilecek en uzak noktasındaki adalar topluluğunda yaşayan,
    toplum düzenleri ve hayatları son derece disiplinli,
    toplu düşünce ve koordineli çalışmayla sıkıntıları aşmada becerikli,
    geleneklerine bağlı ve muhafazakar,
    gözleri çinlilerden farklı olarak düz ve çekik,
    kısa boylu diye tanımlanmalarına rağmen arkadan gelen nesil ile ortalama boya epeyce yaklaştıkları görülen,
    askeri disiplini hayatın hemen her alanında (aile, okul, devlet, şirket..vs) uygulayan,
    kapitalizmin dibine vurup korkunç büyüklükte dünya şirketleri kurmuş,
    genelde dikkatten kaçmasına rağmen oldukça şovenist ve diğer milletleri küçümsemeye yatkın,
    en basit bir işe bile sanki dünyayı kurtaracak son şeymiş ciddiyetiyle yaklaşan ve uygulayan,
    pratik zeka ile ilgili ciddi sorunları olan,
    istisnasız hepsi düz siyah saçlı,
    kadınlara çok kıymet vermeyen ama dünyayla entegre olduklarından bunu ciddi ciddi saklayan,
    erkek egemen,
    doğru düzgün yaşlanmadıkları için yaşlarının tahmin edilmesi neredeyse imkansız olan,
    erkekleri çoğunlukla köseye yakın az sakallı bebeksi yüzlü, özellikle yeni nesilde anime-manga karakterlerine özenmiş tuhaf saçlı-tavırlı,
    kadınları (onda bir oranında güzel hanımlarını saymazsak) genellikle çirkin ama hemen hemen hepsi hanım hanımcık, terbiyeli ve edepli,
    millet olarak içmeyi seven ama içmeyi hiç bilmeyen,
    genellikle yapı olarak çekingen/ürkek görünen ama içlerinde tarif edemediğim bir canavarı sakladıklarını hissettiğim ve tek kelime ile özetleme gibi bir zorunluluk olsa tereddütsüz olarak "çalışkan" diyebileceğim dünya gezegeni halkı..
  • ilginçtir, komiktir de denilebilir hatta. nasıl ilginçtir şu örnekte çok iyi özetlenmiştir.
    istanbul'da bir mağazaya girersiniz, guzel bir gomlek begenirsiniz. acaba bu gomlegin mavisi var mı diye merak edip sorarsınız. tezgahtar size "yok ama beyazı sizi çok açtı" der, beyaz gömleği alır çıkarsınız. tokyo'da bir mağazaya girersiniz, güzel bir gömlek beğenirsiniz.acaba bu gömleğin mavisi var mı diye merak edip sorarsınız. tezgahtar gömleği evirir çevirir, otuz metrakarelik dükkanda sanki bu gömleği ilk kez görüyordur. yüzü şekilden şekile girer, gözleri iyice küçülür, yüzü kızarır ve size "chotto matte" diyerek elinde gömlekle ortadan kaybolur. beklemeye başlarsınız; on dakika, yirmi dakika, otuz dakika.. tezgahtar yüzü kızarmış ve sıkıntıdan ter basmış dört tane arkadaşıyla birlikte yanınıza gelir, yüzlerinde acı bir ifadeyle birbirlerine bakarlar ve "yok" derler.
  • gülünce böyle oluyorlar: ^_^
  • ana rahminden bir adet sony handycam ile ciktiklari soylenir.
  • göstere göstere bağış yapan bir kısım sözde müslümana inat, 23 ekim 2011 van depremi felaketzedelerine yardım etmek için türk büyükelçiliğinin posta kutusuna zarf içinde para bırakıp, görünmemeye çalışarak kaçan asil varlık.

    ---
    van'da meydana gelen şiddetli depremin ardından japonlar tokyo'daki türkiye büyükelçiliğinin posta kutusuna içerisinde para olan zarflar ve destek mesajları olan mektuplar atarak kaçıyor.

    aa muhabirinin aldığı bilgiye göre, türkiye'nin bu yıl martta japonya'da meydana gelen depremin ardından yardımlarını unutmayan vefakar japonlar sessizce, içerisinde iyi dilek notları, başsağlığı mesajları içeren para dolu zarflar bırakmaya başladı.

    içerisinde türkçe olarak "türkiye kurtarma için" gibi türkçe ifadelerin de bulunduğu birçoğu isimsiz zarflardaki paralar türkiye'nin tokyo büyükelçiliğinde toplanmaya başladı.

    mektuplar arasında 5 yaşındaki bir çocuğun "ganbatte türkiye" başar türkiye!" notu da posta kutusuna atılan zarflar arasında en çok dikkati çekenlerden.

    para zarflarının içerisinden bazıları isimsiz ya da sadece yaş ve cinsiyetin belirtildiği notlarda ise şu ifadeler yer alıyor:

    "depremden mağdur kalan insanlara, geçmiş olsun demek istiyorum. mart'ta japonya'da olan deprem sırasındaki yardımlarınıza bir japon vatandaşı olarak teşekkür etmek isterim"

    "van'da meydana gelen depremin çok büyük hasara yol açtığını öğrendim. bir japon vatandaşı olarak, oradaki kurtarma operasyonlari ve durumun normal hale gelmesi için yardımcı olmak istedim"

    "miktar az ama deprem mağdurları için kullanılırsa savinirim. hasarın daha büyük olmamasını diliyorum"

    "van depreminde hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına en derin taziyelerimi iletir, depremden etkilenen herkese geçmiş olsun demek isterim. 11 martta yaşanan japonya büyük felaketinde ülkenizden bir sürü yardım malzemesi ve bağış katkılarınızı almıştık. teşekkür ederiz. bu sefer ise ben size yardımcı olmak istedim. (erkek, fukuşima'da yaşıyor)"
    ---

    (http://haber.gazetevatan.com/…iyor/407109/30/manset)
  • batı kültüründen aldıkları şeyleri tersten anlamalarına ve kendi yaratıcılıklarını katıp orjinal şeyler üretebilmelerine hastayım.

    -japon kültüründe sevgililer günü, yani 14 şubat'ta kadınlar erkeklere çikolata veriyorlar. bu çikolata verme işinin illa bir romantik anlamı da yok, verilen çikolataya göre anlam kazanıyormuş. arkadaşlara, şuna buna marketten alınma çikolata verilirken birine illa romantik bir mesaj gönderilecekse "özel" ev yapımı çikolata verip "sen özelsin" tribine giriliyormuş. bütün bu "kadınlar erkeklere çikolata verir" mevzusu da tee 30'larda japonya'daki ilk çikolata firmalarından birinin typosuna dayanıyormuş. ama güzel lan, kadınlar erkeklere çikolata veriyor falan, tabi acısını çıkarıyorlar sonra. şöyle ki:

    -14 şubat'tan tam bir ay sonra 14 mart'ta white day kutluyorlar, bu sefer 14 şubat'ın tersine erkekler kadınlara çeşitli hediyeler veriyorlar. genel teamüle göre erkek 14 şubat'ta aldığı hediyenin en az 3 katı daha değerli bir hediye ile geri dönmek zorundaymış. hediye vermemesi "ben senin üstündeyim, kulumsun kölemsin" anlamına geliyormuş ki çok ayıp tabi. aynı değerde hediye vermek de "artık görüşmeyelim" manasına geliyormuş. burada da tema işe beyaz çikolata, beyaz mücevher, cart curt.

    -gerçi anime, şu bu izleyenler bilir ama bütün bu hengamenin arasında japonlar içine esas "sevgililer günü" de ne alakaysa noel arifesi, yani 24 aralıktır. bütün romantik duygular açığa çıkıyor, aylarca konuşamadığın kıza açılıyorsun, sevgiliye hediyeler alıyorsun yemeğe çıkıyorsun falan filan, o tripler hep 24 aralıkta.
  • eskiden, biz ilk ve ortaokuldayken bir zorunluluk vardı.. hepimiz mendil taşımak zorundaydık.. öğretmenler umulmadık zamanlarda mendil kontrolü yapardı.. herkesin temiz bir mendil taşıma alışkanlığını kazanması önemli görünüyordu..

    bayram günleri el öptüğümüzde para aldığımız azdır.. mendil hediye ederdi büyüklerimiz..

    sonra devir değişti, kağıt peçeteler ve selpaklarla gelen tüketim alışkanlıkları bize bu kültürü unutturdu..

    ve fakat, modern hayat konusunda bizden fersahlarca ileride olan japonlar halâ mendil taşırlar yanlarında.. hepsinin cebinde bir temiz mendili, ince havlumsu bir temiz bezi mutlaka vardır..

    ...

    hayat tuhaf, mendiller falan..
  • japonlar hakkındaki başka bir ilginçlik ise bu insanların "r" ile "l" harfleri arasındaki farkı duyamamalarıdır. bunun nedeni kulaklarının bu harfelri ayırmak için eğitilmemiş olmasıdır. yani bir japon "lokum" ve "rokum" kelimeleri arasındaki farkı duyamaz.
  • eskiye, yeniden daha çok değer veren insan..
    (bazı çevirgenler sevmese de) bu amcaların eskiye değer verip yeniyi pek umursamama anlayışı oldukça etkileyicidir.. yeni alınmış pürüzsüz bir kupa, değerlidir ve güzeldir elbette. ama içi boştur. herhangi bir eşyadan, her hangi bir varlıktan daha değerli değildir.

    oysa içi sararmış, kenarında küçük çatlaklar bulunan, beş senedir kullanılan eski bir kupa daha anlamlıdır... sevgili ile buluşulacak günün sabahında içilmiş çayın heyecanı vardır o seramikte. girilecek sınavın stresi, çekilen bir sırt ağrısı, uzun zamandır görülmemiş bir arkadaşın dönüşü vardır o kulpta. anne'nin elleri değmiş, kedi'cik kuyruğunu sürtmüş, devirmiştir. içinde üzen sevindiren anılar saklanmıştır. "teknik resimden cc almışsın"ı duyunca elden düşmüş ve kenarından küçük bir parça kırılmıştır.. ama eskimemiş.. yepisyeni bir eşyanın sahip olamadığı anlamları kazanmıştır...

    not: bizim yan komşu japon değil. zira, bir haftadır içine bir sürü anlam yüklediğim ekmeği ona vermeye kalkınca küfür etti.
  • bir japonun evi yaniyorsa diger japon onu "istersen bi evine ugra" seklinde uyarir cunku "evin yaniyoo!!" demek ayiptir. biz olsak uyarildigimizi anlamayiz ama diger japon durumu anlar ve bakmaya gider.. bu kadar kapali konusan topluma da hayret edilir.
hesabın var mı? giriş yap