• sadece gerebilen film. başka da bir olayı yok. överken "jump scare sevenler beğenmez tabi" denmiş. alenen dalga geçmektir bu. bu filmde jump scare bolca olmasa da kullanılmış. hatta filmin başlarında hiç bir fonksiyonları olmayan iki röntgenci çocuk kullanılarak durduk yere ani korkutmaya gidilmiş.

    --- spoiler ---

    çocuğun cama top atması, ardından da pencere altına saklanması

    --- spoiler ---

    e bu sahneden sonra insanın gerilmeyeceği varsa da geriliyor. çünkü artık filmin ucuz korkutma yollarına başvurduğunu biliyoruz.

    bir de böyle filmlerde mantık aranmaz ama arattırılmaz da. filmdeki izleme olayı hakkındaki bilgilerin verilmeye kasılması, bu bilgilerin hiç bir şeye derman olmaması, üstüne bilginin kaynağının muallakta olması gereksiz. vereceğin bilgi kaynaksızsa, nereden bilindiği bilinmiyorsa, hatta ve hatta mantıksızsa verme. ne gerek var?

    --- spoiler ---

    başrol kıza "hastalığı" geçiren çocuğun bu bilgilere nereden ulaştığı bilinmiyor. diyor ki "sana dokunmasına izin verme, seni öldürürse benim peşime düşer". dostum, sen bu yürüyen şeyin öldürdüğü bilgisine nereden ulaştın? hadi ulaştın, listeyi geriye doğru takip edeceği bilgisine nasıl ulaştın? hastalığı kaptığın kişi barda tanıştığın tek gecelik ilişki yaşadığın birisi. adını bile hatırlamıyorum diyorsun. konu hakkında başka bilgin olmadığı gibi hastalığın sana gelme yolundan bile emin değilsin. yani kızın sana yaptığı bir açıklama yok belli ki. kız sana açıklama yapmış olsa sen "bence ondan geçti bana, emin değilim ama" demezsin. bu kadar bilgisizliğin ışığında senin bu şeyin cinsel yolla bulaştığını bile bilmemen gerekiyor mantıken.

    --- spoiler ---
  • korku filmi türü yıllardır içerisinde bulunduğu kısır döngüyü son yıllarda biraz biraz kırmaya başladı. son beş yıla baktığımızda; berberian sound studio, the cabin in the woods, the conjuring, the babadook, a girl walks home alone at night, only lovers left alive gibi başarılı korku filmlerini görüyoruz. bu filmlerden bazıları nostalji duygusunu da arkasına alarak ilerlerken, bazıları ise felsefik ve bağımsız bir tonda ilerliyor. özellikle 2014 yılında the babadook ve it follows gibi iki müthiş filmin ortaya çıkışı ise korku filmlerinin eski güzel günlerini hatırlatır nitelikte...

    david robert mitchell, it follows' u çekerken zihnindeki korku filmi haritasından belli bir karışım oluşturmuş. o kadar çok filme gönderme yapmış ki, ben izlerken mest oldum. tabii bunu yaparken kendi filmi de orjinalliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. it follows cinsel yolla bulaşan bir lanet gibi orjinal bir fikirden yola çıkarak, 2000' lerde geçmesine rağmen, sanki 70-80' lerde geçiyormuşçasına bir atmosfer yaratmayı başarıyor. sonuç olarak da; hem biçimsel hem de hikaye olarak, korku sineması izleyicisi için nostaljik bir dünya ortaya çıkıyor.

    mitchell' in aklına gelen etkileşimlerinden ya da daha doğrusu göndermelerinden bahsetmeden önce filmin temel derdine bir göz atalım.

    --- spoiler ---

    tüm filmi bence bir metafor olarak okumak mümkün. çocukluktan ergenliğe ve gençliğe geçiş. filmde jay ve arkadaşlarının etrafında kurulan bir dünya söz konusu. bu dünyada tıpkı 80' lerin korku filmlerinde olduğu gibi yetişkinlere yer yok. hatta jay' in de filmde belirttiği üzere, "anneye söylemek" yok. bir de cinsel yolla bulaşan ve lanetlenen kişiyi öldüren bir canavarımız var. aslında bu genç insanların gençliğe adım attıkları zamanlarda dünya görüşlerinin değişmesi, çocukluğun o masum tonunu kaybetmeleri ve hayat denen gerçekle yavaş yavaş yüzleşmelerini simgeliyor bir nevi bu canavar. gerisi de bir korku filminde olması gerektiği gibi zaten. cinsellik olayı ise gerçekten harika bir fikir çünkü hemen hemen tüm slasher türü korku filmlerinin yasak kodlarından birisi cinsellik. bir suç unsuru. bir tabu. cezalandırılması gereken bir davranış.

    gençliğe geçişte yaşanan problemler, lanetin yüzü olarak karşımıza çıkıyor filmde. ne zaman çocukluktan ve çocukluktaki hayallerden bahsediliyor, filmde bir olumsuz olay oluyor. artık büyüdük ve kirlendi dünya. filmdeki ölümlerde karakterlerin son gördükleri insanlar kim? tabii ki ebeveynleri. yani en çok sorun yaşadıkları insanlar. bu kızlar için baba, erkekler için anne figürü oluyor. misal greg' in karşısına en son annesi şekline bürünmüş yaratık çıkarken, jay' in karşısına ise baba şekline bürünmüş olan versiyon çıkıyor. çünkü en çok kızdığımız insanlar onlar. hatalarımız için bizi uyaran ve doğru yola çekecek olan insanlar da onlar. cezalandırıcı konumda olanlarda. bu zekice hamle ve altmetinler için de yönetmeni ayrıca kutlamak lazım.

    filmin sonunda jay ve paul herşey bittiğinde el ele yüyrürken yapılan son çekimde ise yapılan tercihler üstüne bir yorum yapılıyor aslında. jay için bu olumlu bir tercih. çünkü tüm bu gelgit dönemlerinde yanlış insanlarla beraber olmuş. onu seven paul ile beraber olmayı düşünmemiş. en sonunda paul' ü tercih ederek doğru olanı yapıyor. paul ise hep, jay' i sevmiş ve asla onu bırakmamış. o yüzden lanet paul' e uğramıyor ve kesiliyor. yalnız son çekimde arkada gelen bir karakter var. bu karakter lanet de olabilir, olmayabilir de. yönetmen bu durumu bir gerilim öğesi olarak kullanıyor ve belki de bir daha doğru olandan ayrılmayın çünkü lanet hep buralarda olacak diyor. yani hayatta yaptıkları her tercihin kötü ve iyi sonuçları olacak.

    --- spoiler ---

    filmde yapılan biçimsel ve içeriksel göndermelere geçelim şimdi de. benim yakaladıklarım ve yönetmenin de bazı röportajlarında belirttiği etkileşimler şöyle:

    --- spoiler ---

    *tüm filmin havasına carpenter klasiği halloween sinmiş durumda. filmin bir yerinde geçen soundtrack direk halloween' i andırıyor ve komşu evler arasından geçip gelen ve kurbanları takip eden öznel kamera da buna dahil oluyor.

    *cronenberg' in sex içerikli korkusu shivers' ı ve 78 yapımı kaufman' ın invasion of the body snatchers' ı filmde direk hissediliyor. greg' in ölüm sahnesi mükemmel.

    *hikayede bariz bir a nightmare on elm street etkisi gözükmekte. bir grup teenager dayanışması ve durdurulamaz bir kötülük. yetişkinlere yer yok.

    *banliyö tasarımlarında paris, texas' tan ciddi şekilde etkilenmiş yönetmen.

    *kapıya doğru gelip kapıyı eliyle parçalayan yaratık, the thing from another world' den.

    *kızın evinde işeyen kadın şeklinde gördüğü yaratık bölümündeki çekimler ve filmin büyük çoğunluğundaki görsel ve işitsel dünya kubrick klasiği the shining' i akıllara getiriyor.

    *yaratığın içlerinden herhangi biri olabilmesi ve güven sorunu carpenter' ın the thing' ine açık bir gönderme. filmin bir yerinde arkadan gelen bir kız öğrenci sahnesi de bu durumu destekliyor. seyirci olarak biz tedirgin oluyoruz tabii.

    *filmin açılış sahnesindeki çekim ve karakterin durumu de palma klasiği carrie ve lynch şaheseri blue velvet ile uyuşmakta. bir sorunu olduğu belli olan bir genç kız ve mükemmel bir atmosfer.

    *havuz sahnesi 42 yapımı cat people' a açık bir gönderme. iki filmde de bir kadının sex korkusu ve ölümcül bir lanet mevcut. havuz sahnesi cat people' daki sahneyle bariz benzerlikler taşıyor.

    *friday the 13th etkisi ise aslında çok şükela. bilindiği üzere o seride teenagerlar sex yapar ve ölürler ya da ölmezler ama kötülük asla durmaz. aslında bu filmde de bu böyle. özellikle havuz sahnesinde kurulan düzenek tamamen kötülüğü öldürmek üzerine. tıpkı friday the 13th' de jason' ı öldürmek için yapılan türlü türlü işler gibi. teenagerlar plan yapıyorlar ve kötülü onlara geliyor. friday the 13th' de de olduğu gibi asla bir kabusu durduramıyorsun ama. bu pek de mümkün değil.

    *polanski' nin repulsion ve rosemary's baby' sine de açık göndermler mevcut. jay' in saç stili repulsion' daki catherine deneuve' den alınmış. paranoya hali de keza öyle. bir genç kadının ruhsal olarak yıkımından sonraki herkes onun peşindeymiş gibi hissetme olayı ise tabii ki rosemary's baby' den. yönetmen bizi de bu işin içine sokuyor böylelikle. filmden çıkıp kalabalıkta gezelim sokakta. insanlar bize farklı görünecektir.

    * yavaş hareket eden yaratık olayı 54 yapımı creature from the black lagoon' da olduğu gibi.

    * sinemada oynayan, stanley donen' ın 63 yapımı klasiği charade. cary grant ve audrey hepburn oynar filmde. izlemeyenlere tavsiye ederim, çok güzel filmdir.

    --- spoiler ---

    ps: son yıllarda yapılmış ve üzerine düşündüren, aynı zamanda da bazen komik bazen de oldukça gerilimli olabilen pek korku filmi yok. o yüzden, kaçırmayın derim.
  • the babadook ((bkz: #52697429)) entrimde saydırmıştım sana biraz kardeşim, onunla başlayıp biraz açayım.

    iki kitap okuyun, iki eleştiri okuyun, biraz sanat üzerine düşünmeyi, basit bir şarkıyı, bir kısa öyküyü olsun yorumlamayı öğrenin, allahın adını andım, hiç mi türkçe dersi almadınız, hiç mi bu parçanın ana fikri, teması nedir diye soru çözmediniz, hayattan soğuttunuz anasını satayım, bir de böyle kendinizi piratebaya dadanıp film indirip tüketiğiniz için kültürlü falan sanıyorsunuzdur siz şimdi, ay bir kaç kişi de hala imdb puanım şu, imdb puanını haketmiş, haketmemiş falan yazıyor, şaka mısınız ya.

    senin hayatında imdb puanı diye bir kavram var, sen benimle film konuşamazsın.

    hah şimdi devam ediyorum, ergen irisi erkek sözlük yazarı çakma film yorumcusu kardeşim: "senin ne düşündüğünün ne önemi var, vasat herif?"

    kim demişti unuttum, çağımızın en büyük belası, artık cehaleti farklı bakış açılarından bir tanesi gibi kabul etmeye zorlanmamız diye. rasyonel otoritenin kaybı da deniyor, boynuzun kulağı geçmesiyle, bilginin kuşaktan kuşağa aktarımıyla tamamlanan doğal gelişim süreci, yani bilenin bilmeyene otorite olduğu ve bunun rasyonel olması nedeniyle iki tarafın kabulüyle karşılıklı saygı çerçevesinde devam eden ilişki yerine, ağzı olanın konuştuğu kakafoni.

    merak ediyorum güzel kardeşim, hiç mi elin titremiyor şuraya yazarken. hiç mi çekinmiyorsun mesela "ulan bu filmi de herkes abartmış ehuehuehuee" yazmaya. 2015 yılının en iyi korku filmleri değil, en iyi filmleri arasında gösterilen, hatta 2015'in değil 2000'li yılların en iyi korku filmleri listelerinde hep yer bulan, roger ebert'inden caiers'e saygıdeğer eleştiri kurumlarının övgüyle bahsettiği, cannes'da başarısıyla aradan sıyrılan bir filmden böyle çarçur bahsederken, hiç mi acaba demiyorsun? o kadar mı eminsin ki kendinden, bir de tüm bu başarılardan haberdar olduğunu da "overrated" vurgusuyla belirtme ihtiyacı içindesin?

    okumuyorsun. takip etmiyorsun. başka şeylerde, edebiyatta, müzikte, tarihte, siyasette yoksun, derinleşmeye çabalamıyorsun. bunları yapmazsan, neyle neyi birleştireceksin de, film yorumlayacaksın? sözünün ne ağırlığı var? beğenme kardeşim, beğenme de, bizi ikna et işte. "ben korkmadım ki" den farklı sözün, overratedt-tan gayrı sıfatın, fulardan başka esprin olsun.

    film mi. müthiş olmuş. istiridye şeklinde allık e-reader smart phone karışımı, tüplü televizyonlar, 50'lerin arabaları, 80'ler banliyösünün yarattığı zamansızlık; kışın havuza girilen, yazın kazak giyilen mevsimsiz bir iklim; suratı hiç görünmeyen bir annenin verdiği tekinsizlik hissi, bazen karakterlerin gördüğünü göremediğimiz, bazen hepsinden önce gördüğümüz özdeşleşememe durumuyla, katıksız da bir korku filmi.

    ya dur hırsımı alamadım, kaçma gel buraya, fularda cisimlenen basit antientelektüelizmine de ayrıca sıçayım.
  • hakkında yazılan yorumları okuyunca bana hayatı sorgulatmış film. bir yandan herkesin özgürce düşüncesini, fikrini söylemesi gerektiğini düşünürken bir yandan da okudukça sinir küpüne dönüştüğümü farkettim. kızıp duruyoruz ya, ekşi eskiden böylemiydi şimdi herkes yazar oldu, ağzı olan konuşuyor diyoruz...

    insanız işte, algılama kapasitemiz çevremizle sınırlı. dünyaya kendi çerçevemiz dışında bakamıyoruz.

    aslında film, beş kuruş harcamadan amerikan klişelerine sağlam ayar vermiş, ortaya yeni ve oldukça orijinal bir fikir sunmuştur. bu filmi ve yönetmenliğini eleştirirken referans olarak amerika sinemasını alırsanız bence büyük yanılgılara düşebilirsiniz.

    mesela aramızda görsel efektlerden bahseden ve bunu beğenmemiş olan yazarlar var. yahu hangi görsel efekt diye sorsam acaba ne cevap verecekler?

    şu filmde görsel efekt statüsüne girebilecek sayılı ögeyi neredeyse hiç para harcamadan hemen her amatör yapabilir. neden bahsediyorsunuz siz.

    filme pornografik diyenler olmuş. genç kız poposu görmekten rahatsız olan insanlar bile var. sevişme sahnelerinde bile (tek sahne hariç ki o da şehvet değil, vahşet sahnesiydi) bel atı göstermeyen bir filmde pornografik duyguyu nasıl yakaladınız yahu? hakikaten bazen hayal gücümüz bir garip işliyor.

    olayların nedenlerinin sorgulanmadığından, karakterlerin yeterince tanıtılmadığından, filmle bağ kuramamış olmaktan yakınanlar var. işte burada bu filmin zaten bunun karşısında durmakta olduğu fikrini ortaya atmak isterim. yani filmin standart amerikan gençlik filmlerine zıt ögelerle dolu olduğunu da göz önünde bulundurursak bu bahsettiğiniz şeyleri filme eklediğinizde zaten amerikan korku filmi haline dönüşür diyebiliriz.

    filmde ana konu sandığınız gibi sikişmek değil, belirsizliktir. bizi germek için, korkutmak için, filme hazırlamak için her şey için belirsizlik kullanılmıştır. seks bile belirsizlik duygusunu bize aşılamak için araç olarak kullanılır. seviştiğimiz insanda bir hastalık olup olmadığı, iyi sevişip sevişmeyeceği, seviştikten sonra bizim olmaya devam edip etmeyeceği, bu bir belirsizliktir.

    bir takım filmlerde gördüğünüz cinsel uzuvlar, göndermeler ya da cinselliğin ta kendisi bir anlatım biçimidir. biz cinselliğe açız diye ilgili her sahneye pornografi damgasını vurarak hata yapıyor olabilir miyiz? mesela:

    --- spoiler ---
    filmde gözlüklü güya çirkin bir kız var. bu kız dolabı kurcalarken bacaklarına ve poposuna yakın plandan bakıyoruz. o plan aslında o kıza bakan abazan çocuğun bakışları. yönetmen burada o piç oğlanın açlığını bize göstermeye çalışıyor olabilir. yani amacı bize 31 çekmek için malzeme sağlamak değil. bazen bu açıdan bakarsak her şer farklı olabiliyor.

    aynı çocuğun sırf sikişebilmek için karşı komşunun kızı için neler yapabileceğe şahit oluyor sonra en hassas anında bir hastane yatağında dilediğine kavuşmasını ve ileri zamanlarda belki de en büyük gizli manyaklığı olan annesiyle sevişerek can verişini göreceğiz.

    seks sahnelerine açlığımızı bastırıp biraz farklı bakabildiğimizde başka insanlar için gayet normal olan bu doğal sürecin bir araç olarak kullanılarak bize bir şeyler anlattığına şahit olabiliyoruz.
    --- spoiler ---

    içinde olmaktan hiç hoşlanmadığımız ve içinden bir türlü çıkamadığımız sistemlerde yaşıyoruz. ne geleceğimiz ne şu anımız hiç bir şeyin ne olacağını artık bilemiyoruz. yarın çalıştığımız şirketin batmaması ya da işten kovulmamak için dualar ediyor, alıştığımız yönetim biçiminin devam etmesini ya da gezegende hayatın son bulmamasını umuyoruz.

    yavaş yavaş bize doğru gelen belirsizlik. işte size çağımızın korkusu.
  • filmin türkçe en iyi isim adaptasyonu için:

    (bkz: ver kurtul)
  • geldi yine tipini siktiğimin tadında, harika müzikleriyle seksenler korku sinemasından ilham alan, eli yüzü düzgün bir film. izledikten sonra karşıdan size doğru yürüyenler yüzünden üç buçuk atabilirsiniz.
  • hayır anladım film üzerine sorular sormayı seviyorsunuz ama küçük bir google araştırmasıyla erişebileceğiniz cevaplar üzerinden sinirlerinizi bozmayınız efendim.

    --- bariz spoiler ---

    1. film bir origin hikayesi değildir o yüzden nereden başladığını bilmenize gerek yok.

    2. filmdeki teknoloji tutarsızlıkları (bazı arabaların 60'lar 80'lerden olup bazılarının daha modern olması, kıyafetlerin ve televiyonların 80'leri anımsatırken izlenen filmlerin 40'lardan kalması, en önemlisi de yakın kı arkadaşın kindle vari bir cihaz kullanıyor oluşu) ve sahneler arası geçen sürenin kolaylıkla kavranamaması özellikle yapılmış. seyircide zaman karmaşası yaratıp huzursuzluk vermeyi ve seyirciyi rüya haline yakınlaştırmayı amaçlamışlar. (ha bir de mesimler durumu da var, jay bir sahnede havuzda yüzerken bir sonraki sahnede boğazlı kazak giymiş. ondan sonrasında da yazlık bir elbise. ve uyuşmazlık film boyunca böyle devam ediyor.)

    3. filmin yönetmeni yaratığın uçağa binebileceğini söylemiş.

    4. söylememe gerek var mı bilmiyorum ama yaratık cinsel yolla bulaşılan hastalıkları sembolize ediyor, o yüzden sevişerek bulaşıyor.

    5. yine yönetmen demiş ki ne prezevatif ne de eşcinsel birliktelik lanetin geçmesini engellemiyormuş. (blowjob ve handjob konusunda benim de hala sorularım var.)

    6. havuzda kıza elektrik çarpmamasının nedeni elektriğin gücünün yeterli olmaması ve izledikleri eski filmlerden birinde bunun hakkında bir söz geçiyor:
    "you're afraid of an overload. you can't tap enough electricity wherever you get it from to control a strong enough charge."

    7. jay büyük ihtimalle bottaki çocuklarla hiç sevişmedi ki yaratık hemen tekrar onun peşinden geliyor. (internetten top ve yaratığın geçişi hakkında bir teori ortaya atmışlar ama uzun yazamayacağım. onu da siz araştırın.)

    8. birkaç kişi yaratığın greg'e geç gelmesinin nedenini greg'in jay'den sonra başkasıyla sevişmiş olabileceğine bağlamış. (bana mantıklı geldi.)

    9. canavarın belirli şekiller alması ve çoğunlukla beyaz giyinmesi genelde farklı yorumlanmış. bazıları demiş ki belirenler karakterin en büyük korkularını yansıtıyor. bazıları da bir önceki kurbanların şekiline büründüğünü ya da kıyafetlerinin beyaz olmasının nedeninin öldürürken giyilen kıyafetlerden olduğunu söylemiş. biri de eklemiş aslında greg'le annesi arasında cinsel bir ilişki vardı; canavar greg'lerin evine giderken ilk greg biçiminde sonra annesi biçiminde görünüyor, greg'ten önce annesini öldürmüş olabilir diye. (teorilerin içine girersem çıkamayacağımı bildiğim için bunu okuduktan sonra kapattım sayfayı.)

    ekstra bilgi: film arasıra fark ettirmeden gençlik problemlerine değinmiş. jay'in bacağına sanki bilekleri kesilmiş gibi sırayla çim koyması intahara meyili, sürekli yenmeyen yemeklerin gösterilmesi anoreksiyi ve arasıra ortaya çıkan haplar, ilaçlar uyulturucu problemini sembolize ediyormuş.

    ekstra bilgi 2: jay annesinin gözüktüğü her sahnede (ne kadar gözüktüğü tartışılır) elinde ya da yanında hep bir içki var. bu da annesinin içki problemi olduğunu gösteriyor.

    --- spoiler ---

    ben filmi çok beğendim. zaten beğenmesem hakkında bu kadar araştırmaz, yazmazdım. hatta en sevdiğim korku-gerilim filmlerinden olduğunu söyleyebilirim. film size korkunç bir görüntü ya da jump-scare'lerle dolu basit bir korku öğesi sunmuyor yine de film boyunca rahatça yerinizde oturamıyorsunuz.
    beğenirsiniz, beğenmezsiniz onu bilmem ama sırf klişelerden uzak bir korku filmi olduğu için takdir edilmesi gerekir. korku-gerilim filmleri kategorisinde farklı bir açı verdiğinden ötürü herkese izlemesini öneririm.

    edit: bazı hatalar olmuş. genelde oluyor öyle.
  • izlerken suspense suspense nereye kadar dedirten filmdir. inanılmaz abartılı yorumlarla merak ettirmiş fakat kısmen hayal kırıklığı yaratan film gerim gerim gerdi. korku filmi zaten sevmem çünkü hakikaten çok korkarım.
    it follows'da 1970'lerin korku öğeleri şahane kullanılmış. kamera kullanımı ve yavaşça dönen 360 derece çekimler gerginliği çok iyi veriyor, zaten filmin tüm olayı da bu gerginlik unsurları. müzikler çok ama çok iyi. konu über saçma fakat keyifli izlettiriyor. korku türünü seviyorsanız izleyin derim çünkü türün hakkını veriyor. ama o kadar...

    --- spoiler ---

    fakaat gel gelelim peşinde sana musallat olan bir şey var diyelim. karanlık yerlerde dolaşır mısın? ormanda kaporta üstündü uyur musun be mübarek? ışık açmak neden kimsenin aklına gelmiyor lan korku filmlerinde? bu da öyle işte. sürekli "lan orda durma allahın cezası", "arkana baksana lan bu ne rahatlık amın feryadı" diye haykırdım durdum.

    --- spoiler ---
  • herşeyi bilmek zorunda olduğunu sanan bir izleyici kitlesi, insan modeli var. bu başlık ve bu film altında da görmüş olduk yine onları. bu kadar "bilgiye aç" olmayın. bu kadar kibirli olmayın. ölene kadar zaten evrenin çoğu bilgisinden mahrum olacaksınız. çoğunuz uzaya bile çıkamayacak. şekliniz kime?

    --- spoiler ---

    neymiş efendim, bu lanet nasıl olmuşmuş, bunu bize vermemişler de ayıp etmişler bla bla. yahu espriyi çakamıyor musunuz? yönetmen sizi/bizi filmdeki kurbanların algısıyla sınırlıyor. onlar neyi ne kadar biliyorsa biz de o kadar biliyoruz. o karakterler ölürken "tüh gördün mü hımına, gider ayak bilgilenseydik bari" diyerek mi ölüyorlar? senin sorunun filmleri filmin mutfağından, kamera arkasından izleme ruh halinden kurtulamamak dostum. filmin içine giremiyorsun. bu da senin kaybın. film mi izliyorsun belgesel mi belli değil.
    düşün yarın öbür gün biriyle sevişiyorsun diyelim (hadi yine iyisin çakaaaal). ve böyle bir lanetle damgalandın. neyi ne kadar çözebileceksin ki? en fazla canını kurtarmakla uğraşacaksın. o hesap.
    kaldı ki bunun devam filmleri (0. bir baş film falan) olacak/tır. oralarda zaten bilgiye boğacaklar belki. sabırsızlığın kime?...
    gerçi interstellar filminin altında bilim-adamı kibriyle takılan yüzlerce tip varken buna şaşırmak da boşa ya neyse...
    --- spoiler ---

    izleyin. güzel film. yeni bir soluk. en son conjuring vermişti bu soluğu. bu film devam ettirmiş. yalnız film överken "testere'ymiş, çığlık'mış bla bla bıktık, iyi oldu" demeyin. birşeyi överken, daha önce sevdiğiniz bir şeyi -sırf ona artık alıştınız diye- hiçe saymayın. ayıptır. azıcık erdemli olun.
  • kesinlikle korku filmi değildir. azıcık gerilimdir, ürpertidir. bu beklentiyle izleyin derim. puan 6,5/10

    --- spoiler ---

    filmin başındaki kız bizim ablaya lanet bulaştıran abinin eski sevgilisi miydi acaba merak ettim.

    bir de havuzda bekledikleri sahnede gelen baba silueti baya akıllıca hamleler yaptı. ütüyü falan kafaya geçirdi eleman.

    bence filmin en başarılı yönlerinden birisi lanetle ilgili hiç bilgi verilmemesi. hızla başlıyor ve bitiyor. sonunda bile öylece ekrana bakıyorsun..

    ekleme: bir arkadaş sadece 2 kişi öldü demiş. yanlış.. yattaki 3 tane civan gibi delikanlıyı unutmayın. onlarla da grup yaptı kızımız. maksat yaşama şansını artırmak. tabi onlar da nakavt. böylece toplam 5 kişinin öldüğü filmdir. zaten amaç çok kişinin ölmesi de değildir. sana o gerilimi yaşatmaktır.

    bir de eklemişken şunu da yazayım. şimdi bu arkadaşların duvarlardan geçme vb. özellikleri yok. diğer insanlar bunları göremiyor ama onlarla temas edebiliyorlar, onlara vurabiliyorlar bile.. mesela şöyle sağlam bir dört duvar arasına sokup üzerinden kilitlesen kimseye musallat olamaz aslında. elemanlar evlere camları kırarak giriyor. oda kapısının önünü gelince kapıyı açmaktan acizler. kapıya vurup duruyorlar falan. filmi izlerken hep bunu düşündüm yeminlen*

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap