• bu iddia üstüne ne doğrudur ne yanlıştır hiç bi laf etmiyorum, tam tersine verilen karşılıkları izlemesi çok daha eğlenceli.. mesela şey yazılmış, batıda edebiyat gelişti, islam'da bunun karşılığında edebiyatın feriştahı olarak kur'an çıktı..

    "bütün bi batı edebiyatına karşı kur'an" denmesi bana eskiden gördüğüm bi karikatürü anımsattı. karikatürü anlatmak yerine çiziktirdim hemen.. karikatürün orijinalini, çizerini falan bilen olursa mesaj atsın.

    http://img96.imageshack.us/…mg96/8158/resim001j.jpg

    edit: still i rise mesaj atıp orijinal çizimin linkini yolladı sağolsun,

    http://4.bp.blogspot.com/…/s400/dogu-bati-farki.jpg

    ama işin ilginci ben çizimi farklı hatırlıyorum yahu.. önüne gelen çiziktirmiş mi yoksa nedir..
  • islam degil de radikal islam dersek netice bamyan heykelleri olacaktir.

    ama radikal'in her turlusu illet : falò delle vanità'yi hatirlayiniz bir zahmet. savonarola yaktirmamis miydi decameron'u, hem de rönesans floransa'sinin gobeginde?

    sene 1497 idi.
    behzad'in en sahane minyaturlerini yaptigi seneler.
  • bu önerme savunulurken ya da yerilirken yapılan en büyük hata "x külliyesi orada dururken bunu söylemek ayıptır" gibi tek tük, farklı yerlerde birbirinden bağımsız konuşlanmış mimari eserlerin örnek gösterilmesi, islam sanatı kötüydü de modern türk sanatı çok mu iyi gibi bir kıyaslamaya gidilmesi ve karşı tarafın eğitimi nedir bilmeden cahillikle suçlanması bence.

    bir kimse çıkıp "islam'ın olduğu yerde sanat<caps>hiç<caps> gelişmemiştir" derse bunu art niyetle demiştir, geçiniz. aynı şekilde biri "islam sanatı en süper sanattır, dünya böyle sanat görmedi" derse de ben ona gülerim. hem de öyle cahil cahil gülmem, eğitimli şekilde gülerim.

    islami dönem mimarisinin(mimariden giriyorum çünkü dönem sanatının büyük eserleri en çok mimaride verilmiştir) en önemli eksiği kendi içinde bir yekpareliğinin olmamasi, yapının tüm üstün özelliklerine karşın etrafındaki yapı ve yerleşimle ileri döneme örnek olacak ve yüzyıllar sonra bile kişiyi hayretler içinde bırakacak bir entegrasyonunun bulunmamasi, tek olarak bakıldığında tüm soluk kesici güzelliğine rağmen çevresinin kapalılığı sayesinde eskimeye ve işlevsel değil seyretmelik bir yapı olarak kaldığı için köhnemeye, yalnızlığa mahkum olmuş olmasıdır. islam'dan yüzyıllar önce eski bir yunan şehrinde kullanılan bütünlük anlayışı bugün kurulan uydu kentlerde kullanılabilirken, herhangi bir islam şehrindeki müthiş bir yapıyı hayranlıkla seyrettikten sonra şehrin dar, ikircikli, kaotik, eskimiş dokusuna adım atınca orada sanat da aklınızdan siliniyor görkem de, çamurun üzerine yerleştirilmiş çiçek gibi kalıyor o eser orada. bir değil on tane olsa da birşey değişmiyor, çamurun üzerindeki on çiçek. tezatlık da sanatın bir parçasıdır ama işlevsizlik değil.
    şu da bir gerçek, sonrasında yapılan tüm camiler, kiliseler ilk yapılan ilkel tapınaktan, en şatafatlı saraylar ilk taş bloktan esinlenmiştir. islam mimarisi eski yunan ve ilk hıristiyan dönemlerini ezer geçer demek, kapı, duvar, tavan süslemeyi sadece müslüman sanat adamlarına mal etmek eskinin yıkıcı şekilde, temelsiz inkarıdır. islami sanat anlayışı figürü yasaklamış olduğu için taşlara oyulmuş tüm cevher sanatın nesnesi olan kişiyi ilk bakışta hayran bırakırken, önünde bir fotoğraf çektirdikten sonra eğer mesleği bunun üzerine değilse üzerinde uzun uzun düşünmeyeceği, evinde bir kopyasını bulundurmayı hayal etmeyeceği, bakıp kendini anlamaya çalış(a)mayacağı bir taş yığını olarak kalacak, yıllar sonra kalan tek izlenim de insanoğlunun fiziksel gücü ve zenginliği olacaktır.
    islam sanatı genel olarak derine ve öze değil de gözün nesneyi algıladığı ilk saniyeye hitap ettiğinden dolayı, sürekli örnek olarak gösterilen hat, ebru, oymacılık sanatları kültürü hiç bilmeyen yabancı kişide sadece "adamlar yapmış, elleri incelikliymiş, malzemeden kaçınmamışlar, süreden kısmamışlar, bravo" kadar bir tezahüre sahipken pek çok köklü avrupa şehrinin, hatta maya yerleşimlerinin turistik amaçlı giden insanlarda "ben burada yaşamak istiyorum bundan sonra" gibi bir mekanla bütünleşme, kendini ait hissetme güdüsü yaratmasının asıl sebebi de budur. "yekparelik", sadece göze değil beniademin içine işlemesi.
    tıpkı hece vezni mükemmel bir şiiri okurken şairin azmine, ama shakespeare veya schiller okurken kendi içimizde gördüğümüz yaratığa şaşırıp kalmamız gibi.
  • "hollywood'un ateist züppelikleri" diye bi lafla karşı çıkılıyor. hollywood.. ateist.. nutkum tutuluyor bu cehalet karşısında.
  • ne islamı arkadaşım? vay anam vay. serhat sen de şaştın di mi bu dönen işlere?

    haklı ama noksan beyanat. islamın değil, dinin olduğu yerde gelişmez sanat. gelişmek kelimesi de uymaz buraya da, neyse. daldık bi kere.

    kendisini din gibi bir dayatmanın egemenliğinden kurtaramamış bireylerin oluşturduğu bir toplamda özgür sanattan dolayısıyla "sanat"tan söz edilemez. orada ancak sanat diye özensizce genelledikleri şeyden söz edilebilir. sanat diye size öğrettikleri "şey"den söz edilebilir orada ancak. sanat bu değil.

    yok kubbe, yok mimari, yok tasavvuf.. sanatın dinle ne ilgisi var? dine hizmet eden, onu yaşatmak ve beslemek için üretilen bir şeyin adına nasıl sanat dersin ki? sen hiç duymadın mı, sen hiç anlamadın mı sanatı? avrupacı filan da değilim. o yere göğe sığdırılamayan michelangelo'nun incil yorumlarını içeren freskleri de bu savıma dahil.

    çok ihtişamlı, kusursuz, güzel.. işte sanat.

    sanat "gördüğün" değildir ki sadece; "güzel, kusursuz, ihtişamlı" oluşuyla bir değer biçesin ona?
    biçimin, renklerin, seslerin kusursuzluğu değildir ki sanat? sanat bir tavırdır. erk'in altında gönlü hoş tutan çengi değildir sanat. sanat sana bıçak doğrultandır. kusursuzluk değil kusur'dur. seni kusturana kadar ağlatandır. aracısız ruhunla yüzleştirendir. iyi kalpli bir katildir. ne dini? ne islamı?

    sanatı; süslemecilikten, gönlü hoş tutmacılıktan, kutsalın altını çizmecilikten ayıramayanlar lütfen ahkam kesmesin. avrupa da, asya da; dinlerinin hizmeti altında, hastalıklı maneviyatlarını besleyen bir unsur olarak görmüşken sanatı, senin bahsettiğin şeyin ne olduğundan haberin var mı?

    dinin ihtişamına hizmetçi gibi adandığında sanat, bir fahişe gibi kendisini teslim eder, aşksız. onu bu kimliksizliğiyle tartışırsan, yanlış yola saparsın. madem öyle, önce sanatın ne olduğunu tartışacaksın.
  • "edebiyat ve felsefenin dörtte üçü, insanların kendilerini girmek için kandırdıkları kafesi gerçekten sevdiklerine ikna etmeye çalışırken sarfettikleri boş laflardır" --gary snyder.

    senin kafesin islamsa ve islamın dışına çıkanı idam eden bir ideolojin* varsa, 21.yy'da camideki çiniyi sanat olarak kabul etmek zorunda kalırsın çünkü o kafeste başka alternatife yer yok. ya tevazu kisvesi altında ne kadar süper bi müslüman olduğunu anlatan şiirler/yazılar yazarsın, ya camiye çini kasarsın ya da minare-kubbe inşa eder bunlara sanat dersin. kare şeklindeki kalıptan çiçek motifi çıkaramazsın ki zaten. fazlasını beklemek aşırı iyimserliktir.
  • sorun islam'da değil dogmatik, baskıcı, özgür düşünceyi engelleyen yapıdadır. orta çağ avrupa'sında da sanat gelişmemişti. dinimize değil, onu istismar edip bizi karanlığa mahkum eden trollere sataşalım.
  • düşünce akışı yapalım biraz bu konuda:

    islam dünyasında (tüm diğer alanlar gibi) sanat yerlerde sürünüyor ama güney amerika'da bu iş böyle değil. tüm sanat dallarında aşmış bir arjantin, brezilya, meksika, şili vb. söz konusu.

    islam ülkelerinde de (özellikle iran'da) bu sosyolojik zemin var aslında, ama bizzat iran devleti tarafından, iran sineması'nın zeminini atan muhsin mahmelbaf ve abbas kiyarüstemi gibi isimler nasıl baskılara, kısıtlamalara maruz kalıyor da iş yapamaz hale geliyor, intiharsal metinler dökmeye başlıyorlar. çünkü sanat yapan bir akıl islami şovenizmin ona tarif ettiği sınırlara sığmıyor.

    sanat artık nedir? rönesans'tan modern döneme kadar süren ve günbegün devam eden evriminde neler olmuştur?
    sanat ve zanaat arasındaki kırılma nerede gerçekleşmiş ve bireye dayalı bir sanat anlayışı ortaya çıkmıştır?

    sanat rönesans'ta başlayan ve aslen modern dönemde yaşadığı kırılma ile bireyliklerin, bireyi dünyayı algılama hallerinin dışavurumu olarak işlev kazandı. zaten sanatın bugünkü önemini kazanması da bununla ilişkilidir. birey dünyayı algılar, bunu kendi süzgecinden geçirir, deneyim bireyin beyninde kristalize olarak yeni renkler saçar ve yeni bakış açıları kazandırır. sanat dünyanın bilgisinin bir insanda somutlaşmış insani bilgiyle yaşadığı içiçe geçme ve onun kişisel vurgusunun, tarzının özgün dokunuşu ile form edinme süreciyle kendini bulur, yerini edinir. bu bir nevi bir diyalektik ampilifikasyon sürecidir.

    islam sanatı için ortaya atılan örneklerin büyük bir çoğunluğu aslında bir çeşit zanaat olarak tarif ediliyor artık. çünkü bir skolastik yöntem olarak islam "sanatı" katı kurallara dayalı bir tekrar etme sürecidir. içine birey katılmaya çalışılmaz, aksine içinden mümkün olduğunca birey çıkarılarak anonimleştirilmeye çalışılır.

    sanat bilindik formları hiçe sayarak, hatta form denilen anlayışı deforme ederek, algıyı zorlayıp, düşünce ile form arasındaki mesafeyi, önyargı ile, tabular ile insanın aklı arasındaki çelişkiyi kırmak için, bireyin içine fikir sıçtığı, kustuğu bir kaptır.

    bireyi öldürmek için kendini parçalayan bir dini algı ile bireyin en içten ve saf isyanı aynı havayı soluyamaz. tabiat kuralı.

    bu bizim sapkın sanat algımızdan kaynaklanmıyor; sanatın, zanaat denilen çalışma kampından, büyük bir isyanın ardından kaçmasından kelli, bizi ontolojik anlamda mümkünatsız bir durumu tarif ettirmek zorunda bırakmanızdan kaynaklanıyor.

    biz de isterdik sizlerin sanat ortamında bireyliğinizi hissedebilmeyi, ruhunuza dokunabilmeyi. ama ruhlar teslim edildikten, teolojik boyun eğişten sonra tüm sesler birbirinin aynısı çıkıyor.
  • sanat denilince aklına "taş oymacılığı" ve "ibadethane süslemeciliği" gelen insanların bugün yerlerde süründüğüne inanmaması doğal.

    ben basit bir google araması yapmaya bile üşendim şimdi son 20 senede islam ülkelerinde islama aykırı sanat yaptığı için cezalandırılan, hapse atılan, sürülen, peşine katille takılan falan insnaların listesini çıkartmaya. gönlü yeten araştırsın.

    islam sanat konusunda özgür bırakmıyor insanları. sen allah'ın varlığını sorgulayabiliyor musun sanat eserinde? bana bunu söyle en başta. dünayanın bu düzenini eleştirebiliyor musun islami sanatta? islami kapanmayı sorgulayan resim, heykel, sinema var mı?

    yok yok yok. zira islam hiç bir eleştiriye -soyut yolla dahi olsa- tahammülsüz dinin teki. bunları yapamadan kalkıp taş oymacılığı, kitap süslemeciliği gibi aslında daha ziyade zenaatkar işi olan mevzuları sanat diye satmaya kalkıyorsunuz. yok onlara itirazım yok elbet, o ustalar da sanatçıdır, emek vermiştir.

    fakat sorun şurda ki senin sanat sandığında benim sanat sandığım arasında farklar var. sen sanatı öyle renkli menkli hayatı güzelleştiren bir uğraş sanıyorsun. benim kafamdaki sanat sorular soruyor, eleştiriyor, görünmeyeni gösteriyor, sistemi eleştiriyor, hayata bakışımı sorgulatıyor. caminin duvarlarındaki işlemelere bakıp huzur bulmak değil sanat sadece. sen en baştan yanlış yerdesin zaten.

    şöyle bir cümle yakaladım çok hoşuma gitti :

    "on 30-35 yilda ozellikle amerika birlesik devletleri'nde universitelerde, arastirma kurumlarinda ve ozel sektorde muslumanlarin medeniyete ve insanlik gelisimine verdikleri katkilardan bihaber olunca boyle bir yarginin kaniksanmis olmasi da normal geliyor."

    arkadaş bize bir tane de islam ülkesi saysanız ya özgür düşüncenin eksiksik olduğu, amerika'daki müslümanlar gibi tehdit ve baskı altında kalmadan sanat ve bilim üretebildiği.

    ne güzel bir örnek bu. demek ki islam'ın kendisi bilim ve sanata engel değil, engel olanlar müslümanlar ve onların kurduğu toplumsal düzen. yoksa elbette ben kalkıp "tüm müslümanlar düşük iq sahibidir ondan sanat yapamazlar" demiyorum.

    fakat sen kendin söylüyorsun işte. müslümanlar da aynı diğer insanlar kadar zekidir ve "eğer kendilerine özgürce çalışma imkanı yaratılırsa onlar da sanat üretebilirler".

    peki neden bu insanlar amerika'da yapıyorlar bu eğitimi? neden suudi arabistan'da değil? neden mısır da değil? neden endonezya'da değil?

    zaten başlığa da bakarsak : islamın olduğu yerde sanatın gelişmemiş olması. tartışılan konu bu. müslümanlar sanatı beceremez demiyor kimse. hayır, onların da beyinleri müslüman olmayanlarla eşit şartlarda doğup büyüyor. fakat işte islam ona ne yapıyorsa üretimine ket vuruluyor. amerika'daki müslümanların yaptığı işler doğal olarak bu tartışma konusuna dahil bile değil. zira orda kimse müslümana "şunu yapamazsın kardeş" diyemiyor.

    sakın bu ülkelerde bilim ve sanatın gelişmemesi için çaba sarfeden müslümanlar olmasın bunun nedeni? sonuçta görüyoruz işte adam olayı "sex ve uyuşturucu sanatına" indirgemiş bile. adama göre bu konuları içeren sanatçı zaten kafir. ülkelerin ve toplumların meşrebine göre müslümanlar ya bunların da dahil olduğu sanat yapan adamı hayatından bezdirmeye çalışıyor ya da asmaya. daha ötesi yok.

    oysa şimdi kalkıp hz muhammed'in hayatını çekmeye kalksak. amacımız da büyük peygamberinizin ev hayatın, günlük hayatını seyircilerimize taşımak olsa. şimdi biz biliyoruz ki kendisinin hareketli bir evlilik ve sex hayatı vardı. hatta gene biliyoruz ki karıları birbiri ile kavga ederdi onu paylaşmamak için. şimdi sen bu filmi hz muhammed ile karılarından biri veya daha fazlasının sevişmesi ile ilgili sahne olmadan bitirebilir misin? bunu yaparsan çektiğin şey gerçek olur mu? oysa biliyoruz ki hz muhammed'de bizim gibi yiyen içen, sıçan, sevişen, günlük hayatın içinden birisi. sen nasıl onun cinsel hayatını konuşmadan, sahnelemeden, yazmadan onu "tam anlamıyla" anlayabilirsin veya aktarabilirsin insanlara? evine çok insan gelip gidiyor diye veya karılarından birisi dik başlılık ediyor diye ayetler falan gelmiş bir peygamberden bahsediyoruz. hangi karısıydı çıkıntılık yapan misal? belki aralarından birisi yatakta dehşetli iyiydi de öbürlerinin yüzüne bakmadı aylarca peygamber. sen adamın karılarının bu farklılıklarını ortaya koymadan hangi gerçeği bulacaksın?

    daha okurken yüzün kızardı yahu senin! önce bunları aşalım.

    (bir kaç ekleme yaptım sonradan. adet yerini bulsun diye uyarayım)
hesabın var mı? giriş yap