65 entry daha
  • bu önerme savunulurken ya da yerilirken yapılan en büyük hata "x külliyesi orada dururken bunu söylemek ayıptır" gibi tek tük, farklı yerlerde birbirinden bağımsız konuşlanmış mimari eserlerin örnek gösterilmesi, islam sanatı kötüydü de modern türk sanatı çok mu iyi gibi bir kıyaslamaya gidilmesi ve karşı tarafın eğitimi nedir bilmeden cahillikle suçlanması bence.

    bir kimse çıkıp "islam'ın olduğu yerde sanat<caps>hiç<caps> gelişmemiştir" derse bunu art niyetle demiştir, geçiniz. aynı şekilde biri "islam sanatı en süper sanattır, dünya böyle sanat görmedi" derse de ben ona gülerim. hem de öyle cahil cahil gülmem, eğitimli şekilde gülerim.

    islami dönem mimarisinin(mimariden giriyorum çünkü dönem sanatının büyük eserleri en çok mimaride verilmiştir) en önemli eksiği kendi içinde bir yekpareliğinin olmamasi, yapının tüm üstün özelliklerine karşın etrafındaki yapı ve yerleşimle ileri döneme örnek olacak ve yüzyıllar sonra bile kişiyi hayretler içinde bırakacak bir entegrasyonunun bulunmamasi, tek olarak bakıldığında tüm soluk kesici güzelliğine rağmen çevresinin kapalılığı sayesinde eskimeye ve işlevsel değil seyretmelik bir yapı olarak kaldığı için köhnemeye, yalnızlığa mahkum olmuş olmasıdır. islam'dan yüzyıllar önce eski bir yunan şehrinde kullanılan bütünlük anlayışı bugün kurulan uydu kentlerde kullanılabilirken, herhangi bir islam şehrindeki müthiş bir yapıyı hayranlıkla seyrettikten sonra şehrin dar, ikircikli, kaotik, eskimiş dokusuna adım atınca orada sanat da aklınızdan siliniyor görkem de, çamurun üzerine yerleştirilmiş çiçek gibi kalıyor o eser orada. bir değil on tane olsa da birşey değişmiyor, çamurun üzerindeki on çiçek. tezatlık da sanatın bir parçasıdır ama işlevsizlik değil.
    şu da bir gerçek, sonrasında yapılan tüm camiler, kiliseler ilk yapılan ilkel tapınaktan, en şatafatlı saraylar ilk taş bloktan esinlenmiştir. islam mimarisi eski yunan ve ilk hıristiyan dönemlerini ezer geçer demek, kapı, duvar, tavan süslemeyi sadece müslüman sanat adamlarına mal etmek eskinin yıkıcı şekilde, temelsiz inkarıdır. islami sanat anlayışı figürü yasaklamış olduğu için taşlara oyulmuş tüm cevher sanatın nesnesi olan kişiyi ilk bakışta hayran bırakırken, önünde bir fotoğraf çektirdikten sonra eğer mesleği bunun üzerine değilse üzerinde uzun uzun düşünmeyeceği, evinde bir kopyasını bulundurmayı hayal etmeyeceği, bakıp kendini anlamaya çalış(a)mayacağı bir taş yığını olarak kalacak, yıllar sonra kalan tek izlenim de insanoğlunun fiziksel gücü ve zenginliği olacaktır.
    islam sanatı genel olarak derine ve öze değil de gözün nesneyi algıladığı ilk saniyeye hitap ettiğinden dolayı, sürekli örnek olarak gösterilen hat, ebru, oymacılık sanatları kültürü hiç bilmeyen yabancı kişide sadece "adamlar yapmış, elleri incelikliymiş, malzemeden kaçınmamışlar, süreden kısmamışlar, bravo" kadar bir tezahüre sahipken pek çok köklü avrupa şehrinin, hatta maya yerleşimlerinin turistik amaçlı giden insanlarda "ben burada yaşamak istiyorum bundan sonra" gibi bir mekanla bütünleşme, kendini ait hissetme güdüsü yaratmasının asıl sebebi de budur. "yekparelik", sadece göze değil beniademin içine işlemesi.
    tıpkı hece vezni mükemmel bir şiiri okurken şairin azmine, ama shakespeare veya schiller okurken kendi içimizde gördüğümüz yaratığa şaşırıp kalmamız gibi.
64 entry daha
hesabın var mı? giriş yap