• güneş teması üzerine mükemmel bir şekilde oturtulmuş bir yol, arayış, burnunun dibindekini görememek hikayesi.

    --- spoiler ---

    film boyunca güneş teması birçok defa karşımıza çıkıyor. başlangıç sahnesindeki güneş tutulması, juli'nin sırtındaki güneş dövmesi, daniel bannier'e sattığı güneş yüzüğü, yüzüğü satarken güneşin şans/mutluluk anlamına geldiğini ve bu yüzüğü takan kişinin şansını/mutluluğunu tanıyabileceğini söylemesi, daniel'i davet ettiği "fiesta del sol/güneş partisi,"* melek'in üzerindeki ve daniel'in yanlış güneşin peşinden gitmesine sebep olan güneşli bluz, daniel'i kıl payı kaçıran juli'nin üzerindeki güneşli elbise, melek/idil üner'in söylediği güneşim şarkısı,* ve filmin çeşitli sahnelerinde karşımıza çıkan ayçiçeği/günebakan (alm. sonnenblume/güneş çiçeği) ile birlikte filmin kapanışında duyduğumuz "du wirst deine sonne finden/güneşini bulacaksın"* şarkısı,* ve en son olarak görünen juli'nin belindeki güneş dövmesi ile güneş teması tamamlanıyor.

    ve tabi ki ilan-ı aşk sahnesi:

    "meine herzallerliebste, ich bin tausende von meilen gegangen. ich habe flüsse überquert, berge versetzt. ich habe gelitten, und ich habe qualen über mich ergehen lassen. ich bin der versuchung widerstanden, und ich bin der sonne gefolgt, um dir gegenüberstehen zu können und dir zu sagen; ich liebe dich."

    "yüreğimin sevdiği, millerce yol kat ettim. nehirleri aşıp, dağları yıktım. ızdırap çektim, acılara göğüs gerdim. şeytana kanmadım ve güneşi takip ettim. karşında durup şunu söyleyebilmek için; seni seviyorum."

    --- spoiler ---

    bonus spoiler: juli, yani temmuz dünyanın güneşe en uzak olduğu ay, ama aynı zamanda da yılın en sıcak ayı. daniel'in güneşini/aşkını bulmak için uzun bir yola düşmesi ama tüm bu yol boyunca gerçek aşkının/güneşinin sıcaklığının, yani juli'nin yanı başında olması bununla örtüşüyor.
  • güneş metaforu ve güneş tutulmasının filmde kullanımı çok şıktır.

    --- spoiler ---

    güneşli bir yüzük,
    güneş desenli bir tişört,
    güneş desenli bir elbise,
    güneş dövmeli, temmuz ayında doğmuş juli isminde aslan burcu bir kız,
    juli'ye yardımcı olan leo isminde bir kamyoncu,
    gerçek zamanlı bir güneş tutulması,
    dünyalılar ile güneş arasına giren luna isminde bir kız,
    blue moon şarkısı,
    güneşim şarkısı...
    belki dahası vardır.

    filmin en güzel sahnelerinden biri, yüzük için pazarlık yapılırken juli'nin şu soruyu sorduğu sahnedir:

    "wenn dir etwas gefällt, warum kämpfst du nicht dafür?"

    beğendiğin, hoşuna giden bir şey için niye savaşmıyorsun? yani en azından satıcıyı ikna edecek bir pazarlık yapmalısın, diyor. bu retorik soru bence filmi özetler.

    zaten en başta seyirciye göz kırpılmış, istanbul'da köprü altındaki sahnelerde bir ikna etme konuşması, bir pazarlık yine olacak ama siz güzel güzel izleyin, nasıl olacak görün, denmiş.

    --- spoiler ---

    izlemeye değer mi hiç? diye soranlar için spoiler alarmı da verdim.

    defalarca izlenebilecek, sizi gülümsetecek bir film im juli, fatih akın'ın en güzel filmlerindendir.
  • filmin romanyada geçen ve tamamı fotoğraflarla anlatilan 3-4 dakikalik bolumune ozellikle dikkat çekmek isterim. o ne şeker bir anlatimdir oyle, fatih allah canini almasin.*
  • dünyanın en rahat, en samimi, en heyecanli adamlarindan birisi tarafindan çekilen film. fatih'in filmi japonyadan meksikaya her yere satildiği, almanya süper gişe yapmasina ragmen, turkiye'de gosterime girecegi icin heyecandan uyuyamadigini bilmeyenlerin, türkcesini izleyenler ve almanyadaki annesi begenmeyecek diye zaganin kulisinde heyecandan hop otorup hop kalktigini bilmeyenlerin kendisiyle taşak geçmesi normal. ama hatirlatmakta yarar var kendisi bu ulkede cekilmiş en yuksek butceli üc dort filmin toplam butcesini parmaginda oynatacak butcelerle calismistir. burdaki benzerlerinin aksine, garsonundan resepyonistine, sinemada kendini taniyan hayranindan, sokakta selam verip içmeye giden adamına herkese deli bir sicaklikta davranabilecek kadar da yuregi geniş bir adam. bu ulkede bir seyler yapabildigi veya kişinin birseyler bildigini gostermesi için çözülmez bir jargona veya karizmatik, nasil diyorsunuz siz "karizmatik bir outfit"e ihtiyaci oldugunu dusunenler, buyursunlar biraz daha, deli yurek bumerang cehennemi izlesinler.
  • ayrintilarla dolu bir film, en sevdigim ise su:

    --- spoiler ---

    isa gumruk polisine hikayesini anlattiktan bir sure sonra komiser "brova isa, brova" diye alkislamaya baslar, digerlerini de bunu yapmaya zorlar. isa'nin yuzunde ise hala "ulan nasil tasak geciyolar, birazdan kesin copu alicam arkadan" bakisi vardir. taa ki "cay getirin isa'ya" lafini duyana kadar, o an ise yuzundeki ifade resmen "ohhh!!!" seklindedir.

    olay budur iste, bir turkiye cumhuriyeti devlet dairesinde size cay soylenmisse olay bitmis demektir, daha da endise etmeye gerek yoktur. hele birde uzerine sigara ikram ediliyosa ohooo..

    --- spoiler ---
  • mükemmel. fatih akın'ın en iyi filmi.

    --- spoiler ---

    başından sonuna dek yerinde romantizm, komedi ve macera ile rüya gibi bir hikaye anlatılırken film bittikten sonra akılda kalan sayısız sahne oluyor. özellikle "hayatta en güzel şeyler bedavadır" repliğinin olduğu sahne ve kamyoncu abinin daniel'le kavga ettikten sonra juli'ye göz kırptığı sahneler muhteşem.

    --- spoiler ---
  • benim hayatımda çok ama çok özel bi yeri olan filmdir. şöyle ki, yıllar önce filmi ilk izlerken, bitişteki o boğaz köprüsü ve ardından oyuncuların kısa kısa gösterilmesinden sonra yazılar akarken benim içimde tuhaf şeyler yaşanmıştı. sıcaklık mı desem bi hoşluk mu desem ismini tam koyamayacağım duygular yaşadım. o film bir ay boyunca aklımdan çıkmadı. durmadan filmle ilgili ayrıntılara ulaşma isteği duydum. sözlük başlığındaki entryleri yalayıp yuttum, kamera arkalarını izledim, soundtrack'ını indirdim, oyuncuların diğer filmlerini izleyip, biyografilerini okudum, sanki bana o filmle ilgili başka ipuçları verecekmiş gibi. evet kendimi kandırıyordum. ancak filmin büyüsü beni o kadar etkilemişti ki kendimi alıkoyamıyordum. böyle bir film yaptığı için fatih akın'ı , oyuncuları ve bütün film ekibini kıskanmıştım. o kadar sevmiştim filmi. tabi bu sapkınlık bir yerden sonra bitti. ancak ne zaman bir pazara girsem, ne zaman uzun bir yolculuğa çıksam, ne zaman otostop çeken birilerini görsem ve hatta ne zaman boğazdan geçsem bu filmi anarım ve bugüne kadar ne kadar çok izlediğime ve ne kadar çok daha izleyeceğime memnun olurum.
  • bir temmuz ayı. dünyanın güneşe en en uzak olduğu, ülkemizde ise en çok güneşi hissettiğimiz bu ayda bir adam eğlenceli bir yol hikâyesi ile güneşini aramaktadır.

    (bkz: fatih akın)'ın 2000 yapımı, sonu istanbul'da biten güneşli, güneşin kızına yolculuk edilen ve aslında güneşin hep bizimle olduğunu fark ettiren bu sıcacık filmi insanın içini ısıtıyor. insanın karanlıklarına güneş doğduruyor.

    film müzikleri o kadar güzel ki insana mutluluk veriyor.
    (bkz: güneşim)
    (bkz: keep it together)
    (bkz: değer mi)
    (bkz: daylight)
    (bkz: here come july)
    (bkz: a real good reason)
    (bkz: feels good)
    (bkz: blue moon revisited)
    (bkz: istanbul sunrise)

    hamburg'ta başlayan ve istanbul'da son bulan bir aşk hikâyesi. içimizde derinlerde açığa çıkmayı bekleyen güneşlerin hikâyesi. imgeler, isimler, sahneler ve olaylar o kadar tatlı ki sonunu bile merak etmiyoruz. güneşe yolculuk ediyoruz.

    "aşkım… kilometrelerce yol katettim. nehirleri geçip dağları aştım. hüsrana uğradım ve ızdırap çektim. nefsime karşı koydum ve güneşi takip ettim. böylece senin önünde duruyorum ve sana ‘seni seviyorum’ diyorum.”

    "güneşim ayım sana ışık olsun
    sıcak kumum yoluna açık olsun
    okşarım tenini rüzgârlarımla
    susuz kaldı sularım dudaklarına
    ah o gözlerin
    arasın beni izlesin peşime düşsün

    ah o dudakların
    gelsin bulsun tatsın ve öpsün beni
    al bulutlarım sana yatak olsun
    yumuşacık sesizce üstünü örtsün
    ateşim aşkına kıvılcım olsun
    sonsuz yansın yüreğinde hayata doysun..."
  • bir kış gecesi izledim ilk olarak; bittiğinde güneşli bir yaz gününe uyanmıştım, yüzüme sığmayan bir gülümsemeyle.
  • --- spoiler ---

    fatih akın'ın sinema benim memleketim'de anlattığına göre luna rolünü oynayan branka katic, moritz bleibtreu ile olan sevişme sahnesinde arıza çıkartmış, ağlamış, bağırıp çağırmış ve sevişmemiş. sevişme sahnesi yerine daniel'in bir kuklaymışcasına pandomimle baştan çıkarıldığı o sahne çekilmiş.
    --- spoiler ---

    buradan fatih akın'a seslenmek istiyorum, ben hiç öyle kaprisler yapmam. moritz ile sevişilecekse sevişirim seve seve, zinom hadi demen yeterli. bir allah kuruşu da talep etmem oynayacağım bu rol için.
hesabın var mı? giriş yap