• istanbul'da bir manhattan yaratacak projeymiş.

    hemen birkaç madde üstünden istanbul-new york karşılaştırması yapalım o zaman:

    toplam metro istasyonu
    istanbul - 18 (m1) + 10 (m2) = 28
    new york city - 468

    ilk metro hattının açılış yılı
    istanbul - 1989 (m1), 2000 (m2)
    new york city - 1904

    toplam köprü ve tünel sayısı
    istanbul - 4 köprü mevcut, 1 tünel inşaat halinde
    manhattan - 21

    ilk köprünün inşaat yılı
    istanbul - 1836 (hayratiye köprüsü)
    manhattan - 1693 (king's bridge)

    nüfus
    istanbul - 17 milyon
    new york city - 9 milyon

    (bkz: yiyemeyeceğin yarrağın altına yatma)
  • ikinci istanbul boğazıyla filan haliç'î temizleme işi yalan bence. valla haliç temizlenecek gibi değil, direk boşaltalım, dibini cifleyip yeniden doldururuz. su mu yok allasen?

    kanal işi güzel olur, avrupada bizzat örneklerini gördüm. gerçi amsterdam, venedik filan sular altında kalacak 15-20 sonra diyorlar ama onlar düzgün beton dökememişlerdir kanal dibine ondandır. mesela eyüp ve balat'tan küçük tekneyle taksime filan gidebilsek şahane, evler mevler de değerlenir. oralar çok tarihi kaldı çünkü böyle yıkık dökük. ağaoğlu oraya havuz ve fitness patlatsın birer ikişer.

    inşaatla beslenen bir ülke olarak yanlışlıkla kaslanıp fitleşiyoruz. eve o kadar para verdik, deli gibi aidat ödüyoruz diye millet kilo kilo ağırlık kaldırıyor, kilometrelerce pedal çeviriyor. manav filan taş gibi oldu, muhasebecilere film teklifleri yağıyor. bankacıların kapısında ajans sahipleri ağlıyor.

    bence boğaz'da gerdanlık gibi iki köprü fakir duruyor. oraya beşibiryerde'ler, trabzon setler yakışır.
    ver ışığı ohhh şakır şakır manzara. üç beş ne versiyse koy köprüyü. çok köprü çok bono demek.
    hem ne kadar çok lokanta boğaz köprüsü görürse avuç kadar ete ve küçük bir kap doğranmış marula vereceğimiz para da o kadar artar. nasıl olduğunu tam anlayamadığım ekonomi kurallarınca bizim de ekonomimiz şahane olur. harcadıkça refahlaşılıyor ya.

    bence beyazıttaki istanbul universitesini de dünyanın en büyük dev açık hava diskosuna dönüştürebiliriz. okul olarak yeri pek uygun değil. iyi miyi diyorlar ama eğitimde fifi bence. benim durumum ortada neticede.

    taksimi' de sıraselvilerden tünele kadar telle çevirelim, dünyanın en süper açık hava müzesi yapalım.giriş 50 lira olsun. hem o zaman yılbaşında filan kimse kimsenin bir yerlerini elleyip taciz edemez.
    bir kere insanı müreffeh edip de eğitip de medeniyeti şeyetmek filan uzun iş. çok kazanan rahatça girsin taksime. neticede ellensen bile "beni galerici bi çocuk elledi" diyebilirsin.

    bir de gebze'de filan çalışan çok arkadaşım var, mümkünse oralara teleferik yapılsın. havadan manzaralı manzaralı gidelim. deli gibi turist çeker. beylikdüzü' nün de dünyanın en büyük icebar' ı olmasını öneriyorum. binboğa sponsor olsun.

    fantastik bir ülke olacağız yupppiiii!

    o' lum alibeyköy' ü su bastı diyorum alooo? iki sene önce kar yağdığında çocuk öldü o'lum yollarda donarak bu şehrin göbeğinde? rögar kapağı diye hayatı tehlikelin bulunduğu, suyunda siyanür çıkan bir ülkede yaşıyoruz. memur karı kocanın maaşları yoksulluk sınırının altında açlık sınırını zorluyor. otobüslere adam sığdıramıyor, arabalara 2 kişi binen yok, karşıya arabalı feribot gibi kolay, yaygın bir ulaşım yok.
    hayatında pınar mahallesi, poligon, derbent filan gibi yer duymadın mı sen?

    ya bi bırak allasen elleme dağınık kalsın.
    ne demiş atalarımız "bütün kuşları hallettin de leylek mi kaldı?"
  • basbakanliga yakin kaynaklardan aldigim bilgilere gore projenin son hali su sekildedir:
    http://oi54.tinypic.com/6hqc10.jpg

    boylece:
    - doguya da yatirim yapilmis olacak
    - istanbul bogazinin trafigi azalacak
    - ulkemizin artik dort yani denizlerle cevrili olacak
    - anadolu da artik avrupa sayilacak

    basbakanim sen cok yasa!
  • buna katılmıyorum. çünkü hiç boğazı denizi olmayan yerler varken netekim ikinci boğazı istanbula yapmak olmaz. ankara'ya deniz götürebilirsen al bu oy senin. bak bu oy parmaklarımın arasında sallıyorum. götür al.
  • akp iktidarının şöyle bir sorunu var. ülkenin inşaat sektörü yoluyla zenginleşebileceğini sanıyorlar. nasıl tişört satarak ya da turist ağırlayarak kalkınan ülke yoksa, bina yaparak kalkınan ülke olmadığını da görmezden geliyorlar. "ağır sanayinin devri geçti, hay tek may tek de uzun iş, yapalım binaları, yapalım yolları, memleket kalkınsın, arada bizimkilerin de cebi dolsun" diyorlar. öyle olunca da fantastik projeler birbirini izliyor. bir bakıyorsun ataşehir'in rantı yetersiz kalmış diye merkez bankası'nı oraya taşımaya çalışıyorlar, bir bakıyorsun 3. köprü'nün güzergahı kentin alanını neredeyse iki katına çıkaracak bir noktadan geçiyor. şimdi de bu ikinci boğaz saçmalığı. istanbul 20 milyon olursa memleketin kalkınacağına samimiyetle inanıyorlar, milyonlarca emekçinin her gün çektiği trafik çilesi filan umurlarında değil. maksat bir bok üretmeden gsmh şişik görünsün.
  • (bkz: inşaata başladık bile hahaha)

    proje sanırım en çok ali ağaoğlu'na yarar.

    +küçüklüğümden beri hayalimdi, böyle boğazdan fıtı fıtı kazıp suni boğaz yapsak da 150 milyarlık evleri 900 milyara satsak diye düşünürdüm. zaten bu ülkede herkesin boğaz manzaralı evde oturmaya hakkı var.

    hadi ev neyse de bu adam tutup da oraya ağaoğlu my bridge tarzı bi proje yaparsa sıçtık. artık 30 liraya karşının karşısına geçeriz.
  • istanbul'un nüfusu resmi rakamlara göre 1990'da 6.6 milyondu. 2000'de 8.8 milyon, 2010'da 12.7 milyon. nüfus yoğunluğu yine resmi rakamlara göre 2486, 2. sırada 421 ile kocaeli var. çalışanların %31'i istanbul'da istihdam ediliyor, maaş ve ücretlerin %38'i tek başına istanbul'da ödeniyor. istanbul'un vergi gelirlerindeki payı alıp başını gidiyor, 69 ilin bütçesi ekside. tüik'ten alınma bunlar, fiili rakamlar bundan çok öte. demem şu; türkiye, istanbul ve diğerleri olarak ikiye bölünmüş durumda. ankara başkentlikten çıkarılıyor, izmir yok artık, anadolu kaplanları yok. istanbul bu ülkenin tüm yatırımlarını çeken, tüm insan gücünü çeken bir girdaba döndürüldü. daha çok yatırım geliyor, daha çok insan, daha çok para, daha çok rant. girdap büyüdükçe çekim hızı artıyor, karşı konulamıyor bu akıntıya. türkiye'nin diğer parçaları tek tek buraya akıyor. konuya geliyorum, türkiye'nin diğer parçasında yaşayan beni üzen, bu girdabın devlet tarafından da pompalanması. devletin bölgeler arası eşitsizlikleri gideren, dengeyi sağlayan konumundan çıkıp hizmet kılıfında bir numaralı rantçı rolüne bürünmesi. şimdi az biraz okumuş bir çalışan olarak ben de kapılmak istemiyorum bu akıntıya. anadolulu sanayici üretimini ülke dışına, yönetimini istanbul'a kaydırmaktan eminim mutlu değil. diğer parça bu girdabı besleyip kendi aç kalmaktan mutlu değil. girdapla sürüklenenler istanbul'da yaşamaktan, istanbul'da çalışmaktan bu sarmalı sürdürmekten mutlu değil. beş metrelik site duvarlarının arkasındaki devlet desteklilerin refahını tüm anadolu sağlamak zorunda değil. kimse düzen böyle demesin, ısrarla kendimi tekrarlıyorum, bu akıntı doğal bir akıntı değil. istanbul artık doğal değil, istanbul değil. bunlar hizmet değil, kentsel dönüşüm değil; başka bir dönüşüm.
  • "istanbul'a üç köprü fazla" diyenlere "e iki boğazımız var ya la, nesi fazla üç köprünün" cevabını verebilmek üzere planlanmış bir girişim. dördüncü köprüyü yaparken de üçüncü boğazın inşasına başlanacak.
    dahice...
hesabın var mı? giriş yap