• müvekkilini "evet o yüz kişiyi öldürdü ama her ramazanda binlerce yoksulun karnını doyurmuştur, bundan haberiniz var mı bakalım?" şeklinde savunan bir avukatınkine benzer, neresinden tutsan elinde kalan bir argümanla savunulan şahıs. (ara: akıl fikir)
  • neresinden bakarsan bak 12 eylül kalıntısıdır bu adam..

    kenan evren'in yaptığı resimleri beğendiği için "aaa öyle söylemeyin ama ben onu çok seviyom, tamam mı" diye mızıldamak neyse, ihsan doğramacı'yı odtü kampüsünün bilmeneresine bilmemne yaptırdı diye "ay inanamıyorum adamı durduk yere kötülüyorlar" diye hayretler içinde kalmak da odur..

    eğitime ne kadar önem verdiğini biliyor muymuşuz?
    bilmez olur muyuz hiç, sırf bu yüzden binlerce öğrenciyi bir çırpıda üniversitelerden uzaklaştırmayı olanaklı kılacak bir sistem geliştirmişti..

    "insan nasıl bir şuursuzluktadır ki bu kadar konuda öncü, bu kadar konuda dünya standartlarında olma yolunda bu derece azimli birini değerlendirirken bu kadar içi boş olabilir?" cevap veriyorum; ihsan doğramacının yarattığı bilim yuvalarında içini boşaltamaya razı olarak (yersen)

    kırmızı başlıklı kız gibi dangalak bir masal kahramanı bile masalın bir yerine geldiğinde kurdu ninesinden ayırabiliyor.. çünkü onun beyni cuntacı amcaları tarafından yıkanmamış, o sadece bir dangalak..
  • üniversitelerde parasız, bilimsel, demokratik eğitim talebi etrafında yürütülen mücadelenin karşısında set olup üniversiteleri `$`irket anlayışıyla yöneten kurumun kurucusudur.

    bugün, üniversiteler; her dokunduğunu metaya dönüştüren, böylece her değerin parayla ölçebileceğininin kanıtı olan yerler haline geldiyse, bunda o'nun katkısı yadsınamazdır.
  • boyle cansiparane bir sekilde "o super bir adam bi kere tamam mi!" diyerek kendisini savunanlari gordukce ihsan dogramaci'nin tam da yapmak istedigi seyi eksigi olmadan ve hatta fazlasiyla nasil da basardigini goruyoruz. apolitik olmak sadece ulkede ve dunyada neler olup bittiginin bilinmemesi anlamina gelmiyor; politikanin temel cikis noktasi felsefe oldugundan apolitik insanlar dogru duzgun mantik yurutme, dusunduklerini temellendirme ve nihayetinde mantikli bir sonuca varabilme yetisinden yoksun oluyorlar maalesef. durum boyle olunca da zaten olmasi gereken, yapilmasi gereken, hadi sizin dilinizle konusalim bilkentciler: must olan seyler yapildiginda insanlar bunu bir "lutuf" olarak algilamakta ve yapan insani yuceltmekte hicbir sakinca gormuyorlar. iste carpik mantik da tam olarak bu oluyor.

    hic zahmetsiz 5 sene okumusmus. ah canim. okuyamayanlarin hesabini da verebilecek misin?

    ek: apolitik "dusunce" de siyasi bir gorusmus yahu. hay allah bak simdi sen su allahin isine.
    o zaman soyle diyebilir miyiz:
    a-politik: siyasi bir gorus
    b-politik: felsefi bir akim
    c-politik: bir zeytinyagi markasi
    d-politik: diday diday day
  • 12 eylül cuntasının verdiği görevi "layıkıyla" ifa etmiş adam. getirdikleri ve götürdükleri mukayese edilirse türlü ikilemlere garkeden eski yök başkanı.

    ailesinde epey bir sol görüşlü hattâ marksist akademisyen bulunan bir yurttaş olarak, yine de kendisine kulaktan dolma solcularca ve gerici cenah tarafından büyük haksızlık yapıldığını düşündüğüm kişi.

    gözden kaçırılmaması gereken durum, kendisi iş başına gelmeden önceki (daha doğrusu maalesef 80 evveli) türkiye'de üniversitelerin durumudur. notların öğrencilerin görüşlerine ve fraksiyonlarına göre verildiği, dersin ortasında kapıyı tekmeyle açıp anfiye dalıp hocayı susturarak örgüt bildirilerinin okunduğu, derslerin yapılmadığı, cinayetlerin, silahların ve soruşturmaların eksik olmadığı bir üniversite ortamı düşünelim.

    "sanki 80 öncesi üniversitelerimiz son derece demokratik, bilim yuvası, çağcıl kurumlardı da ihsan doğramacı tarafından akademik seviye ve öğrenim ortamı geriye götürüldü" gibi bir yaklaşımla bu adamın günah keçisi ilan edilmesi hakkaniyete uygun değildir.

    faşizan uygulamalarla dolu 12 eylül rejimi gelip büyük bir istibdatla memleketin üstüne çöreklenince, car car atan devrimciler, islam ihtilalcileri, ilericiler yahut diğer siyasi aktivistler direnmemiş, kaçacak delik aramıştır. meydanı boş bulan milli güvenlik konseyi ise milli eğitimden yüksek öğrenime, emniyetten, sivil toplum örgütlerine pek çok çivisi çıkmış kurumu son derece totaliter yöntemlerle revize ya da lağvetmiştir.

    soldan yahut sağdan bugün 12 eylül'e haklı olarak tepki ve sövgü kusan aydınlar, aydıncık annelerimiz/babalarımız o dönemde ama korkuyla ama kaygıyla olan bitene gık dememiş, ses çıkaranların ödediği korkunç bedelleri göze alamayanlar konuşmak ve eleştirmek için en azından özal dönemini ve sonrasını beklemişlerdir. (zamanında nerdeydiniz ulan?)

    ihsan doğramacı özellikle marksist ve radikal islamcı akademisyenleri hattâ talebeleri sıkıyönetimden aldığı destekle fakültelerden uzaklaştırmıştır. hakedilmiş atamaları yapmadığı, liyakatsız ama yeni rejimce tasvip edilen zararsız kişilikleri haketmedikleri ünvanlarla desteklediği halen anlatılır.

    fakat 80 öncesinin şirazesi kaymış, terörün kol gezdiği üniversiteleri bu adamın kararlı uygulamalarıyla önemli ölçüde disipline edilmiştir. hükümetlerle yaptığı pazarlıklarla ve şahsi çabalarıyla inşa edilen yüzlerce kampüs, onlarca üniversite, oluşturulan pek çok burs kaynağı (elbette sadece apolitik talebeye) sayesinde pek çok kişi meslek edinmiş, üniversite diploması almış, yüksek tahsilli brey oranı toplumda hızla artmıştır.

    yök'e karşı olmak doğaldır. diyanet işleri başkanlığı'na karşı olmak, rtük'e "istemezük" çekmek büyük demokratlıktır. lakin bir kurum veya uygulamaya karşı koyarken bu garabetler silsilesi toplumun, bunun yerine nasıl bir yapı ikame edebileceği yahut hiçbir denetimin olmadığı anarşik bir yapıda bu ülkenin nasıl şahanelikler yaşayabileceğini düşünmek gereklidir.

    örneğin şahsım adına yök'ün varlığına değil, yök'ün baskıcı ve bilim dışı uygulamalarına muhalefet etmek daha tutarlı bir davranıştır. eli sopalı öğrencilerin talebeleri hattâ hocaları kimlik kontrolüyle kampüse aldığı veya almadığı dönemlerdeki baskılar, ihsan doğramacı'nın mimarı olduğu yök'ün ortalama öğrenciye uyguladığı genel baskı düzeyinden çok daha şiddetli tezahür etmiştir yıllar yılı.

    sonuçta ihsan doğramacı benim için, başta türkiye'nin aydınlık yüzü bilkent'i ve hacettepe'yi ayrıca pek çok başka eğitim kurumunu inşa ettiği, onbinlerce talebeyi ciddi anlamda sosyo - ekonomik olarak eğitim sürecinde desteklediği için tebrik edilesi bir adamdır.

    öte yandan ihsan doğramacı nazarımda; erzurum atatürk üniversitesi gibi okulları yıllarca yök'ün sürgün yeri/bilimsel kodesleri olarak kullanmasıyla, pek çok genci siyasi düşüncesinden dolayı okuldan atmasıyla (ki aslında okumaya giden okumuştur, bağırmak isteyen ise bağırmıştır), itia yerine marmara, atia yerine gazi üniversitelerini cuntanın pilot okulları olarak açmasıyla (buradaki akıl dışı sistemlere gözyummasıyla) sınıf çıkarlarına her daim uygun davranmış, acımasız bir despottur.
  • kendisine bu ulkeye kattiklarindan dolayi te$ekkur edebilmeyi her zaman istemi$imdir, milletin meclisinin bu odulu ile sanirim artik benim te$ekkur etmeme pek gerek kalmadi. babami da, ablami da, beni de okutan hocabey'e $u satirlari armagan ediyorum:

    "here's to the crazy ones.
    the misfits.
    the rebels.
    the troublemakers.
    the round pegs in the square holes.

    the ones who see things differently.
    they're not fond of rules.
    and they have no respect for the status quo.

    you can praise them, disagree with them, quote them,
    disbelieve them, glorify or vilify them.

    but the only thing you can't do is ignore them.
    because they change things.

    they invent. they imagine. they heal.
    they explore. they create. they inspire.
    they push the human race forward.

    while some see them as the crazy ones,
    we see genius.

    because the people who are crazy enough to think
    they can change the world, are the ones who do."
  • bir anım olan kişidir.. hacettepe edebiyat fakültesindeki kantinler kapatılıyordu ve öğrenciler kendileri bir çayhane kurup buna sembolik de olsa direnmeye çalışıyordu ki bir gün bir baktık her yer jandarma, her yer özel güvenlik. (bu cümledeki ihsan doğramacıları bulalım: 1-alışveriş merkezleri için fakülteleri bu hale getiren zihniyet onun üniversiteye soktuğu daha sonra da üniversitesini yaptığı piyasalaşma zihniyetidir. 2-üniversitelere jandarmanın hatur hutur girmesi hangi kurumdan sonra olmuştur? yök! yani i.doğramacı'nın çocuğu yök. 3- özel güvenliği üniversitelere getiren zihniyet de, üniversiteleri sosyal hareketliliğe kapatan zihniyet de i. doğramacı'nın zihniyetidir.) biz bu kadar zaptiyeyi görünce sandık ki bizim çayhaneyi götürecekler. yok değilmiş. bir salonun açılışı varmış. oraya da eli purolu bilimsellik alıp satanlar gelecekmiş. biz de o aralar çayı kantinin sattığının 10'da 1'ine (maliyet için ve kutuya ister at ister atma yöntemiyle) dapıtmamıza karşın anormal bir kar ettiğimiz için tabureler almıştık. neyse purolu bilimselciler önümüzden geçerken, geçenlerin arasında i.doğramacı da vardı. herkes rektörü bekliyordu aslında. çaylarımızı onun koymasını isteyecektik ama rektörü kimse tanımadığı için (buradaki i.doğramacı: rektörlerle, yönetenlerle, kulların arasını açmıştır. görse tanımaz, tanısa korkar hale getirmiştir i.doğramacının çocuğu yök) rektör aradan geçip gitmiş. neyse bunlar açılışa geçtiler. sonra bir hareketlilik oldu. kapı açılmadan daha i.doğramacı heyecanlanmış, bir şeyler olmuş tansiyonu düşmüş. (geçmiş ossun) günlerdir bizi oradan atmaya çalışan insanlar gelip bizden taburemizi istediler. biz de anlamadan verdik. meğer kendi döneminde olsa bizi çöte diye okuldan atacak adam otursun diye vermişiz o tabureyi. yani demek istiyorum ki o ödülde benim de payım var. benim de tuzum var. ama ödül verilirken meclise gitsem? daha önce gidenler olmuştu hatırlarsınız. yıllar yıllar aldılar mahkemelerde. o yüzden onurlanırken i.doğramacı ben payım olan ödülü göremeyeceğim.
  • kendisinin yök üzerinden üniversitelere yaptığı eylem nokta dergisinin eski bir kapağında oldukça güzel işlenmiş kişidir. ilgili kapak http://img260.imageshack.us/…image=dogramacium5.jpg adresinden görülebilir.
hesabın var mı? giriş yap