• "hippies, hippies... they want to save the world but all they do is smoke pot and play frisbee!"
    eric cartman
  • kemal köktürk'ün türkçe sözlüğünde hippi kelimesi aynen şöyle tarif edilmiş:"tıraşı gelmiş, kılıksız, tembel, serseriler."
  • hippilik kayıtsız şartsız, bütün varlığınla, maddenle ya da mananla hiç bir şeye ait olmamaktır.
    iyiliktir, düşünmektir, aramaktır, tecrübedir, keşfetmektir.
    illaki yaptığım her şeyin bir anlamı olmalı bir isim koymalıyım bunlara dersen de, hipilik hipiliktir.
    kısacası hipi olmak için hipi olunmaz.
    örnek: otostop çekmektir. 40 derece sıcakta farımıs bir vaziyette sırtındaki yirmi kiloluk çantaya katlanmasını bilip, 'ahbap, bence şu gelen otobüse atlayıp geri dönelim!' dememektir. gitmektir. gidebildiğin kadar gitmek. umudunu hep taze tutmaktır.
    köksüz yaşamaktır. rüzgar gibi.
  • ülkemizde "bitli" olarak da bilinir.
    1967 yılında yayınlanmış bir gazete haberi;

    "hippiliğe özenen liseli kız bitlenince hippilikten vazgeçti!!!!

    yarım yamalak ingilizcesiyle sultanahmet'teki hippiler arasına karışan ve son anda pişman olan ankara'nın zengin ailelerinden birinin kızı olan lale erdoğdu katıldığı hippiler aleminde sabaha kadar kaşınınca karşısına ilk çıkan polise durumu anlatıp koruma istedi..."
  • kendi çıkarmadıkları savaşlarda yer almayı, kendi kurmadıkları ordulara katılmayı reddeden şahane insanlardır bunlar.
  • anne ve babamı görmeye geldiğim şu serin nisan akşamı, bir sigara içmeye balkona çıktım ve manzarayı seyretmeye başladım. karşımda dragos ve adalar... dragos'a bakınca bazen aklıma küçükken orada çıkan yangınları ve bizim o yangınları abimle nasıl keyifle izlediğimizi hatırlarım; bu akşam da hatırladım. şimdi dragos ta çok az ağaç var ve her yeri villalarla dolu. yangınların neden çıktığını anlamak pek güç olmasa gerek. kafama ağaçlar takılınca bir de baktım ''yeah the trees those useless trees produce the air that i'm breathing'' diye bir şarkı söylüyorum. bir an aptallaştım; kimindi bu şarkı diye düşündüm? pulp ındı elbette. hatta jarvis cockerın şarkıyla ilgili ''evet doğayı seviyorum ama bir ağaca da sarılıp -en yakın arkadaşımsın sen- demem. ben hippi değilim'' diye verdiği bir röportajı hatırladım. hippiler! birden aklıma düştüler...

    gerçekten nerde bu hippiler? ne oldu onlara?

    60lı yıllarda egemenlik kayıtsız şartsız hippilerdeydi. giyim tarzları, lafları, müzikleri, sanat anlayışları, yaşam biçimleri, çektikleri ve içtikleri... muhafazakarlığın karşıtlığı onlardı. kapitalizmin karşıtlığı onlardı. savaşın karşıtlığı onlardı.

    dünyayı mı değiştirmişlerdi? buna mı inanmışlardı? büyük hareketti doğrusu. geriye ne kaldı. hiç! koca bir hiç! yani yapıp yapamadıklarından bahsetmiyorum. fiziki olarak bir hippiden bahsediyorum. aşağı yukarı aynı düşüncelere sahip akımlar var ama ben gerçek bir hippi görmek istiyorum. yalın ayak bol kıyafetler içinde, belli az önce yükselmiş göğe, bir elinde çiçekleri, diğer eliyle bir barış hareketi çekiyor, kocaman gözlükler -ki belki de saklamış az önceki triplerin gözlere verdiği kırmızılığı, ''love love loooove' diye bağırıyor.

    nerdeler biliyor musunuz? yoklar, çünkü hiç varolmadılar. hepsi taklitti hepsi modaya uydu hepsi inanır gibi yapıp ortalıkta takıldı. mesajı yanlış anladılar elbette. mücadele etmediler, eder gibi yaptılar ya da yürekten inanmadılar. yoksa 77lerde punklar bunlara tekme tokat dalacaktı ama 77ye kadar bile kalamadılar. böyle uçuşup gittiler.

    hippilere bakıyorum. bir de ülkeme bakıyorum. örgütlü solcu arkadaşlarıma bakıyorum. gülümsüyorum. çünkü onlardan önce örgütlü olup, nice mitinglere katılmış, dayak yemiş, sesini duyurmaya çalışmış, çevresindeki herkesi her bulduğu fırsatta davasına inandırmaya çalışan ama üniversite bitti mi enka'ya giren, rusya'ya inşaata giden, 3000 dolarını alan, geri dönünce de o güzelim emek kokulu demlik çayı içtiği küçücük bol sigara, siyaset ve kaçamak bakışlı aşk yuvası örgüt odalarından house cafe'ye transfer olmuş eski arkadaşlarımı hatırlıyorum. gülüyorum ve kahvemi yudumluyorum. aklıma john lennon'un bir lafı geldi çünkü: bu dünyada ya doğuştan sağcı bir kazma olursun ya da doğuştan sosyalist...
  • içten olmayı, savaş karşıtlığını, özgür cinselliği, rahatlığı, günü yakalamayı savunan, uzun saçlı erkekler ve rengarenk giyinmiş kadınların, her fırsatta esrar kullanan insanların çoğunlukta olduğu, 60'ların sonları ile 70'lerde hakim olan ütopyacı bir akım.

    hippiler, özgür olma iddialarındaki tüm içtenliğe karşın, bilinçsizce eylemde bulundukları ve yapıp ettiklerini kendilerine bile açıklayamadıkları için heba olmuşlardır. insan hippileri düşündükçe, keşke ayakları biraz daha yere sağlam bassaydı ve dünyayı bir nebze olsun değiştirebilselerdi de, bugün biz de hippi olabilseydik diyor... yine de, cinsellik üzerindeki baskıların hafiflemesinde, hippilerin rolünün olduğunu belirtmek, onlara haklarını teslim etmek olacaktır...
  • şu ana kadarki karmalarım arasında (ki sevenlerim sayesinde 550+ puanlardan buraya geldim) en çok beğendiğim ve en uzun süre üzerime oturmuş olan.

    ssg ya da karma sistemini geliştirenler sosyolog mudur değil midir bilmiyorum ama bir çok karma ve yazar uyumu gördüm bugüne kadar. puanımız artsın, aman aman azalmasın diye yaşadığımız günler bile oldu şu fani dünyada. ama bir şeyi anladım:

    zaten karma, insanın kendisine yakışanı giymesidir.
  • çetrefilli ile delikanlı arasında olmasında derin manalar* bulunabilecek karma kategorisi.
    anarşist ile beraber en cool karmalardan ayrıca.
  • hippi olmak gerçekten zordur. toplumsal hayat pratiklerini kabullenmeden ayakta kalmaya çalışmak ciddi anlamda zor bir şeydir. tabu tanımamak, toplumun yazılı olmayan kurallarını içselleştirememek, kendi koymadığı kurallara uyma ihtiyacı hissetmeden sevgi ana temalı, özgür yaşamı benimsemek... gerçekten çok zor..
    (bkz: free love)
hesabın var mı? giriş yap