• hakkında bu kadar methiyeler düzülünce kendisini ilk türk nobel barış ödülü sahibi falan sanmıştım. hakkında şöyle bir istatistik var:

    -1993 yılında tunceli'nin çemişkezek ilçesinde iki vatandaşın öldürülmesi

    -1993 yılında bir emniyet bekçisinin şehit edilmesi

    -1994 yılında hozat ilçesinde askeri konvoya ve jandarma karakoluna silahlı saldırı düzenlenmesi (karakol erlerinden bir tanesi şu andan belden aşağısı olmadan yaşamakta

    -1994 yılında da tunceli'nin pertek ilçesinde üç askerin şehit edilmesi, yedi vatandaşın öldürülmesi,

    -1994 yılında ulukaya köyünün yakılması ile iki kez güvenlik güçleri ile silahlı çatışmaya girilmesi.

    -1995 yılında bir vatandaşın öldürülmesi, beş kişinin kaçırılması

    -1995 yılında hozat ilçe jandarma komutanlığı'na ağır silahlar ile saldırı düzenlenmesi

    hmm..
  • güler zere'yi affedin diyen kimdir? ben hiç hatırlamıyorum "güler zere'yi affedin" dendiğini..

    ölen 122 de (ki, öyle değil ya - herkes unuttuysa bile güler zere/@myriamonde o 122 kişiyle başlıyor) örgütün yüzü suyu hürmetine ölmedi.

    şimdi de güler hakkındaki talepler örgütün kendi fikrince mi yapıyor, örgüt kendisi mi durduk yerde burjuva adaletine başvuruyor?

    hayır abi. yapılan eylemler örgüt dışındakiler ilgilensin diye örgüt dışındaki insanlarca yapılıyor. "madem demokratsınız arkadaş siz" demek için yapıyor. bizzat örgütün yaptığı ölüm orucu eylemleri de o yüzdendi. güler için "kaldırılan toz" da o yüzden.

    of...
    nefret ediyorum şu anda şu entry'yi yazıyor olmaktan.

    bir yandan biri gider romantize eder güler'i. sanki bildiri dağıtırken alınmış da 15 senedir yatıyormuş gibi yapar. böyle yaparak muktedire hizmet ettiğini bilmez, böyle yaparak "ha ok, adam öldürdüyse tamam yaaa, verdiğimiz cezayı ve hukuk sistemimizi toptan çöpe atıp kanserli kadının acı içinde kıvranarak ölmesini izleyebiliriz, hatta dur mısır patlatayım" demesine önayak olduğunu bilmez.

    diğeri "apo olsa onu da savunacak mıydınız?!" der. savunacaksın tabi lan? savunacaksın? kim olduğuyla ne alakası var adaletin?

    öbürü "pkk'lı olsa çıkmıştı şimdiye!!" diye kendi pisliğine alet eder...

    güler zere'nin alet olacağı tek bir şey var: silahlı mücadele pratiğindeki bir örgütün üyesi olmaktan yargılanıp ceza almış bir kadının *bile* hastalığı tedavi gerektiriyorsa tedavisinin yapılması gerektiğini göstermek. bunun bu adi düzen dahilinde bile verilmiş bir hak olduğunu hatırlatmak. şu anda öldürülüyor olduğunu göstermek.

    ama pislik, irin, cerahat kaplı gözleriniz göremez bunu; dünyanın en iğrenç insanının bile "ama"lar olmadan aynı hukuka tabi olması gerektiğini anlayamazsınız, yeri gelirse babanızı vuran insanın cezaevinde kötü muamele görmesine karşı çıkmanız gerektiğini bilemezsiniz, annenize tecavüz eden adamın cezaevinde tecavüze uğramasını engelleme becerisi olmayan bir devletin cezayı verme yetkisinin de olmaması gerektiğini hesaplayamazsınız.

    ağalar,

    adalet herkese lazım olur.

    saçmalamayın.

    katile yardım etmek de katil olmaktır.
  • bilinçaltına bir şey işlemek istiyorsan, kullandığın sözlere dikkat edeceksin. haber bültenlerini takip edin, çok iyi kullanılıyor o sözler.

    güler zere'nin serbest bırakılış haberi, "güler zere özgürlüğüne kavuştu" diye sunuluyor. ne güzel değil mi? güzelce işle bak zihinlere "üzgürlüğüne kavuştu, elinden özgürlüğünü almışlardı, kavuştu". yani ortada suç ve ceza yok, adaletin kestiği cezanın tevkif yolu ile uygulanması yok, özgürlüğün elden alınması, sonra bu özgürlüğe geri kavuşma var. işle zihinlere bunu, işle. mal gibi yesin insanlar bunu.

    güler zere özgürlüğüne kavuşmamış, ceza ve tevkif sürecine müdahale ile, cezası erken sonlandırılarak serbest bırakılmıştır. kelime oyunları ile insanları masum göstermeye çalıştıkça daha çok tiksiniyorum senden ey medya. orospu gibisin medya, orospu gibi.
  • üç askerin şehit edilmesi, köy yakma, askeri konvoya saldırı, karakola baskın gibi "kücük" olaylarda aktif görev almasından dolayı hapisteydi.
  • babası haydar zere gazetelere “ artık çocuğumun cenazesini alıp, gitmeyi bekliyorum. bana sağ vermelerinden artık ümidim kesildi” dedi. inanır mısın güzel kardeşim, bir avuç insan hariç kimse üzülmedi ve dahası kimseler duymadı. chp genel başkanı deniz baykal açılımı bir elinden tutmuş fırına sokarken, racon kesen başbakanımız aşı olmama konusunda sağlık bakanını ikna etmeye çalışıyordu. beşiktaş ikinci golü kalesinde gördüğünde, istanbul kitap fuarına yığınla “ahiret sonrası yaşam” kitapları yerleştiriliyordu. ankara'da kuru soğuk burnumuzu kızartırken, içimiz şarapla ısınıyordu.
    öyle ya insan hakları, “bize bir şey olmaz ya” mantığından öteye gidememiş insanlarımızın pek umurumda değildir. bu yüzden insanlarımız “kaldırım taşlarına” daha çok önem verirler. “ kaldırım taşı hakları” olur mu canım öyle şey? kaldırım taşı dediğin, cam filan kırıyor. hem vergi filan boşa vermiyoruz ulan canım benim! hatta görüyorum ve arttırıyorum, burada dergi satanı da vururuz oğlum biz. hem zaten ikrar bizim genetik yapımızda var, ne demiştik “ bu vatan için kurşun atan da yiyen de şereflidir”. şeref! sana diyorum oğlum, gel bir iki kadeh daha içelim.
    güler'ler bitmez! demek dahi gelmiyor içimden, iyiden iyiye korkuyorum artık bu memleketten. önceden farklı değildi ama ne bileyim, gözünün önünde cereyan ediyor artık herşey. hem kim demiş ki “burada işkence yok” diye. "yok" demediler ki, hep vardı, hep öldük, öldürüldük. “işkence yok” demediler, bıyık altından güldüler. “insanlık onuru” demelerini zaten beklemedik, omurgasız yetiştik, yetiştirdik. burada vurdun, kırdın, aç bıraktın, hapishanelere doldurdun, işkence yaptın, öldürdün.

    ulan bi yanamadın gitti be babilon.
  • zaar olarak laf etmeden geçemedim.

    türk dil kurumu, tutsak sözü için "1 . savaşta ele geçen düşman, esir." diyor. yani öncelikli kelime anlamı bu oluyor. tercihli bir kelime, tercihli bir ifade. yani tutsak sözünü bir cümle içinde kullanıyorsanız, gerek savaş, gerek esir tutulma gerekse ilgili başka bir unsura gönderme yapıyor olmanız muhtemeldir.

    şimdi tutup da güler zere için "tutsak" yorumu yapacak kadar aşağılık bir tavır takınıyorsanız, güler zere'yi tevkif eden kurum ve o kurumun temsil ettiği, aynı zamanda kankalarınız arasında "tece" olarak andığınız yapılanmayı, güler zere ve ait olduğu kesimin savaş içinde olduğu taraf olarak addettiğiniz gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorum.

    yani güler zere için "tutsak" diyebiliyorsanız, onu türkiye cumhuriyeti tarafından tutsak ve esir haline getirilmiş bir insan, savaşçı gibi görüyorsanız, türkiye cumhuriyeti ile ciddi sorunlarınız olduğunuzu düşünmek gayet olağan, hemfikiriz sanırım bu konuda ama siz açıktan beyan edemiyorsunuz.

    bu durumda çok afedersiniz ama şuraya yazdığınız ve balon gibi şişirilmiş o insanlık söylemlerinin hepsini çöpe atmanızı rica ediyorum. derdiniz insan olmak veya insan hakkını geri almak değil, "tutsaklık" sıfatını layık gördüğünüz bir suçlunun, bir devleti ezip geçmiş olduğuna dair destan yazmaya yönelik alt yapıyı hazırlamaktır.

    hoş, ben senin ne bok olduğunu aslında en baştan beri biliyordum da, rengini belli etmiyordun. gördüm ki gayet cıvık, ishal kıvamındaymışsın. kokuyor, mide bulandırıyorsun.

    güler zere'ye tutsak diyen, "özgürlüğüne nihayet kavuştuğu" için sevinenlerle, işlediği suç/suçlar nedeniyle ceza alıp bu cezanın infazı sırasında yaşadığı sağlık sorunlarıı veya benzeri makbul durumlar dolayısıyla serbest bırakılan bir mahkumun hayatının son günlerini rahat yaşayacak olmasına sevinenleri ayrı tutun. ilk bahsettiklerimin büyük bir kısmı; her bir tuğlasını beraber oluşturduğumuz bu devleti (duvara gönderme iyi oldu buraya) düşman, devletin sürekliliğini isteyenleri de bu düşmanın askeri gören ve hem düşman hem de düşmanın askerlerini gördüğü yerde mıhlamaya and içmiş kişilerden oluşuyor. diğer taraftakini zaten olduğu haliyle bırak, sana bana bir zararı yok diğer yandaki kene gibi.

    güler zere bir tutsak değildir. devletin varlığını tehdit edici olması hedeflenen eylemler içinde bulunan bir örgüte mensup olduğu için cezalandırılmış bir suçludur. sağlık sorunlarından dolayı da yaşamının son günlerinde serbest bırakılmıştır. ötesi yok. özgürlüğe kavuşma falan hep senin kıçından uydurduğun safsatalar. senin gibi beyni yıkanmış birkaç embesile anlatacağın destansı öykülerin teması...
  • denilmiş ki güler zere hakkında yazan solcular, sağcılar hakkında bir şey dememiş.
    faşizm yalancıdır. işi gücü yalan söylemektir, faşizm ne derse tersine inanın. faşizm ne yaparsa tersi doğrudur.

    örneğin solcular sağcıların haksız yere öldürülmesine ses çıkarmadı mı diyor?
    hemen şüphelenin, hemen sorgulayın. faşizm doğru söyleyemez diye düşünün. kesin solcular bu konuda bir şeyler yazmıştır diye düşünün.

    mesela, kuddusi okkır, ergenekon sanığı. tecritte öldü, kanserden:
    http://www.yuruyus.com/…sid=4567&dergi_sayi_no=160&
    http://www.yuruyus.com/…sid=6104&dergi_sayi_no=212&
    http://www.yuruyus.com/…sid=6169&dergi_sayi_no=214&
    http://www.yuruyus.com/…sid=4550&dergi_sayi_no=160&

    bunlar kuddusi okkır hakkında devrimcilerin yazdıkları. hepsi de kuddusi okkır'ın ölümüne ateş püskürüyor. hem de bunu sansürlenen dergilerinde, sokak sokak dolaşılarak dağıtılan dergilerinde, dağıttığı için bir okurunun sırtından vurulduğu, bir okurunun kafası duvarlara vurula vurula öldürüldüğü dergilerinde, onlarca yazılacak konu varken sayfa ayırarak yapıyorlar.

    dedik ya faşizm yalan söyler. inanmayın muhakkak sorgulayın.
    örneğin faşizm, "solcular hakları ihlal edilen bazı insanları sağcı oldukları için görmezden geliyor" mu dedi? hemen durun, düşünün, yalan söylüyorsun deyin. çünkü yalan söylüyorlar:

    http://www.yuruyus.com/…sid=5689&dergi_sayi_no=198&

    bu yazı muhsin yazıcıoğlu hakkında, onun nasıl ölüme terkedildiğini anlatıyor. peki yazıcıoğlu katliamlara bulaşmış bir isim değil mi? devrimcilerin can düşmanı değil mi?

    olabilir, ama ölüme terkedilmiştir, devlet iktidarı bütün vatandaşlarına sunması gereken arama-bulma hizmetini ona sunmamıştır. haksızlık yapmıştır. o zaman buna karşı çıkılır.

    peki siz faşistlerin bir yayınında güler zere'ye özgürlük denildiğini duydunuz mu? duymadınız, çünkü onlar faşist, onlar ölüm ister, onlar yalanla yaşar.

    işte faşizmin ahlakı, işte güler zerelerin, işte devrimcilerin ahlakı.

    güler zere'nin ait olduğu gelenek bu, tam da bu yüzden faşistler devletin can dostu, güler zereler can düşmanı.

    düzen yalanı sever, zerelerse yalanı gördüğü yerde öldürür.
  • kendisini eleştirmek için "abdullah çatlı'yı kahraman ilan edenler" familyasından olmaya gerek olmayan biridir.

    hapishanede gördüğü kötü muameleyi eleştirmek ayrıdır, kendisini kahraman ilan etmek ayrıdır. lafı "her suçlunun şu şu hakları vardır"dan "düzeni yıkmaya çalışan devrim şehidi"ne getirerek laf ebeliği yapmanın bir mantığı yoktur.

    suçludur, masum değildir. devrim şehidi falan hiç değildir!
  • kaç gündür yağmur yağıyor. deli gibi. hiç sevmem yağmuru. daha doğrusu tuzum kuruyken sever gibi olurum biraz sesini. evimde sıcacık otururken. işteyken, sokaktayken kabusum olur. romatizma etkileri olan bir eklem hastalığına sahip olmam kendisine en gıcık olma sebebim. yağmur benim için ağrı demek ilk önce. sonra sel demek, birilerinin evinin kullanılamaz hale gelmesi demek, bir kısım insanın evinde bile olsa çok üşümesi demek. o yüzden romantik anlamlar yükleyemem hiç. neyse konumuza dönelim. kaç gündür yağmur var deli gibi. kaç gündür acayip ağrım var. bir de üstüne bir kaç haftadır çektiğim diş problemlerim var. iki günde bir ya uyuşmayan diş çekimi ya uyuşmayan dişe kanal tedavisi eklem hastalığına ek ağrılarım var. 3 gündür reglim, 5 gündür regl ağrılarım var. dün eski botlarım su geçirmeye başladı diye bot aldım kendime. dün ayağıma tam olur gibiyken bu sabah giydiğim andan itibaren ayağıma vurmaya başladı. iki topuğum da su topladı an itibariyle. ayak ağrılarım var. migrenim var ve biraz stres yapsam feci ağrı yapıyor. stresliyim ve baş ağrım var. bunca ağrıya rağmen akşam bir toplantı vardı, gitmem gerekti. eve döndüm 23.30 civarıydı. anahtarımı unutmuşum. onca ağrılarla soğukta kapıda kaldım. ve ağlamaya başladım. böyle dur duraksız bir ağlama. çalışıyorum ama durduramıyorum kendimi. bunca şeyin ardından bunca sıkıntıya ağladığım sanıldıysa yanılındı. başta kendim olmak üzere insan evladının konformizmine, vicdansızlığına, bencilliğine ağladım ki bu da çok yüce gönüllü olduğumdan olmasa gerek. buncacık sıkıntıya, ağrıya kafamı duvarlara vurmak istiyorsam ben güler nasıl dayanıyor, buncacık acıya ben kemiklerimi kırmak tümden acıyı ve kaynağını yok etmek istiyorken o nasıl gülebiliyor, ben şuncacık ağrıya bir de kollarımda kelepçe olsaydı, anamın babamın, arkadaşlarımın, yoldaşlarımın çektiği acıyı göre göre nasıl dayanırdım? nasıl güçlü olabilir bir insan bu kadar?

    kapıdaki 15 dakika bekleyişimin ardından eve girebidim. öğrendim ki bırakacaklarmış güler'i. lütfeylemişler. aylar sonra lütfeylemişler. "zaten bir kaç haftası ya kaldı ya kalmadı evinde ölebilir" buyurmuşlar. artık demokrasi kahramanı ilan edilebilirler. nasılsa vicdanları yok. olmayan şey sızlamaz da. keyfus gicirus sözlükteki vicdansızlara, adaletsizlere sinirleniyor. ben sinirlenmiyorum. onlar ve onlar gibi insanlık düşmanları olmasaydı güler zaten tutsak da olmazdı. sadece merak ediyorum: ben zaten sizin adalet sisteminize inanmıyorum da, esas siz nasıl inanacaksınız bundan sonra????????

    benim için işin esas can alıcı noktası, esas yürek yakanı: geçtim kendi adalet algımı şu bin tane eleştiri sunduğumuz adalet sisteminde bile yer alan, "umutsuz hasta serbest bırakılır" kısmına rağmen bir insana göz göre göre işkence yapılırken, acısına acı katılırken bizler sıcak evlerimizde keyfimize bakıp, konforumuzu sarsmadan "güler'e özgürlük" demekle yetindiysek, işimizi, mevkimizi, çocuklarımızı, başımıza gelebilecekleri düşünüp, "yaşam" kaygısıyla güler'e yeterince sahip çıkmadıysak, güler'i daha erken alamadıysak ellerinden, nasıl koyacağız başımızı yastığa iç rahatlığıyla? ne kadar daha kandırmaya devam edeceğiz kendimizi "insan" olduğumuzu düşünerek. üç klavye dokunuşuyla, iki slogan atmakla gerekeni yaptığımıza inanmaya devam mı edeceğiz? güler'i ölmek üzereyken bırakmalarını başarı mı sayacağız? ya diğer hasta tutsaklar? diğer işkence mağdurları? biz iki bağırıp görev savarken, onlar suyunu sıkıp posasını bize teslim ederken gerçekten içimiz hiç mi acımayacak??

    ah be güler, saat gecenin 1'ini geçti. babam karpuz getirdi bana. "yatsana kızım sabah işe gideceksin" diyor. ben sağlamım. bana karpuz getiren bir babam ve sabah gitmem gereken bir işim var. sözde insanım! elimden geldiğince haksızlıklara ses çıkarıyorum diye kendini kandıran, hücre tipi yaşamımda kendimi rahatlatan bir bilincim var. heyy güler zere başlığında 50. entryimi giriyorum. ve elimden gelen her şeyi yapmış oluyorum!!! yaşasın güvenlikli mücadelemiz!!!

    sen ölüyorsun. biz insanmışız gibi yaparken sen olanca insanlığınla ölüyorsun. hani söylemeye dilim varmıyor ya güler'im sen hiçbir bok haketmeyen bizler için ölüyorsun. boşuna değil elbet boşuna değil. her şeyden öte insan olma onurun için ölüyorsun, bizler gitgide daha onursuzlaşıyoruz...
  • solcu emeklisi gazeteciden falan silahlı mücadeleye girmesini beklemiyor kimse...
    dhkp-c dahilinde bile, kimse beklemiyor bunu, kimse "niye silahlı mücadeleye gelmiyosunuz!" diye serzenmiyor...

    ama bak diyorlar ki, "tamam, bizim yöntemlerimizi onaylamıyorsunuz, zaten onaylasanız başka örgütlerde/örgütlerin hepten dışında değil bizim yanımızda olurdunuz, eyvallah, ama arkadaş bak bazı şeyler var ki senin ilgi alanına da giriyor, senin daha yumuşak daha ılımlı duruşuna göre bile yanlış. hadi bak bizi desteklemek adına değil kendini desteklemek adına şu adaletsizliğe bir ses ver, bir şey yap!"

    devrim'i isteyen taraf sen değilsin belki,
    ama bu yaşananlar senin istediğin düzende de olmamalı.

    bu kadın senin düzeninde de ölmemeli.
    bu kadının senin düzeninde de tedavi hakkı var.
    bu kadının öldürülmemesini devrimcilerden çok sen istemelisin.

    çünkü bu kadın senin düzenin dahilinde, senin düzenin işlerken, senin düzenine rağmen ölüyor.

    (edit: "silahlı mücadeleye destek vermeyen örgütler" arasında ilk aklıma gelen olduğu için vermiş bulunduğum örneği kaldırıyorum, çok başka yerlere gitmiş, özürlerimle birlikte. devrimi istemeyen taraf'ın verdiğim örnek olduğunu zannettiğimi zanneden sevgili badilerime de burdan öpücüklerimi gönderiyorum. şaşkınım da o kadar değil lan..)
hesabın var mı? giriş yap