• “1922 tarihli 'pathfinder survey of constantinople' (istanbul, 1920) adlı araştırmaya göre galata'da 77 kayıtlı genelev bulunuyordu. bunlardan 28'i rumlara, 6'sı ermenilere, 42'si yahudilere ve 1 tanesi bir macar'a aitti. buralarda çalışan 662 fahişenin milliyetleri 335 rum (28'i yunan ve 307'si rum), 169 rus, 68 yahudi, 47 ermeni, 19 avusturyalı, 12 romanyalı, 4 italyan, 2 bulgar, 2 sırp, 1 amerikalı, 1 fransız, 1 alman ve 1 'afrikalı' olarak verilmiştir. ayrıca 'rusların sayısının muhtemelen bildirilenden yüksek' olduğu belirtilmiştir. kayıtlı fahişelerin on sekiz yaşından büyük olması zorunludur (kayıtdışı genelevlerde çalışan belli sayıda on sekiz yaş altı fahişe olduğu söylenmektedir) ve 25 yaşın üstünde çok az fahişe vardır. fiyat, ucuz kurumlarda 15 kuruştan, 'daha iyi' yerlerde 1 liraya kadar değişir (galatasaray, acar sokak'taki amerikan evi'nde -yankee house- 5 lira ile başlar). fahişeler paranın yarısını kendilerine alır, onlara ayrıca bir oda ve yeme-içme sağlanır.

    araştırma şöyle devam eder:

    galata'daki en iyi evler şerbethane sokak'tadır. diğer sokaklardakilere baraka demek daha doğru olacaktır. ingiliz, fransız ve italyan askerlerine ve denizcilerine bu bölgeye giriş yasağı vardır. amerikan denizcilerinin burayı ziyaret etmelerine izin verilmesine rağmen, bu bölgeye ya hiç gelmezler ya da ender gelirler.

    genelevlerin gece 22.00'de kapanması zorunluydu, birkaç dakika bile geç kalsalar ceza kesilirdi. genelev sahipleri bundan şikayet etmekte, işin bu saatten sonra açıldığını söylemekteydi.

    bu yıllardaki sahneyi anlatırken özdemir arkan, 'yüzlerce çıplak kadın mangalların çevresinde ısınıyor ve müşterilerini odadan çok kafese benzer yerlere götürüyor' der.

    beyzade, şerbethane ve şeftali sokakları 1956-1958 yıllarında karaköy meydanı ve kemeraltı caddesi genişletilirken yıkılmıştır. 1960'ların sonunda, bu bölgede çalışan fahişelerin çoğunluğu türk'tür ve ortalama yaş 35'tir.

    1990'larda bu genelevlerin büyük çoğunluğu beş yıl arka arkaya tek başına vergi rekortmeni olan, emlak kraliçesi ermeni matild manukyan'a aitti. sadece 1995 yılında 616 bin 300 dolar vergi ödedi ve bu nedenle kendisine bir ödül verildi. manukyan bir kez 18 yaşından küçük kızların çalıştırıldığı kayıtdışı genelevler işletme şüphesiyle tutuklandı ama bu suçlamalardan aklandı. 1995 yılında koruma görevlisinin hedeflendiğini iddia ettiği silahlı saldırıda bacağından yaralandı, koruma görevlisi saldırıyı hiçbir yara almadan atlattı. matild manukyan şubat 2001'de öldüğünde oğlu, satmayı reddederek bütün genelevlerini kapattı.

    açık kalan 18 genelevin altısı yaşar ceyhan muniz'e, on ikisi sümbül lakaplı neriman akarsu'ya aitti. neriman akarsu 1980'lerde defalarca türkiye vergi rekortmeni olmuştu. eylül 2006'da, 82 yaşında öldüğünde tüm genelevleri çalışanlar cenazeye katılabilsin diye kapatılmıştı, cenazesinde ünlü simalarında yer aldığı söylendi.

    bu 18 genelevde çalışan 120 kadın vardı ve günde yaklaşık 5 bin ile 7 bin ziyaretçileri oluyordu. genelevler pazar günleri kapalıydı. 15 mayıs 2009'da beyoğlu'nun bu son resmî genelev bölgesinin kapatılması istanbul büyükşehir belediye meclisi'nde kabul edildi ve nihayet 20 mayıs 2010'da kapatıldı.”

    kaynak: galata pera beyoğlu bir biyografi/brendan freely/john freely/yky
  • bir arkadasin arkadasi gitmis zamaninda, yukari cikmis para pesin demis abla;
    -- ne kadar?
    -- (atiyorum o zamanin parasiyla) 4 milyon
    -- ne yaptin ya, giristeki tabelada 2 milyon yaziyordu.
    -- (abla durmus durmus) o zaman gideceksin tabelayi sikeceksin...
  • birtakım erkek arkadaşlarım var.
    geneleve gitmişler.
    büyük bir kısmı da ilk cinsel deneyimini genelevlerde yaşamış.
    yakın arkadaşlarıyla aynı kadınlarla defalarca sevişmişler.
    üstüne para vererek.
    bu kadınların adları var.
    adları olan bu kadınlarla,
    yakın arkadaşlarıyla ve defalarca, sevişmişler.
    "o kadar dertlenme , senin de oğlun olursa o da gidecek." diyen tüm arkadaşlarıma diyeceklerim var.
    --
    ben bir kızla tanışmıştım.
    erkek arkadaşından çok şikayetçiydi.
    bu çocuk bu kızla sevişemiyordu, çekiniyordu.
    kız bunun nedenini sorup sorguladığındaysa
    "sana o gözle bakamıyorum. sen benim için çok değerlisin." cevabını alıyordu.
    arkadaşım tuhaf bir gülümsemeyle, erkek arkadaşına,
    "e o kadar değerliysem sevişsene benimle." dediğini anlatmıştı. ben bunu duyduğumda gülmeye başlamıştım, hikayeyi yaşamış arkadaşımsa bana dik dik bakmıştı. haklı.
    neyse aynı arkadaşım, erkek arkadaşının kendisiyle sevişememe'sine rağmen (dikkat edin sevişmiyor değil, bu eylemi kız arkadaşıyla fiziksel olarak gerçekleştiremiyor), erkek arkadaşlarıyla zaman zaman geneleve gittiğini,
    zaman zaman da bu kadınları kendi evinde ağırladığını anlatmıştı.
    "öğrendiğim zaman ayrıldım." demişti bana.
    "ama aldatıldığım için değil."
    --
    sevişmek kimileri için çok kötü bir şey.
    benim cinsellikle derdim, toplu taşımada, sokakta yürürken, orda burda sözlü/fiziksel tacizlere maruz kalmaya başladığım zaman ortaya çıkmıştı. sonra da töre cinayetlerine sinirlenip, birkaç sivil toplum örgütünde bulmuştum kendimi.ama sonra büyüdükçe ve daha da çok insan tanıdıkça, insanların hayatla ilgili tuhaf dertleri olduğunu fark ettim. bu dertlerin kimileri bende de vardı, kendimi sevmedim, değiştirmeye çalıştım. ama bazıları da yoktu.
    olmayanlardan biri de "sevişme"yle ilgili tuhaf, takıntılı, sakıncalı bir tavır.
    öyle ki sevdiğin biriyle sevişmemelisin,
    ama biri seninle sevişsin diye para verebilirsin.
    seni öpsün ve sana dokunsun diye bir kadına para vermenin,
    erkeklere hiç de "aciz" gelmediğini anladığımda çok şaşırmıştım.
    yani ben şimdi evime birini çağırsam,
    ve ona desem ki,
    "ya benim canım çok sevişmek/sevilmek istiyor. ama bunu yapacağım kişiyi kendim seçemedim.
    birini benimle sevişmeye ve beni sevmeye ikna edemedim.
    o yüzden şimdi ben sana biraz para versem? sen de beni öpsen ve sevsen?
    sevişsek?
    ben zevkten dört köşe olsam?
    ben çok zevk almak istedim ama bunu yapacağım insanı seçemedim.
    seçilmedim de.
    o yüzden hadi sevişelim,
    ha bu arada arkadaşım da sırada bekliyor. elbet sıra ona da gelmeli."
    --
    ben kendileriyle sevişmesinler ve bakirelikleri bozulmasın diye erkek arkadaşlarını genelevlere yollayan kızlarla da tanışmıştım. burdaki "lar" ekinin altını çiziyorum.
    tanıştığım sırada üniversite 1. sınıftaydık yani cok cok uzun zaman önceden bahsediyorum.
    bu duruma karşı üretilebilecek sayısız feminist arguman bir yana,nasıl olup da erkek arkadaşlarını kıskanmadıklarını anlamamıştım. ben olsam kıskançlıktan çıldırırdım herhalde.[hele de o yıllar da sımdı vız gelır tırıs gecıyor o başka ]
    bu kızlardan bir tanesi:
    "aman saçmalama. orospudan mı kıskanıcam erkek arkadaşımı." demişti.
    "e ama o sevgilinle sevişiyoor. sen sevişmiyorsun. şu an erkek arkadaşın mutluluktan dört köşe!" demiştim.
    bahsettiğim kız arkadaşım, bu konuşma üzerine benimle 2 aya yakın konuşmamıştı.
    ama gerçekten anlamamıştım.
    sadece sevilsinler ve dokunulsunlar diye para veren erkekleri değil,
    ama bekaretleri bozulmasın diye erkek arkadaşlarını geneleve gönderen kızları,
    ve başka kadınlar onlarla seviştiğinde kıskanmamalarını.
    anlamamıştım.
    --
    peki ya genelevde çalışan kadınlar?
    travestiler örneğin,
    ve onların iyi para kazandıkları için bu işte olduklarını iddia etmemiz.
    hiç travesti kütüphaneci gördünüz mü siz?
    ya da travesti başbakan,
    ya da bakkal örneğin?
    olur muydu sizce?
    travesti leyla abladan ekmek alır mıydınız siz?
    peki ya 3 çocuğu olup da genelevde çalışan kadınlar?
    peki ya beyaz kadın ticareti?
    kaçırılıp beden ticaretinin bir parçası olan 16 yaşında kızlar?
    hepsi mülakatla, başvuruyla, istekle mi alındılar o genelevlere?
    "doktorlukla fahişelik arasında kaldım, fahişelikte daha iyi para varmış onu seçtim." rasyonel tercihi,
    parayla seviştirilen her kadın için doğru mu?
    yoksa tehditlerle mi bir parçası oldular bu işin?
    "kadın ticareti"nin özellikle yaşadığımız coğrafyada çok yaygın olduğunu düşünürsek,
    audili, mercedesli, koç yünivörsiti, sabancı diplomalı erkeklerimizin,
    hadi şimdi değil ama bir zamanlar bir parçası olduklarını bildiğim bu süreçten, eğer öyleyse ki olduğunu bildiklerim var, rahatsız olmalarını beklemek çok mu?..
  • insanlik dramlarinin yasal olarak yasanmasina izin verilen mekan.

    hayatta bir sans daha isteyen kadinlara; al son sansin bu, iyi kullan diye sunulan fahiselik mesleginin icra edildigi yer.

    sabahtan beri icine girile cikila tahris olmus, artik kadina acidan baska bir sey ifade etmeyen bir vajina icin erkeklerin kapisinda kuyruk olusturdugu mekan.

    morarmis, kizarmis bedenler uzerinde ilk cinsel deneyimlerinin yasandigi yer.

    vitrine dizilmis, yari ciplak seks kölelerinin o gunku nafakalarini cikarmak, bu sanslarini da kaybetmemek icin sahte pozlar verdigi, kendini erkek sananlarin bunu hayranlik ve sulanmislikla seyrettigi mekan.

    oralar olmasa anamizi bacimizi sikerler diye varliklarinin savunuldugu seks dukkanlari. hepinizin zihnine ve namusuna tukureyim. hala bunu savunuyorsaniz...
  • buraya giden erkek, net pisliktir.

    neden mi;

    genelevden kurtulmak isteyen ve bürokrasi ile yıllardır uğraşarak, vesikasını iptal etmeye çalışan, iptal olmadıkça da başka işlere yönelemeyen bir sürü kadın vardır, olmuştur. vesikalı ''fişlenmiş'' bir kadını kimse çalıştırmak istemez, çalıştırmaya kalkan da kendine özel hayat kadını olmasını bekler.

    daha küçük yaşta geneleve zorla satılmış, taciz ve tecavüzcülere kurban gitmiş bir sürü kadın vardır, olmuştur, olacaktır.

    koca şiddetinden kurtulayım derken kendisini genelevde bulmuş bir sürü kadın vardır, olmuştur, sistem değişmedikçe olacaktır.

    daha 15 inde, 17 sinde, geneleve düşen ve onlara başka bir hayat şansı tanınmamış bir sürü kadın olmuştur, olacaktır. bu şekilde 15 inden başlayıp 50 sine kadar genelevde çalışan bir sürü kadın vardır, olmuştur olacaktır.

    şimdi siz diyorsunuz ki, pek çok kadının geneleve itildiği, zorlandığı, zorla çalıştırıldığı, zorla hayat kadınlığına alıştırıldığı bu yerlere giden adamı suçlamamak lazım, sorun sistemde öyle mi? peki bu pislik yerlerin devamlılığını sağlayanlarda suç yok öyle mi? birisine tecavüz etmesin, genelevdeki ile yatsın işte öyle mi? peki o geneleve düşen çoğu kadının tecavüz-zorla çalıştırılma vb. şeylerle oralara düştüğünü bilmiyor musunuz?

    hiç mi bu işleri tarafsızca araştırmadınız? pek çoğuna resmen başka yollara gitmesi yasaklatılıyor. can korkusu bile var işin içinde. genelevden kaçıp tecavüze uğrayan kadınlar var bu ülkede.

    sıcağı sıcağına diye 90'lardan kalma bir program var, orada 15 inde babası tarafından geneleve satılmış ve oradan kaçıp kurtulmaya çalışan, birisiyle evlendirilerek kurtuldum sanan, evlendirilen kişi tarafından türlü dayağa-işkenceye maruz kalan bir kız anlatılıyordu. böyle ne gibi olaylar var oralarda biliyor musunuz?

    genelev pisliktir, giden de pisliktir, geneleve düşürülmüş ve zorla çalıştırılan, yahut o pis çemberden çıkamayan ve çıkmak isteyen kadınlar tertemizdir.

    bir de bu pisliği, öyle zorlama filan olmadan, kendisine lüks daire kiralayıp, mal-mülk yapan ''elit hayat kadını'' şeklinde yapanları var. bu kadınlar da, bu kadınlara giden adamlar da cinselliği para ver-al olayına düşüren ve toplumu yozlaştıran, aşağılık ahlak anlayışına sahip kişilerdir. bu işleri mübah görürken ''zengin p..'' dediğiniz adamların, instagramda tuttuğu hayat kadınlarıyla hava atıp ''bugün de bilmem kaç kere...'' şeklinde paylaşım yapmalarından tiksinip, böyle adamları aşağılık bir karakter olarak görmeye kalkmayın.

    anneannem anlatırdı, köyünde genelevden böyle bir hayat kadınını kurtarıp, onunla evlenip eşi yapan bir adamı.
    kadına hiç kötü davranmadığını, adamın gayet düzgün olduğunu söylerdi. sanırım dindar birisiymiş adam. köyün de bu kadına kötü gözle bakmadığını söylerdi. ahlaklı insan örneği bu insandır.
  • kadınlara (devlet kontrolünde) korkunç bir aşağılamanın, zulmün, tecridin reva görüldüğü, aynı kadınların (çoğu zaman) irade dışı tıkıldıkları halde insanlığın "akil" tarafından/tarafınca dışlanmalarına-yok sayılmalarına yol açan merkezlerdir. kadınların mal (meta) olarak para karşılığında erkeklere satılmasının çirkefçe bir rutine bindirilerek uygulandığı yerlerdir buralar.

    hakkında konuşmak istendiğinde insanın nutkunun-aklının tutulduğu bunun kadar korkunç çok az şey var. tarih boyunca sistemlileştirilmiş, (rutin bir "iş merkezi" haline getirilmiş), insanların (yani erkeklerin) "ekmek kapısı" olarak kurumlaştırılmış, bu korkunç erkeklik mabedindeki ihlale, tecavüze, skandala, (küçük deneyimler dışında) sistemik bir karşı çıkışın neden olmadığını, bunun neden bu kadar "normal" algılandığını, maalesef anlayamıyorum.

    bu durum, insanlığın (erkek egemenliğin) tecavüzü içkinleştirmiş olmasından başka bir şey değil bence. binlerce insanın bunu günlük yaşamının bir parçası haline getirmiş olması, savaşta her gün ölü bedenler gören bir caninin duyarsızlığına benzer bir duyarsızlıkla kuşatılı olmaktan başka bir şey değil. bunun da ötesine geçip, bir insana sistematik biçimde, her gün onlarca insanın tecavüz etmesini sağlamak, bunu kurumsallaştırmak, insan olmaya dair herhangi bir ahlaki duyarlığının kalmadığını göstermekten başka bir şey değil.

    savaşı yaşamış insanlar kaotik-sarsıntılı durumları şaşkınlıkla karşılamazlar, bunu çok yaşamışlardır çünkü. peki, savaşın olmadığı, "aile" kurumunun kutsal addedildiği, namus bekçilerinin cirit attığı bir toplumda, genelev neden normaldir?

    çünkü, o toplumun akli dengesi dumura uğramıştır. çünkü o toplum, zihinde bir savaşın içindedir. çünkü o toplum şerefsiz eşşoğlu eşşeklerin bolca olduğu bir toplumdur. çünkü o toplum, hiç bir boku hak etmeyen bir toplumdur. çünkü o toplum, dinine halel gelmesin diye her an teyakkuzda iken, para karşılığında insanlara tecavüz etmeye göz yummuş bir toplumdur. o toplum o hale gelmiştir ki, kimse kimsenin yüzüne bakamaz olmuştur. o toplumda suçsuz kimse yoktur. ve "orospu", "kahpe" olanlar genelev zindanındakiler değil, başkalarıdır.
  • genelevlerin taciz ve tecavüzü engellemek için savunulması kadar can acıtıcı bir durum olamaz herhalde. bir takım "namuslu" kadınlar, bir takım cinsellik ihtiyacı karşılanmazsa ölecek hastalığından muzdarip erkekler tarafından taciz edilmesinler diye var öyle mi bu kurumlar? e niye azalmıyor o zaman taciz, tecavüz? ilk cinsel deneyimini "mal" olarak, "düşmüş" olarak gördüğü bir kadınla, parayı bastırıp onun "bedenini satın aldığını" düşünerek yaşayan birinden, bu kadar travmatik bir hatırayı tamamen unutarak hayatına devam etmesini bekleyemeyeceğimiz için olabilir mi?

    öyle acaip bir kurum ki genelev, içi de dışı da ayrı yakıyor. ben kalkıp da erkekleri "kadına karşı şiddet uyguluyorlar genelevlerde" diyerek suçlayamıyorum. bir kısmı öyle anlatıyorlar ki ilk deneyimlerini, onların da geneleve götürülüp, "milli olmak" adına aynı şiddete maruz bırakıldıklarını düşünüyorum. o ilk cinsel deneyimin, sonraki hayatlarında, dokundukları bütün kadınlarda karşılarına çıktığını, sevişmeyi neredeyse sevdikleri kadına yaptıkları bir saldırı olarak görüp "benim sevdiğim kadına en fazla yapacağım, göğsümde yatırıp uyutmaktır" gibi şeyler söylediklerini duyuyorum. ha o "özel kadın" değilse karşılarındaki, o zaman diğer "düşmüş" kadından farkı kalmıyor, ona da ne yapılsa mübah.

    e genelevlerde çalışmayan kadınlar da bu sefer, kim olduklarını ispatlamak için çabalamaya başlıyorlar. birbirlerine orospu diyen kadınlar az mı, kendi farkının altını çizmenin tek yolunun başkasını aşağılamak olduğunu düşünerek? "evlenmeden olmaz" lafının altında "ben senin bildiğin kızlardan değilim"i kanıtlama çabası yok mu? seks işçilerini "mal" diye, "düşmüş" diye tanımlayarak onlara nazaran kendi pozisyonlarını sağlamlaştırmak isteyen kadınlar yok mu? çok afedersiniz, kim nereden düşüyor? namuslu kadınların yaşadığı, rakımı 300 mt. olan hayali bir köyümüz mü var, gitmesek de görmesek de?

    dışını bırakıp da içine geçersek, genelevleri kapatmanın sonuçlarına bakabiliriz beraberce. ne yazık ki, genelevleri kapatınca seks işçiliği puf diye ortadan kaybolmuyor. illegal bir ortamda, seks işçiliği yapmak zorunda olan/yapmak isteyen kişi her tür saldırıya daha da açık hale geliyor. örneğin şu anda türkiye'de geneleve çalışmak için girmek çok zor, çünkü hükümet resmi rakamları düşük göstermek ve vicdanını aklamak istiyor. zaten doğuştan kadın, türk ya da 25 yaşının üstünde değilseniz, yasalara göre genelevde çalışamıyorsunuz. e nedir durum? binlerce kadın-erkek-transvesti-transeksüel-rus-türk vs. sokakta çalışıyor. polisten dayak yiyor, tutuklanıyor, tecavüze uğruyor, parasını alamıyor ve bu durumu şikayet edebileceği hiç bir yer yok, çünkü illegal bir iş yapıyor. seks işçiliğinin yasak olduğu avrupa genelinde ya da cezalandırıldığı irlanda gibi ülkelerde de durum böyle.

    farklı yöntemler de var. örneğin isveç'de (ve bir nebze norveç'te de) 1999 yılında yürürlüğe giren bir yasa var ki, müşteriyi suçlu, seks işçisini mağdur görerek, bunun satın alınmış bir tecavüz hakkı olduğunu savunuyor ve yakalandığı anda müşteriyi cezalandırıyor. fakat sonuç, yasal olmadığı halde müşteri olmayı göze alan kişilerin genellikle, suça ve şiddete daha meyilli olmaları, dolayısıyla böyle bir riski göze almışken beraber oldukları seks işçilerine çok daha sert davranmaları. ayrıca seks işçilerinin yalnızca kadın oldukları yanlış varsayımı ve müşteri bulabilmek için başka ülkelere taşınmak zorunda kalınması gibi durumlar da var.

    bir de düzenleyici modeller var, yunanistan, almanya, hollanda gibi ülkelerde uygulanan (aslında uygulamada eksikler var). bu ülkelerde seks işçiliği yasal, ama tehlikeli tarafları olduğu için normal bir meslek olarak da görülmüyor. normatif yargılarla ahlaksız, düşmüş, mal, kader kurbanı vs. diye de etiketlenmiyorlar. özgür iradeye vurgu yapılıyor ve sendika, sözleşme, sigorta gibi hakları koruma altına alınıyor. bence tek eksikliği diğer modeller kendi iradesiyle seks işçiliği yapanları görmezden gelirken, bu modelin de zorla bu sektörde çalışanlara yeterli desteği vermemesi.

    aslında her ikisi de var. yani zorla çalıştırılan seks köleleri de, özgür iradesiyle bu işi seçmiş seks işçileri de. her ikisiyle ilgili de durumun birinci dereceden muhattaplarının fikrini almadan herhangi bir düzenleme yapmaya kalkmak zaten ağır olan bir durumun, daha da ağırlaşmasından başka bir işe yaramıyor.
  • orada çalışmak için talep var"mış", bedenine satmasına rağmen verdiğim 50 liranın anca küçük bir kısmını alabilen kadınların geçimini sağlıyor"muşum", buralarda her şey kontrollü, kadın için güvenli bir şekilde uygulanıyor"muş"... mış, miş, muş. daha hikayeler uydurun bakalım.

    burada çalışan kadınlar, hiçbir sosyal çevre tarafından kabul edilmiyor, sizin gibi "vefalı müşteri"leri ortalıkta gezinip, bir de utanmadan ahlak bekçiliğine soyunurken bu kadınlar, çalışmadıkları zamanlarda bile toplum tarafından kabul görmüyorlar, dışlanıyorlar, isimleri her daim hakaret olarak kullanılıyor...

    her fırsat bulduğunda, tükürük saça saça "orospu çocuğu" diyorsun ya, o çocuklar bu evlerde büyüyor, yetişiyor işte. hani sen annelerine çok büyük bir hizmet, geçim kaynağı sunarken... emin ol, hepsinin annesi şükran duyuyor sana, hayır duaları ediyor geceleri...

    neyse oku bakalım, o hakkında "mışlı, muşlu" hikaye anlattığın kadınlar, senin için ne düşünüyor?

    eski bir hayat kadınının yaşam öyküsü

    ‘bayramlar, asker sevkiyatı, maç günleri genelevin en yoğun olduğu günlerdir. bir günde 70 kişiye satıldım’

    'biliyor musunuz; tamamen ters ilişki için çalışan kadınlar var. neden? çünkü o kadar çok doğum yapmışlar ya da doktor kontrolünde hiç doğum yapmamışlar ki kadınlık organlarını kullanamıyorlar. patron, “sermaye”sini yine de işletiyor; “o zaman ters ilişki için çalışsın!” '

    'istanbul’da zürafa sokak’ta vizite 25 liraydı. şimdi olsun, 35 lira. o 35 liradan o arkadaşın eline düşecek para en fazla 7,5 liradır. yani bir kişiyle beraber olmanın karşılığı 7,5 lira.'

    'satıldın, direndin, tecavüze uğradın, satıldın, kaçtın, dayak yedin, kaçtın. sonra? iş başvurusunda bulunduğunda, en son çalıştığın yer sorusuna “genelev” diyemiyorsun. dediğin zaman yine aynı şeyler sırada. ya kapının önü ya da şansını bir başka şekilde denemek isteyen “işveren”. vesikam olduğu için ailem beni istemiyor.'

    kadınlar oradan para kazanıyormuş, "gitme" diyenler duygusalmış da, ekmeklerine engel oluyormuş da, vs. şimdi ben bu lafları edenlerden biri olsam, şu kadının söylediklerini okuduktan sonra, utançtan ne yapacağımı bilemem, midem bulanır, kusarım, yaptığım haksızlığın altında ezilirim, yok olurum resmen. siz kendinize nasıl tahammül ediyorsunuz ya hakkaten?
  • kutsal mekanlardır,buraya giden erkekler gittikleri için övünürler gitmeyenlerse gitmedikleri için.her türlü övünç kaynağıdır.
  • tüm tanıdığım hemcinslerimin "gittim ama girmedim" dediği yer. ben de gittim ama girmedim işin enteresanı.
hesabın var mı? giriş yap