• akdeniz akşamları parçasıyla kız düşüremezsin artık, unut.
  • sözlükte herkes gitarist, ona göre.
  • öğüt dinleme müzik dinle.
  • bu yazıda, blues gitar çalmak konusunda bana sık sorulan soruların cevaplarını toparlamaya çalıştım. yazıdaki bilgiler, farklı tarzlarda gitar çalmak isteyen amatör müzisyenler için de faydalı olacaktır. yazıyı okuyan kişilerin, blues gitar konusunda aşağı yukarı “moderate” denebilecek bir seviyede olduğunu varsayacağım.

    gitar seçimi

    işe ekipman konusuyla başlayalım... gitar konusunda marka veya modele kanmayın. çok iyi marka/modellerin arasından çok kötü gitarlar çıkabildiği gibi, daha mütevazi marka/modellerin arasından çok iyi gitarlar da çıkabilmektedir. gitar almaya yanınızda güvendiğiniz tecrübeli birini götürün. götüreceğiniz kişi belli bir tarza veya akıma saplanıp kalmış biri değil, size gitarlar hakkında geniş bir perspektiften objektif yorum yapabilecek biri olmalıdır. bu konuda güvenmeyeceğiniz birini yanınızda hiç götürmeyin.

    gitarin teknik özellikleri kadar kendinizi gitara ve gitarı kendinize ait hissetmeniz de önemli. tasarım da burada önemli bir faktör. mesela delta blues seven biri; ibanez jem veya js tipinde bir gitar almak yerine, daha düşük kaliteli bir fender mexico telecaster veya boş kasalı bir epiphone jazz gitarını tercih edebilir. ama teknik özellikler bu işin olmazsa olmazıdır, onlar mutlaka tam olmalı. teknik özelliklerin düşük olması sizde tatminsizlik yaratır, ama tam olması sadece tatminsizliğin yokluğunu yaratabilir. buna karşılık gitarın duygusu, sizin tatminsizliğin yokluğu ile tatmin arasında nerede olacağınızı belirler (two factors theory diye birşey duydunuz mu hiç? ob hocam nurdan özarallı'ya buradan saygılarımı gönderiyorum =)). yani teknik özellikleri tam olacak bir kere... onun üzerine duygusuna karar vermek lazım. bu da tasarım, ton, gitarı sevdiğiniz başka kim çalıyor, hayallerinizi nasıl besliyor, bunun gibi şeylere bağlı...

    gitardan sonra iyi bir amfi de bu işin olmazsa olmazıdır. pod, vamp, magicstomp gibi amfi simülatorleri ev kayıtlarında, provalarda ve bazı performanslarda iyi sonuçlar verebilse de, iş profesyonel bir grupta kullanılabilecek gerçekçi bir ton almaya geldiğinde (üst düzey bir simülatör/ preamp kullanılmıyorsa) amfi kaçınılmaz bir yatırımdır. iyi bir simülatörünüz olsa dahi, simülatörün sesini doğru dürüst duyabilmek için yine (küçük de olsa) temiz ses veren bir amfiye ihtiyaç duyacaksınız.

    pedallar

    pedallara gelince... sıra pedala gelene kadar; salt bir gitar ve amfi ile de yapılabilecek çok şey olduğunu belirtmek istiyorum öncelikle. tonunuzu pedallarla süslemeye başlamadan önce, gitar ve amfi arasındaki ilişkiyi çözmüş olmalısınız. araya başka birşey karıştırmadan, sadece gitar ve amfi (ya da amfi simülatörü) üzerindeki ton düğmeleriyle oynayarak jazz solo (ronny jordan - so what), funk ritm (james brown - sex machine), motifli ritm (blues brothers - messing with the kid), lead solo (yavuz cetin - seni çok istiyorum) gibi tonları alabiliyor olmalısınız. bir ipucu olarak, söz konusu tonlar için sırasıyla gitarın sap manyetiğinden köprü manyetiğine doğru geçiş yapmanız gerektiğini söyleyebilirim. ancak gitar-amfi ikilisine hakim olduktan sonra sıra pedallara gelmelidir.

    blues söz konusu olduğunda; genelde bir wah, bir de distortion pedalı kullanılır.

    blues tarzini ifade edebilecek bir wah pedalı olarak dunlop crybaby’i önerebilirim. piyasada (joe satriani de dahil olmak üzere) birçok gitaristin kullandığı başarılı bir wah pedalıdır. alternatif olarak, (steve vai'nin tercihi olan) bad horsie de denenebilir; kendisi biraz daha “fantastik” sesler üretebilir. dükkanda deneyip ikisini karşılaştırmak en iyi fikir olacaktır.

    boss ds-1, birçok ünlü gitaristin kullandığı ve tavsiye edilen bir distortion pedalıdır. yine yapılacak en iyi şey, yanınıza gitarı alıp bir müzik dükkanında clean tone bir amfide denemek olacaktır.

    örnek bir pedal konfigürasyonunu merak edenler, satriani’nin 2000 yılı civarında kullandığı konfigurasyona http://guitargeek.com/rigview/293/ adresinden erişebilir. daha sonraki yıllarda kendine özel yaptırdığı jsx amfilerini kullanmaya başladığı için işler biraz değişmeye başladı tabii. ama söz konusu konfigürasyona ait cihazların büyük bir kısmını türk piyasasında kolayca bulabilirsiniz.

    bu kadar çok pedalla uğraşmak istemeyen gitaristler, bir amfi simülatörü almayı da düşünebilir. fiyat / performans karşılaştırması yapıldığında, bugünün şartlarında boss gt-8 processor'ünün rakiplerine kıyasla bir adım öne çıktığı görüşündeyim. "pedal mı alayım, simülatör mü, amfi mi?" sorusunun (pek de net olmayan) cevabını ise bilgisayar destekli müzik adlı kitabımda zaten vermiştim, burada tekrarlamayacağım.

    sustain konusuna gelince... yaygın inancın aksine; distortion pedalı, sustain konusundaki en önemli faktör değildir. öncelikle gitarın kalitesi ve sap durumu çok çok önemlidir. clean tone bir amfi üzerinde bütün tellere boş bir şekilde vurup sesin ne kadar devam ettiğine bakın; ardından, 7. perde civarında bare içeren bir akord basıp sesin ne kadar sürdüğüne bakın. son olarak, b telinde 15->17 şeklinde bir bend yapip sesin ne kadar sürdüğüne bakın. bu, size gitarın genel sustain’i konusunda bir fikir verecektir. eğer gitardan genel olarak memnun iseniz ve buna rağmen sustain’i arttırmak isterseniz, konfigurasyona bir de compressor pedalı eklemenizi tavsiye ederim.

    gitar tekniği

    gitaristlerin hızlı çalmaya çalıştığı yerlerde ton dışı notalara bilinçsiz bir şekilde basıp armoniyi bozması ve ritmi kaçırması, kulağıma takılan en önemli nokta. özellikle kayıt / konser gibi ortamlarda %100 emin olunan hızların dışına çıkmamanız gerekir. hız geliştirme alıştırmaları, evde tek başına çalışıyorken yapılmalıdır. bu da; (zorlanılan) belli teknikleri metronumu yavaş yavaş arttırırken tekrarlayarak sistematik bir şekilde yapılmalıdır. beyin birşeyi yanlış öğrenecek olursa, alışkanlığını atması çok zor olabilir.

    gözlemlediğim bir diğer problem de; solo ritmi. acemi blues gitaristlerinin soloları genelde baştan sona düz shuffle ritmine sahiptir. oysa bir blues solosu, kendi içinde dinamik olmalıdır. inişleri, çıkışları, yer yer tekrarları, yer yer duraksamaları olmalıdır, zengin bir hale getirilmelidir. joe satriani & eric johnson & steve vai’in g3 konserindeki red house adlı parçada yer alan sololar, konuya iyi bir örnek teşkil edecektir – kendi içlerinde ne kadar dinamik oldukları kolayca gözlemlenebilir.

    armoni

    blues gitar çalan birçok acemi gitarist; çalarken salt pentatonik ton üzerinde dolaşır – ki bu bence en büyük eksikliktir. blues büyük ölçüde pentatonik gam üzerine kuruludur bu bir gerçek; ama değişik tonlarda değişik şeyler yapılır. genel geçer bir kural olmamakla birlikte; 1. tondayken hafiften minörden majöre kayan bir pentatonik kullanılır; 4. tonda karar tonunun minör notayı vurgulayan şekilde dolaşılır; 5. tonda ise 5. tona ait karar tonunda (duruma gore majör veya minör) dolaşılır vs… baştan sona karar tonunda (1) pentatonik takılarak ortalama seviyeyi geçmeniz pek mümkün değildir. “bu konuda kendimi nasıl geliştirebilirim?” diye merak edenler, (e-mule gibi) internet paylaşım programlarında “blues guitar” şeklinde aramalar yapabilir. orada tab ve mp3 dosyalarını bir arada bulunduran eğitim materyallerine (copyright konusunda hassas davranarak) ulaşmak mümkün. o materyallerden edinilecek pratik teknikler ve fikirler, sizi kısa sürede “boost” edebilir. bunun yanı sıra, sizden daha iyi çalan tanıdıklarınızdan alacağınız pratik tüyolar da, tarzınıza bir anda güzel bir cila atabilir.

    blues gitar söz konusu olduğunda, gitaristler her zaman 1-4-5 kalıbıyla karşılaşmaz tabii, değişik parçalarda değişik dizilişlere sahip majör, minör akor dizileriyle de karşılaşmanız doğaldır.

    1-4-5 kalıbı dışındaki parçalarda ne yapılması gerektiği ise, tamamen parçanın akışına bağlı birşeydir. modülasyon içeren veya karar tonunun yer yer değiştiği parçalarda tek bir solo gamı kullanmak mümkün olmadığı gibi; düzgün bir solo atmak da nispeten zor ve tecrübe gerektiren bir iştir. ne var ki, bu tür numaralar içermeyen düz bir parçada düzgün bir solo atmak, temel bir prensibe uyulduğu takdirde o kadar da zor değildir.

    bu prensip, parçanın karar tonuna ait gama sadık kalmaktır.

    mesela, karar tonu sol majör olan basit bir parçayı ele alalım. bu parçanın akorları büyük ihtimalle g, d, c, bm, em, am arasında dönecektir. böyle bir parçanın üzerine solo atmak isteyen bir gitarist, sol majör (g) gamını kullanmalıdır. alternatif olarak, (karar tona karşılık gelen minör ton olan) em veya e pentatonik gamlarını da kullanabilir – zaten bu iki gam ile g gamı karşılaştırıldığında, arada pek büyük bir fark olmadığı görülecektir. basit bir solo söz konusu olduğunda; o anda basılan akor d de olsa, c de olsa, am de olsa kullanılan solo gamı (g) değişmeyecektir.

    solosunu biraz daha süslemek isteyen biri ise, ritm gitarın bastığı akora ait notalarla karar tonuna ait gamın ortak notalarını geçişli bir şekilde kullanmayı deneyerek işe başlayabilir. mesela g karar tonunda solo atarken; c akoruna geçildiğinde “c b c b g” ve d akoruna geçildiğinde “g f# d a b” notalarını ard arda kullanmak, temel bir örnek olabilir. dikkat ederseniz, her iki riff’de de karar tonuna ait (g) gama sadık kaldık ve nota tercihini basılan akorun notalarını da öne çıkaracak şekilde kullandık.

    tabii bu söylediklerim genel geçer kurallar olarak değil, soloların temel prensipleri olarak algılanmalıdır. olay dönüp dolaşıp, hangi durumda hangi notanın hangi duyguyu uyandırdığına dayanır. tecrübeli bir gitarist, solosu sırasında sadece 4 nota ve bir bend kullanarak da istediği duyguyu uyandırabilir. veya bir parçanın arasına gamla hiçbir ilgisi olmayan öyle iki nota serpiştirir ki, notaları bir anda başka bir şey ifade etmeye başlar.

    bu mantık çerçevesinde; parçanın karar tonu a ise a gamı, dm ise dm gamı, c+f# ise c lydian gamı temel alınacaktır.

    peki, ya parçanın karar tonu yer yer değişiyorsa? bu durumda, yine temel bir prensip olarak, yeni geçilen karar tonuna ait gamın kullanılması gerektiği söylenebilir.

    gamlara gelince... major, minor, pentatonik, mixolydian gibi gamları bilmek faydalı tabii. ama mesela; oturup mixolydian gamının yukarı aşağı sekiz tane pozisyonunu ezbere biliyor olmak o kadar da verimli birşey değil. zaten bu saydığım gamların büyük bir kısmının bel kemiğini pentatonik gamı oluşturur. pentatonik gamına hakim bir gitarist, diğerlerine de kolayca geçiş yapabilir.

    burada önemli olan, hangi durumda hangi gama ve tona ait hangi notaların basılması gerektiği sezgisine erişmektir. yani hangi durumda hangi notayı basınca hangi duygu uyandırılabilir? pozisyon ve gam ezberlemenin hiçbir faydası yok demiyorum; ama bu sadece işin matematiğidir, tekniğidir. esas önemli olan şey, nerede ne yapmak gerektiğini bilmektir. hangi sesi çıkarmak iştediğini bilen bir gitarist; o sesi ister b5 b7 e5 e7 diye çıkarır, ister g9 g11 b10 b12 diye; değişen birşey olmaz.

    bu notaları da illa isim olarak “şimdi f# basmam lazım, ondan sonra g# basmam lazım, sonra da a basacağım” diye ezbere bilmeniz de gerekmez. önemli olan seslerin kafanızda canlanması, ve kafanızda canlanan sesleri gitarın klavyesinde nereden nasıl çıkaracağınızı biliyor olmanızdır.

    profesyonel bir gitar virtüözü olacak bir kişi, gamların bütün pozisyonlarını ve her notasını isim isim adı gibi biliyor olmalı tabii – ancak böyle bir noktaya gelmek için her gün 8 saat çalışan kişiler var. "gerek yok" derken, yarı-profesyonel bir hobi seviyesini hedefleyen bir blues gitaristi olduğunuzu varsayıyorum.

    “nerede hangi sesi basınca hangi duygunun uyanacağını nereden bileceğim?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. bu işin de birkaç aşaması var. bir(kaç) gam öğrenip yukarı aşağı yürüyebilir hale gelmiş amatör gitaristlerde genelde aşağı yukarı aynı sound ve tarz vardir. ikinci seviyede, profesyonel gitaristleri dinleyip, daha “profesyonel” bir sonuç almak için o temel gamların hangi notalarını arka arkaya koymayı seçtiğini analiz etmelisiniz. mesela; a tonunda 1-4-5 şeklinde giden bir blues parçasında 1’den 4’e geçerken e8 e5 b8 b5 g7 g5 yaparak ancak amatör bir sound alınabilir. buna karşılık a7->a9 g7->g5 şeklinde slide’li bir teknik uyguladığında profesyonel bir sound alınır. bu aşamada yapmanız gereken şey; sevdiğiniz (ve seviyenizin çok üzerinde olmayan) parçaları alıcı kulağıyla dinleyip, soloların içinde nerede ne yapılmış birebir çıkarmak ve arkasındaki fikirleri anlamaya çalışmak olmalıdır. 5-10 parçayı analiz eden bir gitarist dahi, bu parçalar arasındaki ortak noktaları inceleyerek blues gamının arkasındaki fikirler konusunda ciddi tecrübe sahibi olabilir. aynı amaçla, internet paylaşım programlarında bulunabilecek (temel seviyenin ötesindeki) pratik eğitim materyallerinden de faydalanılabilir - tabii copyright konusunda hassas davranarak... piyasada satılan lisanslı bir eğitim materyali söz konusu ise, amazon.com gibi sitelerden sipariş etmeniz uygun olacaktır.

    bu aşama bittiğinde, el alışkanlığınız amatör riff’lerden profesyonel riff’lere geçmiş olacaktır. yani gitarı elinize alıp düşünmeden birkaç blues notası bastığınızda, ister istemez profesyonellerin alacağı sound ortaya çıkacaktır.

    bundan sonra geçilecek son(suz) aşamada ise, artik müziği manipule edip, çalarken istediğiniz duyguyu ifade edebildiğiniz bir noktaya ilerliyor olacaksınız, ama bu konuya şimdilik girmeyelim; zaten tamamen duyguya ve tecrübeye bağlı bir konu olduğu için pek öğretilebilecek birşey değil, daha çok sezgiyle kendi kendine gelişecek birşey.

    sonuç

    doğru bir gitar ve ekipman sahibi olup düzenli çalıştıktan sonra, iyi bir gitarist olmamanız için hiçbir sebep yok. düzenli ve disiplinli çalışma burada öne çıkan noktadır, bunu sakın unutmayın.

    (kaynak: http://kerem.koseoglu.info/…=mus&id=136&format=html )
  • az çok dandik bi gitarda takıl, sonra bas gitara geç. bütün grup kuracak ikigitarcıvebirdavulcular seni arar, kafana göre seç, kebability.
  • - asla david gilmour dinleme.. bunalıma girebilir, "ohaaaa ne biçinnn" diyebilir, gitardan soğuyabilirsin ismail..
    - minör gamları dizip dizip duygulu çaldığını sanma aldanırsın, gilmour dinle anlarsın ismail.. (kendi içinde çelişen entry)
    - la fa la sol ismail..
  • klasik gitardan elektronik ses çıkmaz. bu yetenek sadece ve sadece gençkan'a özgüdür.
  • sahneye çıkamıyorsan karı kızı unut. sahilde, stüdyoda ne bileyim böyle garip arkadaş ortamlarında karı kaldırılmıyor artık. bir 5-10 sene önce deneyseydin belki.
  • belediye otobüsünde ayakta dururken demire tutun, yalnız demiri tutarken distorsion yapıyormuş gibi parmaklarını hareket ettirme, komik gözükürsün.
  • (bkz: #1)
hesabın var mı? giriş yap