• günümüz toplumu için karmaşık mesajlar barındıran kitap. bugün içinde "dudağını ısırmayı bırak yoksa seni asansörde skerim." "ben sevişmem zikerim." "biraz bebe yağı buldum gel de götüne süreyim" arap bebe yağını bol bulunca götüne sürermiş gibi cümleler barındıran bir roman yazacak olsam bırak tirajı, best seller filan olmayı eşin dostun akrabanın içine çıkacak yüzüm kalmazdı. fakat aynı şeyi e.l. james ingilizce söyleyince wow it's super hot, wow it's super sexy...oluyor. işte ben bu kafayı anlamıyorum.

    bir tarafta kadına şiddete hayır yürüyüşleri, feminist eylemleri öbür tarafta kırbaç fantezisi, cinsel şiddetin romantikleştirilmesi. yemin ederim ne bok yiyeceğimizi şaşırmış durumdayız. elime karanfil alıp etek giyip kadına şiddete hayır eylemine mi katılayım? yoksa ünlü jokey halis karataş gibi elime kırbacı alıp, çift vurup tek mi saydırayım. bir karar verseler iyi olacak ikilemde kalıyoruz biz de. ben en iyisi sevgilime mezuniyet hediyesi olarak audi r8 alayım, bir de helikopterle gezdireyim belki o zaman verir.

    kadınların fantezi dünyası da cinderella'dan nerelere geldi. yeter ki monogamik ilişki olsun, evimin eri olsun da ister prens olsun, ister vampir olsun isterse de sapık. ulan istediğiniz modelde böyle helikopterle maslak üzerinde şehir turu yaptıracak, araba kolleksiyonu filan olan türkiye'de benim tanıdığım iki insan var biri ali ağaoğlu, diğeri ahmet nazif zorlu. bunların da biri 60 yaşında diğeri 70, kıçlarının kılı belki grinin 50 tonu olmuştur o ayrı konu. yukarıyı hedefleyin hedeflemeyin demiyoruz da biraz da gerçekçi olmakta yarar var.
  • ilk üç tonuna ben de katıldım ama sonradan işin rengi değişti.
  • bu kitabın filmine sinemaya gidip para vermem. ön yargıysa ön yargı. kitabına da filmine de saygı duymuyorum.
    neyse konu bu değil.

    geçen hanımla filmi izleyelim dedik. merak... ( iyi mi kötü mü, türkiye'de gösterime nasıl girdi vs. diye )

    bir tane sinema çekimi bulduk, internette film yayınlayan sitelerin bir tanesinde. çekim çok kötü. bütün salon konuşuyor ( hangi ülke merak ettim açıkçası), kamera oynayıp duruyor, bazen perdeyi bile tutturmakta zorlanıyor. ses çok boğuk geliyor, bir şey anlamak mümkün değil.

    bunun üzerine altyazılı bir tane bulalım dedik. az önce anlattığım çekim üzerine bir de altyazı eklemişler. neyse dedik okur anlarız. zaten bu kadar kötü bir çekimi daha da kötüleştirecek şey, altyazının da kötü olmasıydı ki daha ilk sahnelerde bizi bitiren bir çeviri ile karşı karşıya kaldık :)

    kızımız christian grey'in ofisini ziyaret ettikten sonra gitmek için asansöre biniyor.
    christian bunu asansöre kadar geçiriyor, kıza ismiyle hitap ediyor, kız da ona adını söylüyor falan.

    olması gereken:

    c.g: anastasia
    a.s: christian

    çeviri:

    c.g: hangi dindensin?
    a.s: hristiyan

    ulan insan iki dakika düşünür, ne diyor la bunlar diye :)
  • hayatımda sinemada izlediğim en kötü film. en en en kötü film. bilete vereceğim parayla 1.5 porsiyon iskender yutsam daha mutlu olurdum. bak bunu (bkz: moskova'nin şifresi) ni sinemada izleyen biri olarak söylüyorum. ızlemeyen arkadaşlar yol yakınken dönün.
    oncelikle kitabını okumadigimi belirtmeliyim. çünkü onyargiliydim kitaba karşı da.
    "uhuhuhu erkekler pornocu:(" diye aglasan hanim kızların bu kitabı ağızlarından salyalar akarak hayranlikla okuması ikiyüzlüce geliyordu çünkü.
    ıkinci bir sebep: ben bütün, pic adamın sonunda sıradan kıza kör kütük aşık olduğu filmlere sinirleniyorum. amk dünyasında edebiyatından, sinemasına bütün sektörlerin kadınların bu zayıf noktasına çalışmasından nefret ediyorum. sonra erkekler (bkz: kadınların efendi adam yerine pic adam tercihi) diye bizim kafamizi sisiriyorlar burda. niye kadınlara bu yapay umut aşılaniyor gerçekten anlayamıyorum.
    niye her pic, sorunlu, pislik adamın aslinda cok duyarlı, sevgi dolu, yumuşak bir kalbi olduğunu ve onu hayata döndürecek iyilik meleği, sıradan (bu nokta onemli) bir kızı beklediğini söylüyorlar.
    bazen bir pipo sadece bir pipodur'a ne oldu?
    bazen bir pic sadece bir picttir.
    sonra gerçekten yumusak ve iyi kalpli adamlar üzülüyor. filmdeki karşılıği (bkz: jose)

    kizlarcim bu filmlere gitmeyin. bu kitaplari okumayın. cok zengin, hayatinda aşkı bulamamış, sorunlu adam sizin tarafınızdan kurtarilmayi beklemiyor. siz siradan anastaciasiniz diye sadist christian grey gelip kapınızda köle olmayacak.
    gerçek sevgi bu kadar karışık ve zor olmak zorunda değil.
    çocuğum olursa selvi boylum al yazmalim, eşkıya falan izletip sevginin aslinda naif ve kırılgan bir şey olduğunu, böyle malca bir şeyin hayalini kurmamasi gerektiğini öğretecegim.
  • zamanında köprünün birinden geçerken seyyar satıcıda bu kitabı gördüm. grinin elli tonu; kapağında kravat fotoğrafı vardı ahan bu. direk aklıma iş yaşamıyla ilgili bir kitap olabileceği geldi. o sıralar böyle iş falan kötü gidiyordu beyaz yakalı bir yöneticinin kariyerini anlatan bir kitap iyi gelir belki diye düşündüm arkasına bile bakmadan aldım (evet gerizekalıyım ben işlerimin iyi gitmemesinin sebebini en azından anlamış oldum)

    kitabı okumaya başladım; kız röportaj falan yapıyor, ünlü bir iş adamı ile görüşmeye gidecek vs. tam aradığım kitap herif buna iş yaşamını nasıl yükseldiğini anlatacak diye beklerken. herif kızın ağzına vermeye falan başladı. kariyer de yok herif hayvan gibi zengin kütür kütür çakıyor. bu şekilde neredeyse yarısına kadar gelip anca anladım konunun gelişim olmadığını. sonra bir bayan arkadaşıma hediye ettim. çok beğenmiş.

    sonuç olarak beyaz yakalı olup zengin olma şansı yok, zengin olmak istiyorsan paralı erkek bulup vurduracakmışsın.
  • türk kadınları hücum etmiş sinema salonlarına. 13:45 açılış günü seansına girelim dedik, resmen kadınlar matinesi amk. tek eksiğimiz kısır..
  • bu kitap ve serisini özetleyen bir diyalog şudur:

    bir fifty shades hastası arkadaşla konuşulmaktadır. arkadaş ilk kitap iğrenç olsa da sonraki kitapların çok romantik olduğundan bahseder. hele son kitap o kadar hüzünlü ki ağlamaktan helak oldum diye devam eder. o sırada başka bir arkadaş durur mu, yapıştırır cevabı:

    neden? artık kalkmıyor muymuş, yapamıyorlar mı?
  • http://www.hurriyet.com.tr/…anat/haber/24516851.asp

    beni gözyaşlarına sevk eden sayfalı kapitalizm.

    bu haberi okuyunca dedim ki d&r da bi iki sayfasına göz atayım ne olaylar dönüyor orda. bak yazanlar şu civardaydı:

    hadi dedi sen yatağa git geliyorum ve kalçama bir şaplak attı. bayılıyordum onun bu sert tavrına.

    sana öyle şeyler yapacam ki unutamayacaksın dedi içime girdi.

    soyun diye emretti. vs.

    kitabın meşhur cümlelerinden biri 'i don't make love, ı fuck hard' benzeri bir cümle.

    lan ben kitabın bu satırlarını okuyunca beynimde şimşekler çaktı resmen. 94 milyon dolar yahu 94 milyon dolar. bilsem ben de yazardım ne var sanki elime mi yapışır. yazarım yani yazamam değil de sonra babam falan kızım ne yazmışsın ver bir okuyayım der diye çekiniyorum. işte ben hep hayatı ve trilyonları bu şekilde kaçırıyorum sözlük. yanlış coğrafyada doğmuşum. millet gece yatmadan düşündüklerini aman ilerde lazım olur diye kağıda yazmış sonra para babası olmuş.

    neyse zaten benim çok parada da gözüm yok ben halimden memnunum çok şükür. azıcık aşım kaygısız başım.
  • kitabını okumadan bile hakkında kötü yorumlar yaptığım, bazı hemcinslerim tarafından okusan böyle söylemezsin diye eleştiri aldığım için okuduğum ve hala kötü olduğunu düşündüğüm erotik twilight.

    öncelikle twilight'ı okuyanlar bilir, konumuz bella swan adlı hem salak hem sakar bir kızımızın edward cullen adlı vampire aşık olması, bu edward'ın da sürekli "ben senin için tehlikeliyim, ben sandığın gibi biri değilim. ben iyi değil kötü biriyim." diyip kendini ondan uzaklaştırmaya çabalaması. fifty shades of grey serisinde ise baş karakterimiz anastasia steele, kendi dediğine göre seattle'ın en sakar kızı, tam bir edebiyat düşkünü, konuşma becerileri pek iyi olmayan, asosyal sayılabilecek, daha önce hiç erkek arkadaşı olmamış sessiz sakin bir kız. yani bella swan, bella'nın içki içen ve cinselliğe daha düşkün olan versiyonu. tıpkı bella gibi anne baba ayrı ve anne sıcak bir yerde yaşıyor.

    gelelim edward cullen'ımıza, yani christian grey'e... edward gibi kendisi de zengin bir aile tarafından evlatlık olarak alınmış, iki tane üvey kardeşi var (bana kalırsa alice cullen ve emmett cullen ikilisi), anne doktor (carlisle cullen'ın dişi versiyonu). daha önce hiç kız arkadaşı olmamış, hep büyük bir boşlukta gibi hissediyormuş - edward'ın bella'dan başka kimseyle çıkmış olmaması gibi-. christian'ımız kan içmek yerine bdsm düşkünü sapık bir arkadaş. edward'ın geçmişinde ise pek bir travma yok.

    geçelim twilight benzerliği kısmını, zaten serinin yazarı da binlerce kez twilight'tan özenerek böyle bir şey yazdığını söylemiş. belki de sıkıcı bir şekilde cinselliğe tabu gibi bakan twilight'a (edward'ın evlenmeden önce sevişmeme isteği) bir tepki olarak yazdı fifty shades of grey'i. bella ve edward yeterli sevişmedi o zaman ana ve christian sevişsin dedi. bunu bilemeyiz.

    kitabın edebi biçimine girmeyeceğim, her zaman düzgün edebiyat arayan biri değilimdir; çok sade dille yazılan bir hikaye güzel bir konu yakalamışsa benim dikkat edeceğim şey içerik olur. o yüzden bu serinin inanılmaz sade bir dille yazıldığını belirten binlerce yorumdan sonra bu konuyla ilgili uzun bir şey demeyeceğim. benim takıldığım nokta zaten içerik.

    öncelikle kimse kusura bakmasın ama bu christian grey'e romantik diyip onun yaptığı şeyleri beğenen kızlar için tek bir şey düşünüyorum; erkek hakimiyetini seviyorlar. sadece ilk kitabı okuduğum için henüz christian grey neden böyle bir kişilik olduğunu pek açıklamadı ama bu umrumda bile değil. bir insan geçmişinde yaşadığı kötü hatıraları ileride birisine zarar verecek şekilde bahane olarak kullanamaz. bdsm düşkünlüğüne bir eleştiri yapmıyorum, bana göre bdsm doğru bir şey olmasa da bundan keyif alan insanlar var ve karşılıklı keyif alınıyorsa bana göre bir sakınca yok. ama ana steele bdsm'den keyif almayan biri ve christian grey'le olan ilişkisi hastalıklı bir ilişkiden başka bir şey değil. birbirleriyle bay ve bayan diye konuşmaları, anastasia'nın ona sürekli efendim demek zorunda kalması zaten ayrıca sinir bozucu bir şey... kızlar, cidden bundan mı etkileniyorsunuz?

    - "i don't make love... i fuck... hard..." - bu mu romantik? kitabın türkçesini okumadığım için bu cümleyi nasıl çevirdiler bilmiyorum ama aşık olduğunuz kişinin size "ben sevişmem. s*kerim... sert bir şekilde..." demesi romantik mi geliyor size?

    - sırf göz devirdiniz diye poponuza şaplak atılması hoşunuza mı gidiyor, bu mu romantik?

    -yemek yemediğiniz her an karşınızdaki manyağın "yemek ye!" diye emretmesi ve sizin sırf korkudan yemek yemeniz mi zevkli? bu size aşık olan bir adamın yapacağı bir davranış mı?

    -bir yandan çok sevip bir yandan her an tetikte olup hayatınız için endişelenmek mi romantik?

    christian grey'i anlamıyormuşum... iç dünyası farklıymış... umrumda bile değil, bu adamın kadın cinayeti yapan adamlardan hiçbir farkı yok, kız arkadaşını sevdiğini düşünüyor ama onun canını yakmaktan büyük bir keyif duyuyor. hatta işin iğrenç kısmı ana'nın canının yanması onu tahrik ediyor. bu adam o kıza aşık olsa ne yazar, sapıkça bir aşk bu. kimse gelip bana yok christian çok romantik diye ötmesin. karizmatikliği kısmına gelirsek birçoğunuzun da onun parasına tav olması açıklamasını getirebilirim... evet ana'ya bir sürü jest yaptı, ona sürekli bir şeyler aldı etti ama bunlar hep inanılmaz zengin olması sayesinde. siz christian'ın karakteri diye kendinizi kandırın ama birçoğunuz jestlere tav oldu.
    şimdi christian grey'e aşık olan kızlar, sözlük erkeklerini haklı duruma getiriyorsunuz; bir erkeğin parası varsa kız için yeterli bir sebeptir. kız arkadaşını kemerle dövüp bundan tahrik olan bir erkekten bahsediyoruz ve siz onun çekici olduğunu söylüyorsunuz. daha ne diyeyim bilemiyorum.

    gelelim ana'ya, bu kız da ayrı bir mal. karşındaki insan ne kadar seksi olursa olsun sana zarar veriyorsa ondan uzaklaşman gerekir, onun yatağına girmen değil... zaten kontratı bile okumadan imzalamasıyla kendisine gerizekalı damgasını basmıştım. karşındaki adam sadist, düzeltmesi sana mı kalmış? adam aşk istemiyor bu salak da belki ben onu kendime aşık ederim kafasıyla cezalandırılmayı (canının yakılmasını) göze alıyor. karşımıza da göz devirmekten bile korkan bir kız çıkıyor. her dudağını ısırdığı zaman ağzını s*kmek istediğini söyleyen bir erkek arkadaş -ya da fuck buddy- onun için çok heyecan verici. erkek arkadaşının "bana efendim diyeceksin!" demesi çok normal, efendim demediği için kırbaçlanmak da öyle...

    kitabı okumadan önce -ki daha önce o kadar çok öneren oldu ki iki kere okumayı deneyip ikisinde de bırakmıştım- herkese kitabın saf bir kızla psikopat bir seks bağımlısı arasında geçen saçma bir hikaye olduğunu söylemiştim. şimdi ise yine aynı şeyi söylerim, christian grey'den etkilenmek bir kenara ondan ancak midemi bulandıran bir o*ospu çocuğu diye bahsederim.

    bazı insanların entrylerde takılabileceği noktalar olabilir, onlara da açıklık getireyim.
    -seks üzerine bir ilişkiyi onaylamadığımı falan kastetmiyorum. burada onaylamadığım kısımlar normal seks kısımları değil zaten, ana'nın canının acıyıp sırf christian'ı tatmin etmek için buna ses çıkarmamasını yanlış buluyorum.
    -bdsm'e karşı değilim, yani benim ilgimi çeken bir alan değil elbette ama isteyen istediğini yapar. yalnız bdsm bu kitaptaki gibi bir ilişki değildir, bdsm'de iki taraf da buna razı olmalıdır ve bundan keyif almalıdır. bazı insanlar baskın olmak ister, bazıları çekinik olmak... ama bu çekinik tarafın bundan zevk almayıp sadece dominantın zevk alacağı anlamına gelmez. bu kitaptaki sözde bdsm'de ise olan budur. iki taraf da razı değildir, christian razıdır ana ise mecburdur.
    -iddia ediyorum yatakta kontrolü eline almayı seven kadınların hiçbiri bu kitabı sevmez (içten içe dışarıda baskın gözükmeye çalışıp aslında kontrol edilmeyi sevenler hariç). ve bu kitabı okuyup beğenen arkadaşlarımla okuyup beğenmeyenleri kıyaslayarak çok net bir sonuca ulaştım; beğenen arkadaşlarım sevgililerinin yasaklarına hemen uyum sağlayan ve gerçek yaşamda da uyumlu olan tipler. ve ilişkide ezilen taraflar, atıyorum erkek arkadaşı akşam dışarı çıkamazsın diyor ve bu arkadaş itiraz etmeden durumu kabul ediyor gibi. ama aynı şeyi erkek yapınca ona ses çıkaramıyorlar. beğenmeyenler ise, genelde uzun ilişkileri olmayan ama kendini ezdirmeyen kızlar. zaten ilişkinin yürümeme sebebi de o oluyor, erkek yapamazsın diyor kız sen bana karışamazsın diyor ve bitiyor.

    bu kitabı çok beğenen bir arkadaşım ben kitabı bitirdikten sonra hala beğenmediğimi söylediğim zaman bana "eh çok normal, sen zaten romantik bir kız değilsin." demişti. düşünüyorum da romantik olmak bu boyun eğmeyi beraberinde getirip bunu seksi olarak algılamaksa iyi ki romantik değilim.
  • kolay yoldan para kazanma yöntemleri konusunda fikir sunmuş kitaptır.

    yapmanız gereken bir kitap yazmak ve kitapta sadece 1 kadın 1 erkek karakter olsun yeter.

    500 sayfalık kitabınızın 200 sayfasında erkeğin nasıl yalamalık, yutmalık, yakışıklı, boylu, poslu, aşırı zengin, karizmatik, elinden her iş gelen, gizemli ve iyi sikişen biri olduğunu anlatın.

    kalan 300 sayfada da yukarıda bahsedilen erkeğin kadın karakteri evire çevire, havada, karada, denizde, emmeli gömmeli nasıl siktiğini anlatın.

    kitapta am, çük, göt gibi kelimeler geçmesin ki porno değil, edebi eser olarak kitapçılarda satılabilsin.

    araya da 2-3 tane aşklı, çiçekli, böcekli kelimeler serpiştirdikten sonra kitabınız hazır.

    artık dünyadaki tüm kadınların ayıla bayıla okuyacağı best seller bir kitabınız var.
hesabın var mı? giriş yap