• her sabah aynada gördüğüm kişi
  • ekşi sözlük'e harcanan vakti azaltmanın en iyi yolu ekşi sözlük'e girmemekten geçiyor bence. diyelim bir hata yaptın ve ekşi sözlük'e girdin, bu durumda uygulanacak çözüm ise mümkün olduğunca entri girmemek. entri girmezsen ekşi sözlük'ü takip etme arzusu otomatik olarak düşüyor. çünkü girdiğin entrilere cevap/devam entrileri girilmiyor. sana da entri girilmiyor. necip fazıl'ın dediği gibi: ne entri gireyim, ne entri girileyim. böyle böyle bir müddet sonra bir sözlük zombisine dönüşüyorsun. tabii gerrain'in ölüp bir süre sonra dirilme yöntemi de fena değil. yaşasın entrisiz yaşam alanı!
  • ıssız adam diye bir film çıkmış. onu seyrettim geçen. ıssız denilen adamın yemediği halt yok. iki dakka boş durmuyor adam. bir işyeri falan da var, elemanları etrafında pervane. nasıl ıssızlık anlamak zor. ıssız adam dediğin sokakta yaşayan yersiz yurtsuz adamdır mesela. yahut hiç arkadaşı, sohbet edecek birisi olmayan adam. kalabalıklar içinde olup da özünde yalnız olmaktan bahsedilmiş sanırım. eğer böyleyse de filmin adı "özünde ıssız adam" olmalıydı. entrimi harcamışsın çağan.
  • muzip bir gülümsemeyle "sıradaki haberimiz hindistan'dan" diyerek başladığı haberin ortasında aslında hindistanda fırtına çıktığını ve bu yüzden bir sürü insanın mağdur olduğunu anlayıp baştaki sevinçli halinden utanan ve birden ciddi bir ifade takınmaya çabalayan spikerleri içine düştükleri bu acı durumdan kurtarmak, yani spikerlerin haber duygu senkronizasyonunu tutturamama olasılığını azaltmak için haber merkezlerine bir önerim var. her haberin başında o haberin duygusunu smiley olarak gösterebilirsiniz prompter'da. sevinçli bir haber mi var bas smiley'i :), yok birisi falan mı ölmüş koy üzülen adamı :(. spiker daha en başta anlasın ne tarz bir haber sunacağını, maymun olmasın sonra.
  • inci sözlük falan başlamadan evvel inci'den farksız olmasına rağmen moderatör sisteminin işletildiği ve savunulduğu dönem. ahbapçılık dorukta. hem kullanıcılar darlanıyor hem her türlü zibilik gırla. eyco o dönemde, hangi başlığa ne yazacaksa onu gelip "eyco" başlığı altına yazar olmuştu. halen çok güldüğüm unutulmaz bir protestoydu.
  • işletmelerin kadın ve erkek tuvaletlerini yerleştirme mantığını düşündüm durdum geçen hafta boyunca. eğer kadın ve erkek tuvaletleri işletmenin tamamen farklı yerlerindeyse bir sorun olmuyor. tuvaletler yanyana fakat tuvaletlere giden yol büyük t harifi gibiyse, yani kadınlar tuvaleti t'nin sol üst noktasında, erkeklerinki de t'nin sağ üst noktasındaysa yine sorun yok. bir süre (t'nin dik çizgisi boyunca) kadın erkek beraber gidiyor; sonra tepe noktada yollar ayrılıyor. erkekler sağa, kadınlar sola dönüp devam ediyorlar. sorun bu iki tuvalete giden yolun aynı hat üzerinde olduğu durumlarda ortaya çıkıyor: önce erkekler tuvaleti mi olmalı, yani kadınlar erkekler tuvaletinin önünden geçip kendi tuvaletlerine mi ulaşmalı; yoksa önce kadınlar tuvaleti mi olmalı? son hafta yaptığım çalışmalarda gördüm ki genel anlayış önce kadınlar tuvaletinin olması. hatta hiç tersi bir durum görmedim. mutlaka önce kadınlar tuvaleti oluyor.

    peki neden bu tercih ediliyor? kadınlar tuvaletinin önce olması, önünden geçen erkeklerin tuvaletin lavabolar kısmındaki kadınlara kısa bir süre de olsa bakabilmesine imkan tanıyor. normal olarak birçok kadının bundan rahatsız olması gerekir. kadınsın, tuvalettesin ve kapı arada açılıp kapandıkça elin herifleri seni o mahrem ortamda görüyor. buna kimsenin ses çıkarmamasının, en işkilli kadının bile buna itiraz etmemesinin sebebi diğer çözümün yaratacağı sıkıntının büyüklüğü olabilir ancak. eğer kadınlar tuvaleti sonda olsaydı, bu sefer kadınlar erkekler tuvaletinin önünden geçeceklerdi. allah muhafaza, bir kadın tam erkekler tuvaletinin önünden geçerken tuvaletin dış kapısı açılabilir ve kadın istemeden de olsa içerdeki bir erkeğin cinsel organını falan görebilirdi. çünkü erkekler tuvaletinde bütün erkekler hep daltaşak dolaşıyoruz bildiğiniz gibi. sanırım bu yerleşim mantığının nedeni bu. bir neden daha olabilir diye düşünüyorum, o da buna benzer aslında: erkekler tuvaleti kadınlar tuvaletinden önce olursa kadınların yanlışlıkla erkekler tuvaletine girme ihtimali artar; çünkü insan (özellikle çişi gelmiş insan) bir an önce kendini en yakın tuvalete atmak ister. bir kadın yanlışlıkla erkekler tuvaletine girerse başına ne geleceği bilinemez; bu yüzden kadınlar tuvaleti önce olmalıdır. tabii bu seçim, yanlışlıkla bir erkeğin kadınlar tuvaletine girmesi ihtimalini arttırıyor ama bu durum içerdeki kadınlar tarafından daha kolay savuşturulabilir görülüyor olmalı.

    (not: çişiniz geldi di mi?)
  • "allahım bu nasıl şey,
    hizmet alamıyorum"

    bugün evi iyice temizlemeyim, yarın temizlikçi gelecek çünkü. acaba pazartesileri mi çağırsam bundan sonra. pazar günü rahat rahat temizlerim. haftaiçi zor oluyor. yürümek yoruyor. işe yakın bir yere mi taşınsam? ya da işe daha uzak bir yere. salak gibi öyle bir yerde ev tutmuşum ki işten çıkıp taksiye binmek mümkün değil. iş ev arası 5 kilometre, taksicileri hiç memnun etmeyen bir mesafe. mecburen evin aksi istikametinde 2-3 km yürümek zorundayım. "gece açın isterseniz" desem bozulurlar mı acaba? ayrıca temizlikten sonra bir de ispanyolca çalışmam lazım. off... sadece 2 hafta kaldı kursun başlamasına ve ispanyolcam hala iğrenç. rezil olacağım kurstakilere muhtemelen. hocalara da ayıp olacak.

    sigaram bitmek üzere. bakkaldan sipariş vereyim en iyisi. ev de makarna doldu. ne söylesem ki?... olsun iki paket daha olmasının zararı yok. makarna bu, bozulmaz bayatlamaz. bir yoğurt bir de kola söylersem fena bir sipariş olmuyor. "iki paket makarna, bir yoğurt, bir kola. ha bir de bir paket sigara". evet fena olmadı. kola yerine de fanta söyleyim. dolap kola dolu. sipariş gelsin şu favorileri de bir düzelteyim. yarın yemeğe davetliyim, o yüzden iş çıkışı berbere gidilecek. papaz gibi çıkmayalım berberin karşısına. yatmadan önce de kenan'ın son albümü biraz daha dinleyeyim. aslında epey ezberledim sözleri ama daha eksiğim var. konsere de bir hafta kaldı. adamın şarkılarına eşlik etmemek olmaz. illa ki söyleyecektir yeni albümden. yeni şarkılarım beğenilmedi mi acaba demesin. yarın yemek sekizde. berberden önce biraz atıştırayım köşedeki büfede. kıtlıktan mı çıkmış demesinler. hem çok yememem lazım. yaş oldu 35. bundan sonra kilo vermek çok zor. selahattin amca mesela, hatırlıyorum da geçen yıl cenazesinde heba oldu cemaat. allah rahmet eylesin iyi adamdı hoş adamdı selahattin amca, lakin hiç kendine dikkat etmez ve hiç kendinden başkasını düşünmezdi. yüz kilodan fazlaydı herhalde. milletin omzu koptu be dörtkollunun altında. benim cenazem öyle olmamalı, kimsenin yüzü asılmamalı. kuş gibi olmalıyım. kuş gibi geldi, kuş gibi gitti desinler.
  • - allahım ya, keşke uyku ihtiyacımız olmasaydı. uyku diye bişey olmasaydı hiç.
    - neden?
    - neden olacak eyco, fazladan bir sürü zamanımız olacaktı.
    - şimdi yok mu?
    - yok tabii, 8 saati uykuya gidiyor, 8 saat de çalışmaya desen, geriye kalıyor 8 saat.
    - yanlış. insanlar hiç uyumasaydı çalışma saatlerinin yine 8 saat kalacağını varsıyorsun. tahminim 16 saat falan çalışılırdı. kaldı mı yine sana 8 saat.
    - ay evet. haklı olabilirsin.
    - üstelik 16 saat çalıştığın için şimdikinden daha fazla yorulunurdu. muhtemelen ev de olmazdı.
    - ay evsiz olur mu?
    - uyku yoksa eve de gerek yok.
    - iyi de yani, evliler mesela, yani bu insanlar nerede çocuk yapacaklar?
    - doğru dedin. şimdiki kadar eve gerek olmazdı diyeyim.
    - ama belki evlilik diye bir şey de olmazdı. insanlar sürekli çalışmaktan her şeyi unuturdu.
    - olmayacak şey değil.
    - ay geri alıyorum isteğimi. allahım uyku aynen devam etsin.
    - eminim değerlendirmeye alacaktır.
  • ülkemizde standart trafik levhalarının dışında el yapımı levhalar da oluyor. mesela geçen "şoför yavaş" diye bir levha gördüm. kime yavaş denildiğinin özellikle belirtilmesi, sadece "yavaş" denilip geçilmemesi enteresan. sanırım levha el yapımı olduğu için yayaların da hiç gerek yokken üzerlerine alınabilecekleri düşünülmüş, şoförlere denildiği o yüzden belirtilmiş. fakat ne kadar yavaş olunmasının beklendiği belirtilmediği için bence eksik bir levha çalışması. kimisine göre 80 yavaş, kimisine göre 10. bu yüzden puanım 3.
  • bugün hepsi birbirine benzeyen kadınlarla dolu bir iş yerine gittim. muhtelif çap ve ebatta erkekler olmasına rağmen kadınların hepsi sarışın, 1.65 boylarında ve düz saçlıydı. üstelik şirketin yaptığı iş sarışınlık, 1.65 boyluk ve düz saçlılık gerektirmiyordu. ilk bakışta göze çarpabilecek tek farklılıkları yaşları. genci de var, orta yaşlısı da, yaşlısı da. ama hepsi sarışın düz saçlı, hepsi 1.65. genel tavırlarının, bakışlarının falan da birbirlerine benzediğini farkettim sonra.

    "kadınlar kendilerine benzeyen kişilerle daha uyumlu çalışıyorlar, benzemeyenler bir müddet sonra işten ayrılıyor" veya "birlikte çalışan kadınlar bir süre sonra kendilerini birbirlerine benzetiyorlar, sarışın olmayanlar saçını boyatıyor mesela" gibi değişik teoriler üzerinde çalışıyordum ki işin aslını çaycıdan öğrendim sonunda: hepsini aynı kişi işe almış.
hesabın var mı? giriş yap