• ikibinlerin en önemli rock grubu olabilecekken, karı kız meseleleri uğruna harcanmış bir gruptur evanescence.

    şeytan havva anamıza o elmayı boşuna yedirmemiş. kadınlar, bu dünyayı hem cennete hem cehenneme çevirebilen varlıklar çünkü. rock ve metal dünyası, maskülen dominant ortamlar olduklarından, ne zaman bir bayan bu sahnede görülse, o yoğun taşak kokusunun azaldığını hissederiz. kadın, erkek egemen ortama cennetten bir sümbül kokusu getirir. ama aynı kadın, bir grubun geleceğini etkileyecek kadar ortalığı karıştırabilir de... bu başlıkta da öznemiz bir kadın doğal olarak, amy lee... ona biraz sonra değineceğim.

    evanescence'yi ben çok önemli bir grup olarak görüyorum. bunun sebebi, grubun başarısının rock ve özellikle metal müzikte, bayanların yerini geliştirmesi, popülerleştirmesi ve ana akıma taşımasıdır. rock ve metal, yukarıda da dediğim gibi maskülen tarzlardı. her zaman güçlü ve maço bir yön taşımaları, bayanların zarif yapısıyla çelişti. seksenlerde, soğuk savaşın sona yaklaşması ve apolitikleşme süreci, mtv gibi kontrol mekanizmalarının da etkisiyle "rahatlayan" müzik piyasası, rock müziği biraz daha ulaşılır hale getirdi, alternative rock gibi türler bayanları da olaya entegre etmeye başladı. tabii, pj harvey, patti smith, janis joplin, debbie harry, jarboe, sabine classen gibi güçlü kadın figürleri; girlschool, the runaways, vixen gibi tamamıyla kadınlardan oluşan grupların katkıları da yadsınamaz. ama bu figürler güçlü kadınlardan oluşuyorlardı, onlar fizikleriyle değil, sert imajlarıyla oyunu oynamışlardı, dönem kurallarına göre öyle olmak zorundalardı. metal müzikte ise, zaten güçlü kadın imajı önde olmalıydı. örnekler verelim, detente ve fear of god vokalisti dawn crosby, aykırı bir kadındı, genç öldü. yine bir tam kadro bayan grubu olan meanstreak, tek albümlük yaşasa da dönemin thrash metal tarzıyla adını duyurabilmişti. sabine classen, holy moses'ta, doro'da hem solo kariyeri hem warlock'ta hep güçlü ve sert kadın imajları çizerek saygı görmüşlerdi. metal müzikte, soprano ya da meleksi vokallerin, çıtı pıtı ve güzel kadın imajının oturması, ancak doom/death metal ve gothic metal tarzlarıyla olabildi. doksanlarda avrupa'da yer altı sahnede kalsa da sıkı bayan vokalli metal grubu akımı oluştu. the 3rd and the mortal, theatre of tragedy, after forever, nightwish gibi isimler metal müzik içerisinde adlarını söz ettirir oldular, ama bu grupların göz önüne çıkması, evanescence'in başarısı sayesinde oldu.

    evanescence, '95'te, ben moody ve amy lee sübyanlarken kurulmuş, ilk resmi albümleri çıkana kadar daldan dala atlamış bir grup. grubu detaylıca takip edenlerin bileceği gibi, fallen öncesinde çıkmış birçok demo var, sadece fallen'daki şarkıların bile 3-4 defa farklı şekilde kaydedilmiş versiyonlarına rastlamak mümkün. ama en önemli noktada şu ki, '97-'98 yıllarında yazıldıkları hallerine göre şarkılar daha ticari ve basit hale getirilmiş. ve, fallen'a gelene kadar grup give unto me, understanding, imaginary'nin ilk hali gibi epik ve uzun şarkıları bırakmışlar. fallen öncesinde origin gibi değeri grup tarafından da bilinmemiş bir albüm ve tozlanmaya bırakılmış bir çok şarkı var, yukarıda yazdığım understanding, give unto me, even in death, missing, breathe no more, lies, october, fields of innonence, farther away gibi... artık ne yapacaklarına karar verememek mi, bilemiyorum. zira gothic metal'de denenmiş, trip hop'ta, alternative rock'ta, alternative metal'de... o demo süreci, akp'nin açılımlarını geçmiş ama çok güzel ve ruhu olan eserler bırakılmış. fallen'da yer alan şarkılarda uzun yazım süreçleri geçirmiş ve bize albümle gelen sonuç, iyi yazılmış, kitleleri yakalayabilecek, ticari yönü yüksek şarkılar olmuş. (bu değişimin sebebi yine moody ve lee'dir, shaun morgan dallamasının alakası yoktur.) tabii, ticari kaygılar, demolardaki ruhu biraz hırpalamış. ama yine de, fallen'ın çok iyi bir debut olduğunu düşünüyorum. insanların bring me to life ve my immortal fetişizmine karşıt, imaginary, tourniquet, going under, everybody's fool, whisper, haunted, hello gibi çok güçlü ve üzerlerine gidilse kolayca hit olacak parçalar da içermekteydi. fallen, hem başarı hem de önem olarak bence ikibinlerin en önemli albümlerindendir, hala severek dinlerim.

    fallen ile gelen başarı hepimizin gözü önündeydi. evanescence, amy lee'nin o zamanlar fiziken de çekici olmasıyla fazlaca beğeni topladı. bayan vokalli rock ve metal gruplarına ilgi patlaması oldu. düşünün, blue jean'in hayatta dergi içine almayacağı nightwish, lacuna coil gibi gruplar, evanescence yazılarında kenarda "eva seven bunları da sever" gibisinden kısaca tanıtılıyordu genç dimağlara... zaten, lacuna coil'in comalies ile patlama yapması, nightwish'in birden fazlaca büyümesi, fallen'ın çıktığı 2003 senesinde olmuştur. bir sene sonrasında da within temptation davayı satıp, avrupai evanescence'ye dönüp, popüler olmuştur. daha sonradan kurulan her yeni bayan vokalli grup, illaha bir evanescence-vari şarkı ekler olmuştur albümüne...

    fakat başta dediğim kadın meselesi, fallen'ın teorik olarak önünü kesmiş, evanescence'in de büyümesini engellemiştir. ben moody'nin, albüm çıktıktan altı ay sonra "müzikal farklılıklar sebebiyle" ayrılması, daha doğrusu bize yedirilen bahanesidir bu, grubun ivmesini dalgalandırmıştır. tabii, moody'nin gidişi basit bir müzikal farklılık değildi, daha derindi. kimse, bir anda zirveye çıkmış grubunu bu yüzden terk etmez. ama kalp kırıklığı, yani bir kadın, bunu yaptırır. ikilinin arasında neler yaşandı, bilinmez. hiçbir zaman aralarında ilişki olduğunu söylemeseler de, birşeyler vardı. fallen, sevilene sitem içeren şarkılarla doludur zira. ya da, the last song i'm wasting on you vardır amy'nin yazdığı... neyse, bana ne bunların uçkurundan. ben moody'nin gidişi grubu fazlaca etkilemiştir, diyeceğim budur. dolayısıyla, amy lee'nin tam anlamıyla eline geçen kontrol, dengesini kaybetmiştir. grubun, sürekli eleman problemi yaşaması, the open door'a kadar üç sene, yeni albüme kadar beş sene boş geçirmesi, popülerliklerini sekteye uğratmıştır. ben moody ile amy lee arasında müzikal olarak iyi işleyen bir kimya vardı. grup, direk popülere oynayacak şarkılar kadar, enstrüman kullanımını öne çıkaran şarkılarda yapıyordu. ben moody, ticari ile müzikalite dengesini iyi kurabilen bir müzisyendi, amy lee'nin sanatsal kaygılarıni bu sayede daha iyi şekillendirebiliyordu. şu an gelinen noktada evanescence hala büyük ama herkes bring me to life'ı, my immortal'ı bilir. daha büyük olabilecekken, fallen'ı arkaplana atamayan ama kendi çaplarında iyi iki albüm yapabilmiştir amy lee... ben moody ile devam etseler nerelere varacaklarını bu yüzden merak etmişimdir. ikilinin ayrılmasından sonra, evanescence isimle kazansa da, amy lee'nin diktatörlüğüne girdi, ben moody birçok şarkıcıya şarkı verdi, ki everything burns gibi güzel bir işte yaptı, ardından hoş bir solo albüm yayınladı ama we are the fallen adlı grubu şu an itibariyle patlamış görünüyor.

    the open door'u uzun süre dinlemedim. call me when you're sober gıcığıma gitmişti, lithium'u sevmiştim ama albüme ilgi duymadım. o dönemler sert metalciliğe sarmış, liseli gibi eski dinlediklerimi hor görmeye başlamıştım. sonradan albüme şans verdiğimde, iyi ama bir fallen olmadığı yorumuna vardım. snow white queen, lithium, lacrymosa, like you, lose control gibi güzel şarkılar vardı. şu an grubun bir fallen yapamamasının sebebi ise budur, the open door ile birlikte, evanescence'in müziğinde ana enstrüman amy lee'nin sesi olmuş durumda. fallen'daki enstrümental kısımlara verilen ağırlık, bu albümde azalmıştı. müzikal arkaplan cesur ve zengin olsa da, yoğun vokal bombardımanı daha önplana çıkıyordu. amy lee'nin vokalist olarak gelişmesini takdir etsem de, bu kadar öne atılmasına cevab veremedim.

    yeni albüm evanescence'ye gelirsek, yine aynı durumla karşı karşıyayız. arkaplanda vay anam vay neler dönmüş serhat ya dedirtecek bir ses duvarı olsa da, amy asla vokallerini ezdirmiyor. şarkılarda detaylı fikirler var ama vokallerin hakimiyeti, bu ses duvarını çözümlemeyi zorlaştırıyor. amy lee, grup hissiyatını yaşatsa da öldürüyor yani. evanescence, the open door'a göre daha direkt ve sert bir albüm, hatta fallen'dan bile sert olduğu anlar bol ama atmosfer olarak fallen kadar karanlık değil, ki zaten lee, whisper'a haunted'a falan sırt çeviriyor artık. ayıp ediyor, ayrı. direkt derken, bahsetmek istediğim şey the open door kadar çeşitli fikirlerin yerini sert bir müziğe bırakması. yani lacrymosa gibi deneysel bir iş beklemeyin. terry balsamo, güzel rifflerle gelmiş ama ben de bir ben moody olmadığını düşünüyorum. genel anlamda temposu yüksek ve hoş bir albüm. fallen ile karşılaştırmayın tabii. herkesin bir master of puppets'ı olur. what you want, my heart is broken, erase this, sick, never go back, made of stone güzel şarkılar, tadını çıkarınız.

    tamam. çok yazdım. iyidir evanescence. amy lee dikkat etsin ama, kilo almasın. gidişat valla sibel can'ı gösteriyor yoksa. böyle balık eti haliylende gideri var. kaybetmesin. bilinçlensin.
  • gençliğimizdir!

    ergenliğimizdir!

    yedirmeyiz!
  • -niye dinliyosun şu dandik grubu?
    +neey dandik mi?! evanescence mükemmel bi' gruptur bi' kere...
    -amaan ilerde dinlemezsin, adını bile unutursun.
    +ne münasebet hayatım boyunca dinliycem...

    alnımda ergenlikten bi' çelenk, kulakta walkman ayıla bayıla kasete çektiğim fallen albümünü dinliyorum. müzik dükkanlarına gidip listeli karışık kaset siparişi verdiğimiz ya da profesör doktor modunda kılı kırk yararak evdeki müzik setinde kendimiz çektiğimiz, evde bi' ses olunca ''kestikkk!! ses yapmaz mısın lütfen kaset çekiyorum!'' diyip agresif yönetmen triplerine girdiğimiz günler... okuldan eve dönünce bi' nevi resmi yayınımız olan dream tv'yi açıyor, sevdiğimiz şarkı çıkınca yer çekimini keşfeden newton sevinciyle arkadaşımızı çaldırıyoruz. tabii efenim telefonlar o zaman yeni yeni yayılıyor, bi' çaldırma akımına tutulmuşuz. şimdi düşününce olağanüstü zırtapozluk elbette ama ergenlik ferman dinlemez, dostlar. bi' de anayasamız var: blue jean dergisi; posterleri için edilen kavgalar, odayı onlarla süsleyince yaşanan muharebe duyguları... lise sıralarına ingilizce şarkı sözlerini, grup amblemlerini nakış gibi işlediğimiz yıllar... kısacası: karanlık geçmişimiz.*

    yuutuup'ta şimdi evanescence'ye denk geldim de ergenliğim gözümün önünden film şeridi gibi geçti; 10 sene olmuş lan. 10 sene!
    yukarıdaki diyalogda görüldüğü gibi grubu anam bacım gibi savunmama rağmen, o zamanlardan sonra bi' daha dinlemedim fekat bir şarkısıyla 10 sene öncesine flashback yaptırmayı başardı.
    bir neslin milli marşı olmuş sanırım albümleri. amy lee'nin askerleyiz! gdskgdsdh
  • komple fallen albümü ergenliğimin fon müziğiydi.
  • kadın değil, gruptur.
  • kim ne derse desin umrumda olmadan yıllardır dinlemeye ve takip etmeye devam ettiğim, çok sevdiğim grup. evet hiçbir albümleri fallen kadar iyi olamayacak belki ama yine de dinlenilmeyi hakeden çok fazla şarkıya sahipler bana göre. amy lee varsa ben de varım a dostlar.
  • fallen albümünü kesintisiz 15 saat civarında dinlemişliğim vardır. bir walkman için on numara albümdür ayrıca. pas geçemk istediğiniz şarkı yok. reverse yaparsınız çalar durur.
  • hiçbirşeye değişmeyeceğim ergenlik anılarımın fon müziği grubudur. iki gündür kulağımda liseli gibi dinliyorum ve hiçbir şarkının sözlerini de unutmamışım işyerinde şarkılara eşlik ederken okuduklarıma konsantre olamadım.

    evimizde tek yabancı klip gösteren kanal ege tv'de bir programdı. ortaokul sonu lise başı gibi orda bir klip izlemiştim siyah saçlı güzelce bir kız pencereleri tırmanıyor, şarkı çok güzel of aradığım tarz, aradığım ses rengi. şarkının ismini de kaçırdım, evde internetin olmadığı günler de olduğu için gittim internet kafede arıyorum klibi google'a tarif etmeye çalışarak. neyseki buldum grubu da telaffuz edemiyorum ivenesens, evanesıns bişeyler. gel zaman git zaman internet kafelerden öğreniyorum üç beş şarkılarını, o ara da ilk aldığım yabancı albüm linkin park'tan meteora. ergenliğimin doruklarındayım anlayacağınız. lisede öğle arası esnasında eşyalarımı dolaba yerleştirirken mırıldanıyorum öylesine ve kerem diye bir arkadaşım duyuyor beni. o da yeni davula merak sarmış, gaz çağlarında. diyor ki kızım sesin aynı amy lee, benziyo yani dinliyo musun öyle şeyler? ben de diyorum ki yani bi o bi linkin park çok da fazla bişeyler dinlemiyorum. ardından ergenlik eğitimime start veriyor kerem. önce gidip babama "cd player" aldırıyorum, sonra kerem'le izmirden evanescence cd'si alıyoruz, tabi ki alsancaktan (anlayanlar anladı). sonra geliyor korn'lar, ın flames'ler, nightwish'ler, soad'lar, epica'lar ,static x'ler, papa roach'lar, slipknot'lar, metallica'lar daha neler neler. odamdan gelen seslere babam annem ne dinliyo bu kız yav diyor arada ama babam içten içe my immortal şarkısını pek seviyor, sesiniz çok benziyor bu kadınla diyor sürekli, canım babam. evde yalnızken açıyorum cd'yi son ses, konser veriyorum , amy lee hareketleri yapıyorum kendi kendime, onun gibi detone oluyorum zaman zaman. blue jean dergisi alıyorum, çıkartmalarını, posterlerini ayırıyorum. ben moody gruptan ayrılıyor, kahroluyorum. mutlu mutsuz tüm buhranlı ergenlik anlarımda cd çalarım ve ivanesens cd'im hep başucumda. lisede grup tişörtleri ve bol kapriler giyen metalci kız oluyorum birden (metalci dediysek lisedeyiz o zaman, kimse alınmasın). müziği ve sesimi evanescence sayesinde keşfediyorum. gel zaman git zaman yıllar sonra pöehh ergen grupları ya oluyorlar birden.

    ama açıp dinleyince uzun aradan sonra resmen eski dostumu görür gibi oldum, ergen grubu diyoruz ama kötü de grup değiller. otuza merdiven dayarken ya saçımın şurasını bir tutam maviye boyayayım bakalım ne olucak dedirtmişse ve şu entry'yi yazdırmışsa bu grup bana akşam akşam, kesinlikle başarılı ve buram buram 2000'ler kokan bir gruptur.
    not: ekşi itiraf gibi oldu biraz idare edin.
  • liseli yillarimda dinlerken cok sevdigim ve su an pandora'da takilirken ansizin missing isimli bir parcasina denk geldigim grup. yeminle lise yillarima goturdu. ayrica parcayi tavsiye ederim basariliymis.
  • evanescence insanin kendine yakisani giymesidir.
hesabın var mı? giriş yap