152 entry daha
  • armağan da derler, bir deli sosyal hayvan nezaketi de. şimdilik sadece ben diyorum sosyal hayvan nezaketi diye ama yarın ne olacağını da bilemiyorsun hacı. bakarsın popüler olur, ne kadar da zamanın ötesindeyim bilemezsin bebeyim derim. genelde şakam yoktur pek.

    çok seviyorum ben vermesini. lan böyle yazınca da bi şey oldu. tövbe tövbe. hediye vermesini. böyle şeyler önemli. en basitinden, safından bir seni düşünüyorum, gözetiyorum ifadesi olarak pahadan bağımsız çok şık hareket hediye vermek. gittiğim yerlere elim boş gitmem. hele çocuk varsa çikolatadır, ufak tefek oyuncaktır, üst baştır vesaire, herkesin yaptığı şeylerden. yalnız içimdeki emekli albayı öldüremediğimden bununla ilgili bile sevmediğim şeyler var ve herkesin bildiği gibi benim fikirlerim çok önemlidir. çünkü emekli albaylıktan dolayı. beceremiyorum anasını satayım ince düşünülmüş hediye vermesini. baskı altında hissediyorum kendimi ve baskı altındayken korkunç kararlar veriyorum özel hayatımda. büyük problem. hediye vermek tamam, zaten başlı başına ince düşünülmüş bir şey ama işte yıl dönümüdür, kabotaj bayramıdır, mevlit kandilidir filan diye isim verince seçemiyorum lan hediye, etkilemeye çalışıyorum. çok zor yani. ha denemeden ezbere de konuşmuyorum, yanlış olmasın. denedim, görkemli şekilde başarısız oldum da acı tecrübelerime dayanarak konuşuyorum. iki elimle bir siki beceremedim de onun mahcubiyeti ile konuşuyorum. çabalayıp başaramayan bir derbederin muz.. ya ben ne diyorum amına koyim? sıkıntı yani özel hediye.

    şimdi aga benim hatunla senelercedir beraberiz. 5 çocuğumuz var ellerinden öper. ahdsgjhsdg. yok lan yok. birlikte büyüdük, onla ilgili bi şey anlatacağım. ya aslında birlikte büyüdük diyorum da asıl büyüyen benim. bizimkisinin büyümesi benim büyümeme göre amatör büyümesi, hobi olarak büyüme. benim büyüme bayağı cilalı taş devrinde alet, edevat yapmak. yontulma. nadasa bırakılan tarlanın coşması. süreçte de özel günlerde hediye almayı alışkanlık haline getireyim, gerçekten şık şeyler hediye edeyim diye çok uğraştım. hakikaten çok uğraştım ama yok lan. lanet olsun. ha bunu da sanma ki ay yapmalıyım, vay nasıl bir ince insanım filan diye yapmak istiyorum. maksat sevdiğini sevindirmek. yalnız arkadaş sürekli tekrar eden özel günlerin de ta amına koyayım ya. bak uzun uzun da yazdım. her sene düşünerek bir şey almak çok zor.

    hatunla ilk çıkmaya -çıkmak kadar tiksindiğim laf da yok ya, neyse- başladık üniversitede, lan bizim yılımız mı doluyor, kızın doğum günü mü geliyor ne oluyor hatırlamıyorum, geçmiş zaman, önceden konuşup bak doğum günüdür, yok sevgililer günüdür, yıl dönümüdür, ay dönümüdür -bunu kutlayan var, allah ıslah etsin- filan sikik sikik şeyleri kutlayıp hediyeleşmeyeceğiz diye anlaşmamıza rağmen ben kendi kendime gaza geldim, hatuna hediye almaya karar verdim. böyle afili, yakışıklı bir hediye alacağım. hayatımda hiç bu kadar uzun süren ilişkim olmamış, onun çocukça bir heyecanı var, motivasyonum da bundan. çok büyük fikirlerim var ama hepsi ham, üzerine düşünmek lazım. lan ben ciddi ciddi sonra yaparım, yarın düşünürüm, haftaya kesin çözüyorum, şimdi yatayım da sabah erken kalkar düşünürüm diye diye, önümdeki zamanı yedim. bildiğin sınavdan önce sırada önündeki arkadaşından çikolata isteyen öğrenci misali sik gibi uyandım özel günün sabahına. kendime de öyle yersiz bir güvenim var ki, sanıyorum doğaçlama ile halledemeyeceğim şey yok. bu arada yazarken fark ettim, hediye almak da değil derdim. müthiş jest yapmak. hatunun aklını almak. ki kendisi çok geçim ehlidir, gülümsersin tav olur ama yetmez tabii. ben fukara sanıyorum ki o zamanlar ejderhayım, ateş saçmam lazım.

    kalktım gittim hediyelik eşya satan bir dükkana. orada benim gibi salak bir tezgahtar buldum, durumu anlattım. bakıyoruz birlikte, onu mu alalım, bunu mu alalım. derken çok büyük bir eksiklik fark ettim; lan bende para da yok. beğendiğim hiçbir şeye param yetmiyor. kız da baktı benden bi sik olacağı yok, daha ufak tefek şeylere yönlendirdi beni, mumluktur, kandildir bakıyorum. lan baktım, baktım, baktım, o kadar şey içinden geyik şeklinde mücevher saklama kabı aldım. bildiğin böyle kocaman boynuzlu filan ala geyik. çirkin mi çirkin. hayvan 4 ayağının üstüne çökmüş, çok belli dua ediyor allah'ım al canımı da kurtulayım diye. içine de taş çatlasa fındık sığar. hayır bende sike sürülecek akıl yok, tamam da, lan hiç eşim dostum da mı yokmuş bilmiyorum ki uyarmadılar verme diye. verdim lan o şekilde hediyeyi çok matah bir şeymiş havalarıyla. kızın hediyeyi alınca yüz ifadesini anlatmam mümkün değil. bir geyiğe bakıyor, bir bana bakıyor, içinden "lan taşak mı geçiyor acaba?" dediği çok belli ama nazik de kız, teşekkür ederimden başka bir şey demiyor. ben, o an, hediyenin çirkinliğini ve alakasızlığını fark ederek bir açıklama yapmak zorunda hissettim kendimi. geyik çok asil bir hayvan dedim, yüz ifadesi değişmedi. üstelik av hayvanı dedim, yüz ifadesi değişmedi. eti olur, sütü olur, çok güzel yahnisi olur dedim, gülecek gibi oldu. ne boktan bi hediye almışım değil mi dedim, yarıldık. demek ki kısmet değilmiş.

    aradan yıllar geçti, arada bir sürü deneysel denemem var ama geçeceğim. tuğla gibi oldu yazdıklarım zaten. filmini çeksen çekilir. sik gibi film olur gerçi ama çekilir. neyse. yurt dışındayım. uzak mesafe ilişkisi yaşıyoruz 3-4 senedir. çok zor malum yürütebilmek. biz de istiyoruz ki her fırsatta görüşelim, o geliyor, ben gitmeye çalışıyorum filan. maddi durum el verdiğince zorluyoruz. bir çarşamba günü aradı, dedi ki bilet aldım geliyorum cuma günü. allah'ım dünyalar benim. beni bu kadar mutlu etti ya, dedim ki ben de onu mutlu edeceğim, hediye alacağım. hiç anlamam mücevherden filan, daha önce de hiç almadım ama ne düşündüm de mantıklı geldi bilmiyorum, mücevher almaya karar verdim. evde de temizlik yapmam lazım çünkü ev bildiğin hijyenin afrikası. survivor yarışmacısı koysan 3 güne ölüsünü bulurlar. öyle bir rezillik. 2 günüm var, acele ediyorum halletmek için. temizlik için bir tane temizlikçi ayarladım. yalnız nevresimlere takıldım, yedeğim de yok, yıkayacak olsam vaktim yok, gerçi benim nevresimler artık yıkanarak kurtarılacak yeri geçmiş, yakıp imha etmek lazım, ev arkadaşımdan rica ettim bana nevresim al diye. dükkanlar erken kapanıyor, işlerim yoğun, bir sürü saçmalık. ben de gidip mücevher alacağım. perşembe akşamı gittim bir yerlere mücevher bakıyorum. yüzük alsan anlam yüklenir, bileklik takılmaz, küpe küçük kalır derken kolye gibi bir şey alayım taşlı maşlı diye karar verdim. neyse, yine müthiş estetik zevkimi devreye soktum, oradaki kızların da desteğiyle bir şey beğendim aldım. eve geldim, ev içine girilecek gibi olmuş. arkadaşım da nevresim almış. nereden bulduysa gül yapraklı kırmızı filan bi şey bulmuş, lan arasan bulamazsın. bu ne lan çingene donu gibi dedim, abi kız geliyor gül filan romantik olur dedi. çevremde herkes romantik serseri amına koyim. mantıklı geldi.

    ve büyük gün; sabah erken kalktım, saat, dakika saydım. hava durumunu, flight radar'ı aktif takip ettim ve nihayet hava alanında kavuştuk. hoş geldin, çok özledim vesaire eve gittik. hatunun valizleri odaya koyuyoruz;

    -dshkgfjsgfjsjfs, selçuk bu ne biçim nevresim?
    +gül yapraklı. kırmızı. romantik. ince ruhumu yansıtan bir nevresim takımı. gül, aşkın çiçeğidir, derin ve gönülden bağlılığı gösterir beyb. işçi partisinin de çiçeği ama konumuz o değil. diğer taraftan ezilenin de yanındayım.
    -sen yeni gelin misin lan, allah iyiliğini vermesin.

    doğru, yeni gelin değilim. şimdi allah için, bu da çok mantıklı geldi. içimden senin ben zevkini sikeyim ev arkadaşı diye arkadaşıma sövdüm, güldük geçtik. neyse. dedim ben sana hediye aldım. ya niye zahmet ettin filan ses incelmesi, heyecan vesaire. verdim hediyeyi. kutusu var filan, şekilli.

    -selçuk?
    +efendim hatun.
    -bunu sen mi beğendin? -gözleri büyütüyor sorarken-
    +evet. -beğendi ya, bendeki havaları tripleri görmen lazım. duvara filan yaslandım. yaklaşık şu moddayım, ateş ediyorum-
    -sen bu kadar zevksiz olmazsın.

    lan birden ayıldım. hatun öyle deyince aldığım şeye -bak şey diyorum, mücevher-kolye filan değil- baktım, benim laptop şarjının yarısı kadar var, at yarrağı gibi. kız bayağı bayağı haklı. bütün kabahati kolyeyi aldığım yerdeki kızlara attım, moda diye kandırdılar beni dedim. hülasası özel hediye işlerini bıraktım. anı yaşayan bir çılgınım derim soran olursa. illa hediye lazımsa da yoğurt alıyorum, daha bir kez şaşkınlığa neden olduğuna denk gelmedim.

    bu arada o ala geyik de evin bir yerlerinde hala. at diyorum, atmıyor. çok asil hayvanmış. biz bir şey yapınca da kimse unutmuyor amına koyim. kusur örtmede gece gibi olacaksınız lan, hayret bi şey.
106 entry daha
hesabın var mı? giriş yap