1366 entry daha
  • hazreti ibrahim ve gökten gelen koyun hikâyesini hepimiz biliriz. hikâyenin başında hazreti ibrahim rüyasında oğlunu kurban ettiğini görür. bunu tanrıdan gelen bir işaret olarak görüp oğlunu kurban etmeye karar verir. oğluna bunu anlatınca o da tanrının isteği buysa buna razı geleceğini söyler.

    mitolojik benzerleri de bulunan (iphigenia'nın kurban edilmesi) hikayede, gökten inen koyun var, ancak dinî olan öyküde tam oğlunu kurban edecekken kendisine koyun değil vahiy gelir. ibrahim rüyayı yanlış yorumlamıştır, aslında yorumlamamış, olduğu gibi anlamıştır.

    bu öyküdeki rüya iki şeye işaret eder. toplumsal perspektiften işaret ettiği şey, tek tanrılı dinler öncesi yaygın bir uygulama olan insan kurban etmenin yanlışlığı olabilir.

    dinî olarak işaret ettiği şey ise tanrının yasasının tartışılamaz olduğu. gerekirse tanrı için oğul bile kurban ederim diyecek bir inanç düzeyini yücelten, öte yandan tanrı bunu isteyecek kadar zalim değil diyerek tanrıyı yücelten bir anlatı.

    bilinçdışı diliyle bakarsak rüya tipik bir superego rüyası. superego, tanrı, baba, otorite sembolüdür, yargılar, kural koyar ve bazen kurban ister. ama rüya gerçekte görüldü mü, görüldüyse ibrahim tarafından hangi duygu ile görüldü, o rüyayı bize nasıl anlatırdı bilemeyeceğimiz için rüyaya psikodinamik bir yorum yapmak güç. kurban edilen oğul bir libido temsili mi yoksa kendine yönelen bir agresyon mu bilmek imkânsız.

    bu rüyanın var olup olmadığını bilemesem de şunu biliyorum, rüyaların alt anlamları tarihin başından beri insanın aklını meşgul eder. rüya tabir etmek, rüyayı dini olarak yorumlamak, diğer alemlere kapı olarak görmek çok yaygın pratiklerden birkaçı.

    rüya gerçekten de insanların sezinlediği gibi önemli bir işaretçidir. ve diğer bir aleme, içimizde hüküm süren ama bilemediğimiz bir aleme pencere açar. rüyanın seslendirdiği şey görmek istemediğimiz ama görmek zorunda olduklarımızdır. rüya görülmesi gerekeni görülebilecek hale getirip bize sunar. anlamadığımızı, üstüne düşünülerek de olsa anlaşılabilecek hale getirir. bazen çok aşikâr olsa da hemen göremeyiz ama mutlaka bir sözü vardır bize söyleyecek.

    seneler önce, asistanlığın ilk yıllarında vamık volkan'dan süpervizyon alma şansına eriştim. ilk süpervizyona birkaç gün kala bir rüya gördüm. önümde bir kağıt var. analitik düzlem üzerinde oynanan bir loto. x ve y değerlerini yazarak oynanan bir oyun. endişeli bir hâlde değerleri seçmeye çalışıyor ve acaba tutar mı diye heyecanlanıyorum. kalktığımda önce rüyayı anlamadım. sonra 'analitik düzlem' tamlamasının hem x-y eksenini tanımladığını hem de bir psikanaliz terimi olduğunu fark edip, rüyanın kaygıma işaret ettiğini gördüm. terapist olma, bir hastayı terapist olarak takip etme fikri ve üstüne böyle büyük bir hocadan terapi süpervizyonu alacak olmak beni heyecanlandırmış ve kaygılandırmıştı. rüya beni kaygımla yüzleştiriyordu.

    o günden beri binlerce rüya gördüm. hepsi bana hikâyeler anlattı. benim kendi hikâyelerimi. ama göremediklerim, görmek istemediklerim, kör noktamda kalanları. rüyaları hep sevdim. uykuyu bile bana sevdiren rüyanın kendisi oldu. çünkü ömrüm boyu pek az şeyde rüya kadar berrak ayna bulabildim.
1222 entry daha
hesabın var mı? giriş yap