• fay dunnoway'in bugünkü yazısında da değinilmiş bir cinayetin gencecik kurbanı;

    "türkiye, hazım sorunu çıkarabilecek hiçbir şeyi gündemine kabul etmeyen*, yarın, yarın değilse öbür gün yaşadığı evden taşınacak bir insanın halet-i ruhiyesi içinde çevresindeki dağınıklığı, çirkinliği, yıkımı büyük bir vurdumduymazlıkla tolere edebilen bir ülke. oysa bu ülkenin ne taşınmak gibi bir planı/şansı var ne de ortalığı çekip çevirecek bir mesih beklentisi.

    türkiye çok zamandır*sığ sularda boğulan, bu korkuyla uzaklara doğru bakmayı bile tehdit gibi algılayan paranoyak bir kalabalığın ülkesi. ayağında terlikleriyle kapı önünde babasını izleyen bir çocuğu 13 kurşunla cezalandıran kişi -geçiyoruz devlet adına orda bulunmasını, rütbesini, rozetini falan- sadece bir kişi olarak bu kalabalığın bir parçasıdır.

    ve bu kalabalık, kendiyle sürekli kavga eden, her gün birbirini düdüklemeye çalışan, sonra da bizi bizden başka seven yok diye sloganlar üreten bu şizofren topluluk, kendi cinayetlerini yok sayabilir. "polisin biri, yavrumun kafasını yere doğru eğmiş ateş ediyordu" cümlesini hazmedemeyeceği diğer suçları gibi bir kenara fırlatabilir. çok üstüne gidilir, temizle şuraları denirse de "teröristti o" der. tartışma kapanmış, vatanın bölünmez bütünlüğüne zeval gelmemiştir.

    türkiye'nin ölümlerini konuşmayı sevdiği terör, trafik terörüdür, tribün terörüdür. kolay tüketilen yiyecekler gibi bunları konuşur, konuşur, doyar, tekrar acıkınca tekrar bunları konuşur.

    birini yok saymakla, birini abur cubur yiyecekler gibi boyuna tüketmekle her ikisine de saygısızlık ettiğini bilmez ya da bilmek istemez. ya da ben bilmiyorum.. "
295 entry daha
hesabın var mı? giriş yap