46 entry daha
  • "...
    öğle vakti postadan 16 adet ölmeye yatmak çıktı. kapağın çok kötü olacağını sanıyordum. hiç de itici değil. belki de bana öyle geliyor. fon beyaz. adım üstte, fakat allahtan çok büyük punto değil; romanın adı altta çok büyük puntolarla bordo renk. asıl ilginci, bir ressamın, yanılmıyorsam suluboya yaptığı orijinal resim. çevresinde belli belirsiz birkaç öğrenci başı görünen, 'öğretim üyesi' ya da öğretmen halli -resmileşmiş- tayyör etek kılıklı ve kolunun altı kitaplı bir kadın ki, asıl hepsine baskın görünen, hayallere dalıp gitmiş bir kadın başı. resim arka kapağa da yürümekte: bu 'taşkınlıkla' anıtkabir bile seçiliyor.
    tısım çıkmıyor. kitabı yatağımın içine aldım, durmadan okuyorum. ne tuhaf, yazılıp da oynanmış bir oyunum, sahnelenmesi sonrasında hemen biterdi. benden çıkıp giderdi.
    bu, bitip yetmiyor. her bakışta ya bir mürettip hatası ya da kendi hatalarımı buluyorum. biri çıkar da okursa, diye ödüm patlıyor. (okunsun istemiyorsan, niye basılsın diye yandın tutuştun peki?) benden çıkıp gitmesini istiyordum da ondan.

    ...

    ölmeye yatmak'da hiçbir şeyi yüceltmek istemedim. kahramanlardan hiçbiri pir-ü pâk ötekinin üstünde değil. bütün çabam, 'hayatın ta kendisine sığınmak' yönünü tayinde oldu. anlatının bütün türleri birbirine uyumlu bir bütün ortaya çıkarsın istedim. içten dışa, dıştan içe; dünden şimdiye, şimdiden yarına paslaşmaların yankısı bir ses alaşımı olsun. bunu sahne oyunlarımı yazarken de hep istemiştim, fakat tiyatroda 'tek' değilsin. romanda iyisi kötüsüyle tam kendin olabiliyorsun.
    ..."

    adalet ağaoğlu

    damla damla günler/ alkım yayınevi/ 1.b, ekim 2004/ s.243, 213
71 entry daha
hesabın var mı? giriş yap