4 entry daha
  • tadı damağımızda kalan the aristocrats konseri oldu diyerek söze başlayayım. mekana gittiğimde - ki biraz geç gidebildim - bir ön grup olduğunu gördüm. ozan bircan ve tayfası (diğer müzisyenlerin adını bilmiyorum maalesef) kendi eserlerini çalıyorlardı. sanırım şarkıların hepsi ozan bircan'a aitmiş. daha önce tanımadığım ve dinlemediğim için biraz fransız kaldım fakat sempatik adamlar da olsalar ve şarkıların arasında ac/dc, iron maiden gibi grupların rifflerinden eklemeler de yapsalar "the aristocrats" öncesine gitmediğini düşünüyorum. yine de ellerine sağlık. davulsuz bir şekilde de olsa (sanırım marco davulunu kullandırtmadı ve sahne küçük olduğu için kendi ekipmanlarını da kuramadılar) ellerinden gelen en iyi şekilde çalıp gittiler. özellikle son şarkıda gitardan gelen sesle neye uğradığımı şaşırdım. gayet perdesiz gitar sesi geliyor ama aynı zamanda ritim de basıyordu. işin aslını gitara bakınca farkettim. gitarist resmen ilk 5 perdeyi tamamen çıkartıp yarı perdesiz bir gitar haline dönüştürmüş gitarını. daha önce hiç karşılaşmamıştım. gayet ilginç geldi haliyle.

    ön grubun sahneden inmesinden bir 15 dk sonra the aristocrats sahneye geldi. adamlar, baya bildiğin sırt çantaları ile birlikte geldiler sahneye. bir an neye uğradığımızı şaşırdık desek yeridir. * geldikleri gibi çalmaya başladılar. the aristocrats'ın kendi adını taşıyan ilk albümlerimde yer alan ve bir guthrie govan bestesi olan bad asteroid ile konser başladı. hemen ardından ise bir bryan beller bestesi olan sweaty knockersçalındı. onu takiben ise the aristocrats albümünün açılış şarkısı olan boing!... i'm in the back.

    konser tüm hızı ile devam ederken flatlands ile biraz durulduk. bu şarkı sırasında ozan bircan'da kemanesi ile gruba eşlik etti. gayet de hoş oldu açıkçası. her biri enstrümanında ciddi anlamda ustalaşmış bu müzisyenlerin yerel bir grubun bir üyesi ile sahneyi paylaşmaları takdire şayan bir hareketti doğrusu.

    flatlands ile yumuşayan ortam, tüm blues klişelerini içerisinde barındıran ama aristocrats tarzını da yansıtan - özellikle marco minnemann tarzını diyelim* - blues fuckers ile adeta çoştu. zaten bu şarkı içerisinde neredeyse 10 dk süren bir davul gösterisi de izledik. pür dikkat izledi tüm gelenler desem yeridir.

    yine beraber yaptıkları albümden i want a parrot, see you next tuesday de setlist içerisinde yer alıyordu. ayrıca marco minneman'ın şarkısı olan mr. kempinski de setliste dahildi.

    konserin sonu ise inanılmazdı! gitarlı, davullu, horozlu, iphone'lu garip bir gösteriye dönüştü adeta! guthrie govan'ın erotic cakes albümünden erotic cakes şarkısı fazlasıyla eğlenceli bir şekilde çalınarak konser bitirildi. yanılmıyorsam 1 saat 45 dk kadar sahnede kalıp kesintisiz 10 ya da 11 şarkı çalıp sahneden indiler. biss yaparlar düşüncesi içerisindeydim ki mekana verilen şarkı ile bu beklentimi de içimizde patladı. en azından "waves" ve "wonderful slippery thing"i de canlı dinlemek isterdim açıkçası.

    bu arada mekan çok küçük olsa da sanırım konsere gelenlere yettiği söylenebilir. bunda aynı gün 2 farklı gitar / virtüözite temalı konserin olması etkili oldu sanırım. aynı gün hem richie kotzen hem de gitarizma konserleri de vardı çünkü. ayrıca gördüğüm kadarıyla gayet sorunsuz bir organizasyon oldu.

    kısacası gelmeyenler çok ama çok şey kaçırdı. gelenler ise ömürlerinin sonuna kadar unutmayacakları bir konserin anıları ile yıllarca yaşama şansını elde etti.
hesabın var mı? giriş yap