2 entry daha
  • adı, ki bence çok güzeldir, filmde ve tahminen kitapta da geçen "tous les matins du monde sont sans retour" cümlesinden gelmektedir (bkz: fransizcadaki en baba laflar), "dünyanın bütün sabahları geri dönüşsüzdür". ilginç bir özelliği, filmin ilk 5 dakikası boyunca gördüğümüz tek şeyin gerard depardieu'nün yüzünün olabilecek en yakın plandan çekimi olmasıdır, insana "her şey bir yere kadar" dedirtir. depardieu'nün gençliğini oynayan çocuk tam kılkuyruk ya da tıfıl olarak adlandırılabilecek, leonardo di caprio benzeri bir arkadaştır. bir filme bu kadar yakışmamak görülmemiştir. işin acı yanı bu kardeşimiz (bence hiç benzememekle beraber) depardieu'nün öz oğlu guillaume'dur. madelaine rolündeki anne brochet ise tam bir fransız yüzüne sahiptir; sabit ve herhalde mana yüklü olduğunu düşündürtmesi gereken bakışları benim sadece ruhumu sıkmıştır. marais'ye duyduğu aşk yüzünden onca acıdan geçerken ona bir türlü empati geliştirememiş, aksine tavırlarını gayet sevimsiz bulmuşumdur. yaşlı marais rolündeki gerard ve hocası saint coulombe rolünü oynayan jean-pierre marielle ise benim oyunculuk anlayışıma göre gerçekten başarılılardır. yine de biraz zorlama bir filmdir bana kalırsa. aslında filmden çok görüntülü romana benzer. müzikleri ise -kemanseverler için özellikle- güzeldir..
76 entry daha
hesabın var mı? giriş yap