8 entry daha
  • bu da nişanyan'ın yıkımların durdurulmasından sonraki mektubudur:

    mücadele güzel şey. barış daha karmaşık. hikâyesini anlatmak kolay
    değil. üç günden beri bir türlü toparlayamadım.

    öncelikle kaymakam ve vali beylerle barışmamızı tavsiye ettiler. cuma
    günü ali nesin’le kaymakamı, dün valiyi makamlarında ziyaret ettik.
    herkes çok olgun davrandı. gözle görülür bir rahatlama oldu. hatta
    kaymakam beyle o kadar kaynaştık ki dün valilikte tekrar karşılaşınca
    eski bir dostu görmüş gibi sevindik.

    kuvvetle ihsas ettiler ki biz bir şeyleri yıkmadan çözüm zordur.
    anlaşılan hodri meydan kulesi fena kızdırmış; onun kavgası kolay
    bitmeyecek. “hodri meydan kulesi 12 yıllık mücadelemizin simgesi ve
    zafer tacıdır,” dedim. “ayrıca şirince'nin en güzel yapısıdır.
    dokunulması sözkonusu olamaz. ancak onun doğurduğu duyarlıkları bir
    biçimde yumuşatmak veya telafi etmek mümkünse elimden geleni yaparım.”
    kültür bakanlığına mı hibe etsek? adını mı değiştirsek? bilmiyorum.

    endişe etmeyin. şirince’yi savunmak için canla başla seferber olan
    insanlara karşı minnet borcum, yıkımı kerhen önledik şimdi taviz ver
    diyenlere olan borcumdan büyüktür. onları hayal kırıklığına uğratmayacağım.

    mevzuat çerçevesinde olabilecek makul çözüm belli. zaten ölü doğmuş olan
    imar planı düzeltilecek, köyde varolan tüm yapılar plana işlenecek.
    hepsi ruhsatlandırılacak. isterlerse onbeş günde olur biter. hatta
    onlarca yıllık hapis cezasının bir kısmı da düşer. bu kadar basit aslında.

    ama sonrası kolay değil. 27 yıldır köyü ölüme mahkûm eden bürokratik
    kafanın değişeceğine dair en ufak bir umudum yok. imar yetkisinin
    tamamını olmasa bile bir bölümünü köy konseyine aktarın, siz de rahat
    edin biz de edelim dedik. anında mevzuat duvarı örüldü önümüze. henüz
    orada bir çıkış yolu görünmüyor.

    oysa şu kavgadan bir güzellik çıkarmanın tek yolu bu. bürokratik tıkanma
    yerine, yerel inisiyatif öneriyoruz. katılımcı ve demokratik bir yerel
    yapı kurulsa, bütün memleket için bir umut ışığı olmaz mı?
    diyarbakır’dan edirne’ye kadar hepimizin temel mücadelesi bu değil mi?

    başarabilirsek belki “şirince yıkılmasın” yerine “şirinceler çoğalsın”
    diyeceğiz yarın öbür gün.

    biraz da şahsiyat

    bu vesileyle kendi kafamda bazı konuları netleştirme fırsatı buldum.

    bir kere anlaşıldı ki mal mülk bana iyi gelmiyor. orta yaştan sonra
    kavuştum, daha da alışamadım. bu yüzden köyde sahip olduğum her şeyi
    nesin vakfı’na bağışlamaya karar verdim. bugün yarın tapu işlemi biter.

    daha bir müddet buradaki beyliğim devam eder elbette. ama beni cezbeden
    şey otel işletmek değil ki. ev yapmak, köy kurmak, kule dikmek, taş
    oymak, tapınak tasarlamak, öyle şeyler. onları yapabilmek için de para,
    güç ve personel lazım, mecburen bir hengâmenin içine düşüyorsun. ama
    onları yapamayacaksam, “sevan efendi seni affettik ama bundan böyle
    memur zümresinin sözünden dışarı çıkmayacaksın, uslanacaksın, onların
    istediği gibi yapacaksın” diyeceklerse parayla pulla işim ne? oturur
    kitap yazarım, yahut piyano çalmayı öğrenirim. nerede olsa olur. selçuk
    cezaevinin nesi eksik?

    bir yandan çocuklarımın sağlığını da düşünüyorum. servet kazanmak zevkli
    iş ama servetin kendisi güzel değil, insanın ruhunu tembelleştirir. hele
    kendi alın terinle kazanmadığın servetin üzerine oturmak hiç iyi değil.
    çocuklarım iyi bir eğitim görsünler yeter. ondan sonra kendi
    beyliklerini mi kurarlar, berduş mu olurlar, kendi bilecekleri iş.

    teşekkür borcu nasil ödenir?

    şu krizde insanların gösterdiği özveri, itiraf edeyim, beni şaşırttı. on
    dakika içinde işi gücü bırakıp, memleketin öbür ucundan yola çıkanlar
    oldu. ak parti gençlik kollarından arayıp, gerekirse partiden istifa
    edip orada seninle mücadele edeceğiz diyenler oldu. abi sen hiç merak
    etme, benzin bidonu hazır, kendimizi yakarız diye desteklerini gösteren
    mardinli dostlarımız oldu. böyle şeylere ben alışık değilim, biraz ezildim.

    nereden, nasıl teşekkür etmeye başlayacağımı bilmiyorum. çam sakızı
    çoban armağanı şimdilik ufak bir şey olsun, daha anlamlı adımlara da
    sıra gelir elbet diye düşündüm. şuna karar verdim: bu olayda bize destek
    olan, moral veren herkese nişanyan evleri bundan böyle yarı yarıya
    indirimli olacak.

    facebook grubuna üye olanlara, mail ve telefonla bize şevk verenlere,
    basında ve internette yazı yazanlara, genç sivillere, mazlum-der
    üyelerine, ak parti gençlik kolları üyelerine, edp, dsip ve bdp
    üyelerine, taraf okurlarına (ama yöneticilerine değil), agos
    mensuplarına ve okurlarına, özgür üniversite mensuplarına ve şu anda
    aklıma gelmeyen tüm emsallerine bu otel ben yaşadığım müddetçe yüzde
    elli iskonto uygulayacak. “o günlerde ben senin yanında durmuştum”
    demeniz yeter. anlarız.

    direnmek için bilfiil kalkıp gelenlerin yeri ayrı. burası artık onların
    evidir. ne zaman gelseler soframız da, kapımız da onların emrindedir.

    sevan nişanyan
hesabın var mı? giriş yap