77 entry daha
  • bugün eve dönerken belki 12-13 yaşlarında olabilecek olan bir kız çocuğu gördüm (hayatımda ilk defa değil elbette), evin orada, top oynuyordu. genelde ölçü tahminlerim pek tutmaz, 12-13 dememe bakmayın, belki daha küçük belki daha büyük, ama neticede bir çocuk. hemen ilk aklıma gelen bu kız burada topla oynarken, başka bir yerde illegal porno sektörü onun muadillerini harcıyor ya da legal porno sektörü olarak adlandırabileceğimiz bir düzen ise, bambaşka bir yerde, yine onun muadillerini koca koca adamların altına karı diye sokuyor. bu kız ne kadar şanslı değil mi? ilk etapta insan böyle düşünüyor, peki sonraki etapta? ben niye bunu düşünüyorum? niye bende böyle bir kıyası yapabilme yetisi doğdu? nasıl diye sormuyorum, niye diye soruyorum. ben de herhangi bir yerde bu yaşta bir kızla evlenen bir erkek olabilirdim, beni o erkeklerden ayıran ne?

    diğer entirilerde merkeze çekilme ve sosyal evrim alt-başlıkları altında incelediğim stoa düşüncesinin enseste bakış açısının zaman içinde niye değiştiği konusu da beni aynı yere çekmişti. herhangi bir kültürün parçasını ya da geleneğin bir yönünü şiddetle eleştirmem ya da yadsımam ya da aktivist olup sokaklarda bağıra çağıra ötelemem, masaya yumruğumu vurmam vs. hepsi zamanın ruhundan (aynı zamanda yaşanılan yerin, bağlı bulunulan devletin, ailenin, bireysel ve sosyal yükümlülüklerin vs.) kaynaklanıyor, benimle ilgili bir şey değil. zamanın ruhu çocuk pornosuna karşı çıkmam gerektiğini haykırıyor yoksa insanlıktan çıkarım ve medeniyetin bir parçası olmam, suçlanırım, dışlanırım. oysa binlerce yıl önce, başka bir yerde yaşamış muadillerim, etiyle kemiğiyle ben gibi olanlar da, zamanın başka türlü zorlayıcı yasalarına uymak durumundaydı. bu gelecekte de böyle olacak, bizler bilinçlenirken aslında kendi başımıza değiliz, toplumca oluşturulan merkeze çekiliyoruz yani başka deyişle bilinçlenmiyoruz, bilinçlendiriliyoruz. bizimle birlikte bilinçlenemeyenleri bilinç-dışı ve toplum-dışı kılmaya bilinçleniyor, bileyleniyoruz. işte ensestle ilgili girdiğim evvelki entirilerden birinde zeitgeist'ı öne sürüp ters anlamda günah keçisi kılmam bu yüzendi. ben, tarafsız olursam, bu oyunda konumuma ve koşullarıma göre kendisine rol verilmiş bir aktörüm, oyun-dışı kalamam, böyle bir hakkım yok, ölüp gitsem bile arkamdan atıp tutar bu şerrrrrefsizler! neyse!

    konuya dönüyoruz. ensest roma'da bir dönem ius gentium kapsamında yani modern tabirle medenî insanları ilgilendiren bir yasaya aykırılık anlamına geliyordu. onun dışında herhangi bir toplum(sal) ceza hukukunda kendine bir yer bulamadığından ve kutsala / tanrılara karşı işlenmiş bir suç (nefas) olarak görüldüğünden ensest dehlizine düşen imansız suçlulara (sacrilegus) sadece sürgün cezası veriliyordu, başka deyişle, medenî yasalarla yönetilen insanlardan uzaklaştırma cezası. buradan hareketle roma'nın bir dönem ensesti medeniyet-dışı gördüğünü söyleyebiliriz.

    eldeki kayıtlardan anlaşılıyor ki, bu cezanın değiştiği de olmuştur. örneğin hispania'da yaşayan sextus marius adındaki bir zengin kızıyla kurduğu seksüel yakınlıktan ötürü tarpeia kayası'ndan atılmıştır. tarpeia kayası'ndan atılan 'kirli' tiplerin 'aşağı düşüp parçalanma suretiyle arındığı' düşünüldüğünden, ensestin de <en azından marius nezdinde> arındırılması gereken bir leke olarak görüldüğünü ve suçlunun medenî toplumdan tecrit edilmeden, öldürülüp-arındırıldığını düşünebiliriz. gerçi dostu imparator tiberius'un sayesinde zengin olan marius'un bir iftiraya uğradığı da düşünülebilir, zira daha sonra bütün serveti ölüm fermanını hazırlayan tiberius'a geçmiş.

    daha sonra severus'lar döneminde (i.s. 197-235) ensest, lex iulia kapsamında stuprum (seksüel anlamda ahlâk-dışılığa bakan düzenleme) ve adulterium (reşit olmayanların seksüel ilişkilerine bakan düzenleme) altında değerlendirilince, suçun boyutu iki katına çıktı ve böylece ensest roma'da iyiden iyiye ötelenmeye başladı.

    ancak bir de roma'nın imperial genişlemesine bağlı olarak başına aldığı mısır belası boyutu var. bilindiği gibi, mısır ensest birlikteliklerin ve evliliklerin başkentiydi (avrupa'daki her başkentin kültür ya da aşkın başkenti olması gibi! "paris'e gidelim aziz sevgilim, londra'ya, prag'a, istanbul'a..." para tuzağı hep). roma birçok eyalette olduğu gibi mısır'da da yöre halkının yaşam stiline, en azından evlilikler ve kutsallıklar bazında pek karışmadı. yasalarını bile meşru yasa olarak kabul etti. bir tür tolerans kültürünü yeşertmeye çalıştı imperyal çizgisini korumak adına. bu uğurda yaklaşık 250 sene mısır'daki aile içi evliliklere göz yumdu, olağan karşıladı.

    dahası yunan-mısırlılarda da bu tarz evlilikleri saklama gibi bir alışkanlık da yoktu, roma idaresi 'romalı olmayanlar ensest ilişkiye girebilir' derken, onlar da 'canımıza minnet' diyordu adeta. hatta bu gebeşlik öyle bir boyuta gelmişti ki, açık açık aile içi evliliklerin ilanı yapılıyor ve resmî roma yükümlülükleri (vergi ödeme, toplama vs.) bile bunu bir realite olarak kabul ediyordu. kısaca değinmek gerekirse, mısır'daki ensest düşkünlüğünün sebepleriyle ilgili farklı teoriler ortaya atılıyor, örneğin j. goody ekonomik nedenleri, brent shaw yunan ırkçılığını ve birbirine yakın/akrabalarıyla yaşayan kavimlerdeki sosyal paranoyaları ön plana çıkarıyor. yığınla açıklama ve teori var bu konuda, hangisi geçerli olursa olsun, zaman içinde roma'daki ve yunan-mısır kaynaklı ensestin, hem roma yasalarınca hem de adım adım gelişen hıristiyanlığın etkisiyle törpülendiğini ve sonunda topyekûn değilse de büyük ölçekte yıkıma uğrayan ensestin sosyal evrim sürecine maruz kaldığını söyleyebiliriz

    evvelce yine bu konuda farklı entirilerde bahsettiğim evrimsel süreç düşüncesi benim için önemli, zira ilk stoacılar ile roma dönemi stoacıları arasındaki enseste yaklaşım tarzında beliren farklılık, roma'nın yani merkeziyetçi idarenin farklılıklarındaki sivri uçlarını zaman içinde törpülemesini, farklı adet, gelenek ve göreneklerini daha da merkeze yaklaştırmasını andırıyor. toplumlar gibi adetler ve adetleri biçimlemeye çalışan öğretiler değişiyor ve günün gerçeklerine uygun birer çehreye kavuşuyor. tamam da, bugün medenî yaşam tarzının fertleri olarak ötelediğimiz ensest düşkünlüğü gibi nice farklı yanımız var ve bunlar da ortadan kalktığında, gerçekleşecek olan düşün seyri nasıl olacak acaba? burada empiricus'u kuşkucu tavrının tüm gereklerini yerine getiriyorum ve tümüyle tarafsız kalarak incelemeye çalışıyorum, şimdiki bizler de gelecekte, belirsiz bir süreçte başka birilerine bizim için çok doğal olan bir hâl, davranış ve kültürden ötürü merkezden uzakta, yabanıl ve belki hayvanla eş-değer görüneceğiz. nasıl ki evvela romalı olmayanlara kendi ensest kültürünü yaşama hakkı verilmiş olmasına rağmen sonradan bu hak geri alındıysa ve merkez tolerans kabiliyetini yitirdiyse, biz de bir gün ensest gibi ötelenesi bulunacak olan adetlerimizden vazgeçmek durumunda kalacağız. çünkü sosyal evrim, insanlık için mukadderdir, demek ki ensest de çoğunluk önünde zayıf halkaydı.

    gelecekteki muadilimiz, bu entiriyi okurken kızıyla yatıp-kalkan marius'a sanki doğuştan getirilmişçesine etkili ve otomatik bir şekilde kin kusan bize çok benzeyecek. geçmişi doğal süreçlerinden ayırıp tekil bir nokta gibi okuma bizde doğuştan siviç on gelmesin, stoacılığın enseste bakış açısında olduğu gibi, herhangi bir yaşam anlayışındaki sapmayı makul karşılamalı ve insanı çekilen demir parçası, merkezi ise mıknatıs gibi düşünmeliyiz. işte bu minvalde önemli olan da merkez üzerinde söz sahibi olmak.

    kullanılan kaynaklar

    r. a. bauman, crime and punishment in ancient rome, routledge 1996, s.60.
    http://www.ancientlibrary.com/smith-bio/2068.html
    http://stanford.academia.edu/…taboos-in-roman-egypt
147 entry daha
hesabın var mı? giriş yap