15 entry daha
  • kokusuyla beni sabah sabah garipleştiren, uzun zamandır görüşmediğim hislerimle görüştüren katalizör.

    soğuk, karlı bir yaz günüydü. yağan tipiden göz gözü görmüyor, asfalttan sıcak buharlar çıkıyordu. güneş ortalığı yakıyor hatta yağan kar dizboyuna gelmişti bile. bir yandan botlarımdan içeri giren kar yüzünden donuyor diğer yandan da terden sırılsıklam oluyordum.

    eve, doğduğum şehre gitmeyeli uzun zaman olmuştu. bir şeyler değişmişti heralde. eksikliğim hissedilmiş miydi acaba? anneme-babama “senin oğlan nerelerde?” diye sormuşlar mıdır hiç? yoksa yokluğumun farkına varmadılar mı?

    4 senedir tatilleri saymazsak, hiç görünmüyordum mahallede. tatillerde de göründüğüm söylenemez aslında. hem niye, kime görüneyim ki. çocukluğumdan beri görünmek istediğim birisi hiç olmadı kendi mahallemde. ya benden büyüktüler ya da benden küçük. yaşıtım olanlar da vardı elbet. ama nereden bilebilirdim ki onun da taşınıp gideceğini? ismi neydi acaba? biliyor muydum, onu bile hatırlamıyorum. ha unutmadan, gamzeleri vardı. belki bu yüzden adını gamze koymuşlardır. ben onu aklımda gamze ismiyle tutuyorum. ismi belki de aylin. ya da merve. ceyda bile olabilir hatta. farketmez, benim için gamze o. aynı kardeşim gibi, yüzünde gamzeleri olduğu için gamze ismini koymuşlardır ona da. yanılıyorsam da varsın olsun. en büyük hayal kırıklığım olmaz sonuçta.

    benim ilk konuştuğum, etkilendiğim, yüzümün kızardığı, kekelediğim, ne dediğimden haberdar olmadığım, titrediğim hatta, ilk kişiydi o. onun bunlardan zerre haberi yoktu ama. dur, onun hiçbir şeyden haberi yoktu hatta. ruhsuzdu lan. onu hiç gülerken, ağlarken ya da sinirliyken görmedim. ya da hatırlamıyorum.

    pek konuşmazdık onunla. benimle konuşmak istediğini de sanmıyorum. zaten konuşamazdık ya. yani ben konuşamıyordum aslında. çekindim hep, kaçtım. o yerinde durmayan, laf dinlemeyen o asi çocuk, bu asiliği yüzünden kafası yarılan çocuk, kapı kilitliyse camdan kaçan o salak çocuk o kızın yanında dondurma gibi duruyordu. hem soğuk hem de yavaş yavaş eriyen bir dondurma gibi.

    belki o da benim gibi daha doğrusu benim ondan çekindiğim gibi çekindi benden. ya da annesi "o çocukla konuşma" dedi. annelerin “onunla konuşma” dediği kötü çocuktum belki. çocukken kimseye bir kötülüğüm olduğunu sanmam. yani annesinin benim için böyle söyleme ihtimal düşük. bu kız sevmedi mi beni yoksa? evet, bu ihtimal daha akla yatkın.

    ona dair hatırladığım ilk şey, taktığı kırmızı şapka. hani şu yanlarından ipler sallanan, üst kısmında bir ip yumağı bulunan, şimdi olsa hayatta takmam dediğimiz türden bir şey. şirin bir şey ama giymem hayatta. zaten bere takmam ki ben, neyse. modası geçmemiş sanırım. çocuklarda görüyorum ara sıra. hala çocuk kalanlarda da görmedim değil. adları gamze onların. hayır benim adım sevda desen de fark etmez. adın gamze senin.

    topu topu 1 ay gördüğüm bir kızı hala unutamamış olmam değil sorun. aslında aklımda da değildi pek. bu sabah oldu her şey. sırık gibi boyun bir işe yarasın denilen bir insan olmanın haklı ya da haksız gururunu da taşımadım hiç.

    soğuk bir kış sabahı, güneş ortalığı kavururken ben balkonda çamaşır asıyordum. seneler sonra ilk defa. çamaşırlardan gelen deterjan kokusu birden bire geçmişe döndürdü beni. kalakaldım orada, hareketsiz. oturdum bir tabureye, dayadım kafamı duvara. soğuktu ama umursamadım pek. düşündüm. geçmişimi, daha doğrusu artık hayatımda olmayan ve büyük ihtimalle de bir daha asla hayatımda olmayacak ya da olamayacak insanları düşündüm. uzun zamandır içinde olmadığım hislerimdi bunlar. özlemişim belli, çok olmuş görüşmeyeli.

    beni bu soğuk havalar değil de, bu deterjan kokusu mahvetti.

    anne ben bugün melankolik oldum.
    belki senin yüzünden
    belki senin sayende
    karar veremedim hala.
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap