43 entry daha
  • "akp'nin değiliz" diyorlarsa iktidarın, egemen olanın yandaşı daha da ötesi yalakasıdır ve dahi sahtekar, vicdansızdır.

    "bireyin yandaşıyız" buyurmuşlar, birey sermaye mi? "işçi ezilen değilmiş de ezen"miş... sevsinler sizi *bir de bu 3h'nin açılımındaki "hürriyet, hukuk, hoşgörü" sözcükleri pek bir "abdestli kapitalizm" kokuyor. liberaller daha çok serbesti, liberasyon laflarını tercih eder, hürriyet yerine. hoşgörü'nün de bir sözcük olarak yıldızının parlaması "mütedeyyin sermaye" ile paralel gelişti. hatta ve hatta hoşgörü kavramı bir inanç sistemini esas alan bir cemaat ile öyle özdeşleşti ki, objektifleştirmeye ihtiyaç duyuyor ama öyle ise bir hayli şey söylüyor bu. çünkü sermayenin bir fraksiyonu olan bu cemaat örgütlenmesinin bütün "hoşgörü" söylemine rağmen nasıl da işçi sınıfına düşman olduğunun bir başka tezahürü olur bu durum.

    bu faaliyeti, sözcüklere otopsi yapmayı hiç hafife almayın; çocuğunuza bile isim koyarken, günlerce düşünür, fikir alırsınız. sözcükler, kavramlar dünya ile ilişkimizin aracıdır. serbesti hadi aynı anlamda değil aslında ama özgürlük yerine neden hürriyetin kullanıldığı önemlidir.

    sermaye ister "abdestli olsun", ister abdestsiz işçi sınıfını pek sevmez, örgütlü olsun istemez, onların örgütlülüğünü sınıf bilincini dağıtmak, lekelemek, onları sınıf bilincine varmaktan uzak tutmak ister. böyle olsun ki, tek tek dirençle karşılaşmadan "sevebilsin" onları. liberallerin sevdiği birey de buna yakın bir birey aslında. onlar sermayenin çıkarlarını baltalayan bireyleri, sermaye egemenliğini tehdit eden bireyleri sevmezler. böyle koşullu bir bireylik ve koşullu bir demokrasidir onların ki. hele sermayenin imanlısı onlar henüz sermayenin yeni güçlenen bir fraksiyonu oldukları için, daha bir iştahlılar. zaten sermaye birikiminde yeni bir aşamaya geldiler ve öyle işçi sınıfı falan kendilerine ayakbağı olsun istemiyorlar. artık büyük kapitalistler oldular. yeni bir aşamaya geçiyorlar. dolayısıyla burjuva demokrasisinin bu seviyesine denk gelen kültürünü edinmeleri biraz zaman alacak.

    şimdi yeni durumlarını, yeni doymaz iştahlarını estetize edecek, meşrulaştıracak, teorileştirecek tüm araçları devreye sokuyorlar. yalnız çok sabırsızlar, çok açgözlüler tekamül etmeyi bekleyecek sabırları yok. bunu da siyasal iktidarları aracılığıyla hızla gerçekleştirmeye çalışıyorlar. nasıl mı? medyadan, bilim kurumlarına, sivil topluma her yeri parayla, zorla ya da diğer esnek metotlarla ele geçirip kendi sömürü düzeninin rızasını üretmeye çalışıyorlar. ama bir pürüz var işte. tekel işçileri. "hoşgörü, hukuk, hürriyet" diyorsun adam orada ankara'nın ortasında duruyor. bunu hükümetinin ağzından söyletsen, "hadi oradan, yemezler" yanıtı geliyor. o zaman "sivil toplumu", gazetelerinde yazan iktisatçıları vs. sür cepheye. ama yine olmuyor işte.

    "tekel işçileri devletin kesesinden bedava yiyormuş"... bir kez daha sevsinler sizi. 3h'ciler gidin ihalelere, kamu bankalarının krediler yağdırdığı sermaye gruplarına, yerel ve merkezi yönetim bütçelerini talan eden kan emicilere çatın. namussuzluk etmeyin.

    üniversite öğrencileri işsiz, tersane çalışanları ölüyor doğru... ama bununla mücadele etmeyip de onları işsiz bırakan, öldürenlerle saf tutup, "tekel işçilerine de hakları verilmesin" demek alçalık, namussuzluktur. sahtekar da vicdansız da ve namussuz da sizsiniz.
83 entry daha
hesabın var mı? giriş yap