85 entry daha
  • beynin üç parçalı evrimleşmiş olması.

    şimdi eğer bi yaratıcı olsaydı, insan beynini sıfırdan yaratır, yepisyeni bi organ olarak dizayn ederdi. ama böyle olmadığını görüyoruz. nasıl mı olmuş peki,

    şu dünyadaki canlı türlerinin sıralanışına göre önce sürüngenlerin sahip olduğu beyinle başlanmış (beyin sapını saymazsak). buna r-complex deniyor. r diye kısaltma "reptile" yani sürüngen manasında. carl sagan'ın sözleriyle,

    "burası öfke, ayin (ritual), bölgeselcilik ve sosyal hiyerarşinin kaynak bölgesi. yani aslında bizim beyinlerimizde en altta bi timsah beyni duruyor"

    sonra evrim bi öncekinin üstüne yeni bi taş koymak olarak özetlenebilecek bi süreç olduğundan iş aynen böyle gerçekleşmiş ve eskisinin üstüne yeni bi ikinci beyin evrimleşmiş. limbik sistem ya da memeli beyni diye adlandırılan beyin parçası. işte yaratıcı ihtimalini yok eden süreç bu. ortaya yepyeni sıfırdan bi beyin çıkmamış, eskisinin üstüne yeni bi parça eklenmiş. yine carl amcaya kulak verelim,

    "burası hislerimizin, moral halimizin, özen duymamız, başkasının haline aldırmamız ve yeni doğanlara gösterdiğimiz ihtimamın kaynağı"

    üçüncüsü de insanın bugünkü beynini oluşturacak parça.. cerebral cortex..

    şimdi gelelim bunu neden kusur olarak saydığıma. sonuçta beyin böyle de çalışıyor ve ortada bi teknik kusur yok. ama sosyal bi kusur var ve binlerce yıldır da o kusur yüzünden bu dünyayı rezil hale soktuk, hala da sokuyoruz. taa o ilk beyinciğe gidelim şimdi,

    eğer sürüngenler üstüne belgeseller seyrettiyseniz o sürüngenlerdeki bölgeselcilik (teritoriality) kavramının nasıl gelişmiş olduğunu görebilirsiniz. yani artık neredeyse her canlının başat özelliği olan "burası benim, geleni yakarım" diye özetleyebileceğim denyo anlayış bu sürüngen beyinciğinden miras. david attenborough bi kertenkeleye ayna tutuyor ve izliyordu. aynadaki kertenkeleyi kendi bölgesini işgal eden başka bi kertenkele sayan salak sürüngen önce aynadaki aksine tehdit mesajı (elini sallayarak yapıyor bunu) veriyor, aynadaki de kendisine aynı hareketi yapınca ve uzaklaşmayınca salak kertenkele aynaya saldırıyordu.

    işte bütün bölgeselcilik, milliyetçilik vs gibisinden fikirler bu en primitif beyin parçasından, beyincikten, sürüngen beyni kalıntısından geliyor. eğer insan kendisini geliştirmez ve en primitif içgüdüleriyle yaşamını sürdürürse ondan ancak milliyetçi, ırkçı bi salak çıkıyor. bu noktada einstein'ın ünlü sözünü hatırlayalım,

    einstein herhangi bi marşa ayak uydurup uygun adım yürüyen askerleri ve bu zihniyetteki insanları "aslında kendilerine bi beyincik bile yetebilecekken yazık ki kullanmadıkları halde diğer beyin parçalarına da sahip olan insanlar" diye etiketlerken bu lafı sadece afili bi aşağılama cümlesi olarak kurmuyordu. derdi sadece milliyetçileri ilginç bi küfürle kötülemek değildi, söylediklerinin altında bi gerçeklik payı vardı. milliyetçiler, ırkçılar bu fikirlerini sadece beyinciklerinden alıyorlar, üst beyinlerinden değil.

    cosmos'da carl sagan'ın söyledikleriyle finali yapalım o zaman,

    "beyinlerimiz büyüdü ve değişti. eski parçalar yeni parçalarla yönlendirilmeye başladı, ve bu bizi insan yaptı. şefkat, ileri görüş ve mantık kazandık. ama bunun yerine içimizdeki o sürüngen sesi dinledik. korku, bölgeselcilik ve öfkeyi yeğ tuttuk."

    ve hala da dinliyoruz. insanlık o sürüngen beyninin kalıntılarını üst beyninden önce tuttuğu sürece de kurtuluş şansımız yok.

    neyse boşverin siz bunu.. gidin askere gitmeyi reddeden sözlük yazarları başlığına, paso küfredin sevgi kelebeği pıtırcıklara.. beyinciklerini kullanan güruhtan cortexlerini kullanmalarını ümid etmek boş iş ne de olsa..
118 entry daha
hesabın var mı? giriş yap