18 entry daha
  • daha önce hiç ağlamamş gibi, dişleri birbirine vururcasına, elleri titrercesine ağlamak.

    adını hatırlayamadığım bir ankaragücü - beşiktaş maçı. lise son öğrencisiyim, öss'ye hazırlanıyorum köpek gibi. ankara'da senede 2, bilemedin 3 kez yaşanan bir olay oluyor o akşam. beşiktaş ankara'ya geliyor. önce okulu, sonra dersaneyi asıyorum, koşa koşa arkadaşlarla ulus'a doğru gidiyorum. üzerimde beko yazan beşiktaş formamı geçirmişim, gayet mutlu ve huzurluyum zira cebimde maç biletim de var.

    lise bjk grubuyla bekliyoruz stadın önünde.. yan tarafta pek sevmediğimiz, daha doğrusu tribündeki en güzel yerleri kaptığı için kıskandığımız ankara çarşı üyeler var. o sırada bişeyler oluyor, bağıra bağıra istanbul'dan çarşı ekibi geliyor, sanki sırada hiç kimse yokmuş gibi, sanki tribün onlara tahsis edilmiş gibi yönetimin verdiği biletlerle içeriye dalmaya çalışıyorlar. o sırada arbede çıkıyor tabi, çünkü kimse yerini kaptırıp dışarıda kalmak istemiyor. beşiktaş aşkı bu, hele ki ankara'da yaşamak zorundaysanız, senede 2-3 kez vuku bulan bu olay hayat memak meselesine dönüveriyor.

    bütün gazla, ilk turnikelerden kim geçicek diye yırtınıyor millet. derken, ankara 19 mayıs stadı'nı korumakla yükümlü atlı polisler ve çevik kuvvet saldırıyor o kalabalığa, eline geçirdiğine cop yağdırılıyor. o sırada, turnike çevresinde birbirini ezen topluluk, çil yavrusu gibi dağılıveriyor, arada sayısı 50'yi geçmeyen liseli gençler kalıyor ve işin kötüsü, çarşı ile ankara çarşı arasında kaldığımız için de kaçamıyoruz..

    neyse olan oluyor, o sırada çevik kuvvetten biri geliyor ve tüm gücüyle copunu sırtıma indiriyor.

    ilk başta bişey farketmiyorum ama bir saniye geçtikten sonra hayatımda daha önce yaşamadığım bir yanma hissiyle karşı karşıya kalıyorum. o acıyla kendimi yere mi bıraksam, o izdihamdan kurtulsam mı derken, çevik kuvvet beni, eoka bebeleri arasında kalmış küçük mücahit sezercik gibi ittiriyor.

    en sonunda oradan kurtuluyorum, ailem tarafından sürekli içime işlenen ve ergenlik çağının vermiş olduğu bu asilikle, hakkımı aramaya gidiyorum, rütbesi yaldızlı olan ve bilmem kaçıncı sınıf emniyet müdürü olduğunu bilmediğim bir yetkilinin yanına gidiyorum, "efendim, böyle böyle, bu kimse bana copla...." derken "siktir git lan" diyor o yetkili.

    ne sırtıma yediğim copun acısı, ne polislerin beni itip kakması.. hiçbirisi canımı, hakkımı arayamamak kadar acıtmıyor. ellerim titreye titreye, dişlerim birbirine çarpa çarpa sinirden ağlıyorum.
96 entry daha
hesabın var mı? giriş yap