5 entry daha
  • sadece hayata dönüş operasyonu ile ilgili sonuçlanan ilk davaya ve benzer davalarda aihm'e gitmeden karara bağlanan en yüksek tazminata değil, aynı zamanda yurdum mahkemelerinden çıkmasına maalesef alışık olmadığımız bir gerekçeli karara da vesile olmuş genç bir ölüdür kendisi:

    t.c. istanbul 2. idare mahkemesi'nin 10 aralık 2003 tarih ve 2003/1612 sayılı kararından:

    “davalı idarelerce, kamu güvenliğinin ve kamu düzeninin korunması amacıyla gerçekleştirilen operasyonun yasal dayanağının yukarıda belirtilen yönetmelik olduğu ve idari işlem ve eylemlerin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır. ancak, tüm tutuklu ve hükümlüler bedensel ve mekansal anlamda idarenin elinde olduklarından 'hayata dönüş' olarak adlandırılan operasyonun insan yaşamını tehlikeye düşürmeyecek şekilde planlanması ve uygulanması gerekirken olayın 12 kişinin ölmesi ve 77 kişinin yaralanmasıyla sonuçlandırılması dolayısıyla operasyonun iyi planlanmadığı ve uygulanmadığı, ölçülük kuralına uyulmadığı, orantılı güç kullanılmadığı kanaatına varılmıştır.

    "olayda davalı idareler, yasa hükümlerine göre kamu gücünü kullanarak özgürlüğünden yoksun bıraktıkları, gözetimleri altında bulunan ve ulusal hukuk hükümlerindeki ve türkiye cumhuriyeti devletinin imzaladığı uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülükler dolayısıyla yasam hakkını korumak zorunda oldukları mahmut murat ördekçi'nin yaşam hakkını ihlal etmişlerdir.

    "dava dosyasında bulunan belge ve bilgiler mahmut murat ördekçi'nin cezaevinin içinde bulunduğu ortama rağmen açlık grevine, ölüm orucuna katılmadığı gibi davalı idarelerin bu boyutta bir operasyon yapmasını etkileyecek bir katkısı bulunmadığından olayda kendisine yüklenebilecek bir kusurunun olmadığını, idarelerin ise olayda hizmetin iyi işletilmemesinden kaynaklanan hizmet kusurunun bulunduğunu göstermektedir. bu durumda, gerek iç hukuk hükümlerine, gerekse uluslararası sözleşmelerde öngörülen kurallara göre idarenin hukuki sorumluluğunun bulunduğu olayda davalı idareler hizmetin iyi yürütülmemesinden doğan zararı tazmin etmekle yükümlüdür.”

    “doğada canlıların en değerli varlıkları; kanlannı ve genlerini vererek dünyaya getirdikleri, yaşamını sağlıklı olarak sürdürmeleri için gerekli ortamı hazırladıkları, bunu temin etmek uğruna her türlü fedakarlığa katlandıkları, kuramsal olarak kendi yaşam sürelerinden daha fazla süre yaşamalarını bekledikleri (bütün canlılar için genel ifadeyle) yavrularıdır. bu bağlamda insanların da şüphesiz en değerli varlığı olan çocuklarının doğal olmayan nedenlerle ölümünden duydukları üzüntü ve acının hiçbir surette giderilmesi mümkün bulunmamaktadır. ancak, maddi ve manevi tazminat davalarıyla idarenin hukuki sorumluluğu bulunan olaylardan doğan zararların bir ölçüde giderilmesi amaçlanmaktadır. bu durum anayasanın başlangıç bölümünde topluca türk vatandaşlarının nimet ve külfetlerde, millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu belirlemesinin gereği olarak zarar gören bireyin maddi kayıplarının karşılanmasıyla ve duyduğu acı ve üzüntünün de toplumu oluşturan diğer kişilerce paylaşıldığını gösteren manevi tazminat ödenmesiyle sağlanabilecektir.”
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap