7 entry daha
  • romalı giles veya aegidius romanus veya italyancasıyla egidio colonna 1243-1316 yılları arasında yaşamış büyük bir zihin; yine ortaçağın manastırlarında yetişen müthiş bir zeka; büyük aziz thomas aquinas'ın öğrencisi. onun için de aeternitas konusu felaket önem taşımış; ama bu problemi fazlasıyla kolay bir şekilde aşmış: evet sonsuzluk yani aeternitas nedir? romalı giles'e göre her şeyden evvel sonsuzluk kavramına herhangi bir vasıf yüklememek gerekiyor; onu ancak kendisiyle bölüp çarpabiliriz. şöyle diyor: "...aeternitas dividitur, vel potest dividi in aeternitatem simpliciter, quae communi nomine dicitur aeternitas: et in aeternitatem participatam: quae communi nomine vocatur aevum.. quia utraque aeternitas.. mensurat aliquo modo totum simul.." (in. 1 sent. d.2, q.1, a.5; p.133, c.1, a&b.)

    carl j. peter'in müthiş derlemesi "participated eternity in the vision of god: a study of the opinion of thomas aquinas and his commentators on the duration of the acts of glory"'de (p.112, editrice pontificia università gregoriana, 1964) bu adamcağızın sonsuzluğu basitçe, sadece kendisiyle anlama telaşı ortaya konduğunda üç önemli terim de beraberinde gelir: interminabilitas, invariabilitas ve simultas (idem, in 1 sent. d.8, q.6). bunlardan ilki yani interminabilitas, "hadsizlik", "sınırsızlık" anlamlarında olup "tehdit etmek", "tehdit ederek yasaklamak" manalarındaki interminor, -ari, -atus deponens fiilinden türemiştir. görüldüğü üzere buradaki sınırlama bir yasağa dayanmak durumunda; yani kendiliğindenlik değil yasaklanmışlık faktörü ön plandadır. zaten bu fiilden çıkan interminatus kelimesi "yasaklanmış olan" manasındadır; sınırsızlığa hapsolmayı düşünün interminabilitas için. aeternitas'ta interminabilitas bir nevi yasaklarla, zorla düzenlenmişliğin resmidir. o halde biraz muhakeme yeteneğiyle sonsuzluğu ancak ve ancak mahkum olduğumuz bir alem için düşünebiliriz; bir sohbet esnasında teoman duralı hocamın, üstadımın insanın tanrı tarafından gözetilmesinin en büyük hapis ve hürlük olduğunu dile getirişini anımsıyorum (bkz: #14484888); aklıma burada ilk gelen bu oldu. romalı giles'teki bu interminabilitas kavramını, akleden ve böylece yaşayabildiğinin de idrakina sahip insanın ucu sonsuzluğa varan hürlüğe hapis olmadaki yasakçı tavır olarak görmek durumundayım, ötesi olamaz; ben buna yasaklandım!

    bir diğer gilesçi terim "değişmezlik", "sabitlik", "süreklilik" manalarındaki invariabilitas'tır. aeternitas'ta invariabilitas, kuşkusuz farklı bir statüye geçmeden kendi içinde sürüp gitmenin temsilidir. bu öyle bir sürüp gitme halidir ki, içinde alabildiğine değişim ve farklı yönelim olsun, hiç fark etmez; o hep bir yere varır: sonsuzluk! o halde içinde barındırdığı değişimler, oynaklıklar ve süreksizlikler hep bir sabitliğe denk gelir, onu bütünler. o birdir. bunu da novum testamentum, epistula i ad corinthios'ta, 12.4'te aziz paulus'un bir ifadesiyle anlamamız gerekebilir: "lütuflar çeşitlidir, ama o hep aynı ruhtur." ("divisiones vero gratiarum sunt, idem autem spiritus") yanlış anlaşılabilirim, hiç problem değil ama en azından uyarıyı yapmalıyım; sonsuzluk yani "aeternitas spiritus'tur" yani "ruh'tur" demiyorum, asla. zira buradan hareketle sonsuzluğun da bir lütuf olduğu inancı ortaya çıkabilir; buna inanıyor değilim, en azından bu entiride. vurgumun iyi anlaşılması gerek; sabit bir şekilde sonsuzluğa uzanma düşüncesinin basitliğini dile getirmeye çalışıyorum. onda hudutsuzluğa mahkum edilmiş bir süreklilik hakimdir; her ne kadar kimi zaman hudutluymuş ve süreksizlik varmış gibi bir izlenim uyandırabilecek kadar yetkin imajlara sahipse de.

    aeternitas'ı özümseten gilesçi üçüncü terim simultas'tır, yani "çekişme". çekişen güçlerin ereğinde ödül olabilir, olmayabilir; önemli olan onun varlığı. bununla ilgili en iyi açımlayıcı sunumu yine aziz paulus'un bir mektubunda (nov. test. epistula ad galatas 5.17) görüyorum: "çünkü benlik ruh'a, ruh da benliğe aykırı olanı arzular. bunlar birbirine karşıttır; sonuç olarak, istediğinizi yapamıyorsunuz." ("caro enim concupiscit adversus spiritum, spiritus autem adversus carnem; haec enim invicem adversantur, ut non, quaecumque vultis, illa faciatis.") burada haliyle aeternitas'ın sadece kendisiyle yani vasıfsız anlaşılabilmesinden bahsedip, sonra üç terimle onu vasıflandırmak sanki tutarsızmış gibi görünebilir; oysa gilesçi olsun veya olmasın adına "sonsuzluk" ya da "aeternitas" dediğimiz şeyin başka bir şey olması mümkün değildir ki; bu durumda onu adlandırışımızdaki yetkinliğin ötesine geçilemediği, onun aşılamadığı da aşikardır. bu sonsuzluk denilen şey, ben ancak yaşarken düşünülebilen bir şey; benimle birlikte uçup gidiyorsa, benim onu adlandırdığım kadarıyla var olacaksa; gilesçi tutumun tümüyle evrensel olmayabileceği de ortaya çıkabilir. oysa carl j. peter'ın aynı eserde (p.115) dile getirdiği gibi gilesçi tutumda interminabilitas, invariabilitas ve simultas ancak tanrı'nın sürekliliğinde bütünlenir, tamamlanır. bunda insanın yeri nedir ki? eğer bu hakikat ise, zaten başından itibaren benim (ben derken giles de dahil olmak üzere tüm sonsuzluğa bakanları kastediyorum, temel paydayı anlamaya çalışan insan olarak görüyorum) ona dair her tanımlamam (buradaki de dahil olmak üzere) eksik ve yetersizdir; carl j. peter'in de belirttiği gibi sadece tanrı sonsuzluğu tam anlamıyla hissedebilir ya da başka bir şey yapabilir; ben bütünüyle benden taşmış bir alemi anlamaya çalıştığım için yanılmaktayım.

    sonuç çok tuhaf bir paradoksu içeriyor; tanımlamaya ve anlamaya giriştiğim şeyi aslında tanımladığımı ve anladığımı sandıkça, aslında hiç tanımlayamamış ve anlayamamış oluyorum; tuhaf bir şekilde aeternitas bu durumda hem anlamak hem de anlamamak olarak beliriyor, bu kadarı bile giles'in veya benim tutarsızlığım olarak görülebilir.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap