9 entry daha
  • - koy onu yerine.

    öylesine otoriterdi işte. "onu koyar mısın?", "şuraya koyabilir misin" gibi daha yumuşak kalıplarda umduğunu bulamazdı.

    umduğu bir kabuktu. duvarlardan bir duvar. insan içine duvar örer mi hiç? örerdi işte. kınamak yerine anlamanız gerekirdi aslında. bir duvarı anlayabilir misiniz? bir kabukla konuşabilir misiniz?

    bazen konuşmalısınız. hiçbir duvar boşuna örülmez. örülmezdi. örülmemeliydi.

    her neyse.

    en ufak cümlede bile ortaya koyuverirdi işte sertliğini. zaten sertlik, duvar, küçük cümlelerden oluşmalıydı. birdenbire buyur edebileceğiniz bir yatak odası yerine, daha antrede ele tutuşturabileceğiniz sert bi tokat... kabuk buydu, duvar buydu. aniden çarpıp geri gelebileceğiniz bir şey.

    "peki."

    boyun eğmişliğin en kırılgan kelimesi "peki." tamam gibi bir konsensüs ortamı yok. olur gibi keyfe bağlı onama durumu da yok. "peki" bir kıldan ince olma hali... peki iradenin ve karakterin geri çekilmesi.

    ama içinde bir sertlik de barındırır "peki." burnu büyüktür kimi zaman. "tribal"dir hatta. ağzı ucu sivri araçlarla açamamanıza kadar gider yolu. bir sertliktir artık "peki" de.

    "koy onu yerine"
    "nasıl böyle konuşursun benimle?"

    diye başlar her şey.

    "koy onu yerine"

    der

    susarsınız bu sefer.

    "koy onu yerine"
    "benimle bir daha böyle konuşma"

    takip eder bunları.

    "koy onu yerine"

    yapmazsınız istediğini.

    "koy onu yerine"

    "peki."

    "koy onu yerine"
    "peki."

    ve bir kere daha

    "koy onu yerine"
    "peki."

    tebrikler... siz de aslında artık sertsiniz. bir harf gibi bükülüp siz de sertleştiniz.

    o sertti, o sessizdi... artık siz de benzeştiniz.

    peki.
32 entry daha
hesabın var mı? giriş yap