183 entry daha
  • attila ilhan okuyup "bunun neresi aşk şiiri len mq ağaçlar sonbahara hazırlanıyormuş, karanlıkta bulut parçalanıyormuş. eeee?" diye yorum yapan ve bu yorumu haklı bulan tiplerin elbette ki anlattığı hikayeyi anlayamayacağı parçadır.

    debeye giren çok sığ entry gördü bu gözler ama bugünkü ilk 10'a net oynar.

    aslında entry'i yazan arkadaş güzel ipuçları yakalamış ama sanırım bir tık daha ileriye gidip asıl olayı çözmek için şey yetmemiş. nasip olmamış diyelim. ve yahut konuyu bir şekilde babasının aşırı motive edici başarı öyküsüne bağlama çabasına girdiği için unutuvermiş*.

    şarkı sözlerinde, sosyalizm'in temelini oluşturan, bütün teorinin üstüne oturduğu sınıf mücadelesi, ecnebicesiyle class struggleanlatılır. ana karakterimiz bir tamirci çırağı ve işçi sınıfı mensubudur.
    kitap okuyan ama imkanı olmadığı için kimilerimizin peder beyleri gibi tahsilli olamayacak bir gençtir. ustası bunun farkındadır ve ona "hülyalı hayalleri bırak evladım, ben ölünce usta olacaksın ve senin de çırağın olacak işte. kendi çapını bil, sonra hayal kırıklığına uğrama" mesajını verir.
    albümün 1977'de çıktığını göz önünde bulundurursak, "oğuyub möhendiz olmasından mı ğorğuyor eğeğeğe" gibi esprilerin pek bir recep ivedikvari olduğunu da anlayabilriz. zira 70'li yıllarda, mühendis ve doktor olmak işçi sınıfının harcı değil. bilgiye erişim için varlıklı olmanın neredeyse şart olduğu bir dönem. çünkü halk kütüphaneleri bedava da olsa eve ekmek götürmesi gereken çocuk işçiler gani.
    o dönem çıkmış yeşilçam filmlerinin klişe cümlesi olan "benim kızımı ne mühendisler, ne doktorlar istedi" tesadüf değil yani.

    arabasına tamire getiren ve hizmet almaya gelen, pardon asjhdgj. hizmet almaya gelmiş ve hizmetini alıp gitmek isteyen hahahskjdhkjasd kişi ise orta sınıfın ta kendisi.

    ya çok affedersiniz de, 70'li yıllardan bahsediyoruz.
    henüz hizmet almak dillere pelesenk olmuş bir şey değil. toplumdaki sınıf ayrımı aşırı belirgin. yoldaki seyyar ayakkabı boyacısında ayakkabısını boyatan ve "hizmet alıyorum, parasını veriyorum şekerim" diyen plaza çalışanları yok. "köleden hallice insanlar var, ben de işimi onlara yaptırarak ekmeklerini veriyorum" zihniyeti var. e sosyal medya da olmadığından "bu ne ya? mnakodumunun tamircisi" diyen biri on dakika içinde türkiye'nin dört bir yanından linç yemiyor.

    tamirciye gelen kadına dönecek olursak; o da bir orta sınıf. özel şoförü yok, altında çalışıp ayak işlerini yaptıracağı elemanı yok. kendisi de birini zengin etmek için çalışıyor. bizim tamirci çırağından tek farkı daha fazla para kazanması. ailesi daha varlıklıymış ve ek iş yapmak yerine ders çalışmış, beyaz yakalı olmuş. bu kadar. ama kendisi de emeğini bir patronu zengin etmek için harcıyor.

    işçi sınıfı, orta sınıfa özeniyor, orta sınıf ise üst tabakaya özeniyor. işçi sınıfı da mazlum, orta sınıf da mazlum. ancak mazlumun mazluma ettiğini, zalim etmezmiş ya, kadın da kendi konumuna bakmadan bir alt sınıfı serseri diye aşağılayacak kadar kibirli ve kompleksli.

    işte bizim eski dost sosyalizm de tam olarak bu sikkoluktan dem vurur.

    aynı zamanda yeşilçam filmlerindeki fabrikatör kızı fakir oğlana aşık olur temalı filmlerin de gerçek dünyayla ilgisi olmadığının mesajını veren bir hikayedir.
64 entry daha
hesabın var mı? giriş yap