8 entry daha
  • ütopik olan nedir, 'ne olan' nedir, neyi sorgulamaya girişiyoruz, bir bakın etrafınıza sizler de göreceksiniz "nietzsche nin sokrates sorunu" aslında tümüyle o pos bıyıklı'nın artık rutine dönüşmüş saldırganlığıyla açıklanamaz, 'sokratik tini lanetler, çünkü sözümona bu tin dünyayı gerçekte olduğu gibi görme ve trajik bilgeliğin gö- rünür kıldıklarını kavrama konusunda devasa bir yetersizliği ifade etmektedir. bu yüzden çelişkili bir şekilde, "estetik sokratizm"i ve onun yüce kriterini ("bir şeyin güzel olması için anlaşılabilir olması gerekir") böyle bir genel bakış açısının cehaletten kaynaklandığı ve varoluşun gerçek mahiyetini gizlediği gerekçesiyle kınar.' şeklinde bir açıklama doğrudur, kabul.
    fakat bakın hayatınıza; özürlerinize bakın mesela; ya da özürleşememenize, hep o krallığınızı göreceksiniz, krallık ama nasıl bir krallık, bilge krallık! bilgeleşmeye çalışan, insanın trajik yapısını göz ardı ederek sorular sorduğunda bilge olduğunu sanan kral!

    'tanrı öldü' başlı başına ütopik bir fikirdi, öyle mi? tamam öyle diyelim, pekala platon 'un devlet 'inde çizdiği 'tabi ki gerçekleşmesi imkansız ama o hedefe doğru yol alınabilir.' çizgisinin kendisi de aslında başlı başına insanı insandan etmedi mi?

    'filozofların, devlet içinde krallık seviyesinde yer almaları durumunda ya da şimdi kral olarak adlandırılan kişilerin gerçek filozof olmak için yeterliliğe sahip olmamaları durumunda, politik güç ve felsefenin aynı kişide birarada bulunmaması durumunda... ne şehirlerin kurtuluşundan, ne de insan ırkının egemenliğinden söz edilebilir.' (devlet, v)

    bakın campanella da platon'a nasıl yaklaşıyor kendi ütopyasında;

    “hoh' dan (devletin başındaki yönetici) istenen, metafiziği ve teolojiyi iyiden iyiye, bütün bilim ve sanatları, ilkeleri, tanımlamalarıyla adamakıllı bilmesi, nesnelerin benzerlik ve ayrılık ilişkilerini, dünyanın düzenini ve kaderini, tanrı'nın ve yaratıkların önem sırasını ve benzerliklerini, tanrı'nın gücünü, tanrı'da gerçeğin ve idealin birleşmesini kavramış olması, tanrı ve insan sevgisine ermesi, yer gök ve denizle ilgili ne varsa, hepsini bilmesi, hiç değilse bir insanın ulaşabileceği bilgi katına varmasıdır...hoh'da peygamberlerin kitaplarını ve astrolojiyi adamakıllı incelemiş olması aranır... görev ömür boyunca sürer, ama eğer ülkede hoh'dan daha bilgili, devlet işleri için daha yetkili birisi çıkacak olursa, o zaman, eski hoh yerini yenisine bırakır.”

    kafanızda birşeyleri daha netleştirebilmek için; insanın doğasına hormonlar vasıtasıyla (sokrates-platon-aristoteles hormonları / dış müdaheleleri) yapılmış olan o saldırının adını koyalım;

    aiskhylos, euripides ve sophokles 'in yerine; sokrates, platon ve aristo'yu koyarsanız, 'kanunlara ve devlete olan gereksizliği insanların erdemli ve akıllı olması şartına bağlarsanız' (bkz: platon, devlet) akılcı öğretiyi hem de primitif hiristiyanlık düşüncelerinin başlangıcı olarak değerlendirip, insanın trajik yapısını (tam burada şu bkz.'ı vermezsem ölürüm: melinda and melinda/@jimi the kewl ), yani odi et amo'yu, iten ve çeken kuvvetlerin o insana özgü yaratıcılığını tukaka ilan edip, devletin okullarında yukarıda ismini verdiğim üç tragedya yazarının eserlerinin okutulmasını yasaklar, sanatın, duyumlar dünyasının bir taklidinden ibaret olduğunu düşünerek, duyumlar dünyasının da gerçek oluşumların yalnızca birer kopyası olduğunu kabul edip, sanatı sahtenin sahtesi ilan ederseniz, sanatı sadece ahlak kültürü oluşturulmasına katkıda bulunabileceğine inanırsanız; siz baylar ve bayanlar artık platoncu, sokratesçi ve devamında aristocu dehlize düşmüş, bu akışın doğal sonucu mahiyetinde ikili yapısını unutmuş (bkz: nefret ediyorum ve seviyorum), ahlaki devletin / ya da devletin ahlakının işleyen çarkın dişlilerinden biri olma dramının fertlerinden olmuşsunuz demektir.

    işte o halde erdem, ideal olarak kalmakta ve ahlak eğitimi, devletin birinci amacı olduğunda, sen bugün bu topraklarda ve diğer topraklarda evladına 'ahlak bilgisi' dersi verilmesini istemeyen bireylere zorla ahlak bilgisi dersi verir, kitaplarla, kara tahtalarla (artık beyaz oldular nihayet!) hayat bilgisi'ni öğretir, platon felsefesinde olduğu gibi, kendini dünya nimetlerinden yoksun bırakıp, kutsal amaçlara adama eğilimine kaptırırsın. mistisizm düşüncesi işte böyle böyle iliklerine hem de kendi kendini dejenere ederek yerleşivermiştir, sen insan değilsindir, mistik düşünce mistik düşünce değildir.

    ama hepiniz ahlaklı, hepiniz dindar, hepiniz bilgili, hepiniz anlayışlısınızdır! işte dramınızdan kastım buydu!
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap