• etik açıdan hala tartışması süren bir konunun sözlükteki yansımasıdır...

    o değil de bütün yazıları okudum; mahmut, sen haksızsın ibne,seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım.**
  • mahmut'un kendini, abd'nin ırak'a girmesinin ne kadar haklı olduğundan bahseden stratejistler kabilinden galip ilan ettiği tartışma. oysa mahmut yenilmiş, yenildiği için kendini karanlık tarafa teslim etmiş, karanlık tarafa teslim oldukça vahşileşmiştir.

    mahmutzadeler film talebinin film dağıtım şirketleri tarafından yaratıldığını sanacak kadar aciz bir durumdalar oysa. filmi kar amacıyla üreten firmalar bir talep olduğu için üretiyorlar. film dediğimiz ürün, sanatçılar tarafından yapılan bir sanat nesnesi olduğu için, sanatçı ve sanat nesnesi arasındaki dağıtım sürecinden para kazanmaktalar.

    çekmesinler abi. kodaman firmalar film çekmesin. niye çekiyor ki? bıraksın bu işleri. sanki onlar çekmeyince başkası çekmeyecek, insanlar film diye bir unsur olduğunu unutacak, artık paradan çok zekaya ve beceriye dayanan film sektörü batacak. amme hizmeti yapıyorsun sen babacım, ne bu celal. bırak insanlar seyretsin. kar amacını zaten sinemada gösterilirken tatmin etmişsin, cayır cayır dvd filan satıyorsun.

    kamunun ihtiyacı olan filmi yapan firmaların fahiş fiyatlarla satması ve reprodüksiyonunlarının paylaşımını engelleme gayreti, önce o filmi yapanlara küfürdür, 120 yıllık sinemanın yarattığı kültürden çalmaktır.
  • bu tartışmada ne kadar küfür edilirse edilsin, şu gerçek değişmiyor:

    internetten film indirmek teknik anlamıyla meşrudur, çalınan çırpılan bir emek yoktur ve bir filmin reprodüksiyonun paylaşılmasının engellenmesi mümkün değildir. meşru olan kimi durumlar, kimi korpırıt çıkarları uğruna ya da ahlaki sanıldığı için illegalleştirilebilir. birileri de boğazlarını yırtarak bu korpırıt çıkarlarını savunabilir. bireyler çıkar gütmeden süresi geçmiş filmleri paylaşır, beğenirse de alır; kişilerin bu hakkını elinden alma gayretiniz özgürlüklere karşıdır. devletler insanların bu uğurda bir tarafından kan da alabilir. insanların cadı diye yakılması, komünist diye hapsedilmesi, askere gitmiyor diye asılması çok uzak zamanlar önce gerçekleşen tahakküm psikopatlıkları değil.

    işin en komik tarafı da böyle bir tartışma yürütürken şöylesine ihtamlarla karşılaşmak:
    - sen film piyasasından ne anlarsın, insanların emekleri bıkbık!
    ben sinemacıyım.
    - ne sinemacısı, sen ancak sinemada çaycılık yaparsın!
    film çekiyorum.
    - ne çekiyorsun ki!
    çekiyoz işte bişiler. plato filan.
    - ama ışıkçının emeği bık bık!
    abi para peşin yeşil meşin.
    - batarsın sen böyle.
    nasıl batarım biliyor musun? kimse beni tanımazsa batarım. filmim izlenmezse batarım. amerikan filmleri sinemada gösterilirken benim ülkemin insanı film çektiğimden bile bihaber olursa batarım. kalitesiz filmlere "bu tutuyor" diye paralar yağdırılırken, çatır çatır satan filmler siyasi sebeplerle engellenirse batarım.
    - yaptığım filmi çalsınlar diyorsun, ama film çalışanları filan!
    para peşin diyoz, sen hala konuşuyorsun. steal this album bebeğim.
    - bak diyorum batarsın!
    bizim müzikçiler battı asıl. hani şu otellerde, barlarda, radyolarda çalan müziklerden telif almaya çalışan yüce insanlar. şimdi herkes 50lilerin cazını dinliyor.
    - yasalar filan. götünden kan alırlar necmi!
    bebeğim biz burada hukuk tartışıyoruz. diyoruz bu yasalar yanlış. kanun yanlışsa tartışılır. anayasanın değiştirilmesi teklif bile edilemez maddesi değil ya bu.
    - film piyasası batıyooooo!
    yok batmıyo. ama siz bu kafayla batırceksiniz "allahın izniyle".
    - ben sanatçıyım hakkım yeniyoooo!
    sen grafikerlik yapıyosun da kimin filmine koyuyosun. mühendise benzer bir halim mi var benim?

    falanlar filanlar.
  • mahmut hoca yine her zamanki gibi hışımla sınıfa girmişti. birden avazı çıktığı kadar bağırarak “orospu çocuklarııı kıpraşmayın arama yapıcam” dedi. sınıftaki tüm orospu çocukları altlarına sıçarcasına korktular zira saklamaları gereken çok şeyleri vardı. sadece arka sıraların piç çocuğu güdük necmi korkmamıştı. zaten piçin önde gideni olduğu için hiçbir kuru gürültüye pabuç bırakmazdı.

    mahmut hoca sınıfı altüst ediyor, eline geçirdiği tüm yasadışı materyalleri (sigara, içki,magic mushroom, porno cd, şişme karı, vibratör…) sınıfın ortasına yığıyordu. sınıf adeta tarumar olmuştu. mahmut hoca öylesine hiddetliydi ki arka sıralarda ikamet eden piç necmi’nin umursamaz tavrı onu zıvanadan çıkardı. “senin de hamuğa koyucam” diyerek güdük necmi’nin yanına gitti. sıranın altına sakladığı laptopu gördü ve haince gülerek ona el koydu. “hah işte amcık hoşafının kralı burada” dedikten sonra ne alakaysa “data” isimli bir klasörde kayıtlı olan 650 gigabaytlık porno arşivini internetten indirmiş olduğu her halinden belli güdük nemci’yi amsalaklık, abazanlık, orospu çocukluğu ve bonus olarak da hırsızlıkla suçladı.

    yüzsüzlüğün kitabını yazmış, güdük nemci hiiiç istifini bozmuyordu. lakin "hırsız" sıfatına çok içerlemişti. ona hırsız demelerindense, domaltıp sikmelerini tercih ederdi. ağır ağır oturduğu sıradan kalktı. laptopun başına geçti ve “data” klasörünü sağ tıklayıp, sil butonunu seçti. 650 gigabaytlık muazzam porno arşivi bir çırpıda yok olmuştu. sonra gözlerini mahmut hocaya dikip “hocam şimdi git bak bakalım rocco’nun siki de silinmiş mi? eğer o sik orada durmuyorsa ben hırsızsızım ama eğer hala yerindeyse saksonu çek öyle karşıma geç” dedi. sınıfta tüm gözler kafasından alevler saçan mahmut hocaya bakıyordu. yerden kalın bir sopa alan mahmut hoca “orrrrooossspuçocuuuu” diye bağırarak necmi’yi kilometrelerce kovaladı…

    bonus materyal

    (bkz: eyvah mahmut hoca)
  • "bu sayfadaki yazıların hepsini okudum ve mahmut, sen haksızsın ibne. seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım" klişesini kullanan ilk adama 20 filmlik oricinal dvd seti verilecek olan tartışma.
  • bu güzide tartışmanın necmi'si olarak, hızını alamayan mahmutların, asıl tartışma başlığında gösteremediği argüman üretme ve kanıt sunma performansını, burada dalgaya vurarak aşmaya çalıştıklarını görüyorum. oysa bu tartışmada herkes kimin haklı, kimin haksız olduğunu biliyor.

    ah keşke sinema okumasaydım, bu sektöre girmeseydim, dağıtım ağlarını ve film piyasasını tanımasaydım da mahmut'un kendi küçük çıkarları için hem sinema sektörünü, hem total olarak film kültürünü, hem de iletişim özgürlüğünü böylesine baltalayan ve kapitalist hegemonya uğruna hükümetleri böyle kuklaya döndüren propaganda ve peşkeş çekme sürecini savunmasına karşı sessiz kalabilseydim.

    galibi olduğum bu tartışmanın, avrupa parlamentosu'nda temsil hakkını kazanmış korsan partisi gibi, türkiye'de kurulacak ayağı aracılığıyla film dağıtım ağlarının kodamanlarına karşı siyasi ayağı da kurulduğu zaman bu sermaye uşaklığına karşı sosyal gücümüzü göreceksiniz.

    zulüm sizdense direniş de bizden.

    http://www.youtube.com/watch?v=1jsbhi_0at0
  • mahmut'un satranç tahtasına tekme atarak sürdürdüğü tartışma.

    bu da olacaktır elbette, böylesine tartışmalarda her daim hegemonyayı yeniden üreten birileri çıkacaktır. foucault abimiz boşuna iktidarın uzantılarından, bireyin iktidarın minör celladı olduğundan bahsetmemiş. bu tartışma da, her toplumsal tartışmada olduğu gibi, özgürlükleri savunanlar ile iktidarı gündelik ahlaka uyarlayan mahmutlar arasında sürecek ve mahmut işine gelmediğinde satranç tahtasına tekmeyi basıp işi karanlık güçlere havale edecektir. ama fikirler kurşun geçirmezdir, unutulan şey hep bu olmaktadır.

    işte bu durumda mahmut, televizyonun aldığı reklamdan bahseder. ama film şirketlerinin interneti sunan servis sağlayıcılardan bedel alması yerine, kişilerin kapalı networklerine müdahale edilmesini, internet kullanım hakkının sınırlandırılmasını, bir reprodüksiyonu paylaşıyor diye gençlerin hapse tıkılmasını, iletişim ve dosya paylaşım özgürlüğünün ayaklar altına alınmasını savunur. bu diktatöryel tutumla, hem filmlerin izlenme oranını düşürür, hem de nereyi sansürlesem diye yanıp tutuşan iktidarlara bahane yaratır.

    nerede kaldı liberalliğiniz? bireylerin özgürlüğüne gelince liberallik sansürperverliğe dönüşüyor değil mi?
  • mahmut safının anlamadığı, bazı necmilerin fikir dediğin nanenin bırak fahiş fiyatlara insanlara kaktırılmasını, bedava olması gerektiğini savunmaları olduğu tartışma..

    bedavaya sunulması gereken köprü hizmetiyle fikir hizmetinin satılması arasında bir fark olmadığını savunuyor olabilir necmilerin bazıları yani.
  • bizim mahmut iyi çocuktur ama dik kafalıdır. haliyle burnunun dikine gittiği bir tartışmaya daha şahit olmaktayız.

    devletin bedava sunması gereken hizmet yığınla.. köprü geçiş ücreti dedi mahmut madem oradan gidelim.

    köprü geçiş ücretini savunan birisi gelip buraya mahmutvari bir mantıkla "ama o köprüleri yaparken kaç bin ton demir gitti, para harcadık. köprüye bakan belediye hizmetlisi var, hala çalışanı edeni var. yazık yea onlara. hem ayrıca köprü geçiş ücreti sayesinde kaç eve ekmek giriyor biliyon mu? devletlümüz kömür falan dağıtıyor ihtiyacı olana!! halka gidiyor o para o düdük" gibisinden yarrak gibi bir savunmayla gelebilir.

    demem o ki açık yakalamadı necmiler.. mahmut necmilere yaklaştı biraz istemeden.
  • mahmut'un necmi'ye oranla sınıfın kızlarına daha az entellektüel birikim sahibiymiş gibi görünmesiyle alakalı tartışma biraz.

    necmi daha az para vererek mahmut'tan daha çok kitap alır.. necmi boş vakitlerinde dostoyevski senin kafka benim entellektüel birkimini arttırırken, zavallım mahmut geliri daha yüksek olmasına rağmen boynu bükük kalır. evde paşa dedesinden kalan ömer seyfettin, kemalettin tuğcu kitaplarıyla idare eder. necmi sınıfın kızlarıyla çatır çatır iletişim kurarken, atıyorum dönüşümden, zenden falan bahsederken, mahmut bir sonraki alacağı kitaba vereceği eşşek yüküyle paranın hesabını yapmaktadır.

    hep şu kızlar yüzünden.. ayrıca ekose etek yasaklansın!
hesabın var mı? giriş yap