• hepsi eczane işletmez, bir kısmı hastanelerde filan çalışır, devlet memuru maaşı alırlar.
  • statükoları bozulacağı ve kazandıkları fahiş paralar azalacağı için ayağa kalkan meslek grubu. anlamadıkları şey ise şu, artık bu ülke rasyonel bir akılla yönetilmeye başlıyor ve ekonominin-devletin-halkın sırtına yük olan ve sadece sahip oldukları bir diploma yüzünden ömür boyu yük oluşturan bu kurum değişmek zorunda ve değişecek, bu kadar basit.
    ayrıca bu grup market eczacılığını da yanlış bilgilerle kötülemekte. market eczacılığına geçilirse bakkallarda marketlerde ilaç satılacağını zannediyorlar veya böyle bir hava yaratmaya çalışıyorlar. halbuki amerika ve avrupa daki uygulama, süpermarket tarzında ama mecburi olarak eczacıların satış elemanı olarak çalıştığı eczaneler. bizde de olacak olan bu. yani eczacılardan başka kimse ilaç satamayacak ama diğer girişimcilerin de eczane açması sağlanacak, o kadar. yani iktisatta tekelin kırılması dediğimiz şey.

    (bkz: hayat ne tuhaf vapurlar filan)
  • ilaç fiyatlarında serbest vatandaş için önemli bir indirim olmadığını, bu indirimin aslında uygulama talimatları ve muhasebe oyunlarıyla sadece kurumlara kesilen faturalarda olduğunu anlatamayan meslektir.

    bahsedildiği gibi 5-6 yıldır ilaçlara zam gelmediğini, bu süre içinde ilaçların enflasyonun altında kalan birkaç üründen biri olduğunu, birinci basamak sağlık hizmetinde neredeyse tüm dünyada ücret alınmazken, ülkemizde alınmaya başladığını da anlatamamıştır.

    ilaç alış fiyatlarının serbest piyasa koşullarıyla belirlenmediği ama satışı söz konusu olunca tüm avrupadaki en ucuz ilaçların fiyat olarak baz alındığını, buna bağlı olarak kaliteli biyoyararlanımı olan ilaçlardan vatandaşımızın faydalanamadığını anlatamayandır.

    market modelinin sadece abd'de olduğu, orada zincir eczanelerin sahiplerinin sermayedarlar değil, eczacılar olduğunu, avrupada bazı ülkelerde market içinde sadece otc (vitamin ve basit ağrı kesiciler vs...) satıldığını ama yanlış kullanımlar dolayısıyla bu uygulamaların olduğu ülkelerin bile geri adım atmaya çalıştıklarını anlatamayandır.

    bazı kurumların geri ödemelerinin 1 yılı bulduğunu, bu faturalara ait peşin vergileri kısa sürede ödemeleri yanında her ay kdv ödediklerini, büyük şirketlerin bazıları binbir yolla vergi ödemezken, her yıl rekortmen listelerine girdiklerini, sattıkları her ilaç faturalı girip çıktığı halde, neredeyse sıfır vergi kaçağı olduğu bilinmesine rağmen, vergi dairelerinin her sene defterlerini incelediklerini anlatamayandır.

    eşdeğer ilaç yerine eşlenik ilaç (iyi bir tansiyon ilacı yerine en ucuz herhangi bir grup tansiyon ilacı fiyatının ödenmesi) gibi abidik gubidik kararlar için, vatandaşın sağlığı bozulmasın diye hükümetle masaya oturmak zorunda kalandır.

    reçetelerinin incelenmesinde örneklemeye tabi tutularak, 1000 tl lik reçetede 50 tl hata varsa, 100000 tl lik reçetede 5000 tl hata vardır denilerek parası kesilendir.

    her gün ilaç ödenme koşullarının değişmesi yüzünden bilgisayar başına çakılıp mevzuatı takip etmekten, gerçekten olması gereken yere, yani tezgah arkasına geçip, hastasına derman olamayandır!...
  • - bir tanesini bile yarın bir gün arçelik bayisinden bilgisayar alırken görürürsem kafasına o klavyeyle vura vura sersemletirim.
    bill gates, kopya windows için devlet bize yardım etsin, s20, mspresss, 2009
  • geçen haftalarda bir arkadaşımın, ilacın dozunu yanlış yazmak suretiyle "herhangi bir bünyede kalp krizine sebep olabilecek"* düzeyde ilaç almasına neden olan kişinin meslek adı. doktorlar ucuz atlattığını ve bunu yazan kişiyi uyarması gerektiğini söyledi. o da uyardı sanırım, noldu bilmiyorum. verhoygen'in de hatırlattığı üzere, şimdiye kadar eczaneye gittiğimde bana ekstradan yardımcı olacak tek bir kelam edildiğini hatırlamıyorum.

    küçükken babamla gittiğimiz eczaneleri aklıma getiriyorum. devlet hastanesinin karşısında onlarca eczane var, haliyle. babam bunların hiçbirinden almazdı ilacı. hatta ben okulda bir öğretmenin bahsetmesi sonucu ilaç fiyatlarının her yerde aynı olduğunu öğrenince şaşırmıştım. sonra bir gün hastaneden çıkıp ilaç almaya giderken babama sordum: "baba burda bir sürü eczane var, niye almıyoruz, fiyatı aynı her yerde?" yakın yerlerden almıyordu ve o hasta halimle beni de birkaç kilometre yürütüp epeyce uzak bir eczaneden alıyordu ilaçları. çünkü orası indirimli veriyormuş. veresiye de yapıyormuş. iyi yürekliliğinden, halkı düşündüğünden mi, yoksa babamın eski öğrencisi olduğundan mı, tahmin etmek zor değil.

    13 sene boyunca yan apartmanın altında olan eczanenin kapısından belki 1, belki 2 defa girmişizdir. niye? çünkü ilacı etiket fiyatından satıyormuş, bazı ilaçların fiyatı düştüğü halde etikete yansıtmıyormuş, filan. bana çok anlamsız gelirdi, aradaki fiyat farkını az zannederdim, ama çok tutuyordu.

    bir gün yine ev taşımıştık. millet gitti işine gücüne, ben de bardakları kutulardan çıkarıp mutfakta yıkıyordum, tezgaha diziyordum. ellerimin yorgunluğundan bardağı ne kadar sıkı tuttuğumu hissetmediğim için bir anda bardak elimde kırıldı. bütün mutfağa kan fışkırdı, fayanslar, yerler, üstüm başım kan içinde. atardamar kesilmiş herhalde. kimse yok. evde yarabandı pamuk varsa bile yeni taşındığımız için her şey kutuların içinde ve oluk oluk kan akarken sağlam elimle diğerini tutuyorum kanı durdurmak için. zar zor anahtarı buldum. ayağımda terlik, üstümde ev taşımalık eski püskü giysiler. elim kolum köpük, deterjan ve kan içinde. sokağa fırladım. nasıl acıyor ve kanıyor anlatamam. yeni taşındığımız bir yer olduğu için de hep yaptığım gibi ilk olarak eczane, fırın, bakkal gibi yerleri gözlemiştim. hemen eczaneyi hatırlayıp oraya koştum. 45-50 yaşlarında sarışın bir eczacı hanım şaşkın şaşkın bana bakıyor. "elim kesildi yardımcı olabilir misiniz?" diye sordum. hani normal bir insan o durumda çığlık çığlığa bağırabilirdi de. "ona biz bir şey yapamıyoruz, doktora gitmeniz lazım" deyip arkasını döndü. "niye yapamıyorsunuz, çok fena kanıyor, eczanede pansuman filan yapılırdı eskiden" dedim. "bizim yetkimiz yok," filan, bir şeyler dedi. yapmadı.

    bir ara yine boğazım şişmiş, grip filan olmuştum. doktora gittiğimde, "en güçlü antibiyotiği yazar mısınız" diye sordum. "yazarım ama dikkatli kullan, günde bir taneden fazla alma" filan dedi. tamam, dedim. hakikaten de güçlü bir ilaçmış, hemen iyileştim. sonra aynı şekilde yine hasta oldum. ilacın adını da unutmuştum. eczaneye gittim, yaklaşık hatırladığım kadarını söyledim, antibiyotik dedim, güçlü dedim. eczacı hatırlamadı, elinde ona benzer isimde filan bir antibiyotik olmadığını söyledi. sonra ona sordum, böyle böyle, normal bir grip, biraz etkili bir antibiyotik verir misiniz, dedim. "valla siz bilirsiniz, hangisini isterseniz verelim" dedi. ilaçlar hakkında bilgiymiş, onca yıl okumaymış, varsa bu bilgileri ne işe yarıyor ben merak içindeyim. şu ilaç güçlüdür, bu ilaç şöyledir diye iki cümle bile kurmaya tenezzül etmiyor. bilmiyor diyeceğim, ama demiyorum, çünkü en basit en yaygın ilaçlardan bahsediyorum. sonra raflardan kendim bir tane seçtim ve aldım.

    bütün okumuş etmiş evlenme çağına gelmiş erkek çocuklarının çevresi, öğretmen kız yanında bir de eczacı kız tavsiye ederler. az bulunur ama, bulununca da bırakılmaz bir daha. bizim mahallede bir eczacı genç kadın boşandıktan sonra büyük inşaat şirketi sahipleri mi dersin, yaşını başını almış doktorlar mı dersin, taliplilerinin en fakiri mercedes ile geziyordu. şehirdeki bütün eczanelerin önünde o dönemin en yeni, en lüks otomobilleri park ederdi. "eczacılar iki yılda köşeyi dönüyor edebiyatı" diyorlar böyle söyleyince, fakat yanlış da değildi. şimdi neredeyse her meslekte sürü sürü insan mezun olduğu için rekabet nedeniyle koşullar zorlaşmış olabilir. fakat çok yakın zamana kadar doktorluktan aşağı kalır bir yanı yoktu.

    ayrıcalıklı ve yetki belgesiyle çalışan bir meslek grubunun uzun süre boyunca olağan koşulların üzerinde bir refaha kavuştuğu gerçeğini gözardı edemeyiz. bunu da "halk dostu eczacı" modeli ile duygusallaştırmak gerekmiyor. bana kalsa (hani olur ya, "hadi sen karar ver" diye gelirler bir gün), elbette dengeli ve adaletli olmak şartıyla devasa şirketlerin değil, eczacı teyzelerin para kazanması daha iyi derim. bir yandan da düşünüyorum, ki düşünmek için önce bilgi sahibi olmak lazım ama bu konuda yeterli bilgim yok fakat görgüm var, ülkenin sosyal güvenlik sisteminin fena halde olduğunu tahmin edebiliyorum. büyük sermayeler, küresel kapitalizm, yandaşlara verilen ihaleler, gemicikler filan, bütün bunlar bir tarafa, ülkede üreten insan sayısı oldukça az. somut bir değer üreten insanlar nüfusun çok az bir kısmını oluşturuyor. geri kalanı hareketlilikten nemalanıyor. paradan para kazanıyor, al-sat aracılığından kazanıyor, filan. doğal olarak böylesine tembel bir milletin ürettiği değerden arta kalanlar, yani sosyal güvence hasılatı oldukça az olacaktır. dolayısıyla akp'nin argümanları arasında en güçlülerinden birisi şu: "yıllarca bu ülke ürettiğinden fazlasını tüketti. artık oy kaygısıyla veya güncel hesap-kitapla hareket edemeyiz." bunu zaten atatürkçüler de söylüyordu her fırsatta. işte mesela turgut özal gelip memura %100 filan gibi anormal maaş zamları yaptı. o dönem biz bir ev sahibi olduk. bir yandan her yaz tatile gidiyorduk, her ay mutlaka ailecek dışarıda yemek yiyorduk, güzel kıyafetler filan alabiliyorduk. ama sonra o "refah" döneminin acısını kanırta kanırta çıkardılar. 90'lar boyunca o evin değeri her geçen yıl düştü. daha fazla düşmeden elden çıkarıldı. o parayla bir araba alındı. şu anda o ev parası bir adet 98 model doğan görünümlü şahin olarak elimizde duruyor. ikinci el fiyatı 9.000 tl imiş. düşünün, şu an 9.000 tl'ye bir evin tuğlalarını alamazsınız. işte her kesimin bir refah dönemi oldu, sonra onun acısını fazlasıyla çıkardılar, eczacılarınki de şimdi kapanmak üzere, eğer böyle giderse tabii.
  • kavga etmelerinin sebebi kazandıkları para olduğu için otkafalılarca eleştirilen meslek grubu. tabii ki kazandığı para için kavga edecek, ya ne yapacaktı? senin gibi bir yandan "yarabbi şükür" deyip bir yandan da kaba etini mi dönseydi o kaba etle ilgili fanteziler kuranlara?
    koyun geldiniz koyun gidiyorsunuz.
  • kendileriyle ilgili tartışmada galiba birilerinin haksız çıkması gerekiyor. bence gerekmiyor. tartışmayı yanlış yerden yaptıkları için belki de haklıyken haksız duruma düşebiliyorlar. bu mesleğin yapılış biçiminde zaten esnaflık var. bu ne eczacıların sorunu, ne de devletin. eczacı doğal olarak bir miktar esnaf gibi davranmak zorunda kalıyordur. bu nedenle birçok problem de yaşıyordur. bir yandan "biz esnaf değiliz, biz olmazsak insanlar bilinçsiz ilaç alır" derken, bir yandan da gelen müşterilere tok esnaflar gibi davranmaları da mesleğin gerekleriyle yapılış biçimi arasındaki uçurumdan kaynaklanıyor. bu durum mesleğin kendi içindeki çelişik bir işleyiş, fakat eczacılar ve onların sorunlarıyla ilgilenen devlet kurumları dışında hiç kimseyi zerre kadar ilgilendiren bir konu değil. insanlar aldıkları hizmete veyahut ilaca bakarlar, bir de ona ödedikleri paraya bakarlar.

    bana mı denk gelmedi bilmiyorum ama, şu ana kadar ilaç alırken kutunun üstüne "sabah akşam tok karnına şu kadar" yazmak dışında ilaçlar hakkında herhangi bir bilgi verilmedi. ha ben okuyorum zaten yan etki filan yazılarını, dert değil. fakat okumayan, okusa da anlamayacak olan insanlara da mı böyle yapılıyor bilmiyorum. ben kaç kere öksürük şurubu sordum, hangisi hangi tip öksürüğe veriliyor diye, "valla türlü türlü var" gibi şeyler dışında bir yanıt alamadım. onu da her zaman değil, bazen söylüyorlar. doktora gitmek de gerekiyor bazen ama hafif basit bir öksürük nedeniyle hastanelerde sıra beklemek istemiyorum. özel hastaneye veya kliniğe gidip sırtımı dinletmek için birkaç günlük harçlığımı vermek de istemiyorum. ilaç almazsam birkaç hafta sürebiliyor. yolda giderken eczaneye sorup alayım, bir iki güne iyileşirim diye düşünüyorum. şu ana kadar "şu ilaç şuna iyi gelir" yanıtı alamadım. demek ki bana çok kötüleri denk gelmiş, yoksa ilaç hakkında bilgi isteyen hastayı geri çeviren eczacı bulmak mümkün değilmiş.

    burada yapılan "paragöz" eczacıları örnek gösterip bütün eczacıları itham etmek değil. kimsenin de eczacıların parasında gözü yok, eczacı kız almak isteyen zengin okumuş adamlar dışında. burada pratik ve ekonomik bir gerekçe var. sosyal sigorta kesintilerine rağmen en basit ilaçlara bile az da olsa para ödüyoruz. bir yandan da basit ilaçlara erişim sorunu var. nöbetçi eczane de erişim sorununu çözmüyor. en yakın nöbetçi eczaneye 45 dakikalık otobüs yolculuğundan sonra ulaştığım oldu. büyük şehirlerde bazen dağılım dengesiz de olabiliyor. dolayısıyla insanlar marketten de ilaç alabilmek isteyebilir, bu da eczacılara düşmanlığından dolayı olmaz. kendi hayatının kolaylaşmasını istediğinden olabilir.
  • hala ve hala kendi kazandigi az paranin farkinda olmayan insanlarin, cok para kazandigi yanilgisina dustugu meslek grubu.

    sen git araba alirken diger ulkelerdeki fiyatin yaklasik 3 kati para ver. sen git en pahali dogalgazi yak. sen git en pahali benzini kullan. sonra da "evet akepe bizi cok fena dusunuyor, bakin en ucuz ulkeleri ornek aliyor akp ilac konusunda - hm simdi de zincir acacaklarmis zaten amerikanin tavan yapma sebebi ilaci zincir eczaneden almalari" de. he hep sizi dusunuyo hukumet, cok sosyal bi hukumet, aferin hukumet, aslan hukumet.

    malligini fark edemeyen insan sayisi kelimelerle ifade edebilecegimiz seviyelerde degil demek ki.
  • sadece diplomasinin 2500 tl ettigini bildigim meslek dali, sirf bir arkadasimin babasinin eczaciya diploma parasini odememek icin o arkadasimi yillarca dersanaelere gonreripte eczaci olmasini istedigini hatirliyorumda..liseyi bitirdigimizden bu gune ( yaklasik 13 sene) arkadasim hala eczaci olmak icin ugrasiyo, tc sinirlari icinde herhangi bir eczacilik fakultesini kazanamadigi icin simdi babasi onu cok ucuz bir ulkeye eczacilik okumak icin gondermis, zavalli babasi bir yanda eczaciya odenen diploma parasi bir yanda arkadasin eczaci olmasi icin harcadigi onca egitim masraflari, bu mevzu cok daha surer gibime geliyor.by the way bu diplomasini kiraladiklari eczaci amcada 15 sene oncede elinde bir baston dolasirdi simdide aynen 15 sene onceki gibi, bu eczacilar cok yasiyolar, kesfettikleri bir ilac var uzun yasamak icin ama bunu bilmem ne yeminlerinden dolayi kimseyle paylasmiyorlar kanisindayim...
  • akraba, arkadaş, yakın yada uzak çevremde tanıdığım sadece 1 kişinin sahibi olduğu ünvan. o da demin hafızayı iyice yoklayınca aklıma geldi zira mezun olduğundan beri eczaci olarak çalışmıyor. tıpkı onun gibi birçok eczaci da asıl mesleklerini yapmıyor yapamıyorlar çünkü herkesin eczane açacak parası yok, oldu da o parayı topladı ve açtı, sanıldığı gibi delice para kazanma şansı yok. eczacı sadece ve sadece bir sağlık kurumunun civarına dükkan açtığında burada varsayıldığı kadar iyi kazanabilir. her sene mezun olan eczacı sayısı ve her sene mesleği bırakanların mezun olanlar kadar çok olmadığı gerçeği ve sağlık kurumlarının neredeyse tamamının çevresindeki dükkanların çok önceden tutulduğu düşüldüğünde "çılgın kazanıyorlar" savınızı alıp, kendi maaşınızın elverdiği ölçüde bir tatile çıkın derim ben. ama ucuz populizm yapın diye maaş veriyorlarsa orasını bilemem. avukatın, eczacının, doktorun, mühendisin, kısacası yüksek tahsil yapmış herkesin hakkıdır iyi para kazanmak ve olması gereken de odur. eğer bir insan, her gün ama her allahın günü kendisini de keyifle beceren sistemin içinden çıkıp, kendisi ile beraber becerilen diğer insanlardan bazılarının kendisinden daha az çalışıp buna mukabil daha çok para kazanıyor olduğu düşüncesi ile onları arkadan becermeye çalışıyorsa, en başta o kişi o sistemi hak ediyordur, o sistemin onu becermesinden keyif bile alıyordur. yüksek tahsillinin hakkınının verilmediği, kendi hakkını aramak, söke söke almak zorunda olduğu saçma bir sistemde yaşıyoruz ve madem ki sizler eczacısıydı, dktoruydu, mühendisiydi, avukatıydı hepsine birden arkadan yanaşıyorsunuz, durun en azından ben yüzümü döneyim de suratıma konuşun.

    senin alacağın ilacın dozajını eczacı belirlemez, uyarmak zorunda da değildir, doktor belirler dozajı. uyarmak zorunda değildir çünkü doktorun kararıdır. günde 2 ise 2, 3 ise 3, aç karnınaysa aç karnına, makattan alınacaksa makattan, ağızdan alınacaksa ağızdan. yani eczaneden aldığı ilaç yüzünden ölümden dönen varsa ve arkadaşın mı her neyinse yada utanıyor ve söyleyemiyorsan kendinsen o bahsettiğin kişi, daha çok balık yemek lazım, akıl başa gelince de gidip ilacı yazan yada adam gibi yazmayan "aa eczaci öyle vermiş, ucuz atlatmışsınız" diyen doktordan hesap sormak lazım. şu yüksek tahsil gerektirmediği halde bilmiyoruz ayağına yattığınız temel bilgiyi de vereyim, doktor tanı ve teşhis koyar, tedavi planı yapar, tedavi planına göre ilaçları ve dozajı belirler, yazar eline verir. sen de eczaneye gidersin, eğer hazır bir ürünse raftan alır eline verir, değilse hazırlar eline verir fakat sana bu noktadan sonra o ilaçtan dolayı bir şey oluyorsa yada olmuşsa, argo manası ile senin eline veren eczacı değildir.

    ucuz ilaç bulmak için eczane eczane dolaşman da kimsenin derdi değil. acı gerçeklerden bahsedelim biraz, biraz iteleyelim şu arabeski hayatımızdan. ben de senelerdir şehrin bir dolu farklı semtinden hiç eczane gözetmeden aynı ilacı alır dururum. aslında daha pahalı ama hadi de ki fiyatı 1.35 lira olsun, zira vereceğim örnekte rakam çok önemli değil farklar aynı oranda oluyor. şimdi o ilacı 1.30 liraya yada 1.40 liraya satan olmuştur ama daha hiçbir eczaneden 1.5 liraya aldığımı hatırlamıyorum. ayrıca küpürün üstündeki fiyattan satıyorlar diye serzenişte bulunmak ne demek allahını peygamberini seversen?? e doğrusunu yapıyor adam. sen hemen her markette kutusu 1.25 lira olan kolayı başka marketten --son kullanma tarihine 3 gün kala yapılan kampanyaları saymazsak-- 0.6 liraya almayı başarabildin mi bugüne kadar?

    daha yazılır da, arkadaşlar aklınızı başınıza alın. herkes hem haddini hem yerini bilsin, fakir edebiyatı isteyen ibo show seyretsin. bir insanın hayatındaki şanssızlıklardan ve olumsuzluklardan bir meslek grubunun tamamı sorumlu tutulamaz, kendinize gelin. ayrıca bu çağrıyı sadece eczacıları ucuz yoldan mesnetsiz eleştirenlere değil bizzat eczacıların kendilerine de yapıyorum. siz de kendinize gelin çünkü işi laf yetiştirmeye dönüştürmek isteyenler var ve buna, bu en dandik kışkırtma taktiğine tuzu kapıp "elbette varım" şeklinde gitmeye başladınız.

    çıkın ulan biriniz çıkın, sağlık sektorunden birisi çıksın, eczacısını da geçtim doktorunu da, hemşirelere yalvarıyorum artık biriniz çıkın ve diyin ki:

    a) bu adamlar sonsuza kadar ülke yönetiminde kalamayacaklarını kendileri de biliyor ve zaten sonsuza kadar kalmak da istemiyorlar zira birincil gorevleri ülke yonetiminde sonsuza kadar kalmak değil, kaldıkları sürece her alanda maksimum zarar vermek ki daha sonra yıkması kolay olsun

    b) bu adamlar ülke başındayken elde ettikleri bir takım avantajlar var ama ülkenin başından gittiklerinde yerlerine gelecek olanlar da tıpkı bunlar ve bunlardan oncekiler gibi kendi avantajları için çalışacaklar. daimi bir ekmek kapısı lazım. ekmeğin en güzel en temiz yendiği alanlardan birisi sağlık sektorudur. senin yerine gelenler senin yaptığın düzenlemeleri tersine çevirmeye kalksalar 5+5 en az 10 hadi bir 5 de benden 15 sene muthiş ekmek yersin çaktırmadan tekelleştirme uyguladığın bu sektörde.

    c) ülkeyi yönetenlerin birçok özel hastane ve hatta ilaç firmalarında, özellikle de yeni kurulanlarda hatırı sayılır hisseleri vardır, yapılan değişikliklerle bu hastane ve ilaç firmaları resmen tekele döndürecek işi. sağlık sektorunden elde edilen gelir tek kanaldan tek noktaya akar gibi olacak. lan gazeteciler yazsanıza oğlum bunları! lokumcu, fırıncı basıp sağlığımızla oynuyorlar haberi bile yapmaz oldunuz. yazsanıza ulan! hangi hastanede hangi ilaç firmasında kimlerin ortaklıkları var yada karısının kızının oğlunun damadının gelininin amcasının oğlunun dayısının kızının ortaklığı var yazsanıza! bana mı düştü yazmak?

    d) sağlık sektöründe yaşanan bugune kadar gorulmemiş buyuklukteki kadrolaşmadan bahsetsenize

    e) sağlık sektörü çalışanlarının neredeyse tamamının serbest meslek sahibi olmasının önüne geçen düzenlemeleri anlatsanıza. onları anlattıktan sonra tekrar başa dönüp serbest meslek sahibi olmamıza izin vermiyorlar desenize.

    basit anlatsanıza şu halka basit! yok yaşlının düşkünün yanında duran sevgi pıtırcığı eczaneler, yok paragöz doktorlar haline getirdiniz, kendinizi savunmaya durmaktan, asıl nedenleri anlatmaktan aciz hale düştünüz. yazsanıza bugün sadece 1 gecelik yoğun bakımın ilaç maliyeti 1000 lira civarındadır, özel hastaneler sigorta üstünden hüp diye hortumlamaktadır yazsanıza üçün beşin hesabını yapıp eczaneme doktoruma elleme diyene kadar. göt göte versenize, bir şeyler yapsanıza. burda 3-5 adama laf yetiştirmeye kalkıyorsunuz, onlara cevap vermek size mi düştü? gerçekleri ortaya dökün herkes peşinizden yürüsün. dökemeyecekseniz de o açılacak zincir market eczanelerde maaşla eczacı olarak çalışmak boynunuzun borcu olacak. hadi doktorları anladım memuriyet korkusundan bir halta gık diyemediler ama siz neden yanlış yerden giriyorsunuz olaya onu çözemiyorum vallahi bilahi.

    eczaneden gelen edit: yazıyı yolladım, yolladıktan hemen sonra bundan evvel ne yazmıştım hatırlamadığım için güzide "ben" butonuna tıkladım ki ordan da "son"'a tıklayayım. ne gördüm? eczacı yazısı oylanmış. helal ulan, olumlu yada olumsuz oylanması bir tarafımda değil ama merak da etmiyor değilim, bu uzunlukta bir yazıyı bu kadar hızlı okuyabilen insanlara sahipsek bu ülkenin hali niye böyle? işte ülkenin hali neden böyle tam emin olamadığım için ışık hızıyla okuyanlara şu karikatürü göndermeye karar verdim --> http://www.resimler.tv/…i-allah-belanizi-versin.jpg
hesabın var mı? giriş yap