• (bkz: #121506038)

    bunlar, ciddi ciddi artık hangi cemaate gruba bağlılarsa, onlar adına gençleri kurtarmak, aydınlatmak için burada cihada girişen tipler. baya baya bu yaptıkları işten sevap kazandıklarını da düşünüyorlar. şeytan, deccal, zaman yaklaştı, bizi tav edecekler, götümüzü okşayacaklar, başımıza bela olacaklar tandanslı dinci zırvalarıyla gençleri aydınlatıyorlar.

    ben size bir tüyo vereyim. yoldan çıkmış(size göre) gençleri bu söylemlerle kurtaramazsınız. bu gülünç metaforik, masalsı anlatılar bilakis, gençleri verdikleri kararda daha da motive ediyor. bu kafayı ancak bu kafadaki kişiler alkışlar. eh onun da size bir getirisi yok. uzun vadede kaçanları kurtarmanız imkansız.

    "islamı hoş bulmuyorlar, halbuki kendilerinin hiçbir şeyden haberleri yok." yani bu ne şimdi? ne diyorsun, ne anlatıyorsun? amaç yok, bağlam yok, bağıntı yok, argüman yok. ne diyorsun gardaş? islamı hoş bulmayanın neden hiçbir şeyden haberi olmuyor bir açıkla? sen neyi biliyorsun da diğerleri bilmiyor?

    devamı da böyle. bir cümlenin diğer cümle ile alakası yok. sıra sıra dizmiş cümleleri. ne bir tutarlılık, ne bir bütünlük var.
  • engizisyon mahkemesindekilerin düz sandigi sonradan yuvarlak cikan $ey..
  • büyük bir patlamayla oluştuğu söylenen, önce cayır cayır yanmakta olan, sonra soğuyup donan, sonra tekrar ısınıp kendine gelen bir gezegendir.

    ne olduysa bundan sonra olmuştur. bir şekilde yaşam dediğimiz şey oluşmuş, bir süre sonra da oluştuğuna pişman olmuştur. çünkü ürettiği yaşam formlarından biri, yanlışlıkla fazlaca düşünebilen ve bunun sınırını bilemeyip, saçma sapan düşünceler üretebilen bir yaratık olmuştur. bu yaşam formu, sonraları daha da ileri gidip, dünyanın kendisini yarattığını unutup, dünyanın kendisi için yaratıldığını iddia etmeye, hatta bunu din diye bir kavram içinde gerçekmiş gibi lanse etmeye başlamıştır. zamanla dünyayı dinlemeyi tamamen bırakmış, kendi konuşup kendi dinleyen bir tür olmuştur üstelik. en sonunda mantık sınırlarını aşmış, pervasızca davranışlarıyla, dünya üzerindeki her şeye ve hatta dünyanın, yaratıcısının kendisine ciddi zararlar vermeye başlamıştır. bu gezegenin üstünde ona bulaşmış bir tür kene gibi tutunup, onu oymuş, deşmiş, kanını emmeye başlamıştır.

    ancak bu koskoca gezegenin de bildiği bir şeyler vardır elbet. ne yaptığının bilincindedir. sadece yarattığı frankenstein karşısında biraz çaresiz düşmüştür. ne olursa olsun bir yolunu bulacak ve yarattığı gibi yoketmesini de bilecektir; ne canlıları toza çevirmiştir zaman içinde bu gezegen; bu keneleri de üzerinden atacaktır birgün.

    bunu yaptığı zaman rahatlayacak ve ne kadar zor olursa olsun kendini yeniden toparlayacak, birkaç milyon yıl içinde yeniden, daha doğru düzgün bir yaşam formu ortaya çıkaracaktır; etrafında yaşayan başka canlılara da saygı duymasını bilecek, kendinin de onlardan yalnızca biri olduğunu, onlardan daha üstün veya değerli olmadığını anlayacak bir yaşam formu.

    ben ya da torunlarım ya da onların torunları bu yokoluşa tanık olamazlar belki ama bunun olacağına yürekten inanıyorum, ümitliyim.
  • cogunlukla zararsiz...
  • "belki de dünyamız başka bir dünyanın cehennemidir."

    aldous huxley
  • yavuz cetin, gitarini oylesine calmistir ki, goz gore gore ben gidiyorum demistir.
    insani allak bullak eden tinilarla bezenmis olmasi nedeni ile yorgun ruhlari allaha yakinlastiran bir sarkidir.

    boyle gitar calinmamistir. nota denilen karmanin icinden bir adet elektro gitar ile ruhun nasil ayiklanip calinmasi icin neye benzeyen bir yurek olmasi gerektigini gostermistir. ve yuregi yitmistir sanki ellerini uzerinde gezdirdigi perdelerde.. kendisi ile susledigi bu sarki da yine kendisi gibi sonsuzluga dogru en zarif bir sekilde bitmistir.*
  • elmas zannettiğim dünya, kırık bir cam parçasıymış...
  • üzerinde 100 kişi olsaydı nasıl olurdu sorusunu istatistiki değerlere dayanarak açıklamaya çalışılmış mail konusu, içine sıçtığımız,bir türlü paylaşılamayan.

    mail içeriği şu şekilde;

    eğer dünya 100 kişi olsaydi

    eğer dünya şu anki haline denk bir şekilde 100 kişiye indirgenseydi bir arada yaşayan bu 100 kişinin durumu şöyle olacaktı;
    * 57 asyalı
    * 21 avrupalı
    * 14 dünyanın batı kısmından
    * 8 afrikalı
    * 52 kadın
    * 48 erkek
    * 70 beyaz olmayan
    * 30 beyaz
    * 70 hristiyan olmayan
    * 30 hristiyan
    * 89 heteroseksüel
    * 11 homoseksüel
    * 6 kişi dünya zenginliklerinin %59'unu kullanıyor ve bunların altısı da amerikalı
    * 80 standardın altında barınabiliyor
    * 70 okuma yazması yok
    * 50 yeterli beslenemiyor
    * 1 ölmek üzere, 1 doğmak üzere
    * 1 (evet, sadece 1) üniversite mezunu
    * 1 bilgisayar sahibi
    dünyaya böyle baktığımızda eğitimin ve birbirimize anlayışlı olmanın önemi açıkça gözüküyor.
    çok önemli bir nokta daha var:
    *eğer bu sabah sağlıklı uyandıysanız, bu hafta son haftası olan 1 milyon kişiden daha şanslısınız.
    * eğer hiç savaş görmemiş, hapse düşmemiş, işkence görmemiş, açlık çekmemişseniz
    dünyadaki tam 500 milyon kişiden daha şanslısınız.
    * eğer evden çıkınca bir belaya, tutuklamaya, işkenceye uğrama ihtimaliniz yoksa, 3 milyar kişiden iyi durumdasınız.
    * eğer sadece yiyeceğiniz, giysiniz, üstünüzde çatınız ve uyuyacak yeriniz varsa bile bu dünyanın %75'inden daha zenginsiniz.
    * eğer bankada ve cüzdanınızda paranız varsa, birilerine yardım yapabiliyorsanız, dünyanın ilk %8 zenginlerindensiniz.
    * eğer anne babanız sağ ve evliyse çok enden kişilerdensiniz
    * eğer bu yazıyı okuyabiliyorsan, 2 milyar okuma yazma bilmeyenden daha şanslısınız!!!
  • bir dünya masalı

    medyada qq472003 adlı göktaşının 21 mart 2014'te dünyaya çarpacağı haberleri... bunun anlamı "kıyamet..."
    daha önce de 2 kez kıyamet kopmuş.
    dinozorların, dev kuşların yok oluşuna neden, gökten düşen 10 kilometre çaplı bir mega taşmış.
    dünya sabıkalı.
    kıyamet dosyasını dr. yalçın ergir'den yansıtıyorum(1).
    bundan 4 milyar 600 milyon yıl önce, eriyik bir kitle vardı. bağrından koptuğu anasının yörüngesinde, alevler içerisinde dolanıp duruyordu.
    800 milyon yıl geçmesi gerekti azıcık soğuması, kendine gelebilmesi için. sonra geçirdiği 1 milyar yıl boyunca yalnızdı. yılbaşlarını kutlayacak dostu hiç olmadı o aralar. havada kesif bir amonyak, metan kokusuyla birbirini kovaladı 100 milyon yıllar.
    daha sonra nerden geldiği bilinmez bir konuğu oldu; bir canlı= bir bakteri (cyanobacteria)... artık üzerinde bir hayat, bir kader ortağı vardı. bu bakteriler milyarlarca sene sürecek hayatlarına ve fotosentezle falan kitleler oluşturmaya başlamışlardı.
    zaman su gibi akıp gidiyordu. günümüze 2 milyar 600 milyon yıl kala karalar da oluşuyordu.
    bir 800 milyon yıl daha... artık sahnede eukaryotic hücreler de vardı. hani şu hayvanları, bitkileri, mantarları oluşturan hücreler.
    1 milyar 300 milyon yıl daha geçiverdi. çok hücreli hayvanlar, deniz yaratıkları boy göstermeye başlamışlardı.
    şunun şurasında günümüze 434 milyon yıl kalmıştı.
    eli kulağındaydı galatasaray'ın avrupa şampiyonlar süper kupasını almasının. kıtalararası karşılaşmalar olmuyordu; çünkü kocaman tek bir süper kıta vardı: goldwana. kuzey yarım küre tamamen okyanustu.

    ilk yok oluş
    daha sonra goldwana kuzeye doğru hareket edince, muazzam buzullar oluştu. deniz suyu seviyesi düştü ve zar zor oluşmuş canlıların yüzde 60'ı telef oldu. bu yeryüzündeki ve denizlerdeki canlıların yediği ilk büyük darbeydi.
    zamanla, günümüze 400 milyon yıl kala hava sıcaklıkları mevsim normallerine geldi, istikrar sonucu denizler yeniden yükseldi ve ilk çenesiz balıklar ortaya çıktı.
    artık tohumlu bitkiler, ormancıklar da görülmeye başladığında, mangallarını devirecek, izmaritlerini atıp onları yakacak magandaların ortaya çıkmasına daha 354 milyon yıl vardı.
    örümceklerin atası kanatsız böcekler de, bu devirde bir terlik darbesiyle ezilmeden, mesut, mutlu yaşayıp gidiyorlardı.

    2. kıyamet; ilk göktaşı
    derken tüm canlıların yüzde 70'inin telef olduğu ikinci büyük darbe geldi çattı. bu darbe ne kötü yönetim, ne de ekonomik istikrarsızlık sonucu ortaya çıkmıştı. dünyaya freni patlamış bir asteroit çarpmıştı. asteroidin hangi ülkeye kafadan geçirdiği hakkında muhtelif görüşler var.
    100 milyon yıl daha geçti. carboniferous döneminde her tarafta buzullar oluşurken, buzulların ve suyun basınçla altında kalan ormancık bölgelerinde günümüzün kömür havzaları oluştu. işte 286 milyon yıl sonra, o kömür havzaları yüzünden çıktı ilk dünya savaşı, döndü ağır sanayi çarkları.

    jurassic dönemi
    şunun şurasında, 250 milyon yılcık kalmışken; permian döneminde üçüncü ve en büyük darbe geldi. deniz seviyesi en az 150 metre düştü. günümüzdeki st. helens yanardağı'nın patlamasından 1 milyon misli volkanik patlamalar oldu. güneş müneş gözükmez oldu. kapkara yeryüzü seraya döndü ve deniz canlılarının yüzde 97'si, kara vertebralarının yüzde 75'i, yapraklı kara bitkilerinin yüzde 97'si bağıra bağıra yok oldu.
    bu badireyi atlatanlardan yeni türler, yeni bitkiler, yeni sürüngenler gelişti.
    ve 213 milyon yıl önce muhteşem bir dönem başladı; jurassic dönem... çeşit çeşit dinozorlar türedi. dünya, spielberg filmlerine dönmüştü. dev yaratıkların, dev deniz mahluklarının, dev kuşların birbirini yediği efsane dönem olarak ders kitaplarındaki ve bilimkurgu filmlerindeki yerini aldı.
    ....
    ya sonra?

    onu da atlatırsak torunlarımızın torunları buzul çağının başlarında bulacak kendilerini... tatil rehaveti ve dr. yalçın ergir ile dünden devam.

    2. göktaşı meksika'yı vurdu
    çeşit çeşit böcekler, çiçekli bitkiler, modern memeliler ortaya çıkarken, yüz binlerce senede bir görülen bir darbe daha geldi.
    10 kilometre çapında olduğu sanılan bir asteroid, şimdiki meksika'nın yucatan körfezi dolaylarına çarptı. tarifi olanaksız çarpma, buharlaşan kayalar, şok dalgalarıyla dünyanın diğer tarafında harekete geçen volkanlar, havalanan toz ve kil tabakasıyla kaplanıveren atmosfer, kararan - soğuyan dünya...
    sonuç: güzelim dinozorların sonu...
    günümüze 66 milyon yıl kala memeliler, çeşit çeşit bitkiler, ilk atlar, moby dick'in ataları, film değil, yaşam sahnesindeydiler.
    oligocene, miocene, pliocene dönemleri birbirini takip etti. kimler geldi kimler geçti; ne memeliler, ne primatlar, ne hominidisler, ne homohabilisler... ve gelindi 1 milyon 800 bin yıl öncesine, dördüncü jeolojik devre...
    dünyanın güneşe göre astronomik pozisyonunun değişmesiyle korkunç bir buzul çağı dönemi başlamıştı. buzullar, avrupa'nın asya'nın ve kuzey amerika'nın büyük bir kısmını kaplamıştı. yıllık sıcaklık ortalamaları sıfır derecenin çok altlarındaydı. ara sıra ılık dönemler de olmuyor değildi; ama buzul dönemleri 100 bin yıl sürüyorsa, ılık dönemler sadece 10 bin yılcık sürüyordu.
    pleistocene döneminde artık ilkel insan da ortaya çıkmıştı. henüz modern değildi. daha kazıklı voyvoda'lara, toplama kampları fırınlarında yakmalara, kimyasal - biyolojik ve nükleer silahlara on binlerce yıl vardı.
    günümüze 10 bin yıl kala, son buzul dönemi bitip, ılık holocene başladığında, yeryüzü asteroidden beter bir belayla, insanın evrimleşmişi ile tanıştı: homosapiens.

    ve işte medeniyet
    ve medeniyet başladı. gerisini biliyorsunuz. iki buzul dönemi arasındaki 10 bin yıllık kısacık ılık dönemin sonlarındayız. havalar gene sapıtmaya, buzullar gene oynamaya başladı. 100 bin yıllık buzul çağına, yok oluşa yaklaşıyoruz.
    ömrünüz, şu anda "küresel ısınma var" diye dövünürken, ardından mutlaka gelecek uzun buzul çağını görmeye, şu bir derecelik ısınmanın kıymetini anlamaya, ondan korkmamaya yetmez.
    belki şu anda bunaltan hayat pahalılığından, dönüp duran dolaplardan, aslında milyarlarca yıldır yaşamaya uygun yegane minicik, mikroskobik koşullarda ve zaman dilimciğinde olduğumuzu yani bu müthiş şansı anlamaya da yetmez.
    kıtalar yükselmeye, hareket etmeye, dünyanın dikey aksı, güneşin etrafındaki yörüngesini değiştirmeye devam edecek. kaçınılmaz olarak ekinoks - yani güneş ışınlarının ekvatora dik olarak geldiği, gece ile gündüzün eşit olduğu tarihler yine değişecek, fikret kızılok'un ölümü artık bir ekinoks gecesine denk gelmeyecek.
    içinde bulunduğumuz ılık dönemden on misli daha uzun sürecek bir buzul çağı daha mutlaka gelecek.
    belki hasan dağı patlayacak, belki yıldızlı bir gecede komşunun bahçesine üzerine küçük prensi'yle bir asteroid düşüverecek.
    dinozorlara bile yar olmamış yeryüzünde, bizim de neslimiz tükenip gidiverecek, fosillerimiz bulunacak kuruttuğumuz nehir yataklarında, mars çiçeği tarlalarında.
    .....
    merhaba sizlere
    bir gün duracak dünyamızdan
    bugün de çarpan yüreklere
    doğan güneşe, yıldızlı gecelere
    şu minicik zaman diliminde
    hala gönderebilirken
    sevgiler hepinize...

    (1) düş hekimi: dr. yalçın ergir, çınar yayınları, 2002
    http://www.milliyet.com.tr/…/09/yazar/civaoglu.html
    http://www.milliyet.com.tr/…/10/yazar/civaoglu.html
    (bkz: ctrl v kombinasyonunun insanlığa kazandırdıkları)
  • rivayet edildiğine göre allah dünyaya: “ey dünya, kim bana hizmet ederse, sen de ona hizmet et, sana hizmet edeni ise kendi peşinde koşturarak yor” buyurmuştur.
hesabın var mı? giriş yap