• muhteşem anime blood trinity'nin ost'inden kendisi gibi süper bir parça dinlenesi ezberlenesi bi tadı var söylemek zor olmasına rağmen. buck tick adındaki grup seslendirir bu güzide eseri.
    işte sözler

    kagami no mae de kimi to madoromu usubeni no yubisaki
    sono te wa fui ni yowasa o misete kuchibiru o fusaida
    ano hi kimi to yakusoku o kawashita
    ima wa futari omoidasezu ni

    taikutsu na uta ni mimi o katamuke mado no soto mitsumeru
    boku wa doresu o matoi odottemiseyou kurutte kai oshiete
    itsuka kaze ni sarawarete yuku darou
    ima wa futari omoidasezu oo

    boku wa naze kaze no youni kumo no youni ano sora e to ukabu hane ga nai naze
    hoshi no youni tsuki no youni subete tsutsumu ano yoru e to shizumu hane ga nai aa

    wasurenaide ai afureta ano hibi
    kimi no kao mo omoidasezu ni
    itsuka kaze ni kaki kesarete yuku darou
    ima wa futari omoidasezu oo

    boku wa naze kaze no youni kumo no youni ano sora e to ukabu hane ga nai naze
    hoshi no youni tsuki no youni subete tsutsumu ano yoru e to shizumu hane ga nai aa

    boku wa naze kaze no youni kumo no youni ano sora e to ukabu hane ga nai naze
    kono ai mo kono kizu mo natsukashii ima wa itoshikute itami dasu aan...ah
  • ing. giysi, giydirmek fiili
  • şöyle de türkçeye çevrilebilinen;

    elbise..

    seninle birlikte uykuya daldığım aynanın önünde, ki kızıl ışık parmak uçlarımıza ulaşmakta
    senin ellerin aniden güçsüzlüğü gösterdi ve sen dudaklarını mühürledin
    o gün biz bir söz verdik
    şimdi ben bizi hatırlayamayabilirim
    sıkıcı bir şarkıyı dikkatlice dinledim ve pencereden dışarı baktım
    elbisemin içinde birbirine dolandım ve bu dansı sergiledim
    söyle bana, delirecek miyim?
    eğer bir gün bu buralardan temizlenecekse, şaşıracağım
    şimdi ben bizi hatırlayamayabilirim
    neden gökyüzünde süzülüyorum, rüzgar gibi ve bulutlar gibi
    kanatlarım olmadan, neden
    ben batarım gece gibi herşeyi içime çekip
    bir yıldız gibi ve ay gibi, kanatsız, aah.. * *
  • bu şarkı olmasaydı birçok insanın hayatında koca bir boşluk olacaktı. meteor düştüğünde yeryüzünde açılan kocaman çukurlar gibi. pj, sen olmasan boku yemiştik.
    gerçi sen varken de farklı değiliz galiba.
  • buck-tick'in 1993 tarihli darker than darkness -style93- albümünün 7. sırasında yer alan, ancak buck-tick diskografisinin zirvesine oynayacak kalitede muhteşem şarkı. yıllar evvel vampirli anime ararken trinity blood'ı bulup ilk kez o vesileyle buck-tick'i ve dress'i dinlemiştim. 4-5 bölüm sonra animeyi sadece her bölümün başında dress dinleyebilmek için izler hale geldim; o derece hipnotize edici etkiye sahip.

    şarkı tek başına bile bu kadar etkileyiciyken klibini izlememle birlikte şarkının etkileyiciliği kat be kat arttı. bu şarkının klibinde atsushi-sama en 90'lar, en uzun saçlı, en androjen haliyle pembe ışıklı, gizemli bir ortamda arz-ı endam eder. zaten klip buzlu ve buğulu bir canım ardından atsushi-sama'nın bize doğru bir "hoh" vermesiyle başlayarak ilk saniyelerinde aklımızı alır. adam nasıl beceriyorsa ince kaşları, kaşlarından ince çektiği göz kalemi ve vişne çürüğü rujuyla kadın vokal kısmında ekranda görünen ablamızdan daha çekici olmayı başarmaktadır. şarkıya adını da veren meşhur elbise, şarkının bir kadının ağzından yazıldığı izlenimini uyandırmakla beraber hatunun yüzünün atsushi'ninkine dönüşmesi kafaları daha da karıştırmaktadır. ama o 6 dakika boyunca kıpırdamayan oturan atsushi hem yitik aşkını anan bir adam, hem de aşkı için eski sevgilinin suretine bürünebilecek bir kadın kıvamında olduğu için bu noktanın önemi kalmaz. şarkı akar gider, diğer grup elemanları arada farklı renklerdeki tüllerin arasında eseri icra ederken görünüp kaybolur ama atsushi-sama hep o siyah ceketiyle oturmakta ve şarkıyı söylemektedir. visual kei'in visual kei olduğu, gösterişli kıyafetler giyen ve bugünün instagram makyaj fenomenlerine tövbe ettirecek makyajlar yapan adamların harman olduğu japonya'da sadeliğin ne kadar iddialı olabileceğini göstermektedir bize adeta. hatta başıma bir iş gelmeyecekse atsushi-sama'nın bu klipteki oturuşu, rahmetli chris cornell'in like a stone klibindeki oturuşu kadar etkileyici bir oturuştur.

    bu şarkı ayrıca atsuşi sakurai'ın karizma seviyesi olarak ne kadar arşa çıkmış bir insan olduğunu bir kez daha gösteren bir konser performansına da sahne olmuştur. abingdon boys school denen oluşum (solistlerinin sesini bilumum shounen anime jeneriğiyle özdeşleştirdiğim için sevemiyorum bunları) bir turnesinde dress'i cover'larken, sahneye atsushi-sama da çıkıyor. o j-rock sound'unun içinde sesi ve karizmasıyla cover'a boyut atlattığını görüp bir kez daha saygı duydum kendisine.
  • ingilizce 'giysi, giyinmek' anlamına gelen 'dress' kelimesinin ilk terzi olan idris peygamberin isminden türeme ihtimali var. idris dress, dress idris. bilemiyorum altan bilemiyorum
  • trinity blood opening theme song..

    şarkının garip ve bir o kadar da ilginç olan klibi için;
    http://youtube.com/watch?v=oty9uq-98zs

    şarkının ingilizce hali ise şu biçim;

    dress..

    in front of a mirror i doze off with you, that light crimson reaching our fingertips
    your hand suddenly showed weakness and you closed your lips up
    that day we made a promise
    now i can't remember us
    i listen carefully to a boring song and look out the window
    i entwine in a dress and display this dance
    tell me, am i going mad?
    i wonder if one day this will be swept away
    now i can't remember us
    why do i float up to that sky, like the winds and clouds
    without wings, why
    i sink into that night which engulfs all
    like a star, like the moon, without wings, ah

    do not forget those days that overflowed with love
    i can't even remember your face
    i wonder if one day this will be swept away
    now i can't remember us
    why do i float up to that sky, like the winds and clouds
    without wings, why
    i sink into that night which engulfs all
    like a star, like the moon, without wings, ah
    why do i float up to that sky, like the winds and clouds
    without wings, why
    this love and this wound are dear to me
    now they only bring out beloved pain
  • pj harvey'e ait olan dress'in türkçesi şöyledir;

    bu elbiseyi giydim,
    dans etmeye gidiyorum
    kırmızıyla yola çıkıyorum
    ışıl ışıl parladığımı o da görecek
    çalan müzikle beraber dans etmeyi hayal ediyorum
    onun hoşuna gidecek şekilde giyinebilmemin bir yolu olmalı
    yürümek çok zor ve elbiseyi taşımak hiç kolay değil
    dalları meyvayla dolu ağır bir ağaç gibi sallanıp duruyorum
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
    bunu görmek üzücü
    öyle ve ya böyle yalnız
    gözlerimi kapattım
    tatlı tatlı müzik her şeyi yoluna koyuyor
    çal müzik,romantizm yarat
    onun hoşuna gidecek şekilde giyinebilmemin bir yolu olmalı
    salla çalkala her şey yoluna girecek
    ama o bu gece çok gergin hissediyor
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
    seni güzel şey
    diyor adamım
    ama ben sana güzel elbiseler almıştım
    seni güzel şey
    diyor adamım
    ama ben sana güzel elbiseler almıştım
    müstehcen tarzda,elbisen çok açık saçık
    hezimete uğradım ve kollarım boş kaldı
    en iyisi kaçıp bu odadan çıkmak
    dans kıyafetlerinin içinde düşkün bir kadın
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
    eğer bu elbiseyi giyersen olacağı bu
  • pj harvey'e ait dry albümünün ilk single’ı. ilk ve şimdilik tek sevdiğim pj harvey şarkısı. ilk bu şarkıyı dinledim de daha tadına varıp ikincisine geçemediğimden takıldım kaldım. sözlerde anlattığı o hikaye ne kadar hakiki... bu güzel şarkının 1991'den kalmış tozlanmış bir klibi ve 2003’ten kalma pj’in süper mini beyaz elbisesiyle arz-ı endam ettiği bir canlı performansı da var.
hesabın var mı? giriş yap