• domuz gribi etrafında koparılan fırtınanın yakın gelecekte bürüneceğini göreceğimiz görüntüdür.

    tam da aşılar gelmeden hemen önce, havaların fıstık gibi gittiği şu günlerde kâh o okulda, kâh bu okulda patlak veren vakalar, söz konusu okulların isim verilmeden tatil edilmeleri, hastaların adlarının ve görüntülerinin devlet sırrı gibi saklanması, günbegün yayınlanan "şu şehirde domuz gribi görüldü", "bu şehirde domuz gribi paniği" haberleri, havaalanlarında termal kameralar, uçaklarda form doldurmalar, bütün bunların üstüne tüy diken, domuz gribi vesilesiyle 23 ekim cuma gününden, 30 ekim cuma gününe randevulu okul kapatma. salgın varsa, takip eden pazartesini tatil edersin, taa bir hafta sonraki cuma gününü değil herhalde, değil mi?

    70 milyonluk memlekete 43 milyon doz, testleri tamamlanmamış domuz gribi aşısı siparişi verirsen kimin kıçına zerkedeceğini şaşırır, böyle durduk yerde panik yaratmaya çalışırsın...

    bakın almanya'da yaşayan doktor bir arkadaşım neler anlatıyor:

    ---
    sevgili arkadaslar,

    3 hafta önce 94lü oglumda hafif bir öksürük olunca bogaz kültürü baktirdim... h1n1 oldugu ortaya cikti...

    zaten okulunda 30 cocukta sinifinda da 2 cocukta tespit edildigi icin tahmin ediyordum. hepimize gecti. 97'li oglumla ben semptomsuz gecirdik.

    almanyada drlar kendini asilamiyor. zaten asi da daha yok ortalikta. ne ben ne de tanidigim hic bir dr arkadas grip asisi borelliose asisi vs. olmuyoruz. ben sahsen ogullarima da yapmiyorum

    yaptigim tedavi:

    -bronchicum elixier öksürük surubu (codeinsiz... kekik ve çuha çiçeği kökü=primelwurzeln extreli)

    -supradyn energy efervesan tablet. günde 1 kez yemekle birlikte (50 kgin altindakilere 1/2 tablet)

    ilk 5 gün bagisiklik sisteminin calismasini engellememek icin antibiotigi 5. günden sonra verdim.

    -klacid 500mg sabah aksam 1tabl. (12 saat arayla)

    ates 38.5'u gecmedigi icin ates düsürücü vermedim. cok yüksek ates oldugunda hastaneye gidilip tamiflu tedavisi yapilmali..(istanbuldaki dr saglik ocaklarindaki arkadaslarda tamiflu bulunmaktaymis...)

    1 hafta evde kaldi, simdi iyi.

    bu sekilde atlattik.
    ---

    bu kadar. bildiğin grip yani. zaafiyeti olan, risk grubundaysan, nezle bile sarsabilir insanı, o ayrı. zaten beklenebilecek bir durum.

    sözün kısası, panik yapmayın, soğuk algınlığına karşı, mikroplara herzaman nasıl korunuyorsanız öyle korunun, ne idüğü belirsiz domuz gribi aşısından da uzak durun.

    edit: 30 ekim cuma gününün tatil edilmesi, 4 günlük tatilden istifade, okullarda dezenfeksiyon çalışmaları yapılması içinmiş. acayip salgın var ya, o yüzden. ulan, istanbul'da kolera salgını oldu, o zaman bile yapılmadı dezenfeksiyon-mezenfeksiyon.

    http://www.hurriyet.com.tr/…em/12762843.asp?gid=229
  • almanya'da yaşayan biri olarak annemin beni arayarak "oğlum orada herkesi aşılayacaklarmış," demesiyle farkına vardığım aldatmaca. "yok öyle bişi" desem de inandıramadım.
  • kitlelerin korkmasından yarar sağlayanların bir başka yalanı. aslında buna yalan denmez, adı bu şekilde konmuş bir virüs çeşidi olabilir ama diğerlerinden tek farkı yemeye alıştığınız reklamlarla abartılmış olması.

    reklamların zararsız olduğunu, hatta şirin olduğunu düşünen bünyelerin alışkanlıklarından faydalanarak ilaç sektörlerini, bu sektörde üretim yapan ülkelerin ekonomilerini düzeltmeyi ya da kalkındırmayı amaçladıklarını düşünüyorum.

    o kadar çok ve arka arkaya boş şeylere maruz kalıyoruz ki; arada yaşamımızı ve moralimizi gerçekten etkileyenlere dikkat edemiyoruz, unutuveriyoruz hemen.

    trafik kazalarında her yıl binlerce insan kaybediliyor ama bununla ilgili çıt yok.
    kuş gribi diye bir halt uydurmuşlardı ve bizim köy dahil türkiye'nin bir sürü yerindeki zavallı kümes hayvanlarını itlaf ettiler (bizimkileri edemediler, tüfenkle bekledik pezevenkleri.).

    börtü böceği alasıyla mideye indiren kanatlı kümes hayvanları bahçelerden gittiği için keneler çoğaldı ve bundan da nemalandılar, yanlış hatırlamıyorsam 1950'lerden beri var olan bir hastalığı* velveleye çevirip her yere zehir püskürtmeye başladılar. insanların doğadan korkmasına neden oldular. bu ne işe yarar diye sorma sakın, sikerim. arıların ve yararlı (aslında hepsi yararlı) böcek ve küçük yabani hayvanların nesillerine zarar verdiler.

    senin korkak olman onların hem ticari anlamda hem de maddi anlamda güvencesi oluyor: böyle sikim şeylere hizmet eden, bunların tellallığını yapan televizyon kanallarında çalışıyorsun mesela. ve tellallığını yapar hale geldiğin yalanlara sen de inanır hale geliyorsun. her kış yanında bir sürü insan öksürüyor, hapşırıyor ama burnu akan birini görünce kaçacak delik arar hale geldin.

    birkaç hafta önce boynuma kene yapıştı, hem de iki tane, çiftleşiyorlardı. biri yeşil, biri kahverengi. dağdaydım, babama yardım ediyordum kışlık odun için. elimi attım ve aldım ısırığı hissedince. yani hem boynumu ısırdı, hem de elime değdi. baktım kendilerine, evet, bizim zevklerimize göre iğrenç yaratıklar, bıraktım bir kenara. sanırım geçen yıl, bir başka kene ayağıma yapıştı ve bıçağın ucuyla söktüm. babam tarla tapanla uğraştığı için bazen birkaç tane ayıklıyor üzerinden.

    bir defa bile sağlık ocağına gitmeye gerek duymadık.
    ısırıla ısırıla bağışıklık mı kazandık? itlaf edilmelerine izin vermediğimiz tavuklardan korktukları için zehirleyemediler bizi belki, ne dersin?

    gerçekten hasta olabilirsin, ölümcül hasta da olabilirsin. olmak istemiyorsan mümkün olduğunca önlem alman tabii ki mantıklı ama...

    ...bu kadar şişirilmiş önlem yığınları ve doğadan iyiden iyiye koparılmış bir yaşam içerisinde hangisinin doğru olduğunu artık anlama şansın yok. birey eleştirilir ama kurumlar; rekabet, ekonomi gidişatı palavraları, güvenlik yalanları gibi anasının siktiğimin nedenleri yüzünden eleştirilemez. eleştirilemediği gibi denetlenemez. denetlense de sen bu denetlemeleri göremezsin, ne bok yediklerini bilemezsin.

    ben sıcak bir kahve (nescafe falan değil, kahve) yaparak nezlemi rahatlatıp, kenelere ve tavuklara güvenmeyi tercih ediyorum global götler yerine elimden geldiğince.
  • tartismaya finlandiya'dan katilayim:

    buranin en cok satan gazetesinin ücüncü sayfasinda bir haber cikti gecen gün: "rovaniemi'de bine yakin domuz gribi vakasi tespit edildi" diye. dikkat, 1000 adet vakadan bahsediliyor. rovaniemi finlandiya'nin kuzeyinde yaklasik 60.000 nüfuslu bir sehir. o haber iki gündür kaldi öyle. televizyon'da sanirim yarim dakika falan haber oldu. o kadar. burada "bu asiyi doktorlara yapsak mi, yoksa hemsirelere zorunlu tutsak da doktorlar olmasa da olur mu" falan bunlar tartisiliyor bu aralar.
  • (bkz: #17072872)
  • çağımızın virüsü kapitalizm ve kült pazarlamanın şu an kullandığı ufacık tefecik bir aldatmacasıdır. mesela;

    -protekis sabun bakteriye mikrobuna iyi geliye diyeler. cümle domuzu da gribi de kıriye geçiriye diyeler.
    -protekis he mi. domuz gribini önliye he mi.

    annem de almış iki kalıp, pardon basmalı sıvı protekis sıvı sabun, sabah akşam tüm aile bıcı bıcı yapıyoruz ellerimizi protekisle. olan hacı şakir'e oldu derim ben.
  • türkiye'de şimdiye kadar hiç bir konuda zamanında ve yeterli önlem alınmadığını düşündüğümde yapılan hazırlıklardan dolayı aklımda uyanan şüphe.
  • risk analizi yapılmış. rakamlarla ciddi laflar edildikçe şaşırıyorum. türkiye de bir bakanlık boş durmamış geleceği öngörmüş, hazırlığını yapmış.

    "21 milyon domuz gribi vakasından 8.8 milyonunun hastaneye başvurması bekleniyor. başvuranlardan 96 bini hastaneye yatırılacak. bunların da 15 bin 500’ü yoğun bakım hizmeti alacak. bu süreçte 5 bin 300 kişinin ölmesi bekleniyor. aşılama gibi önlemlerle enfeksiyon sayısı 1.8 milyonla sınırlı tutulabilecek. 7 bin 500’ü hastaneye, bunların da 1200’ü yoğun bakıma yatırılacak. bu durumda 400 ölüm bekleniyor."

    ne yapacağımı bilemediğim bir aldatmaca mı neyse işte o.

    bu arada domuz gribinden ölürsem karışmam.
  • yaz sonundan beri en alakasız televizyon programlarında dahi, "bu sonbahar büyük salgın bekleniyor-muş" diye söylenti ve korku yayılan yalan. -mış, -miş, -muş.... artık bunları bırakıp, 21. yüzyılda internet çağında kendi araştırmamızı yapıp, ilk ve yetkili kaynaklardan -ticari kaygısı olmayan- ulaşacağımız bilgiyle kendi kendimize de yalanlayabileceğimiz safsata. bayılıyoruz kulaktan kulağa oynamaya.
  • "sizin yastığınızın altında altınlar, paracıklar; bizim yastığımızın altında domuzcuklarımız var. siz çıkartmazsanız onları, biz domuzcuklarımızı yollayıp aldırmasını biliriz" in başka şekillerde ifade edilişi. yok, anlatamıyoruz da... yastığa kafamı koyduğumda yastığın üstünde duran kafanın içi kadar altı da boş koç.

    bir başka deyişle, sağlıkla şaka olmaz ama ticaret köküne kadar...
hesabın var mı? giriş yap