• şeyh galib'in meşhur beyti üzerine kurulu çok güzel film.
    “hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
    merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”
    yani diyor ki; güzel insan, kendine hürmetle yaklaş; çünkü sen kainatta en değerlisin, yaratılmışların gözbebeğisin. eşref-i mahlukatsın.

    *spoiler olabilir* sami, eşref beyle görüşmeye ilk gittiğinde mürekkep elinden kayıp dökülüyor. kendisi telaş ederken eşref bey suhuletli bir tavırla "insandan kıymetli değil" diyor. çok anlamlı. eşref bey yani mim kemal öke gerçekte de çok güzel insan. bu dünyanın bataklığına düşmüş bir inci gibi değerli, modern zaman dervişi.
    bu filmde de kendini oynamış.

    ayrıca filmin ismi dilsiz iken, başkahramanın isminin sami yani dinleyen olması da fazlasıyla manidar değil mi. bence öyle. dinlemek istiyor. bir mürid.

    film semboller resmigeçidi gibi. allah kelamının kalem ile ortaya çıkan bir zarafeti olan hat ana tema zaten. birçok şeye atıf var filmde, hattatların şeyhi hamdullah'a, papağan hikayeleri ile mesnevi'ye, hüdhüd'ün soyundan olan dilsiz ile mantıkut tayr'a, şeyh galip'e, sedat anar'a ve elbette tasavvufa.

    a'mak-ı hayal'e gönderme yapan ayna sahneleri çok hoş bir detay olmuş. her aynanın karşısına geçtiğinde farklı bir kişi görüyor sami. kitapta aynalı baba'nın yaptığını filmde yönetmen yapmaya çalışmış.

    bu da filmden efsane bir parça
    aşk bir şem’-i ilâhîdir benim pervânesi
    şevk bir zencîrdir gönlüm onun kâşânesi
  • --- spoiler ---

    "hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
    merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen"
    --- spoiler ---
  • yönetmenliğini murat pay'ın yaptığı film.
    fragman:
    https://youtu.be/dlcvxrwsore
  • içinde bir sırrı olan sami'nin yolculuk hikayesi. sade, yalın fakat sahici bir yolculuk hikayesi.
    sami'nin 'içimde bir sırrım var' sözü ile aynanın sırrı, sami'nin çocukluğunun geçtiği evdeki su havuzundaki akisleri...
    dert söyletir der büyükler, dilsiz tam da böyle bir film. derdini söylemiş, susarak.
  • murat pay filmi.

    hayatta hepimiz kayıp bir haldeyiz. kimilerimiz bir arayışta, kendilerini tanıma ve anlam arayışındalar. işte dilsiz filmi de bir duvar resimleri sanatçısının kendi arayışına başlama hikayesini konu ediniyor. film dört temel karakter üzerinden ilerliyor:

    ana karakterimiz duvar resimleri sanatçısı sami – ozan çelik
    kütüphane idarecisi selma – vildan atasever
    hattat eşref selimoğlu – mim kemal öke
    hattat eşref’in kardeşi tahir – emin gürsoy

    --- spoiler ---

    film bir ölüm haberiyle başlıyor. istanbul’a üniversite için gelen ve istanbul’da seneleri geçen sami memleketine babaaannesinin ölüm haberiyle beraber dönmek zorunda kalır. memlekette tüm cenaze işlemleri, defin, mevlüt gibi şeylerin yanı sıra amcasıyla arasındaki bir konuşmada babaannesinin kendisine bir sandık bıraktığını öğrenir. sandığı da beraberinde istanbul’a götürür. sandığın içinden eski bir kitap ve bir hat yazısı çıkar. sami mali açıdan sıkıntı çekmektedir ve bunları satmayı düşünür. kitabı bir eskicide satar fakat hat yazısını satmaz. sami yolda bisikletle bir yere giderken babaannesi ve kendisi arasındaki diyalogları dinler. filmde belirtilmeyen bir sebepten ötürü annesi ve babasını hiç görmeyiz.

    sami arkadaşının da vasıtasıyla yeni bir iş almıştır. bir çocuk kütüphanesinde duvara resim yapacaktır. gittiğinde her işinde olduğu gibi iş yerinin idarecisiyle görüşmek ister. selma ile görüşmeye gittiğinde kendisini oldukça farklı bir diyalog beklemektedir. selma kendisine zor sorular yöneltir. bu resmi neden yapacağı hakkında ve kahramanlığın çocuklara nasıl aktarılacağı konusunda derin düşüncelere iter. sami, selma’dan oldukça etkilenmiştir. selma’nın kültürel olarak oldukça bilgili biri olduğunu farketmiştir. odasındaki hat yazısı ve odada yankılanan klasik müzik bunun kanıtlarıdır ona göre. eve gittiğinde uzun uzun düşünür. duvarı nasıl boyayacağını bilemez fakat selma’yı da düşünmektedir. selma hanım. oldukça derin bir kadına benzemektedir. sami ertesi gün selma’ya, babaannesinden kalan hat yazısını göstermeye gidecektir. selma’ya hat yazısını gösterdiğinde selma oldukça şaşırmıştır çünkü hat sanatıyla yazılan bu yazı oldukça kıymetlidir ve kendisi için de bir hatıra barındırmaktadır.

    “hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
    merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”

    şeyh galip’in söylediği bu sözün manasını sami’ye açıklarken sesindeki titreme sözün ne kadar derin anlamlara geldiğini sami’ye açıklamak için yeterli olmuştur. selma, sami’ye hat sanatıyla ilgilenmek istiyorsa bu hat yazısının geleneğinden gelen son hattatı tanıdığını söyler ve sami’nin eşref selimoğlu’na yolculuğu burada başlamaktadır. selma’dan aldığı adrese giden sami çok farklı bir yere geldiğini anlamıştır. içeri girdiğinde kendisinin dikkatini, konuşmayan papağan ve duvardaki hat yazıları oldukça cezbetmiştir. burada tahir ile tanışan sami, tahir’den hüthüt’ün hikayesini dinlemiştir. hattat eşref selimoğlu gelmesiyle birlikte ona öğrenci kabul etmediğini söylemiştir.

    eşref selimoğlu’nun öğrenci kabul etmediğini söylemesiyle birlikte sami için hayat yeniden monotonlaşmıştır. bir süre kütüphaneye ne çizeceğine çalışır fakat her denemesinde beğenmez ve sıfırdan başlar. sami hat ilminde hat kalemini şeyhin toprağına gömüldüğünde şeyhin kendisine yardımcı olduğuna dair bir rivayet duymuştur. kendisi de mezarlığa giderek şeyhin toprağına kalemini gömmüştür fakat bir süre geçmesine rağmen bir şey olmadığında yine bir gün gidip kalemini çıkartmıştır. onu bu halde gören eşref selimoğlu onun gerçek bir talebe olduğunu düşünmüştür ve onu talebeliğe kabul etmiştir. dersin birisinde ise kendisine çok önemli olduğunu söyleyerek bir soru sormuştur : “incitmemek mi incinmemek mi?“

    günler geçtikçe sami cemiyette pişmektedir. hocası ona sadece hat ilmini öğretmekle kalmayıp insanlık da öğretmektedir. belirli aralıklarla hat ilmindeki kendi seleflerinin türbesine gidip o türbeyi temizlemektedirler. sami bir yandan bu tarafta ilerlerken diğer yandan ise selma ile konuşmaya devam etmektedir. kütüphaneye hala ne çizeceğine karar vermemiştir. selma’nın odasında bir gün tahir’i görür ve şaşırır fakat nereden tanıştıklarını soramaz. selma’ya beraber bir filme gitme teklifinde bulunur. sonrasında ise hocasının yanına derse gider. hocasına selma’yı tanıyıp tanımadığını sorar. hocası ise sami’ye, selma’nın hat icazetnamesini gösterir. bunu bir müzayededen aldığını söyler fakat sami hocasının selma’nın durumunun kötü olduğunu bilmediğini düşünmektedir. hocasına durumu açıklar fakat hocası kötü durumların kötü şeyler yapmaya meşruiyet sağlamayacağını söyler. sami ise hocasına bu tavrı yakıştıramaz ve kendisine “incinmemek hocam incinmemek” şeklinde bir yanıt verir. burada sami ile hocasının son diyaloğuna şahit oluruz.

    sami selma’ya içindeki hisleri açıklamak istemiştir. selma’nın içinde derin bir sır taşıdığını ve onu anladığını ifade etmeye çalışmıştır. hiç kimseye böyle bir şey hissetmediğini söylemiş ve ona olan aşkını bir şekilde dile getirmiştir fakat selma ona, onun düşündüğü şekilde biri olmadığını söylemiştir. buna hakkı olmadığını söyleyerek gitmiştir. sami büyük buhranlar yaşamış, büyük yaralar almıştır. ertesi gün sabah kütüphane’ye gittiğinde selma’nın izin aldığını öğrenir. kütüphaneden selma’nın ev adresini öğrenir ve evine gider. selma evindeki eşyaları toplamıştır ve taşınacaktır. sami ne olup bittiğini anlamamıştır. sami duvar resmini bitirmiştir. bitirdiği zaman selma küçük bir çocukla çıkagelmiştir. selma’nın kızı olduğunu anladığında sami çok şiddetli bir acı hissetmiştir. selma’ya kızmış ve uzaklaşmıştır.

    aylar geçmiş ve tahir abi ölmüştür. sami hocasının yanına gittiğinde hocasının mushaf yazmak için medineye gittiğini öğrenir. konuşmayan papağanu hüthüt’ü ve hiç yazan hat yazısını kendisine bıraktığını öğrenir. ve film bu şekilde sona erer.
    --- spoiler ---

    gelelim film ile ilgili söylemek istediklerime:

    +öncelikle filmde birçok noktada ahmet uluçay etkisini hissetsem de yukarıdaki sahneye kadar hiçbir nesnel kanıtım yoktu. filmde ahmet uluçay‘ın küre yayınları‘ndan çıkan güncesi sinema için bunca acıya değer mi?, eminönü’nde çekilen sahnede otobüs duraklarında gösteriliyor. gerçekten de beni o kadar duygulandırdı ki bu kitabın buraya konması murat pay‘ın ellerine, kalbine ve yüreğine sağlık.

    +filmle ilgili diğer dikkatimi çeken şey ayna metaforunun çok güzel kullanılmış olması. sami her aynaya baktığında biraz daha hiç’e yaklaşıyor ve aynada kayboluyor. ilk sahneden itibaren buna dikkat etmek gerçekten de benim için zevk verici bir analiz oldu.

    + diğer yandan filmdeki geçişlere yetişmek biraz zorlayıcı. sahneler arası ve kurgudaki geçişler bazı noktalarda çok hızlı insan yetişemiyor.

    +tahir’in hikayesi oldukça eksik kalmış filmde. oysa altında derin bir hikaye yatmaktaydı. sevdiği kızla kavuşmasına abisinin engel olmasından sonra kendisini içkiye vermesi ve akli melekelerini bir bir yitirerek sonunda da vefat etmesi birkaç dakikada anlatılmış oysa filmde bir bu kadar da tahir anlatılabilirdi.

    tüm bunları yanyana koyunca gerçekten de hayatımda kendimi en ait hissettiğim filmlerden birisiydi. müslüman hassasiyetiyle mağduriyet oluşturmadan film yapılabileceğini 2019 yılında bir kez daha kanıtlayan bir film. o kadar motive ediciydi ki, bu film birçok açıdan kanıt niteliğinde unsurlara sahip. herhangi bir ideolojinin fetişizmi yapılmadan çok güzel anlatılabileceğini ve şehir hayatında da insanın kendi anlam arayışını doğru şekilde yönlendirebileceğini kanıtlıyor. ayrıca sahnelerin çoğunun bilim ve sanat vakfı’nda çekilmiş olması da beni çok garip bir hissiyata soktu. sürekli gittiğim kütüphanede geçen aylarda gördüğüm o resmin sebebini merak ediyordum filmi izleyince gerçekten de daha bir güzel oldu. buradan tüm oyuncularını, yönetmeni ve setteki tüm ekibi tebrik ediyorum.
  • batı kültürüyle yetişmiş sami’nin doğu mistisizmini tanımasını hat sanatı üzerinden anlatan film.
    ustanın sorduğu “incitmek mi, incinmemek mi” sorusu aslında filmin özü.
    usta incindiği için hala kibir sahibi. ama sami aşık olunca elindeki en değerli şeyi aşkı uğruna satarak incinmememin kibri yok ettiğini anlıyor.
    velhasıl insanları hayvanları incitmemek seni yüceltir, ama incinmemeyi öğrenirsen kibrini yener ilahi aşka varırsın.
    incinmemek çok zor.
  • dilsizler haberini kulaksız dinleyesi
    dilsiz kulaksız sözün can gerek anlayası

    dinlemeden anladık anlamadan eyledik
    gerçek erin bu yolda yokluktur sermayesi

    biz sevdik aşık olduk sevildik maşuk olduk
    her dem yeni dirlikte sizden kim usanası

    yetmiş iki dilcedi araya sınır düştü
    ol bakışı biz baktık yermedik am-u hası

    miskin yunus ol veli yerde gökte dopdolu
    her taş altında gizli bin imran oğlu musi

    şiirine atıf yapan güzel bir film.
    benim filmden anladığım;

    --- spoiler ---

    babaannesinin kendisine miras bıraktığı kutuyu alan sami; aşka ve hat sanatına yavaş yavaş dalarken, aynada kendi görüntüsünün gittikçe silikleştiğini görür. yani tasavvuftaki hiçliğe adım adım yaklaşmaktadır.
    ustası olan hattat eşref bu yolda incitmemek düsturunu benimsemiştir. bu sebepledir ki selma'nın teklifini kabul etmeyerek selmayı inciten sami'nin yüzüne kapıyı kapatır(kardeşi tahir vesilesiyle) artık senin paran burda geçmez der, tahir samiye. fakat sami ise incitmemekten daha üst mertebe olan incinmemeyi düstur edinmiştir ki bu sebeple dilsiz kuş artık ona emanet edilmiştir ustası eşref tarafından.

    aşk ve hat filmde aynıdır. bu aşk samiye selmadan bulaşmıştır ki bunu filmde sanki gribal bir bulaşma gibi göstermişlerdir(öksürük).

    herşeyin bir ilmi vardır; asansörün çalışmasının, hat sanatının, aşk sanatının. sami, ilmini öğrenmeden direkt dalınca asansörde mahsur kaldığı gibi kalıp, bocalamıştır.

    --- spoiler ---
  • zerafet ve inceliğin vücut bulduğu kişi..
  • dün boğaziçi film festivali dâhilinde atlas sineması'nda türkiye prömiyerini yapan güzel film. filmden sonra, mim kemal öke hocanın her zamanki inanılmaz enerjisiyle moderatörlüğünü yaptığı film ekibiyle sohbet kısmı da çok tatlıydı elbette.

    hem karakter oyunculuğu açısından hem de sinematografik olarak çok beğendik. belirli olayların saniyelik sahnelerle sezdirilmesi, iyi-kötünün değil grinin vurgusunun yapılması ve elbette, elbette içindeki dolu mu dolu, derin mi derin manevî remizlerle "buna ihtiyacımız vardı işte" dedirtti. daha fazlası spoiler olur diye yazmaya kalkıp yazmadım. vizyona girdikten sonra tekrar yazarız.

    bir de inşallah çok güzel ödüllerle döner. ya nasip.
  • *

    kararsızlık içinde olan, utancını boynuna asamayanlar için ön planda olan suskunluk dürtüsü.

    çaresizim seni sevdigimi söyleyemem.
    dilsizim.

    utanirim seni sevdigimi söyleyemem.
    dilsizim.

    halsizim seni sevdigimi söyleyemem.
    dilsizim.

    garibim seni sevdigimi söyleyemem.
    dilsizim.

    gidecegim seni sevdigimi söyleyemem.
    dilsizim.
hesabın var mı? giriş yap