• yaranılmaz bu adama. salatalık soyar veririm, soktuum reflüsünden -bence gastrit- ağzına doluşur, olmaz. kulağını kulak çöpüyle temizlerim, kulak çöpü zararlıymış der, gene olmaz. gecenin bi vakti kalkar salata yaparım, bunun içinde ton balığı var der, az yer. sabah sosis pişirrim, bu az pişmiş zaten ben de sosis sevmem der, ooolmaaaaaz. yalvar yakar film izletirim, homurdana homurdana ömrünün en iyi filmlerinden birini izler, olmaz. siyah noktasını sıkarım, kanadı bak der, olmaz. ayakkabı alırsın, ayağıma vurdu der olmaz. tişört alırsın, bunun üstünde cici bici var der, gider değiştirir ıı ıh gene olmaaz. olmaz da olmaz işte. yaranılmaz bu ite
  • kendisi o kadar yaşlı ki, baba olmadan doğrudan dede olacak! çakal!
  • şahsımı haksız çıkartarak, dede olmadan önce baba olmuş, "bebeee gelmiş" çakal.

    ama işte çakal yine de, içine doğana güvenince kendi çocuğunun doğumunu kaçıran nadir kazmalar arasına girmekten de kurtulamamıştır, o ayrı.
  • -kelebek tokalı kemer ve düz topuklu çizmeyle, evire çevire döveceğimdir.

    madame "shirak" butterfly
  • henuz denk gelip de yuceltmeden gectigim entry'si bulunmayan sozluk yazari.
  • yazdıklarıyla ekşi sözlükte haklı bir ün kazanmış sözlük yazarı.

    olmayanaergi kardeşimin kardeşi sanardım bir dönem, isimlerini aynı başlıkta gördükçe. değilmiş ama hepimiz kardeş değil miyiz, bu hayatta bir bayram zaten. cohesionless gibi yazarlar yazmaya devam ettikçe bayram da devam edecek, bu böyle..
  • adamim benim.
    entrylerini okurken, bilardo sakinlerinin parmak siklatma hareketi ile depresiyorum hep. cok ince goruyor, cok.
  • bu mecrada politika üzerine akademik düzeyi bile aşacak biçimde yazanlar, mizah yazarlarının elllerine tutuşturulacak derecede komik diyaloglar yazanlar, hayata dair kişisel yaşanmışlıklarını dibine kadar paylaşabilecek kadar yazı ilmine hakim olanlar, tüm bir çocukluk anıları kuşağıyla eskiyi yad etmeyi meslek haline getirmişler hep varolageldiler belli dönemler içinde..bu işleri çok iyi yapabilenler oldu, yapanlara özenerek yazı dehlizlerinde kaybolanlar oldu..ama bunlardan çok azı gerçekten de taklit edilemeyecek derecede orjinallik barındırıan işler yapabildiler..ve taklit edilememezlik, neredeyse "tek" olmak onuruna pek azı erişebildiler..

    kanımca cohesionless'ı birbirleriyle kıyaslanamayacak derecede "tek" olabilmişler kümesine dahil etmek gerekiyor..çünkü açtığı başlıkların benzerleri yok ve bu başlıklar-izlenimler-analizler'in toplamı "hayatı yazmak" mertebesine yerleştirilebilecek derecede dolgun ve açıklayıcı..bu yüzden bu yazara sadece "detaycı" denilip geçilemeyeceğini belirterek; bir ömür tüketen herkes gibi, ama bir ömrün herkesin paylaştığı kuytuluklarını yazma şerefine erişebilecek "tek" kişi gibi bilinmesi, hayatın kendisini nakşeden bu yazarın eşsizliğine naçizane bir açıklama getirme çabası olabilir..

    işte sırf bu yüzden bu sözlükten ayrılması durumunda beni en fazla üzüntüye gark edecek olan yazardır..

    *
  • ayrıntı yakalama uzmanı. sayfalarca yazı ile ifade edilebilecek bir konuyu, beş altı kelimelik bir başlığa sığdırma ustası.
    sol frame’deki 50 başlıktan birisi cohesionless’e aitse, o başlık mesaj veya olay ışığı gibi yanıp söner. başlığı farkettiğiniz anda aklınızdan saniyenin onda biri süresinde geçenler(hepsi aynı anda geçer ama):
    -aaa! cohessionles başlığı
    -yaşasın cohessionles başlığı.
    -bu başlığı kesin cohesionless açmıştır.
    -inaaanmıyoruuum! bu nereden aklına gelmiş?
    -ama hakikaten de öyle.
    -bunun, keşfedilebilecek son günlük yaşam ayrıntısı olduğunu iddia ediyorum. artık cohesionless bile aynı kalitede yeni bir tane bulamaz.
    -ya çocukluk ya da gençlik arkadaşlarımdan biri ama çıkartamıyorum bir türlü.
    -entry’yi okumaya bile gerek yok, başlıkta her şey anlatılmış(gene de okunur, onlar da ayrı bir lezzettedir).

    başlığın konusuna göre, aşağıdakilerden birkaçı da o anda aklınızdan geçenlere katılır:
    -daha bu gün karşılaştım.
    -yahu bunu benden iyi kimse bilemez.
    -amcam hâlâ böyle yapar.
    -aynı şeyi ben kim bilir kaç defa düşündüm.
    -hakikaten, niye böyle davranıyoruz ki? çok aptalca…
    -demek ki tek ben değilmişim bu ikilemi yaşayan.
    -aynısından bizim evde de vardı.

    not: sözlükteki en beğendiğim yazar olmasına karşılık, nedense bana hep (bilmeden de olsa) sıkıntılar yaşatmıştır. bir iki örnek vereyim.
    dahi anlamındaki de ayrı yazılırbaşlığına bir iki entry de ben yazmıştım. yazılarımdan birinde örnek olarak kullanmak üzere güzel yazılmış bir metine ihtiyacım olmuştu. ben de cohesionless’in entry’lerinden rasgele birini seçip ve kullanmıştım. birkaç gün sonra yazımı tekrar okuduğumda, o zamana kadar fark etmediğim bir şeyi fark ettim. sözlüğe yazdığı beş binden fazla entry’sinde toplasan üç tipo, iki de imla hatası bulabileceğiniz cohesionless, tam da benim seçtiğim entry’de bir kelimeyi yanlış yazmamış mı? üstelik yazım kuralları üzerine atıp tuttuğum, hatta kendimi kaybedip, esip yağdığım bir entry’de.
    efendim, bir başka örneğe geçelim. bir ay kadar önce, kendisinin çok güzel bir yazısını okuduktan sonra, takdirlerimi belirtmek için “nick’inin altına bir entry de ben gireyim artık” diye düşündüm. ertesi gün işyerinde, özene bezene word’de güzel bir entry yazdım kendisine. kendime mesaj olarak geçtim, evde son bir kontrolünü yapıp yollarım diye. akşam entry’mi yollamak üzere sözlüğü açtığımda sol frame’de kendi nick’imi görünce, "dur bakalım kim bana ne yazmış" deyip, önce o midas başlığına baktım. inanılır gibi değil, cohesionless benim nick’ime entry girmiş. benden 30 saniye önce. “şimdi, hazırladığım entry’yi girsem birbirimize kıyak yapıyormuş gibi olacak, el adama ne der; en iyisi, mesaj kutumdaki taslağı arşive atayım, sonra bir ara yollarım” dedim. tabiî, mesaj kendimden geldiği için, çift olarak duruyordu. ikincisini arşivlerim deyip birincisini sildim, sonra birincisini arşivledim nasıl olsa deyip(??) ikincisini de sildim(aferiiin). gitti onca emek, sırf cohesionless benden yarım dakika erken davrandı diye(bende kabahat yok).
    gelelim nick’imin altına yazdıklarına. aslında çok kısa bir entry’ydi. “yaşların içindeki kuru” şimdi bu iyi mi kötü mü? ilk izlenim bunun bir iltifat olduğu yönünde. ancak aklıma, sınıf çoğunluğunun çıkarttığı gürültü nedeniyle sıra dayağı yediğimizde, bir öğrencinin “hocam ben gürültü yapmamıştım ki” itirazına hocanın verdiği cevap geldi. “kurunun yanında yaş da yanar” bu durumda, kuru yaramaz öğrenciler yani kötü, yaş ise akıllı öğrenciler yani iyi oluyordu. ancak diğer açıdan bakınca “yaş odunu mu tercih edersin kuruyu mu?” deseler, “kuru odun iyi olur, iyi yanar” derim. tabiî ki sosyal pozisyonu kütükle kereste arasında olan odunun, ne kadar övünülecek bir sıfat olduğunu da göz ardı etmemek gerek. sorunu kendim çözemeyince eşime danıştım “bu bir iltifat mıdır?” diye. eşimin cevabı çok netti: “senin hakkında yazılan bir şey iltifat olamaz.” inanmadım tabiî. bir arkadaşıma sordum “yaşların içindeki kuru nedir?” diye. “ibne gibi bişii, işte” dedi ve “yaş mı da kuru mu tantiri tin tan tam” diye şarkı söyleyerek uzaklaştı. işin en ironik yanı sildiğim entry’de cohesionless’in yazılarının ne kadar akıcı ve anlaşılır olduğunu vurguladığımı hatırlamamdı.
    hasılı kelam, çok iyi yazardır da bana gelince aksiliği tutar*.
  • detay dedektoru.
hesabın var mı? giriş yap