çıngırak
-
-
bebeklerin ilk oyuncagidir. ellerine tutusturulur geleneksel olarak.
-
zamanın kendisi kadar adidir. hatırlatır geçen milisaniyeleri insana da, geleceğe dair hiçbir fikri yoktur.
-
salladıkça çıkardığı ses hasebiyle bebeklerin ağlamaktan ziyade başka şeylere odaklanmasını sağlamak üzere kullanılan oyuncaklar. son zamanlarda ahşaplarını görmek mümkün ancak bebeğin dikkatini ne kadar topluyor üzerinde bilemedim.
-
bebeklerin oyuncağı, yetişkinlerin müzik aletidir.
-
gıncırak/gıngırcık/gındırgeç oyununun adlarından biri, 'cıngırak' da denebilir. isim, ki ağacın birbirine sürttükçe gıcırdamasından kaynaklanıyor. niğde'de gıcırgan diyorlarmış, denizli'de gıngırgaç.
gıncırağa genellikle uzun süren dinî bayramlarda binilirdi. malzeme, biri uzun 3-4 m, diğeri kısa 1,5 m boyundaki iki ağaç. uzun olan ağacın ortasında, küçük yuvarlak bir oyuk oluşturulur, kısa olanın ucu küt bir şekilde sivriltilirdi. yere sağlamca gömülen mil şeklindeki ağacın üstüne uzun ağaç konur, iki tarafa birer kişi geçerek tahterevalli/kaldıraç gibi binerlerdi. yalnız tahterevalliden farkı, uçlara binenlerin dört metre çapında bir daire oluşturacak şekilde ine-kalka dönmeleridir. oyunun kuralı, hızlı dönmek ama düşmemektir. delikanlılar gıncırağa, ata ya da eşeğe biner gibi binip dönerlerken, genç kızlar karın üstü binerlerdi.
üstte dönen (pervane) ağacın orta deliğine közler, kömürler konurdu ki gıcırdama sesi artsın. [çıngarın kökü eski türkçe ve gerçek ile ilgili olabileceği gibi sessel ve çıngırağa yakın olabilir.] hız artsın isteniyorsa da tereyağ gibi yağlı şeyler sürtülebilir. gıncırak
(bkz: çocuk oyunu/@ibisile)
(bkz: çıngışmak)
(bkz: tinker bell/@ibisile) -
bu hafta gösterime giren iki yerli korku filminden birinin ismidir.
(diğeri için bkz: azaim cin mezarlığı) -
on yaşındaki kızımın bebekken hiç yıpratmadan oynadığı 've 10 yıl sonra kardeşi doğduğunda ona hediye ettiği bebeklerin ilk oyuncağı...
-
1957 basımlı sultan palamut'ta yer alan metin eloğlu şiiridir.
çıngıraklı saati kurdum geceden
göreyim seni beni şafakla uyandır dedim
rüya dolu bir uykunun ardından
çıngırak çalınca dapduru geldim
kendimi dar attım karşıki dağın yamacına
o alacakaranlıkta olup biteni
elbet bir kenara yazdım
saat altı sularında yaz sabahında
toprağın bir toprak oluşu var
börtü böceğin hepten uyanışı
denizin bir deniz oluşu var ki deme gitsin
ekin tarlasının kıyıcığında
ağacın uzayışı var
sonra ortalık ışıdı bu ne güzel iş
kuş ötmeye başladı sevincinden
anladım ki işi oydu
gökyüzüne baktım rengince
çiçeği kokladım
cinsince kokuyordu
baktım ki tabiatta yalan yok
çiçek açarsa meyve veriyor
ırmak gibiyse denizlere akacak
dağsa ovaların çok yükseğinde
kuzuysa kurttan iyi
taşsa havadan ağır
balıksa suda soluyacak
domuz bile yavrusunu emzirecek
saçılan her tohum filizleniyor
yonca oluyor, keten oluyor, buğday oluyor zamanla
baktım ki tabiatta yalan yok
ellerimiz el olmadıktan sonra
vazgeçelim be kardeşler
aklımız akıl değilse
gönlümüz gönül değilse
gücümüz boşunaysa
vazgeçelim olsun bitsin
böyle yarı yalan yarı yanlış
yaşamakta fayda yok -
(bkz: cingirakli yilan)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap