• --- spoiler ---

    italyan filmlerinin en büyük ortak noktası birinin hayatına giriyormuşsun gibi detaylı ve samimi anlatması, filmi izledikten sonra o hayatlara kısa süreli dahil olmuşsun hissi, bu filmde tam onlardan biri..

    filmde tutku var, şahsa değil sinemaya olan tutku, en masumundan aşk, mutsuz bir annenin çocuğuyla kuramadığı bağ, yarım kalmış hikayeler, ama en önemlisi fedakarlık. kendi hayatındaki başarısızlıkları yaşamasın diye hayatındaki belki tek arkadaşını kendi elleriyle iten alfredo'nun fedakarlığı.

    kısacası harika bir film

    --- spoiler ---
  • sinema dersinde bu filmi ödev olarak analiz ettim. hatta bugün teslim ettim.

    merhaba belgin hocam.kopya durumu yok. benim:)

    yönetmen: giuseppe tornatore
    oyuncular: philippe noiret,salvatore, cascio,marcoleonardi,jasquesperrin
    yer- mekan:italya-giancaldo
    zaman:1980 yılları ve ıı.dünya savaşı dönemi

    toto, küçük bir çocuktur ve oldukça meraklıdır. vaktinin çoğunu‘’paradiso’’ da geçirmektedir. onu paradiso’ya bağlayan şey peder’ın yardımcısı olması değil sinemadır.sinemaya olan merakı alfredo ile arasında derin bir bağ oluşturur. alfredo işine dair ne biliyorsa öğretir toto’ya. bir gün bir kaza olur ve alfredo işini yapamaz hale gelir. o zaman onun yaptığı işi toto devralır.
    alfredo, daha on yaşında makinist olarak çalışmaya başlamıştır. toto’ya bir baba, öğretmen ve arkadaştır. toto’ya uzaklara gitmesini tembihleyip kendisini keşfetmesini ve ünlü bir yönetmen olmasını sağlamıştır.

    toto’nun otuz yıldır görmediği annesinden telefon gelmiştir. alfredo’nun ölüm haberi. toto’nun yüzü haberi alınca değişir. geçmişe döner. alfredo ile geçirdiği zamanlara. birden gök gürültüsü duyulur yağmur başlamıştır ve seyircide gök gürültüsünün sesiyle toto’nun hayatının merakı oluşur. toto, alfredo’nun ölüm haberiyle geçmişine döner.

    toto’nun geçmişine kapılar bir ayin sahnesiyle açılır. ayin sonrası toto sinema gösteriminin yapıldığı salonu gözler gizlice. alfredo makinisttir ve filmleri çevirir. rahip ise filmde müstehcen olduğunu düşündüğü sahneleri bir çan aracılığıyla alfredo‘ya duyurur ve alfedo bir kağıt parçasıyla ilgili sahneyi kapatır. sonra sahne birden daha büyük bir çanı gösterir seyirciye. tüm şehrin tepesinde gibi görünür. yapılan sansür filmlere değil de insanların hayatına mıdır?
    (kamera burada büyük bir çana odaklanır.oldukça yakın bir odaklanma vardır. arkasında evler kalır ve daha küçük görünür. buradaki teknik deep focus’tur. çan sembolünü güçlendirmiştir.bu sahne aynı zamanda bir fotoğraf karesi gibi de gözükmektedir. vurgulanan nesne çan ön plandadır. hemen arkasında şehre doğru odaklanan kamera hareketinin adı ‘’tilttir.’’)

    sabah toto okula gider. okul kapısında bir baba çocuğunu hırpalayarak ona ‘’diplomanı al ve polis ol’’ der. polis olmak, muhafazakar- hıristiyan bir partinin yönetimindeki bir ülkede daha kırsal bölgelerde yaşayan insanlar için cezbedici bir meslek olduğunu düşünmek yanlış olmaz. baskıcı bir hükümetin polise verdiği güç, güçsüz insanların sınavı ve aynı zamanda tercihi olabilir.

    öğretmen öğrencisine beş kere beşin kaç olduğunu sorar. öğrenci yirmi beş cevabını bildiği halde söylemez başka bir cevap verir. öğretmen ezici bir otoritedir sınıfta ve öğrencilere elinde sopayla bir şeyler öğretmeye çalışmaktadır. acaba öğrenci neden böyle yapıyor? ezici otoriteye asi davranmaktansa ondan bir şey öğrenmeye çalışmanın altını çizmek istemiş olabilir mi yönetmen? çocuk böyle bir eğitimde de mutlaka bir şey öğrenip bunları hayatına taşıyacaktır. ancak, şiddet insan doğası için kabul edilebilir bir şey değildir. mutlaka arkasından nefreti yeşertecektir. bu sahneyi yönetmenin gösterme amacı, alfredo’nun toto’yu eğitme şeklini pozitif anlamda vurgulamaktır. alfredo ve toto arasında eğitim açısından usta-çırak ilişkisi vardır ve her şeyi deneyimleyerek öğrenir toto. onu karşından dinleyen ve yol gösteren bir öğretmeni vardır. belki de o dönemdeki sisteme bir eleştiri göndermiştir yönetmen bu sahneyle.

    toto okul sonrası sinemaya koşar. salon tıklım tıklımdır ve perdede bir kovboy filmi.birden kesilir film ve siyasi haberler izlettirilir. hükümet propaganda aracı olarak sinemanın içindedir.salondakiler sinirlenirler. toto arkasına döner ve aslanın ağzından yansıyan ışığa bakar ve aslanın kükrediğini hayal eder. aslan baskıcı hükümeti temsil etmektedir ve bir an onun ne kadar korkutucu olduğunu düşünür toto. korkar ve gözlerini kapatır. (burada ‘’subjective shot’’ açısı kullanılmıştır. aslan kafasına ‘’deep focus’’ vardır ve bu odaklanma toto’nun gözlerinden seyirciye sağlanmıştır. sistem ve sansürle ilgili olumsuz bir mesajı destekler niteliktedir sahne.)

    alfredo:‘’bu sana göre iş değil toto. köle gibi çalışırsın,hep yalnız kalırsın. aynı filmi 100 kere izlersin. başka yapacak bir şeyin olmaz.kafayı üşütüp greta garbo ve tyrone power’la konuşmaya başlıyorsun.hep çalışıyorsun bayramlarda bile...paskalya,noel.. sadece paskalya cumasında tatil.eğer isa’yı çarmıha germeselerdi, o gün bile çalışmam gerekirdi.
    toto: o zaman neden işini değiştirmiyorsun?
    alfredo: çünkü ben bir aptalım. burada başka kim makinist olur? kimse. benim gibi aptal olmak gerekiyor. bu benim kaderim.
    burada alfredo’nun iç dünyasıyla,düşünceleriyle ilgili bazı ipuçları vardır. alfredo çok şey görebilen ufku açık ama bedenine hapsolmuş bir adamdır. hayatını anlamlandırma yolunda başarısız olmuş ve bunu kabullenmiş birisidir. küçücük bir odaya tıkılı kalan bir dram.akmak istediği suları hisseden ama onlara akamayan bir adamdır alfredo.
    toto: hiçbir şeyini sevmiyor musun?
    alfredo:insanların güldüğünü görüyorsun ve sen de mutlu oluyorsun. onları duymak kendini iyi hissettiriyor. onları güldüren senmişsin gibi. onlara dertlerini unutturuyormuşsun gibi. bunu seviyorum.
    alfredo en büyük yalanını kendisine söylüyordu belki de. kendisini avutabilmek için en güzel sözcükleri seçmişti. hayatına devam edebilmek için. ama çok uzun sürmez seyircinin bunu hissetmesi.
    bir kalabalık dayanmıştır kapıya geç vakit ve film izlemek ister. alfredo da bu kalabalığı memnun eder. hem de daha önce hiç yapmadığı bir şeyle. filmi dışarıda peder’in duvarına yansıtır. aslında en çok bu anda mutlu olması gerekirdi. üstelik filmi ücretsiz izliyorlar ve sevinç çığlıkları atıyorlardı. ama alfredo’nun gözlerinde hüzün vardır. (kamera birden alfredo’nun yüzüne odaklanır, özellikle gözlerine.bu tekniğin adı close-up’tır. oyuncunun yüzündeki ifadeyi yansıtmak için yapılır. burada alfredo’nun söyledikleri ve hissettiklernin aynı olmadığı konusundaki hissi pekiştirmekte etkililik sağlanmıştır. filmi duvara yansıtmaya çalışırken projeksiyonla hareket sağlanır. bu ‘’trakingtir’’. seyirci kamerayla adım adım gider.)
    kapitalist sistemin çalışanları hiçbir fırsatı kaçırmaz ve peder film dışarıda gösterildiği için yarı fiyat ister seyirciden. ancak kimse vermez. sokağın herkese ait olduğunu söylerler. komünizm ve kapitalizmin mülkiyet bakış açısının bir örneğini sunmuştur yönetmen bu sahneyle.

    piyangoyu kazanan kuzeyli bir adam çığlıklarla piyangoyu kazandığını duyurur meydanda. çevrede duyan birisi de aynen şöyle der: ‘’şans hep kuzeylilerin yüzüne güler’’. italya’nın kuzeyinde kalan birleşik krallık, fransa,rusya ve almanya oldukça geniş sömürgeleriyle ekonomik olarak güçlü devletlerdir. italya ise zayıf ve eski ihtişamlı dönemlerini kazanmanın peşinde bir ülkedir. üstelik ı. dünya savaşından beri. belki de ona bunu söylettiren buna tanıklık etmekti.
    uzun süredir değişmeyen bazı negatif şeyler çaresizlik ifadesini kazandırabilir o duruma. belki de bu bir kabullenişin ya da bir çaresizliğin ifadesidir. ‘’şans hep kuzeylilerin yüzüne güler’’

    bir ses yükselir ülkesini terk eden komünist bir adamdan ‘’bu ülkeyi mahvettiniz.’’
    bir adam da şöyle karşılık verir: ‘’sen ve stalin’in almanya’da birlikte çalışırsınız.’’
    ıı.dünya savaşı döneminin ilk yıllarında hitler ve stalin arasında siyasi bir dostluk vardır. stalin ittifak için daha ılımlı bir tutumdadır hitler’e. ancak hitler daha da güçlenip doğuya doğru kaydıkça stalin’in endişelenmeye başlamıştır. dünya basınının merak ettiği ve konuştuğu hitler’in rusya’ya saldırıp saldırmayacağıdır. ingiltere’yi yenmiş, polonya’yı işgal etmiş ve fransa’nın barış teklifini almış güçlü bir almanya vardır ortada. böyle bir diyalogun sebebi bu dönemdeki bu iki ülke arasındaki gerginliktir.bu sarf edilen cümle stalin’in hitler karşısında daha zayıf bir imaj sergilediğinin kanıtıdır.

    rusya’ya asker gönderen italya acı haberi verir. toto’nun tanıma fırsatı bulamadığı ve uzun yıllardır haber alamadığı babası ölmüştür. annesinin çok üzüleceğini düşünerek sansürler haberi.ama öğrenir annesi.savaşın izlerini taşıyan kırık dökük bir sokakta binalar arasında yürürler. bir film afişi toto’nun yüzünü güldürür. filmin adı ‘’rüzgar gibi geçti’’dir. ıı.dünya savaşında kayıtsız şartsız amerika’nın gücüne teslim olan italya’nın amerikan yapımı filmlerin açık pazarı haline geldiği düşünülebilir. yönetmenin savaşın izlerinin hala durduğu bir sokakta böyle bir şeye yer vermesi. bu fikri güçlendiren bir unsurdur.

    askerden gelmiştir toto. bıraktığı gibi değildir döndüğünde yaşadığı yer. değişmiştir. gerçektende alfredo’nun ona dediği gibi artık ona ait değillermiş gibidir. uzaktan sinema binasına, aşık olduğu kızla en güzel zamanlarının hatırası arabaya bakar ve alfredo’ya gider hemen.

    toto: alfred hiç dışarı çıkmadığını, kimseyle konuşmadığını söylüyorlar. neden?
    alfredo: nedenini biliyorsun. eninde sonunda konuşmanın ya da susmanın bir şeyi değiştirmediği bir gün geliyor. öyleyse susmamak için bir neden yok.

    alfredo: terk et burayı. bu topraklar lanetlendi. devamlı burada yaşayınca burayı dünyanın merkezi sanıyorsun. hiçbir şeyin değişmeyeceğini sanırsın. sonra bir ya da iki yıllığına gidersin döndüğünde her şeyi değişmiş bulursun. aradıklarını bulamazsın. eskiden senin olanlar çoktan gitmiştir. çok uzun süreliğine gitmelisin. yıllarca kal.kendi insanlarına, doğduğun yere git buradan. roma’ya git. daha çok gençsin ama ben yaşlıyım artık seni dinlemek değil hakkında söylenenleri duymak istiyorum.
    alfredo yaşlanmış ve hayattan öylece silinip gidecekti. bütün hayatı küçücük bir yerde geçmişti. belki de makinist olarak kendisini avuttuğu cümleleri itiraf etmişti ve bu yüzden toto’ya seni değil hakkında söylenenleri duymak istiyorum diyordu. varlığının işe yaraması için bir şeyler yapmasını ve kendisinden öteye geçmesini fısıldıyordu içten içe alfredo. oğlu gibi sevdiği toto’nun onun gibi olmasını istemiyordu.

    ‘’yirmi yıldır filme giderim daha bir öpüşme sahnesi görmedim.’’ filmlerde sansür uygulanmaktadır ve bu sansürlemeyi yapan rahiptir.çünkü o dönemde italya hıristiyan öğretilerine göre yönetilmektedir. insanlar sansür konusunda kızgındır.çünkü sinema salonunda kendilerine vaat edilen ve görmeye ramak kala, o sahneler gösterilmemektedir. yarım duygular, karşılanmayan beklentiler, yarım kalan düşler, insanın bir parçasını eksik bırakır. insan tamamlanamaz. alfredo’nun toto’ya anlattığı hikaye ve filmin sonunda toto’ya bıraktığı o sansürlenen görüntüler arasındaki bağlantı da budur. alfredo toto’nun eksik kalan son iki parçasından bir tanesini tamamlamıştır. geriye tek bir şey kalır. o da toto’nun gerçekten aşık olduğu bir kadına hayatında yer açmasıdır.
  • "once...a king gave a feast for the loveliest princesses in the
    realm. now, a soldier who was standing guard saw the king's daughter
    go by. she was the most beautiful of all and he fell instantly in love.
    but what is a simple soldier next to the daughter of a king?
    at last he succeeded in meeting her, and he told her he could no
    longer live without her.
    the princess was so taken by the depth of his feeling that she said
    to the soldier, "ıf you can wait for 100 days and 100 nights under my
    balcony, at the end of it ı shall be yours."
    with that the soldier went and waited one day...
    two days...
    then ten...
    then twenty.
    each evening the princess looked out, and he never moved! ın rain,
    in wind, in snow, he was always there! birds shat on his head, bees stung
    him- but he didn't budge.
    at the end of ninety nights he had become all dry, all white. tears
    streamed from his eyes. he couldn't hold them back. he didn't even have
    the strength to sleep. and all that time, the princess watched him.
    at long last, it was the 99th night...
    and the soldier stood up, took his chair and left."

    "what happened at the end?"

    "that is the end. and don't ask what it means. ı don't know."
  • nuovo cinema paradisodur esas adi.
  • sinemanın gücünü, sinemanın gücüyle anlatan en güçlü sinema filmlerinden biri.

    her diyaloğu, her sahnesi o kadar ince işlenmiş ki iki saatlik filmin nasıl bittiğini anlamıyorsunuz.

    küçüklüğünde toto olarak anılan, sonrasında çok ünlü, çok meşhur salvatore isimli yönetmenin, çocukluğuna yön vermiş makinistin ölüm haberini almasıyla kendi anılarına daldığı filmdir.

    güldürür, gülümsetir, ağlatır.

    akdeniz insanıyız olm biz de, italyan sineması diye pas geçmeyin.
  • hiçbir film beni bu film kadar etkilememiştir. pişmanlıklarla geçmişe özlem duyarak yaşayan biri olarak toto ve alfredo’nun samimi ve çok derin dostluklarında, toto ile elena’nın tertemiz aşklarında kayboldum iki saat boyunca. belki de kendimi aradım. elbette sadece bunlar değildi bana bu filmi sevdiren. bize çok benzeyen insanların gündelik sıradan yaşantısını çok çarpıcı bir şekilde yansıtmasıydı... her saniyesi nakış dokur gibi işlenmiş tek kelime ile mükemmel bir film.

    edit: filmi izledikten sonra daha fazlasını merak edip araştırma yaptığımda filmin kısa (124 dk), orta (155 dk) ve uzun (173 dk) versiyonlarının olduğunu öğrendim. film sitelerinden 155 dk olan versiyonunu izleyebiliyoruz. youtube’da 173 dk versiyonu yüklü ancak ispanyolca alt yazılı. başka dil seçeneği yok. malum izlediğimiz versiyonda elena’dan bir daha haber alamamıştık. ki en çok onu merak etmiştik. uzun versiyonunda toto’nun elena’yla karşılaşması ve çok daha fazlası saklı. ancak tüm araştırmalarıma rağmen uzun metrajlısının ne ingilizce ne de türkçe altyazılısını bulabildim. uzun metrajlısını türkçe altyazılı izlemek istiyorum. bu konuda yardımcı olacak arkadaşlar yeşillendirirse çok mutlu olurum.
  • 1988 yapımı guiseppe tornatore'nin yönettiği bir italyan filmi. filmin hikayesinin naifliği ve sıcaklığı dışında salvatore cascio ve philippe noiret başta olmak üzere oyunculuklar şahanedir. filmin ilk sahnelerinde görünen italyan kasabası ve kasabanın kiliseden gösterimi nedense bana notre dame'ın kamburu kitabının geçtiği kasabayı çağrıştırdı.
    --- spoiler ---
    tam olarak spoiler değil ama yine de önlem alalım. filmin sonlarına doğru alfredonun totoya bıraktığı şeyi, anlattığı hikayenin nedeni olduğunu düşünmüştüm. öyle değilmiş, değilmiş ama o kadar da güzelmiş ki. ben sanki o sahnelerin kesimini hayran olduğum büyük arkadaşım keserken görmüş, onunla gülmüş ve sonra yadigar olarak ardından almış gibi oldum.
    --- spoiler ---
    ah öyle güzeldin ki film!
  • ennio morricone'nun bestelediği chris botti'nin 12 temmuz 2006 chris botti konserinde çaldığı nuovo cinema paradiso filminin şarkısı.
  • 1991'de 'ingilizce olmayan dilde en iyi film' kategorisinde bafta'yı kazanmış yapıttır.
  • yeşilçam tadında filmdir. güzel bir tat bırakır damağınızda. yüzünüzde bi gülümseme bırakır.
hesabın var mı? giriş yap