• galatasaray üniversitesi'ne türkiye derecesi yaparak girmiş, yeni nesil depolitizasyondan nasiplenmediği için yeni bir kenan evren askeri olmaktan kendini kurtaran, ve bütün bu yaptıkları yetmezmiş gibi üstüne bir de kürt doğarak büyük suç işleyen gencecik bir beyin. fikri hür, vicdanı hür burjuvazi ve oligarşinin hakimiyeti altındaki topraklarda dünyası karartılmış, vicdanı örselenmiş, hayatının ırzına geçilmiş 15 aylık tutuklu.

    önce derin bir nefes alalım, sonra hikayesini dinleyelim, zihnimizde canlandırarak yürütüldüğü yolda yürüyelim, ufacık bir gezinti yapalım. yapalım ki, ayaklarımız açılsın:

    20.02.2010'da kağıthane'de düzenlenen molotof kokteylli eylemin hemen akabinde, her şeyden habersiz olduğu halde arkadaşının evinden çıkarken yanına yaklaşan bir ekip otosundan inen iki kişi, polis olduklarını söyleyerek hemen orada bulunan su kanalına yatırdılar cihan'ı. neden mi? sıkı durun: puşi takıyordu. hani şu tikky olarak dalga geçilen orta sınıf burjuva özentisi türk çocuklarının taktığı ve her nedense türk olmalarından mütevellit moda olarak lanse edilen bez parçasından. kürtsen ve puşi takıyorsan terörist, türksen ve puşi takıyorsan modayı takip eden çağdaş birey. breh breh breh. bununla bitse iyi , ama biter mi? soruşturma aşamasında aniden ortaya çıkıveren bir gizli tanık ( bu da muhbirin modern lakabı, çok moderniz vesselam) eyleme katılanları teker teker teşhis edivermeye başlıyor. ifadesinde belirttiği üzere, yüzleri tamamen puşilerle kaplı eylemcilerin sadece gözleri açıkta, ve gizli tanık cihan'ı gözlerinden tanıyor. bunu dinleyen savcının sorması gereken belki de ilk şey şu: göz rengi nedir? eğer ayırt edici değilse, kuvvetli şuç şüphesi değil makul şüphe oluşturur. ki böyle bir durumda, puşi taktığı için eylem yerine yakın bir bölgede derdest edilen şüpheliyi göz altından sonra serbest bırakmak gerekir. ama ne kadar şaşırtıcı ki, savcımız bu soruyu sormuyor bile. gözleri senin benim kadar kahverengi olan o tertemiz çocuk, nöbetçi mahkemeye sevk ediliyor ve ivedilikle tutuklanarak tekirdağ f tipi cezaevine gönderiliyor, aslında tıkılıyor.

    aradan aylar geçer, celse üzerine celseler binerken savcı 2 kez tahliyesini talep ediyor. hayret,aklı başına yeni mi geldi? hayır tabi ki, derdi haksızlığın faturasının üzerine çıkmasını engellemek için alevden topu mahkeme heyetine atmak. şanslı adam vesselam, heyet bu konuda hayallerinin ötesinde bir şekilde hevesli zaten. iki defa reddedilen tahliye talebinden sonra ( savcı mütalaası yani) tarihlerden 04.03.2011 tarihi gelip çatıyor:

    bu celse, gizli tanıkla cihan yüzleştirilecek. salona alınan tanık, cihan'a bakar bakmaz "hayır , gördüğüm bu kişi değildir, bu kişi eylemde değildi" diyerek ifadesini veriyor ( gözlerinden tanıdı heralde, nasıl olsa geri kalanına bakmasına hacet yok) ve bu ifade duruşma zabtına olduğu gibi geçiyor. savcı takdiri heyete bırakıyor veeeee heyet kükrüyor: kaçma tehlikesinin ve delillerin karartılması ihtimalinin devamına binaen tutukluluğun devamına karar veriyor. bravo, bravo. bu perdeden muhteşem bir gişe hasılatı elde ediliyor, heyet yerini alkışlarla terk ediyor. ancak ; gitmeden hemen önce dosyayla ilişkili başka bir dosyanın hala beklendiğini tutanağa çiziktiriyor ki, eli güçlensin. halbuki, maddi gerçeğin araştırılması , kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkeleri üzerinden yürüyen ceza muhakemesi uyarınca kovuşturmayı o an karara bağlaması ve beraat kararı vermesi gerekmesine rağmen.

    ve günlerden bugün: şaşırmayacağımız gibi, o ilintili dosya gelmiyor. ve heyet, adaletin ırzına bir kez daha utanmazca geçerek beş dakika içerisinde duruşmayı ileri bir tarihe atıyor: 14.09.2011

    cihan kırmızıgül, suçsuzdur. hem evrensel adalet uyarınca, hem de oligarşinin iktidar aracı kara avrupası hukuku uyarınca. ama bir şeyi unutuyoruz bazen, faşizm için böyle bir ayrım yok.

    iyice ve defalarca okuyun: cihan kırmızıgül, 15 aydır suçsuzluğu mahkemede kanıtlanmasına rağmen tutuklu, f tipinde çürütülüyor. ve en az 4 ay daha orada kalacak. bilinci ,direnci kırılmaya ve dönüştürülmeye çalışılıyor. ve o gencecik çocuk, tüm vakarıyla direniyor.

    bu mecrada , simsiyah türk maslahlar, yazarlar(!) var. uykularını derince ve güzelce uyusunlar, tadına varsınlar. nasıl olsa bir gün, sarsarak uyandıracağız.
  • 24 şubat 2010 tarihinden beri tutuklu bulunan galatasaray üniversitesi öğrencisi. hakkındaki tonlarca suçlamanın tek "somut" delili olarak taktığı puşi gösterilen kırmızıgül, görgü tanığının dava dosyasında anlatılan olaylara katılan kişi olmadığını söylemesine karşın hâlâ hapiste. 27 mayıs 2011 tarihli duruşmada, davaya bir dosya mahkemeye ulaşmadığı gerekçesiyle 14 eylül 2011'de devam edilmesine, kırmızıgül'ünse tekirdağ f tipi cezaevindeki tutukluluk halinin devamına karar verildi.
    türkiye'yi sevmemek için 500 nedene yeni bir neden daha eklenirken, ahmet şık için yazılan satırları tekrar edelim: "yargının suçtan önce geldiği, insanın erişilemez bir hükmün içinde zaten çoktan hapis olduğu bir dünyanın; (...) cezasını arayan suçun değil, suçunu arayan cezanın; kafesini arayan kuşun değil, kuşun arayan kafesin"* dünyasının yeni puşili cihan kırmızıgül. katillerin baş tacı edilip, insan olmaya dair ne varsa her şeyin suç sayıldığı bu ceza sömürgesinde, bu "nefret edilecek ülke"de bu davanın yine yeniden hatırlattığıdır: "katillerin meclis’e taşındığı, siyasi cinayetleri hazırlayan ortama körükle gidenlerin siyasi olarak ödüllendirildiği bir memleket... hrant dink’in öldürülmeden önce valiliğe çağrılıp tedip edilmeye çalışıldığı, daha sonra o valiliğin başının akp’den milletvekili adayı yapıldığı, bunu eleştiren arat dink’e başbakan’ın teessüflerini bildirdiği bir memleket olarak yeni cinayetleri bekleyecek."*
  • “boynuna o yeşil fuları sarma çocuk

    gece trenlerine binme, kaybolursun

    sokaklarda mızıka çalma çocuk

    vurulursun...”

    attila ilhan
  • şimdi bir 15 -20 yıl öncesine gidelim.

    bir korsan gösteride yakalandınız. molotof atılmış yola, trafik kesilmiş, pankart açılmış, sloganlar atılmış. sonra da hızla dağılmışsınız (bu ne la diyenlere 15 i bilemem ama 20 -25 yıl önce basın açıklaması diye birşey olmadığı için tüm protestolar böyle yapılıyordu)

    burdan dağılırken polis sizi yakaladı. (ki çok muhtemel ve yaygın birşeydi. çevrede ne kadar öğrenci kılıklı insan var ise toplanırdı)

    sonra 15 gün gözaltı süresi vardı üstüne 15 gün daha isteyebilirdi polis.

    bu 30 gün sürede değil avukatı gözünün önünü bile göremezdiniz. hücreden çıkar çıkmaz gözler bağlanırdı.

    bu 15 ya da 30 gün sürede size epey dayak ve işkence uygulanırdı.

    aslında eylem yerine yakın olmanız, üstünüzdeki benzin kokusu, polisin bir şahitliği yeterli olabilrdi ama bunlar tutuklanmanız yeterli değildi. şimdi adam 2 yıl sonra gözbebeğinden tanınıp ceza alıyor ama o zamanlar çok netti. fotoğraf delil olmazdı, siz ben değilim dediğiniz sürece polisin yeni kanıtlar bulması lazımdı.

    sözü çok uzattım. polis bundan dolayı acayip işkence yapardı. siz konuşmazsanız yanınızdakine itiraf ettirmeye çalışırdı. hatta onun adını da ver savcıyla konuştuk seni serbest bırakacağız denirdi.

    yani garip bir dayanma psikolojisi. dayandın dayandın en fazla 30 gün sonra serbestsin. yok dayanamadın 3-5 ay cezaevindesin. (böyle 11 yıllık cezalar işin içinde silah külah, örgüt yöneticiliği vs olursa gündemdeydi)

    bazen arkadaşlardan duyardım "mına koyyim buradan çıkayım da cezaevi daha iyidir" deyip hemen üstlendirlerdi.

    şimdi 2000'ler geldi ab mevzuatları geldi cmuk geldi vs işkenceye sıfır tolerans geldi. gözaltı süreleri 2 güne uzatmayla en fazla 4 gübe çıktı. mahkeme gizlilik kararı vermediyse zırt diye yanınızda avukat. işkence gerçekten de istisna oldu (elbette olanlar var ama eskiden merhaba dedin mi emniyete can sıkıntısından bile işkence görürdünüz)

    ama şimdi mahkemeler bir tuhaf. cezayı dayıyorlar, öyle göz bebeğinden tanıyan polisleri afedersiniz ama kalksın diye yıllarca kampanya yaptığımız dgm'lerden içeri sokmazlardı tanık diye. yahu polisten tanık mı olur?

    neyse sonuca geleceğim, cihan'ın ilgili kişi olup olmadığı konusunda elinizde delil yok ise gözatından sonra bırakmanız gerekirdi. yeni deliller elde etmeniz gerekirdi. çevredeki esnaf tanıklıkları kamera görüntüleri, ellerde doku testleri (afedersiniz ama molotof o kadar temiz bir iş değil) vs vs ama gereği yok. polis götürüyor hakimler kanıtlar nasıl olsa arkadan gelir diye tutukluyor. sonra da gözbebeği uzmanı retine recep polis gerekli şahitliği yapıyor.

    adalet zaten yoktu eskiden de yoktu ama bu kada rterbiyesiz değildi. açıkca söylüyorum bu acayip bir küstahlık dalga geçme hali. yani sertlikte değil, faşizm koşulları da değil ama babacan babacan yüzüne gülüp sen onu benim sikime anlat hali var adalette.

    zaten polis fazlekesi iddianame oluyor , iddianame oluyor gerekçeli karar. bırakalım polislere bu işlere, tutsun hazırlasın pişirsin. bu kadar savcı avukat hakim yazık değil mi onca kaynağa. resmen israf. dünyanın en büyük adalet saraylarını yapıyoruz ama polis recep'in retina uzmanlığına kalıyor herşey.

    bence yargıtay'da onaylayacak aihm'e gidecek. onlarda "öffff yine türkiye'den abuk subuk bir dosya" diyecekler. elbette dünya kadar tazminat verecekler, belki cihan'ı içeride unutmazsak bir avukat aihm kararını gerekçe göstererek yeniden dava açılmasını isteyecek o dava da daha sonuçlanmadan zaten yatası gereken süre bitecek ve çıkacak.

    sonra mı sonrası yok bunun aihm'de binlerce kazananın kendi ülkesinde kaybedenlerin hikayesi bu.

    başka cihan'larda ahmet'lerde zeynep'lerde yeniden bu konuyu konuşmak üzere şimdi dağılalım.
  • arkadaşım aradı annesini bugünkü yürüyüşten sonra, dedi böyle böyle, biz de bu yüzden yürüyüşe geldik. aldığı cevap şu: kızım mutlaka yapmıştır bi' şey, koskoca hakimler biliyordur herhalde.

    bu örneği niye veriyorum? çünkü benim en çok üzüldüğüm noktalardan birisi de bu. yargı yanlış yapmaz, vardır bi' bildikleri, niye diğeri değil de o, falan filan... bu algı bizzat devletin sakat zihniyeti tarafından inşa edilmiş, devlet köpeği, sorgulamayan, karşılıksız köpek gibi seven bi' kitle yaratılmış. verilen mücadelelerden biri budur, bu olmalıdır.

    devlet, hayatının baharındaki bi' çocuğun, yok yere, sebepsizce hayatını mahvetmiştir bugün, bu olayın şusu busu yoktur. eğer yaptıysa bile sağlam tespitler üzerine oturtursun, kararını verirsin, ki dayanağı olan o tmk da ayrıca tepki gösterilmesi gereken, hukuksuzluğun en büyük kanıtı bi' kanundur.

    gizli tanık diyor ki benim olay yerinde gördüğüm kişiyle, bana gösterdiğiniz kişi aynı değil. polislerin -ki zaten aynı sakat zihniyetin farklı versiyonları- verdikleri ifadeler birbirininkini tutmuyor. geriye bu kararın alınması için iki sebep kalıyor: kürtlük ve poşi.

    bugün aynı şekilde o durakta ben duruyor olsaydım(türküm demekten nefret ediyorum ama örnek için söylüyorum), boynumda tarz diye taktığım bi' poşi olsaydı, geri kalan her şey o akşamki gibi gelişseydi, beni içeri alırlar mıydı? allah aşkına herkes bu soruya samimi bir cevap versin.

    ulus-devlet zihniyetinin, faşist geleneğin bugüne kadar getirdiği tahammülsüz, hoşgörüsüz, tek tipleştirme hastası egemenler, cihan kırmızıgül'ün hayatını çalmıştır.

    bugün askeri vesayeti kovduk diye sevinirken, emniyet-yargı-iktidar vesayetinin altında ezilmekteyiz.

    amaç öğrencileri pasifize etmektir.

    amaç kürt hareketini yıldırmaktır.

    amaç güç gösterisi yaparak, farklı düşüne(bile)n yeni nesli yutmaktır.

    ama olmadı, olmuyor, olmayacak. siz bugün bi' kişinin hayatını kararttınız, size öfke duyan binlercesini doğurttunuz. gün gelecek, sizlerin de o sakat zihniyetlerinizle birlikte bi' gün hayatınız kararacak, bunların bir bir hesabını vereceksiniz. yeni kuşaklar da adınızdan, tarihinizden karanlık dönem diye bahsedecek.
  • gerekçeli karara göre, gizli tanığın mahkemede verdiği ''benim gördüğüm çocuk bu değil'' ifadesi kabul edilmemiş. onun yerine emniyette ilk anda verdiği ifade kabul edilmiş. sanığın lehine delillerin tespit edilmesi için yapılan tüm taleplerin reddedildiği davada, sanığın lehine varolan ifade de gözardı edilmiş.

    akp'nin adaleti sizce de şahane değil mi?
  • bugün 6. duruşması için saat 10.30'da beşiktaş adliyesi'ndeydik. saat 15.00'te duruşmanın başlayacağı söylendiyse de duruşma, 18.00'de başladı. bir saat sonra da duruşmanın 9 aralık'a ertelendiği haberi geldi. meğer 5. duruşmada cihan için beraat isteyen savcı geçici savcıymış, bundan sonraki davalara bakacak olan savcı da cihan'ın polise mukavemetten beraatını, terör örgütüne üyelikten ise 9 ile 12 yıl arası hapis cezasına çarptırılmasını istedi. bunun nedeni de daha önce sonraki duruşmalarda ''benim gördüğüm kişi, cihan değildi.'' diye açıkça söyleyen gizli tanığın yerine gelen ve ''o gün bim'e molotof atan kişi cihan'dı.'' diyen 3 polisin beyanının dikkate alınmış olması. bu arada ''polis dediyse kesin doğrudur!!1'' diyecekler için şimdiden söyleyeyim, daha önceki ifade tutanaklarına bakıldığında polislerin ''canlı takip olayı gerçekleşmedi. cihan olup olmadığından emin değiliz.'' dedikleri görülecektir. ve yine hatırlatayım, ceza yargılamasında amaç maddi gerçeği araştırıp olayı aydınlatmaktır ve bu yolda hukuka uygun olan her delil kullanılmakla birlikte, tek başına tanık beyanı bir insan hakkında tam kanaatın oluşması için yeterli değildir, olamaz.

    pınar selek'in yıllarca savaştığı militarizme mahkum edildiği, kırmızı kalem başta olmak üzere kırtasiye malzemelerinin örgütsel döküman sayıldığı bu ülkede puşi de bittabi örgüt üyeliğine delil olabilecek güçtedir. ya ne olacağıdı ya?

    peşinen edit: sebahat tuncel ve selahattin demirtaş'ın geldiğini görüp (bugün cihan'ın duruşmasından önce adliye'de kck duruşması da vardı) ''bunlar da geldiğine göre bu çocuk kesin bdpli. yapmıştır kesin bi şey.'' diyen teyze, ''ay ne kadar kürt var burada, iyi bu zamana kadar havaya uçmadık ahahaha'' diyen solaryum zayiatı abla, ''mutlaka daha önce bir eyleme katılmıştır, bir şeyler yazmıştır orada burada. ondandır yani. kimseyi boş yere içeri almazlar sonuçta.'' diyen arkadaş. sizin için söyleyeceklerimi en baştan söylüyorum. (bkz: sen gelme ulan ayı)

    ya siz çıldırdınız mı? velev ki bir eyleme katıldı. toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğünü kullanmak ne zamandır suç? velev ki bir yerlerde bir şeyler yazdı. ifade özgürlüğü ne zamandan beri suç? velev ki bir siyasi partiye üye. bu ne zamandır suç?

    bugün hepimiz orada ''ya sıra bizdeyse?'' diye bekledik. bir sabah uyanıp bakkala ekmek almaya giderken faili meçhule giden bir arabaya bindirilme ihtimalini konuştuk. korktuk. korkuyoruz. bu korku imparatorluğunu da tutuklamaları/ uzun tutukluluk sürelerini de meşrulaştırmak için verdiğiniz mücadeleyi, biraz da böyle zamanlarda verin. verin ki o meşhur sözde dediği gibi, sıra size geldiğinde yalnız kalmayın.

    edit: detaylı haber
  • memleketimize has "ateş olmayan yerden duman çıkmaz" içtihadınca ceza almış insan. temyizden bir sonuç alınmazsa, ogün samast'ın aramıza karışacağı vakitlerde cihan hapiste olacak. çünkü burası poşuların değil, beyaz berelilerin ülkesi; çünkü burası, adları yaktıkları insanların* yanına kazınıveren canilerin ülkesi. çünkü, maktüllerin, tecavüze uğrayanların, hapislerde taciz edilen çocukların, uğur kaymaz'ların, ceylan önkol'ların, her türlü şiddet mağdurunun suçlu ilan edildiği bu ülke, "bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi."* ve, karanlıkların efendisi mehmet ağar'ın varlığını borçlu olduğu paşalar gibi "ağar"landığı bu katiller ülkesinde asıl "bez parçası tabir edilen" sizin adaletiniz.
  • bugün bir misafirim ve erteleyemeyeceğim bir işim olduğu için davasına gidemedim, sabahtan beri bir sinir hali içerisinde takip ediyordum, tahliye çıkan davanın hakimleri yerine davaya önceden bakan hakimlerin yeniden bugün ortaya çıkacağı ön kabulü beni yeterince germişti, nitekim o gerilimin sebepsiz olmadığını da öğrenmiş oldum kendisi hakkında verilen karar ile.

    devlet yediği her haltı, işlediği her cinayeti benlerimiz üzerinden meşru ilan ediyor olmasına rağmen bilaistisna her seferinde devlete tam destek açıklayan ve bizleri her seferinde devletin mevzisine, devlet ile omuz omuza durmaya davet edenlerin bir bir peydah olacağı fikri de öngörülebilir bir şeydi, dolayısıyla burada ortaya çıkanlara da çok şaşırmadım. ve fakat bunun aslında epey hukuki ve adil bir karar olduğu iddiasıyla ortaya çıkan, cihan'ın mahkumiyetinin söylenildiği gibi bir puşi nedeniyle olmadığını iddia eden ve buna davayı takip ettiğini iddia ederek gerçekleştirenlerin habis huylarından gün yüzü görmüş kuşkularına açıklık getireyim; bir avukat olmadığım için derinlemesine vakıf değilim konuya, fakat biliyorum ki daha önce bu davada ifade veren polisler cihan'ı molotof atarken görmediklerini söylediler, gizli tanık da molotof atanın cihan olmadığını söyledi, cihan'ın avukatlarının mobese görüntülerinin incelenmesi talebi reddedildi, beraat isteyen savcı değiştirildi, cihan'ın suçsuzluğuna ispat olabilecek delillerin incelenmesi gerekiyorken bu gerçekleştirilmedi, artık yıllar sonra ne değiştiyse ve ne olduysa, başta cihan'ı görmediğini iddia eden polislerden biri molotofu atanın cihan olduğunu ve cihan'ı gördüğünü iddia ederek ifadesini değiştirdi. cihan'ın suçsuzluğuna delil olabilecek mobese görüntülerinin incelenmesini reddeden mahkeme heyeti tabii ki bu iki yıl sonra değişen ifadeye dört elle sarıldı.

    bugün de tüm bunların üstüne mahkeme ''puşi adı verilen bez parçasının müsaderesine'' karar verdi.

    puşi davası olmadığı iddia edilen davada, puşi adı verilen ''bez parçasının'' müsaderesine karar verildi. devletçi köpekler tarafından puşi davası olmadığı iddia edilen davada ''bez parçasının'' müsaderesine karar verildi.

    böyle sekiz on kez söylüyorum ki, iyice anlayabilin. iyice içinize sindirin. iyice devletiniz ile hemhal olabilin. tmk denen zulmü ve sahibi iyice tanıyın.

    velhasıl kelam, omuz vermekten yorulmadığınız katil sevici adaletinizi alın, başınıza çalın.
  • bugünkü duruşmasından 6 yıl 3 ay hapis cezası kararı çıkmıştır. karar temyize gönderilecekmiş. bu ceza neye istinaden verildi, gerçekten merak ediyorum.

    düzeltme: aldığı ceza toplamda indirimlerle birlikte 11 yıl 3 aydır. açıklaması da şu şekildedir:
    (kaynak: https://twitter.com/#!/ahmetsaymadi)

    1. kamu görevlisine muhalefetten cmk 233/2-a maddesinden beraat.
    2. güvenliği tehlikeye sokmaktan cmk 223'ten beraat.
    3. örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardımcı olmaktan 7 yıl 6 ay, indirimle 6 yıl 3 ay hapis.
    4. molotof kokteyli atmaktan 5 yıl, indirimle 4 yıl 2 ay hapis.
    5. mala zarar verme suçundan 12 ay, indirimle 10 ay infaz.

    oy birliğiyle karar veren zihniyete bu kadarı da yetmemiş, üzerine bir de "suçta kullanıldı" gerekçesiyle "poşu denilen bez parçası"na el konmuştur. içinizdeki nefret bununla dindi mi?

    ben bir de şunu anlamadım; tanık molotof kokteyli atan kişinin cihan olmadığını söylemişti. ortada delil yokken, hatta hatta aksi yönde verilmiş ifade varken, molotof kokteyli atmaktan 4 yıl 2 ay hapis niye?
hesabın var mı? giriş yap