• şimdi ghosn ceo olmadan önce 1990-2000 yılları arasında nissan aş her yıl 2 milyar dolar 10 yılda toplam 20 milyar dolar zarar etmiş.
    2000 yılında ghosn başkan olduğunda toplam borcu 10 milyar doların üzerinde ve şirket değeri de sadece 4 milyar dolarmış. ghosn göreve geldikten sonraki 18 yılda şirket her yıl ortalama 3 milyar dolar toplamda 60 milyar dolar kâr yazmış. ayrıca şirket değeri de 3 milyar dolardan 60 milyar dolara çıkmış. adamın 18 yılda şirkete toplam getirisi en az 120 milyar dolar. ben adamın yerinde olsam beyrutu komple satın alır faturayı şirkete gönderirdim. ghosn gene insaflı adammış da sadece ev kirasını ödetmiş .
  • nissan' ı kurtardığı için zamanında japonya' da süper kahraman seviyesine çıkmış, tıpkı superman, batman gibi çizgi romanları basılmış, şu an ise en kısa anlatımla vergi kaçırmaktan tutuklanmış renault-nissan-mitsubishi ittifakı ceo'su.

    o zaman az biraz da ben büyük resmi görüp komplo teorisi yapayım, hep siz mi yapacaksınız.

    özetle işte bunlar hep ticaret savaşları.

    otomobillere biraz ilgisi olanların malumu olduğu üzere fransız otomobilleri abd' de tutulmaz. eskiden denemeler olsa da fransızlar abd' de otomobil satma konusunda başarılı olamadı. haliyle günümüzün ekonomik sisteminde kâr olmayan yerde ise durmanın alemi yoktu. fransızlar da öyle yaptılar, abd pazarından çıktılar. bu durumun aynısı italyanlar için de geçerlidir. (sonradan abd pazarına girebildiler anlatacağım ilerde)

    söylediklerim fransız ve italyanların kitle üretimi yapan firmalarıdır; yani fiat, alfa romeo, renault, peugeot, citroen, lancia vs. yoksa zaten gerek italyanların ferrari, lamborghini( lamborghini almanların şu an) ya da fransızların bugatti ( bu da almanların şu an) ekstrem spor otomobilleri her dönem satılmıştır ve bu firmalar kapatılmazlarsa satılmaya da devam edecektir.

    tam burada şunu belirteyim; küresel otomobil piyasasının önemli bir kuralı vardır: dünyada en çok satan, en ciddiye alınan otomobil firmalarından biri olmak istiyorsan kuzey amerika piyasasında var olman gerekir. abd piyasasında var olmak da ya orada bir fabrika açmak ya da halihazırda abd' de otomobil üreten bir şirketi satın almak demektir. fabrikan yoksa abd' de yoksun yani.

    ikinci dünya savaşından sonra abd' nin japonya yönetimi üzerinde büyük etkisi vardır ki hatta japonya' yı yönetiyor desek yeridir. (bu yüzden carlos ghosn' un japonya' da tutuklanması çok da şaşırtıcı değil, abd ne derse yapar japonlar) abd savaştan sonra japonya' ya yatırım yapmış, abd' de satılmak üzere onlara mal ürettirmiş, yetmemiş abd' ye bir sürü fabrika kurdurtup kendi ülkesinde işsizlik sorununu çözdürmüş ve bunu reklam tanıtım vs yollarla dünyaya duyurmuş (japon gibisi var mı beaaa, en iyisi japondur, japon kültürünü dünyaya tanıtmalar filan vs) dünyanın geri kalanında da japon mallarını pazarlamıştır. elbette japonlar da bu durumdan kazanıyor ama esas kazanan abd' dir. bu başka ülke işgal edip bir şeyler ürettirme işi o kadar kârlı bir iştir ki bunu sürekli tekrarlar. bir sürü örneği var ama güncel olsun diye söyleyeyim dikkat ederseniz son zamanda dünyadaki kore kültürü çılgınlığı vs. ve peşinden gelen kore elektronik ürünleri ve otomobilleri ve hiçbir özelliği olmayan k-pop. ha ha ha. paket bütün halinde geliyor sanırım.

    neyse ne dedim abd pazarı. evet örneğin japon firmaları, toyota, honda, nissan!, mazda çok satar. hatta toyota yıllardır en çok satılan firmadır, hem abd' de hem dünyada. çünkü abd' de fabrikaları var ve dediğim gibi abd bunlardan çok büyük para kazanıyor. şimdi buna hyundai ve kia' yı eklemeye çalışıyorlar. eehh.

    gelelim almanlara. onların da fabrikaları var ve abd' de ürettikleri modeller giderek artıyor. ne kadar yatırım o kadar serbest pazar ortamı oluşumu! daha on yıl önceye kadar lexus' un toplam satışları mercedes, bmw, audi toplam satışınından fazla iken son birkaç yıldır lexus diğerleri karşısında geriledi; mercedes, bmw ve audi ciddi satış rakamları yakaladı ve bazı sınıflarda mercedes lexus' u geçti.

    mercedes 1997'den beri abd'de üretim yapıyor. ml(şimdiki gle) serisi ile başlayan üretim şu an gls, gle ve c serisi ile devam ediyor. bonus olarak 1998' de mercedes chrysler'i aldı ve sanırım daha fazla yatırım sözü ile 2007' de ( ki tek modelden üç modele geçtiler) chrysler' i bir yatırım firmasına satmayı başardı. fiyuuu. iyi sıyırdılar.

    bmw ise 1994' ten beri abd' de üretim yapıyor ve şu an için bütün suv araçlar orada üretiliyor ve üretilenin %70' i ihraç ediliyor.

    volkswagen 2011' de üretime başladı abd' de ve passat ile atlas modelleri yapılıyor burda. aaaa yıllık kapasitesi 150bin araççık mı? hmm normalde kimse umursamaz ama o zaman bir yazılım hilesi bulalım mı acep ? bak sen. yaptı evet, hile yaptı ama abd' ye daha fazla yatırım gelseydi normalde kimse umursamazdı. kyoto protokolünü ve paris iklim anlaşmasını imzalamamış ülke dizel hilesini mi umursar? sen tut jetta' yı beeetle' ı meksika' da üret, olacak iş değil. ya vw dedim de aklıma ne geldi; normalde rakip firmalar birbirlerinin ürünlerini incelerler. a firması gider b firmasından incelemek istediği otomobili rica eder. b firması da bunu a firmasına teslim eder. kapalı kapılar ardında inceleme yapılır, sonra araç geri gönderilir. bu oto üretici firmaları arasında nezaket kuralıdır. birbirinin araçlarını bu şekilde incelerler. aklıma gelen şu oldu vw ceosunun oto fuarında hyundai i30 inceleme şovu vardı ya. adama hyundai reklamı yaptırmış olmasınlar, madem fabrikan yok bir reklam yap bakim diye ? (bu arada hyundai ve kia abd' de birer adet fabrika sahibi, e çapları o kadar şu an)

    italyanlara gelelim. hmmm, 2007' de mercedes' in bir yatırım şirketine satıp kurtulduğu chrysler'ı 2009' da satın aldılar. yaaaa işte sonra noldu ? abd pazarına birden geri döndüler. fiat auto spa oldu fca (fiat-chrysler) lakin fca' nın durumu pek parlak değil şu an. abd'de fiat satılmıyor pek, chrysler markaları da diğerleri karşında eziliyor. sahibi komple fiat' ı satsam da kurtulsam diye yılardır ortalıkta geziyor. volkswagen' e al bu şirketi dedi, en büyük üretici sen olursun dedi, vw istemedi. sonra geçen yaz korelilere satmaya çalıştılar (hyundai-kia grubu), cıks onlardan da ses çıkmadı. valla ortada kaldılar mı acaba ? bakalım artık.

    şimdi başta bu fransızlar abd' de otomobil satamadı dedim ya, işte bunun en büyük sebebi fransızların abd' de fabrikası olmamasıdır. herkesin fabrikası var bir bunların yok. fabrikan olmayınca da olmuyor işte, kural bu.

    ama bir kaç sene evvel şöyle bir olay gerçekleşti, gm opel' i psa grubuna yamadı, şey sattı. ben bildim bileli opel'i satmaya çalışıyordu gm. her yıl bir haber çıkardı opel gitti gidecek diye ama yıllardır satamıyordu. birden nasıl olduysa hoppala satıldı. psa çok ağladı sonra kazıklandık diye ama iş işten geçmişti. hatta sözlükte de ağlak fransızlar vs diye dalga geçmişlerdi ilgili başlıklarda. adamlar cidden kazıklandı lakin ne oldu, psa grubu da abd pazarına girme kararı aldı birden. tahminen 2020'de başlayacak esas geçiş 2023-2026 arasında olacak diyorlar. ben haberlerin yalancısıyım.

    şimdi dışarda kalan bir renault vardı. evet nissan'ı alarak abd' de iki fabrika sahibi oldular ama yetmez dediler sanırım. fabrika aç , satın al bir şeyler yap dediler bunlara galiba. bunlar da yok dedi. ya da aslında abd' ye yatırım yapacakken gitti bunlar mitsubishi' yi satın aldı, sözlerinde durmadılar haliyle de olaylar patladı. olaylar da bir garip oldu, macron milliyetçilik vatanseverlik bir şeyler geveledi, sonra trump şarap vergisi fazla dedi (ne alakaysa demiycem) make france great again dedi, sonra yakıt zammı oldu fransa' da birden sarı yelekliler bitti her yerde, ülke yıkılıyor. yetmedi carlos' u aldılar en son. (hem de japonya' da yahu, adam orda kahramandı) renault %20 değer kaybetti ilk gün. carlos hapse gitti. carlos yapmış mıdır böyle bir şey? olabilir tabi. işin ucunda para var. ama kimsenin umurunda olur muydu? olaylar böyle gelişmeseydi hiç sanmıyorum.

    neyse sonuç olarak bu olaylar nasıl durulacak diye devam edeyim. şimdi renault ya fca' yı satın alacak ya da gm veya ford' dan birini. çünkü bu üçü birden sıkıntıda şu an. bence gm' i satmazlar, abd daha fazla destek vererek gm' i kurtarır, belki küçülür azcık ama ayakta durur. geriye ford ya da fca kalıyor. ford da 2008 krizinde elindeki mazda, land rover, jaguar firmalarını satarak ayakta kaldı. ciddi küçüldü. şu an yine ufak çaplı krizde ama gördüğüm kadarıyla ford' daki krizin büyümesi bekleniyor. fca ise komple krizde, durumu vahim. şimdi renault ya fca'yı ya da ford'u satın alacak. bence renault' ya kalsa fca' yı alır ama yazın çıkan koreliler alacak haberlerinden sonra durumu bilemem. fca' yı koreliler alırsa ford kalacak geriye. o zaman ford' u almak durumunda kalacak. tabi başka ihtimal daha var, kendi markalarından biri için abd' de yeni yatırımlar da yapabilir. tabi hiçbirini yapmayıp bütün zararı sineye de çekebilirler, bilmiyorum.

    çok şükür bugün de büyük resmi gördüm. sallamak bedava nasıl olsa.

    bonus edit 15.01.2019 13.16 : volkswagen to invest $800 million, build new electric vehicle in u.s. (vw abd' de yeni elektrikli otomobil üretmek için 800 milyon dolarlık yatırım yapıyor)

    https://www.reuters.com/…ehicle-in-us-iduskcn1p81r1

    edit 2 / 27.01.2019 20.57: ford başkanı ve ceo'su jim hackett ile volkswagen ceo'su herbert diess, "iki markanın ticari araç üretimi", elektrikli araçların batarya teknolojileri, otonom araçların yazılımları ve mobilite servisleri geliştirmek üzere anlaşmaya vardığını bildirdi. ha gayret ford kurtulacak.

    https://www.haberturk.com/…-anlasti-2292790-ekonomi
  • nasıl almanyada volkswagenin amerikada fordun sözü geçiyorsa japonyada da toyotanın sözü geçiyormuş. ghosn olayı ile bunu görmüş olduk. koskoca son 10 yılın en başarılı ceosunu tutukladı ya adamlar.
  • iddialar doğru olabilir ancak şöyle bir alt hikayesi de olabilir bu tutuklama olayının. ghosn göreve geldiğinde nissan daki tedarik zinciri inanılmaz bozuk ve mali yönetime tabii olamayan bir durumda imiş. yani aileden aileye geçen bir tedarik zinciri ile nissan mal/hizmet alıyor dolayısıyla baaaazı kişiler zengin olurken nissan kaybediyormuş. ghosn bu düzeni bozup yeniden tedarik zinciri kurduğu için de baaaazı çevrelerin çabalarıyla göt altına gitmiş olabilir. bu işin içinde entrikalar var bence. çatışma ortamındaki zeki bir adamın mali mevzuat olarak bu kadar "kabak gibi ortada açıklar" verecegini sanmıyorum.
  • japonya’da evinde yüksek güvenlik altında gözaltındayken ülke dışına çıkmayı nasıl başarmış diye merak ettim. şu ortalıkta dolaşan neredeyse kesin bilgi şu; evinde bir parti düzenliyor ve bunun için evine müzisyenler geliyor. bu elbette planlı bir organizasyon. gelen müzisyenlerden biri kontra bas çalıyordur ve dolayısı ile o devasa taşıma çantası ile eve girer. evden çıkarken de o bas kutusunun içerisinde carlos abiyi dışarı çıkartır. sonra ver elini havalimanı ve özel bir jetle istanbul üzerinden lübnan’a geçiş.

    önerim bu abiyi acilen togg’un yeni ceo’su yapılması. çalıyor ama çalışıyor ekolünden olduğu kesin.
  • içine girdiği enstrüman kutusunun neden x-ray cihazından geçirilmediği çok basit bir nedene bağlıdır;

    çünkü ilgili enstrüman kutusu hayvan gibi büyük. kocaman bir kutu amk, sığmamış x-ray cihazına..
  • bugün itibariyle özel bir jetle japonya'yı terk edip türkiye üzerinden lübnan'a ulaştığı haberi ajanslara düşen işadamı.

    japon hükümet yetkilileri anlık : https://youtu.be/jsnneu3ffzk?t=5022

    haber ilk duyulduğunda japon hükümet medyası nhk haberi doğrulayamadı. çünkü carlos ghosn'un ülkeyi terk ettiğine dair gümrük kaydını bulamamışlar. asdsfdsfk. adam narita'dan uçacaktı sanki amına koyim.

    iddialara göre büyük bir müzik aleti kutusunun içinde (herhalde piyano kutusu falan) özel bir jetle japonya'dan ayrılmış.

    carlos ghosn suçsuzdur veya suçludur demek çok zor. zira japon adaleti bile henüz karar verebilmiş değil ve adamı sürüncemde bıraktılar. kişisel olarak baktığımda suçlu olarak görmüyorum. vergi kaçırmış diyorlar. evet kaçırmıştır. ancak yapılanlar vergi cezasından çok itibarını zedelemek ve sindirmeye yönelikti.

    neyse bu konuda ağır topların yorumları düştükçe burayı güncellerim.
  • insanın neden mütevazı olması gerektiğinin canlı kanlı örneğidir. başarılı ve zeki bir yönetici olmasının yanında son döneminde aç gözlülüğünün kurbanı olmuştur. kişiyi hapse götüren olaylar japonların organizasyonu mudur? neden olmasın!

    sevgili ceomuz carlos ghosn lübnan asıllı brezilya doğumlu birisi. babası lübnan’dan idam mahkumuyken kaçıyor ve brezilya’ya yerleşiyor. çocukluğu trajedi anlayacağınız. kendisi varlıklı bir aileden gelmiyor. kendi çabalarıyla bir noktaya ulaşıyor ve geldiği yeri unuttuğu anda serbest düşüşe geçiyor. tabi bu düşüş devlet eliyle hızlandırılmış mıdır? o kararı da yazının sonunda size bırakacağım.

    ne demiştik sevgili ceomuz zekasıyla, organizasyon becerisiyle, karizmasıyla kariyer basamaklarını tek tek tırmanmaya başlıyor. renault’a ceo olduğunda dükkan kapanmak üzere ve son çare bu arkadaşı getiriyorlar. alacaklılar kapıdayken devir aldığı işine kemer sıkma politikaları ile başlıyor. tek gündemi verimlilik oda eşittir karlılık oluyor. tabi bu süreçte işçi sınıfını da kızdırmıyor değil ama firmayı ipten aldığı için kimse ses etmiyor. devam eden döneminde yavaş yavaş renault’u ayağa kaldırıyor ve efsane olma yolunda adım adım ilerliyor.

    bu herifin bu döneminde kendi hayatında da aşırı tutumlu olduğu bilgileri var. gömleklerini sararıncaya kadar giyer, kilo alırsa gömlek düğmelerini hafif dışa aldırır, mümkün olan en az kırtasiye malzemesi kullanmaya çalışır ve lüksten uzak durur… tipik fakirlik sendromları anlayacağınız.

    ardından herif bakıyor renault avrupaya bağımlı bunu kırmak için batmakta olan nissan’la iş birliği yapıyor ve nissan’ın başına geçip bildiği yoldan ilerlemeye başlıyor. verimlilik, verimlilik, verimlilik. nissan’a para kazandırmayan tüm işleri durdurma kararı alıyor arada cılız sesler çıksa da bildiğinden şaşmıyor ve nissan’ı da ipten alıp karlı bir iş haline getiriyor. buna paralel yerini sağlamlaştırmak için halkta karşılığı olan işler yapmaya başlıyor ve hem halkta hem de iş dünyasına kredisini arttırıyor.

    her şey yolunda ilerlerken carlos bakıyor ki adeta kral gibi forsu var fakat yaşantısı öyle değil. ilk karıyı boşuyor, giyimine özen göstermeye başlıyor, saç ektiriyor, uzun boylu gözükmek için kalın topuklu ayakkabılar giymeye başlıyor yani kendisini dünyevi zevklere kaptırıyor. tüm bunlar olup biterken ceosu olduğu nissan ve renault’da diktatöre dönüşmeye başlıyor. karşıt fikri olan herkesi bertaraf ediyor. işte zurnanın zırt dediği yer tamda burası. elin japon’u yedirir mi sana o büyük pastayı aslan?

    son döneminde söylenenlere göre adamın çevresi dalkavuklarla doluyor ve herifin farkındalığını olabildiğince düşürüyorlar. adam kendini kral hissetmeye başlıyor. ee kral gibi yaşamak için para lazım çok, çok para lazım. birde bu krallık hikayesi sürdürülebilir olmalı. bundan dolayı elinde imkan varken para istiflemesi gerekiyor. özetle carlos japon’un oltasına geliyor ve paravan şirketler aralıcılığı ile ufak ufak zimmetine para geçirmeye başlıyor ayrıca gelirini düşük göstererek vergi de kaçırıyor. her şey güzel tabi! versay sarayında doğum günü kutlamaları, özel jetlerle seyahatler, o biçim kıyafetler derken herifle ilgili düğmeye basılıyor ve bütün kirli çamaşırları ortaya dökülüyor. tak yakalama kararı tak hapishane… olaylar o kadar hızlı oluyor ki carlos abimiz uyanana kadar hapsi boylamış oluyor. sonrasında cezası ev hapsine dönüşürken yargılama süreci tamamlanmadan japonya’dan lübnan’a kaçıyor ve hikayesi son buluyor.

    şimdi olayları biraz deşelim efsane ceomuz 17 yılda nissan’ın kasasını -20 milyar dolardan alıp +15 milyar dolara getiriyor. çok büyük paralar kazanıyor. peki bunca tantana ne kadar tutar için yapılıyor? nissan’a göre 85 milyon dolar. yani söyledikleri şu: 35 milyar dolar kazandırmış olabilirsin ama şirketi 85 milyon dolar zarara uğrattın vatan haini. herif inceden yoluna bakıyordu ve kendisini konumu itibarıyla güçlü hissediyordu. karlılığının yanında bu kadar küçük rakamların göze batmayacağını düşündü ama göze batan tırnakladığı paralar değil japon olmamasıydı. ne demiştik? yedirirler mi sana o pastayı carlos efendi.

    toparlarsak adamın hikayesi adeta hayat dersi gibi. (bir arda turan iki bu yani şaka şaka arda turan kim amk.) bence iş dünyasında yönetici olan herkesin bu herifin hayatını gözlemlemesi gerekiyor. gücün ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu ve asla yapmayacağım dediğin şeyi yapabileceğini ve hiç ummadığın anda bu zaafların neticesinde alaşağı olabileceğini bilmek gerekiyor. ee ne demişler zirveye çıkmak zor, orada kalmak ise sağlam bir göt(irade) ister.
  • buraya daha once kendisi hakkinda entry’ler girmis ve japonya’dan kacmadan once de kendisini takip eden biri olarak, netflix’de cikan belgeselini seyrettikten sonra da goruslerim degismedi. carlos ghosn aslinda herkesin kendi sirketinin basinda gormek isteyecegi ancak kimsenin beraber calismak istemeyecegi bir yonetici. ne demek bu? adam isine o kadar hakim ve o kadar disiplinli bir yonetici ki sizin batmakta olan sirketinizi kurtarip kara gecirebilir. ancak bunu yaparken de kimseyi tanimaz, etik bilmez, calisanlari ezer. kisacasi lanet bir kisilik. ancak bir otomotiv gurusu oldugu kesin. kendisini tanimayanlar belgeselini seyredebilirler. kendini izlettrien bir yapim olmus.
    (bkz: fugitive the curious case of carlos ghosn)
  • tutuklanmasından önce bir nissan-renault birleşmesi üzerinde çalışan eski ceo. ben de ilk başta “adam suç işlemiş yani çeksin cezasını” falan derken işin içinde başka şeyler aramaya başladım. bu pilav çok su kaldırır.
hesabın var mı? giriş yap