• ağaç değil, madde olanından bahsedecek olursak; sentetik kannabinoid reseptör agonistidir..

    bu ne demek?

    yani piyasaya çıktığında "doğal, idrar testlerinde yakalanmayan, kafası daha kuvvetli olan bir esrar türü çıkmış" denilerek yaygınlaşmıştı.

    fakat öyle değildir. sentetik, yani laboratuvarda üretilen bir maddedir. esrarın fiziksel bağımlılık yapıcı etkisi düşükken (psikolojik bağimliliği yüksektir) bu maddelerin (bonzai, jamaika vs.) bağımlılık riski çok yüksektir. etkisinin fazla olmasının nedeni şudur:

    esrar beyinde etki ettiği kannabinoid reseptörlerine (cb1 ve cb2) birer birim bağlanırken bonzai cb1e 8 kat cb2ye 20 kat (burada sallamış olabilirim, daha yüksek olan türleri de var) kuvvetle bağlanıyor.

    bu da güçlü bağımlılık yapıcı etkisi ve güçlü kafa yapici etkisini açıklıyor.
    laboratuvarda üretilen ve beyaz toz halinde olan madde çoğu zaman aseton gibi bir solventle çözülerek spreyle herhangi bir tütüne püskürtülür.

    yani siz "doğal ot" içiyorum zannederken tütün üzerindeki uyuşturucu maddeyi tüketirsiniz. bir hastam dikkatli bakinca otun üzerindeki beyaz tozları gördüğünü söylemişti, doğru mu yoksa varsanı mı bilemiyorum tabii.

    işin kötü bir yanı da bu maddelerin çok çeşidi vadır. mesela bonzai de en sık jwh 018 kullanılıyor (ismi bu maddeyi bulan bilim adamı john werding hoffman'dan geliyor) ama jwh 018, jwh 91 vs diye bir sürü türü var. yani biri cb2ye 10 kat kuvvetle baglaniyorken digeri cb2ye 30 kat baglaniyor olabilir.
    ayrica her satın aldığınızda farklı bir türünü, daha kötüsü etkisi/yan etkisi bilinmeyen yeni ve daha kuvvetli/tehlikeli bir türünü içiyor olabilirsiniz. idrar testlerinde çıkmaması esrardan farklı bir kimyasal yapısı olması nedeniyle.. bilim adamları bunu bulacak idrar testini geliştirdikleri zaman (böylece hastada görülecek etki ve yan etki, belki tedaviye yönelik yapilacak şeyler tahmin edilebilir) uyuşturucu üreticileri de mesela jwh 078i buluyorlar, ve bu da yeni testte görülmeyebiliyor.

    psikoz yapıcı etkisi esrara göre çok daha yüksek ve daha kalıcı muhtemelen. psikozdan şunu kastediyorum, madde kullananların bad trip ya da paranoya oldum dediği "eyvah beni zehirleyecekler, arkadaşlarım beni öldürecek, beni polis takip ediyor" gibi sanrılar bonzaiyi biraktiktan sonra da devam edebilir ve nurtopu gibi bir psikiyatrik hastalık kazanmıs olursunuz (madde bagimliligi da oldugu için ikisinin birden tedavisi çok zor ve uzun olur.)

    demin örnek verdiğim hastam bonzai nedeniyle ilk yatişinda normaldi mesela, ikinci kez yatişinda yine bonzaiden arındırılmış olmasına ragmen (hastanede bir ay boyunca bonzai içmemişti ve arındırma/detoksifikasyon tedavisi bitmişti) kendisine yıllar önce yapılan anjiyo işlemi sirasinda bir çip takildigini ve o yolla takip edildiğine dair düşüncesi hala devam ediyor. ilaçlarla azalmış olması iyi. bir dönem de evde çocuğuyla ilgilenen karısını kendini aldattığını söyleyerek sürekli dövüyordu.

    bir diğer özeliği de alkol yoksunluğundaki gibi tansiyon oynamaları yapması. yani hastanın tansiyonu 190/120 ye nabzı oturduğu yerde 180e filan çıkıyor ve tansiyon ilacına çok az cevap veriyor. (xanax diazem gibi sakinleştiricilerle azalabiliyor) . yani ya tansiyonu ve kalp atışı yükseldiği zaman gidip bonzai alacak, ya da hastanede yatiyorsa doktorlar tarafından tedavi edilecek.

    bu nedenle ortamlarda arada sırada esrar içen biriyseniz bile bonzai teklif edildiğinde sakin kabul etmeyin. bir iki kez denemişseniz bir daha denemeyin. hele hele sülalenizde şizofreni, bipolar gibi psikiyatrik rahatsizliklar varsa kesinlikle uzak durun!!! (risk muhtemelen onlarca kat artıyor).az kullanımda da yapabilir ama sıklık ve yoğunluk arttıkça artıyor.

    bir özelliği de esrar tüketen kişi zamanla esrar kullanımını artırır, ama bu daha yavaş olur (sigaradakine benzer). ama gördüğüm bonzai bağımlılarının çoğu sanki eroin kokainmiş gibi giderek dozu arttirdilar ve işlerini, paralarini kaybettiler.

    bir başka hastam, "kıbrıs'taki yılların eroin bağımlıları eroini birakip buna geçtiler" demişti.

    bütün samimiyetimle uzak durun derim.

    herhangi bir sorunuz/sorununuz olursa bir psikiyatrist olarak biliyorsam cevaplayabilirim.
  • son 6 ayda hakkında 20'ye yakın makale okuduğum, onlarca video izlediğim, gidip mıncıkladığım, gübresini kokladığım ve en eksperden daha eksper olduğum bir ağaç.

    eksper kısmı işin şakası tabii ki. hiçbir fikrinizin olmadığı bir şey hakkında belli bir seviyeye gelinince insan bu şekilde hissediyor sanırım, yoksa mütevazımdır bu gibi konularda.

    bu süreçte bir sürü şey öğrendim ama bonsailerin özelliklerinden biri, diğerlerinin yanında daha çok ilgimi çekti. 100'e yakın bonsaiyi gidip yerinde, abartmayayım ama 500'e yakınını da fotoğraflarda inceledim ama bu işin üstadı olan bir dostumdan şunu öğrendim en sonunda;

    bonsai, kültürden çok bir yaşam biçimiymiş. her ne kadar nem, su, yağış, güneş, gölge gibi faktörlerin etkisi olsa da yetiştirilmesinde, bu yaşam biçiminin temelinde yatan en büyük etmen sevgiymiş. ona karşı tıpkı kedi köpek gibi bir bağlılığı olurmuş uzak doğudaki insanların. ağacın başına olumsuz bir şey geldiğinde, bir zincirin kırıldığını düşünüp bu negatif enerjiye sebep olan faktörleri bulmaya çalışırlarmış. bazı hanedanlar, asırlardır bakmaya devam ettikleri bonsailerle anılırlarmış ve bu bonsailerin ölümsüzlüğü, kendi hanedan soylarının devam ettiğini simgeleyen bir nişan gibi benimseniyormuş.

    emeklilik zor zanaat. bu denli sevebileceğim başka bir meşgale bulabilir miyim kendime emin değilim. bu 6 aylık süreçte zaten aşık olduğum ama tanımadığım bu sanata daha da aşık oldum, onu biliyorum. yine de hanıma "bakabilir miyiz buna?" diye sordum eve almaya karar vermeden önce ve bana;

    "bir o eksikti, bir de bunu sar başıma da tam olsun" dedi ve ağladı. zannedersin harley davidson motor alacağımı ve çalmasınlar diye salona park edeceğimi söyledim. kendi başına büyüyemeyen, şefkate muhtaç olan minicik bir ağaç bu yahu! eşimi bu kadar sevmesem harley davidson da alır ve onu salonun tam ortasına park ederim ama, allah yukarıda kendisini bana verdiği iki evladımdan bile daha çok seviyorum hala.

    önemli not: arkadaşlar her hafta onlarca mesaj alıyorum fakat hesabın sahibi olan abimiz hesabını bana devretti ve ben ne yazık ki bonsaiyi görsem karakola götürürüm. anlayışınız için teşekkür ederim.
  • bugün bizim çiçekçide gördüm bi tane.
    "cinsi ne?" dedim bu ağacın.
    "bonsai" dedi.
    "hayır" dedim "yapıldığı ağacın cinsi ne?"
    "bonsai işte" dedi "uzakdoğu kökenli bi ağaç bu" dedi.
    "hııı iimiş" dedim.
    ne diyim...
  • adamı resmen miyagi san moduna sokuyor.
    bildiğin sabır işi.

    1 yıldır götümü yırtıyorum şimşirlerime şekil vermek için.
    tellemesiydi, budamasıydı, toprağıydı, nemiydi..

    lakin geçen gün bahçenin bi köşesinde saksıda yıllarca kalmış bi karaağaç buldum.
    ağaç büyüyemediğinden kendi kendine bonsai olmuş zaten köşede.
    şimdi ufak budamalarla 10 nümero oldu valla.
    hayat sörprayzlarla dolu hakikaten.
    bildiğin sevindim.

    allah sebep olandan razı olsun.
    amin.
  • bitki vs yetiştirmekten hoşlanmayanlara bile kendini sevdirebilecek patetizmik varlık. ağaç işte, suyunu ver güneşe koy deyip geçmemek gerekir; kafanızdaki imgeye uymamasına neden olan minik dalları, sararan yaprakları özenle ayırmak, saksısına düşen ölü yaprakları (ilerde ağacın hastalanmasına neden olmaması için) toplamak ve en önemlisi doğru bir şekilde sulamak suretiyle çocuk gibi bakmanız gereken bir canlıyı (ağaç) barındırır.

    felsefesinin çirkinliği, biçimsizliği ya da çarpıklığı (bkz: deformity) sevmeyi öğrenmek, bu özellikleri barındıran varlıklardaki güzellikleri görebilmek olduğu düşünülür. bonsai sanatıyla uğraşanlar iç dünyalarındaki ağaç imgelerini dışa vurarak, senelerce ağaca tekrar tekrar müdahale ederek ve bu sayede ağacın imgeleriyle uyumunu muhafaza ederek bir kabın içerisinde evren yaratırlar.

    bazı insanlar bonsai sanatını ağaçlara yönelik zalimlik, tanrılık kompleksinin dışavurumu ve doğaya haksızca "karışmak" olarak tanımlasalar da, bu şekilde bakılan ağaçların (bakan kişi deneyimli olduğu sürece) aynı türden olan fakat doğal ortamda büyümüş ağaçlardan daha çok yaşamış örnekleri olduğu görülmektedir.

    estetik kaygıları bir kenara bırakırsak, bu ağaçların bakımında en çok dikkat edilmesi gerekilen husus sulama sıklığı ve miktarıdır. bonsai, bu konuda fazla deneyimli olmayan mağazalardan ya da çiçekçilerden alınırsa alıcı satıcının önerdiği sulama programını dener - ki bu da ağacın ölmesine ya da en azından hastalanmasına neden olur. bonsai konseptine yeni olanların akıllarında tutmaları gereken şey bütün bonsai ağaçlarının farklı yapılarda olması ve doğal olarak farklı sulama ihtiyaçlarının olmasıdır. bu nedenle, sulama aktivitesini belli bir plan/programa oturtmadan önce ağaç gözlemlenmeli, belli aralıklarla toprağının nem oranı kontrol edilmeli ve bu göstergeler çerçevesinde zamanla bir program oluşturulmalıdır. ağaç doğal ortamda değil, saksıda (ve hatta bazen ev içinde) bulunduğu için köklerini kullanarak ne kadar suya erişimi olduğunu kontrol edemez. doğada bulunan bir ağaç güvenilir ve sustainable bir kaynak bulana kadar köklerininin gelişimini yönetse de, saksı içindeki ağacın bu tarz bir özgürlüğü olmadığı için tamamen bakan kişiye güvenmek zorundadir. ağacı eve ilk götürdüğünüzde gözlemlemeye başlamak, toprağın üstünün (en üst 1 cm) kurumaya başladığını gördüğünüzde sulamak, periyodik olarak kontrol etmek ve tekrar kurumaya başladığında tekrar sulamak gerekmektedir. gereğinden az sulamanın etkileri gereğinden fazla sulamanın etkilerine nazaran daha çabuk gözükse de, ikisi de neredeyse eşit derecede zararlı hatalardır.

    ev içinde bakılan ağaçlar da, dış ortamda büyüyen ağaçlar kadar hastalanmaya ve zararlı varlıklara ev sahipliği yapmaya meyillilerdir. bonsai ağacınızın üstünde bulacağınız küçük canlılardan kurtulmak için normal ağaçlar için de kullanılan bazı ilaçlar etkili olabilir ancak hastalık belirtileri veya zararlı canlılar görüldüğünde yapılması gereken ilk şey konuda etraflıca araştırma yapmak, akabinde de tavsiye edilen çözüm tekniklerini denemektir. bu tür hastalıklardan ve zararlı canlılardan korumak için sık sık ağacın yapraklarına ve gövdesine su püskürtmeniz gerekir. bonsai ağaçlarının ihtiyaç duyduğu bazı besin maddelerinin de periyodik olarak sağlanması gerekmektedir.

    estetik kaygılara gelirsek, bonsai ağacının dalları büyümeye, ağaç giderek şekil değiştirmeye başladıkça, uygun bir makas ile ağacın büyümesini istediğiniz yönün tersinde büyüyen dallar kesilmelidir. bonsai ustaları dallara bu şekilde müdahale etmenin ağacın yapraklarının da küçük ve dolayısıyla estetik olarak memnuniyet verici kalmalarını sağlamak için de gerekli olduğunu söylerler. farklı türlerin bu tür müdahalelere dayanıklılıkları farklı olduğundan bu işleme başlamadan önce kendi türünüzün özelliklerini araştırmanız gerekir. aynı şekilde farklı türlerin farklı mevsimlerde şekillendirilmesi, ağaca da bu işlemden sonra kendini toparlayacak vakit verilmesi önemlidir.

    ağaçların helyotropizm (bkz: heliotropism) özelliğini göz önünde bulundurarak hangi tarafa doğru eğik olmasını istiyorsanız güneşi o yönden aldığından emin olmalısınız çünkü ışığı hangi yönden alırsa o yöne doğru eğilecektir. aynı zamanda eğer fazla güneş gören bir yere koyarsanız yapraklarının -aldığı güneş oranını kontrol etmek için- uçlarının yukarı doğru kıvrılmaya başladığını görebilirsiniz. bu olursa yapmanız gereken şey bir süre daha az güneş alan bir yerde bakmak olacaktır - böylece yapraklar eski hallerine döner.

    bonsai yapımında kullanılan bir sürü farklı ağaç türü olmasından dolayı herhangi birşey yapmadan önce ağacınızın hangi tür olduğunu saptamaktır. türkiyede genellikle cedar elm ve chinese elm ağaçlarından yapılmış bonsai örnekleri satılır. estetik olarak en güzeli hangisi diye sorarsanız, pembe renkli çiçekleri olan cherry blossom bonsai bir efsane olarak en baştan çıkarıcı olan olsa da, güzel bir örneğini henüz bulabildiğimi söyleyemeyeceğim.

    ilk defa bonsai alanlar için önerim beraberinde su püskürtmek için kullanılacak bir şişe ve sıvı halinde de bulunabilen ve bonsai için gerekli besin maddelerini içinde bulunduran solüsyonlardan da almaktır.

    bonsai sanatı hakkında çok sayıda kaynak bulunmaktadır, bu kaynaklardan hem bonsai ağacınıza en iyi nasıl şekilde bakacağınızı hem de elinizdeki bonsai ağacının geçmişini ve karakteristikleri öğrenebilirsiniz. mesela bonsai ağacınızın aşırı derecede eğri büğrü bir gövdeye sahip olmasının çok küçük yaşta extreme koşullarla (rüzgar, güneş alma oranı gibi) karşılaşmış olması yüzünden olduğunu öğrendiğinizde içinizde ağacınıza karşı ancak abused bir çocuğa duyulabilecek türden bir sevgi oluşabilir.

    doğru yapıldığında bir sanat olmakla beraber bonsai bakımının meditatif etkileri de gözlemlenebilir.
  • şimşir ve karaağaçtan yapılanları hoş durur(muş).
    zira ufak yapraklı bitkiler.

    ben de şimşirden yapmaya başladım.
    geçen seneden köklendirdiğim iki ufak saksıdaki şimşiri budadım önce.
    ardından tellere şekil vermeye başlamıştım ki yanıma gelen annem bastı çığlığı:

    -beeeeeey! beey! koş koş fidanları mahvetmiş bu oğlan!

    ya anne bu işin felsefesi bu ben napıyım.
  • budama esasina gore, sagdan budandiginda sola, soldan budandiginda saga, ustten budandiginda enlerine dogru buyurler bonsai agaclari da. buradan agaclarin hafizalarinin oldugunu da iddia edebilir birisi.

    bir belgeselde, orumcek aginin hep belli bir noktasina bir sinek isabet ettiriyorlar biliminsanlari. bir sure sonra, artik, orumcek agin o bolumunu daha sik ormeye basliyor. yani bir nevi evrensel bir hafiza/denge soz konusu.

    budamada da ayni esaslar isliyor, sanki agac istenmedigini anliyormus gibi zamanla ogreniyor budanan tarafinin aksi yonde buyumeyi. nasil sevmezsin bu yasama gudusunu, bu buyume arzusunu.

    insanin tanriliga soyunmasi yonunde elestirenler de olmus bu agaclarin guduk kalmasina sebep olan insan davranisini, lakin insan enerjisinin bu yone akitilmasini da hos gormek gerek sanirim.

    (bkz: insan budamak)
  • saksida yetistirilen cuce agac, binlerce turu var, iyi bakilirsa 150 yil kadar yasayabiliyor, pek hassas, ozen ister, sevgi ister bakim ister, cok sey ister... cılgınca sevilebilen bitki turu... hele bonsai serissa ise...
  • bir çok türk gencinin hayatına miyagi san sayesinde girmiştir. yine pek çok türk gencinin hayatında uktedir.
  • almadan once ciddi ciddi dokuman ve makale okumak gerekmektedir. ilk baslangicta ne tur bir agac alinmali, saksi degisiminde nelere dikkat edilmeli, toprak secimi, gubre kullanimi, sulama teknikleri, budama zamani ve ne derece budama yapilacagi, yasama alanlari, hangi mevsimde nasil muamele gosterilmesi gerektigi tarzinda konular hakkinda bilgi sahibi olmak gerek.
    yeni baslayanlarca yapilan en buyuk hatalar, sulama konusunda ve agaca saglanan yasam ortami konusunda olmaktadir. cok az bir tur ic mekan bonsaisidir. cogu tur dis mekanda daha rahat yasayabilmektedir. mecbur kalmadikca iceriye alinmamalari pek bir guzel olur, -4 -5 dereceye kadar dayanirlar. gunesi direkt almalari en guzelidir, eger cok gunes alan bir ortama sahip degilseniz gunde ortalama 8-10 saat arasi 30-40 wattlik bir florasan isigi tutarsaniz ihtiyac duydugu isigi bir nebze de olsa alacaktir.
    yeni alinan bonsainin saksisini ve topragini degistirmek en yerinde hareket olacaktir. genellikle cok kucuk saksilarda ve cicekcilerde uzun sure ozensizce bakildiklari icin koklerinin budanmasi, duzeltilmesi ve daha genis bir saksida yeni bir topraga yerlestirilmesi gelisim asamasinda olan bir agac icin uygun olur.
    bu isin en pis tarafi eserinizi ancak 2-3 yil sonra tam manasiyla gorebilirsiniz. cok bildigimden ziyade cok hata yaptigimdan biliyorum.
hesabın var mı? giriş yap