• düşük yoğunluklu savaş esnasında sorgusuz sualsiz, insan haklarına dair kısıtsız bir şekilde yapıp ettikleri yüzünden gelecek vakitlerde fazlasıyla konuşulacak olan askeri komünitedir.

    diyarbakır'ın kulp ilçesine bağlı alaca köyü'nde bulunan toplu mezarda ortaya çıkan kemiklerden sonra, vakt-i zamanında kayboldukları bildirilmiş olan insanların net izlerine rastlanmış olması ise sürecin dinamiklerini bölgede askeri varlığına dair kimsenin şüphe duymadığı malum tugay alehine işletiyor şimdilik..bilimsel bir kesinlik ile katmerlenecek bir sürecin ortasında en basit doğruları bile görmemek için türlü yanlışlar kuranlara pay vermemek için simdilik:

    (bkz: diyarbakir in kulp ilcesinde bulunan toplu mezar)

    ve

    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=178653
  • bolu'dan hakkari'ye, diyarbakır'a yürüyerek giden kahramanların tugayı. kendilerine verilen her görevin üstesinden gelir, düşük yoğunluklu savaş olarak gösterilmeye çalışılan terörist saldırılarda köpeklerin canını alır, yardım ve yataklık edenlerin de layığını verir. 2005 yılı sonunda kuzey ırak'ta mayın temizleme görevi alarak yine sınır ötesine geçiş yaptılar.
    zamanında en büyük acıyı yine bolu'dan çıkıp doğu'ya yaptıkları bir yürüyüş sırasında tunceli civarında düştükleri pusuda yaşattılar türk milletine ve türk silahlı kuvvetlerine...
  • eline silah alıp "sivil ve halktan olma" opsiyonunu zaten yitirmiş olan silahlı insanlara karşı yapıp ettiklerine güvenlik çerçevesinde kimsenin söz ettiği yok elbet..

    ya ayırt etmeksizin, sorgulamaksızın, savaşın pervasızlığında öldürülen ve en önemlisi pkk'lı diye asl'a ve kat'a etiketlenemeyecek insanlar üzerinden; somut gerçeklerden, tutanakladan, şu anda görülen bir davadan, adaletten habersiz bir şekilde refleksif hamasi çığlıklar atmak ne olaki acaba?

    dileğimiz "insanlık" kavramını umursamamazlık olmasındır..
  • zamanın efsane komutanlarından tümgeneral yavuz ertürk'ün komutasında altında bulunmuş tugay. yavuz ertürk, aihm'de tugay'ın eylemlerinden dolayı yargılanmış, 57 tanığın dinlenmesi sonucu beraat etmiştir. aynı teranelerin ısıtılıp ısıtılıp ortaya sürülmesindeki amaç ise çok nettir.
  • bu tugayın işlemiş olduğu suçlardan dolayı, olay analizi yapılırken hukuki sürecin yavuz ertürk üzerinden işlemesi imkansızdır..

    aihm'in aldığı kararlar hakkında atıp tutmak yerine biraz gerçeklikten nasip alınsa şu biliirdi: alaca köyü ile ilgili karar avrupa insan hakları mahkemesi tarafından 2001 in mayıs ayında sonuçlanmıştır. ankara'da aihm'den gelen delegeler huzurunda tanık dinleme duruşması yapılmıştır.. ve sonuç gayet basittir. bu bölge sınırları içerisinde mobil operasyonlar yapan bolu dağ komando tugayı 11 suçsuz insanın ölümünden sorumlu bulunmuştur..türkiye bundan dolayı tazminat ödemeye mahkum bırakılmıştır..işte en önemli nokta da tam burda yaşandı o vakitler. mayıs 2001 yılına kadar "bu insanları göz altına almadık" diyen yetkililer bu tarihten sonra çark edip "göz altına alınan pkk'li idiler" söylemi ile ses getirmeye çalıştılar.. yani yetkili merciler bile bu insanların tutuklandığını kabul etti ve sonrası malumunuz..

    uzun lafın kısası: yaşanmış suçlar aihm'de kişi bazlı suçlu bulmak adına değil, devletleri iç hukuk mekanizmasını çalıştırmadıkları için maddi olarak tazminata mahkum etmek için verilir..ne 57 tanığın dinlenip "kişi" lerin beraat etmesi soz konusudur ne bolu dağ komando tugayı'nın suçsuz olması..

    şimdi sormak lazım gelir: zerre kadar ısıtılmadan ortaya atılan sallama iddiaları nereye bağlamak gerekir, yalan ne içindir..?
  • haliyle ağzı yananlar tarafından yıpratılmaya çalışan kahraman birliklerdir. elleri ayakları parçalana parçalana dağlarda tüm halka zulüm edenleri kovalayan mehmetçiklerdir. siyasi ortam zayıfladı diye yıpratılmalarına izin verilmemelidir. savaşta herşey olabiliyor, başlı başına savaş cehennemini engellemeye çalışmaktadırlar, 40.000 suçsuz insanın ruhları izlemektedir ordumuzu çünkü...
  • güvenlik algısı çerçevesinde kimsenin bu tugayın yapmış olduğu askeri başarıları kötülediği yok.

    lakin demogojiden payını almış herkes nasıl oluyor da bu olay karşısında üç maymunu oynarken "gerçeklik" olgusunu bu görmezden gelebiliyor anlamak zor. evet bu birlik çok başarılı işler yapmıştır, belki hala da yapıyordur..ama mesele bu mu? değil.

    sorun; sınırsız yekti ile donatılmış olan bu tugayın da vakt-i zamanında yanlış işler yaptığını kabul etme vicdanını gösterebilmek. ölüdürülüp yerinde bırakılan, gömülmeye bile layık görülmemiş olan 11 insanın sırf "insan" oldukları için; insan hakları mahkemesi tarafından suçluluk durumunu tespit edilmiş bu askeri birliğin yanlışını el-vicdan deyip manen kabullenmektir. yoksa kimsenin ne ordu kurumunu ne de turkiye cumhuriyetini yıpratma gibi bir gayreti yok. burdaki sorun ortada böyle bir gerçeklik varken bu ülkenin vatandaşı olan bireylerin suçsuz yere öldürülen yakınlarının acısını nereye koyacaklarıdır..gayet insanidir ilk etapta..birçoğumuzun bakamadığı kadar politikadan uzak bir durumdur aslında söz konusu olan..
  • tugayın yapıp ettikleri üzerine kafa yorarken, gerilla birlikleri ve milis ayrımını yaparken bir noktayı asla unutmamak gerekiyor..

    eğer bu öldürülen insanlar gerçekten de pkk sempatizanı olmuş olsalar idi neden yıllar yılı hukuk mücadelesi verip hak arama yoluna gitsinlerdir? bu olay üzerine dava etme süreci ne bugun nede iki yıl önce başlayan bir sürectir..olayın olmasının ertesinde bu insanlar hukuki mercilere baş vurdukları için avrupa insan hakları mahkemesinde ispat yükü'nü üzerlerin kolayca atabilmişlerdir..bölge insanı için pkk'lı olmak demek devletten gayrı durmak demektir..kutuplaşmış savaş ortamı içinde hem pkk'ya milis olarak dahil olmak hem de türkiye ordusu tarafından mağdur edilmekten şikayet etmek oksimoron'dur..düşük yoğunluk savaş esnasında bölgede yaşanmış olan buna benzer vak'aların sayısız olması bilinmesine rağmen çok azının görünür olmasının nedeni de budur..

    gerilla savaşı literatüründen yapılan genel alıntıların açıklamaya kafi gelmediği bir durum hakkında konuşuyoruz. içten geçen en olası öldürülmeyi meşru kılma yöntemini entellektuel olarak açıklamanın da olayın dinamiklerine uzaktan geçtiği şu atmosferde olay hakkında bilmemek ve bunun üstüne konuşmak en yanıltıcı olanıdır..
  • askerlik durum belgesi almak için bolu askerlik şubesi'ne gidenlerin doktor raporu almak üzere yönlendirildikleri tugay.
  • kendisinden sonra kurulan bütün komando tugayları o bölgelere giderek çekirdeğini oluşturmuş, sabri demirbağ, eşref bitlis, hakkı yılmaz ciyan gibi isimlerin daha önce komutanlığını yaptığı kahraman tugay. benim için ise beresini takmaktan gurur duyduğum asker ocağımdır.

    kura günü gelip çatmıştı. sıralandık o ana kadar herşey kursiyerlerin herhangi bir günü idi ama yol ayrımına geldiğimizde farkında idik. herkes ehehe izmir topçu tugayını ben çekecem diye sırıtırken ilk kura çekildi ve o çok anlatılan hikayedeki gibi sarıkamış yolunu tutu arkadaşımız. kura çekiliyordu birer birer çiziyorduk yerleri. derken sıra bana geldi. heyecanımı bastırmaya çalışırken birden kağıdım açıldı ve kuram okundu. ikinci komando tugayı/bolu. önce hafif bir sarsıntı sonra yüzde oluşan hasskktr ifadesi. tam yerime giderken benden sonraki arkadaşın kurası okunuyordu o da silopi çekti. derken dışarı çıkıldı. bolu komando tugayının gezici bir birlik olduğunu bilmeyenler aaa abi işe güzel derlerken bölük komutanından şırnakta oldukları öğrenildi. derken bavulları topladık eve döndük.

    15 gün güzelce dinlenildi boluya varıldı. şapka bir kenara koyuldu gidip en fiyakalısından mavi bere alındı. abant falan yapalım diyorduk asteğmen tayfası ile ama nedense o akşam kendimi şırnağa giden bir otobüste buldum. sonuçta yine gidilecekti ama ilk kez gidildiğindse ordaki şaşkınlığı atmak için hem ziyaret hemde ortama alışmak bir nevi oryantasyon için yola düştük. uzun bir o kadar da yorucu yolculuk ile türkiye’nin benim içim kapalı kutu olan, o ana kadar görmeden üstüne ahkam kestiğim yerlerini gördüm. sonunda vardık ama bu ellerinde davullarla zurnalarla bekleyen askerler neydi böyle. operasyon karşılama seramonisini dediler. saatlerce yürümüş kaç gündür yatak yüzü görmemiş insanların yüzünde sevinç, o günü de sağ geçirmiş olmanın mutluluğu, yorgunluk, bezginlik gördüm, bunları aynı yüze sığdırabildiğini de. gün bitti güneş battı. karartmanın nasıl bir şey olduğunu anlamadan kantine gitmek için el feneri istediğimde ulen sigara içmiyor millet ne el fenerinden söz ediyorsun dediler sen böyle yapacaksan dışarıda sigara içen adamdan farkın ne dediler şapkayı koydum önüme. bu oyunu kuralına göre oynamak gerekirdi. uyanık olmak, açık vermemek ve en önemlisi kendini birilerine emanet etmenin ne olduğu daha bir vurucu gelmeye başlamıştı. yukarıda bir yerlede senin için nöbet tutan insanlar vardı. derken bir gün uyandık herkesin yüzü düşmüştü. şehit haberini bugune kadar televizyonlardan almıştım, ama artık ona ilk müdahaleyi yapan sonradan aynı odada kalacağım tabip devre arkadaşımdan alınca daha bir koydu. her şey bir yana bir insan üstünde çelik yelek varken nasıl böyle vurulabilir diyordum. ama oluyordu belki de kader dedikleri budur. nöbete gidenlere moral vermeye çalışıyordum. operasyona çıkmıyordum. oralarda da değer ölçütü budur eğer çıkmıyorsanız değeriniz ona göredir. bulunduğun yerde nere baksan dağ uyanıyorsun ilk gördüğün gabar. gelirken bakıyorsun kızıltepe mardin’den gelişmiş, cizre şırnaktan gelişmiş. sonra çarşıya çıktım. gazeteler zekeriya kılınç’ın şehadetini yazıyordu, yan raftada welad gazetesi aynı çatışmanın kendince haberini yapmıştı. manzaraya bak deyip ne mutlu türküm diyene yazılı çelik bloğun altından geçerek meydandaki çarşıdaki çay bahçesinde cudiye karşı çayımı yudumladım. artık gitme vakti yaklaşıyordu boluya. orda sabah güneş doğarken yediğim melemenlerin tadı başka idi. hani ne desek belki o yemeği bile o kadar tatlı yapan uhuvvetti. elleri donmaması için kullanılan yanıcı jelin üstünde ısıtılan o konservelere hiç değinmeyeyim onlarda başka idi. artık son günümüzdü ve toplandık bu sefer bolu yollarına düştük. bir daha geliriz mi dedik ve o gözlerle geçtim kasrik boğazından apış aramda dolu tüfekle. sınır boyunca ilerledik ve konakladık adanada. rahmetli gökhan üsteğmenle* sabahladık. sabah oldu yine düştük yollara. bolu tem gişelerinde iken bir evde hissetme duygusu kapladı beni. derken sokaklara dökülmüş halk, belediye bandosu karşıladı bizi. ne duygu seli ama hani değme duygusuz adam bile hakim olamaz kendine. sizi karşılayanlar eşyalarınızı taşıyanlar derken evimize döndük. sonrası biraz kışla ve akabinde orduevinde nöbet ağacı olmak. ondan sonrası da askerlik değildi anlatacak bir şey yok askerliğim orda geçirdiğim zamandan saydım. kışı beraber geçirdim arkadaşlarım bölgeye gittiler. her çatışma haberinde telefona sarılıp acaba bizden mi? sorusunun yanıtını aradım. askerlik bitti hala bir şey oldu mu geride kalanlar aranıyor.
    bura hakkında atıp tutanlar imkanınız olsa da askerliğinizin bir kısmını geçirseniz. tabur binalarındaki şehitlerin resmine bakarsanız göreceğiniz kıbrısta beşparmak dağlarında, görmeçte çığ altında, küpeli dağın isimsiz, yüksekliği ile anılan bir tepesinde, ali boğazında, kutu deresinde, tapantepede şehit olmuş aslan parçalarının resimleridir. terörle sonuç alamayacakları ortada olduğu için çamur at izi kalsın taktiğini uyguluyorlar. ya da gidin görün oraları sonra neye inanmak isterseniz ona inanın hür iradenizle.
hesabın var mı? giriş yap