• diyaloglarina hasta oldugum bahari karsilama filmi; bahari, cocuklari, kuslari düsünün..
    ha kuus, ha cocuk..

    --- spoiler ---

    - orkestra ne ki?
    - mızıka mızıka
    - peki bu orkestraya para yapistiran var mi?

    [kahve fali esnasinda]
    - bi kismet var mi?
    - bu sene mi desem, seneye mi desem..
    - yaw seneye galmaasin..

    - senin kiz arkadasin da vardir simdi üniversitede
    - yoo.. yoktur. bunlar kücük burjuva aliskanliklari.. hem ben artik devrimci oldum.
    - iyi yapmissin vallahi!

    - ee sey ben sey diyecektim.. yaw nasil desem; desem sana dert, demesem bana dert. keske biz seninle ayni evde olsaydik, o zaman ben sana sabahlara kadar kayit yapardim, iste sen de bana kitap okurdun... öyle bilinçlenirdik..

    - pavyon kültürü kadin bedeninin sömürülmesidir
    - pavyonda kültür n'arasin?

    - arkadaslar allahümme salli.

    --- spoiler ---

    ayrica sözlük;

    cuntalar olmasin!
    arzederim.
  • iyi bir film olarak değer kazanmak için bazı niteliklere sahip fakat klasik bir film olarak değerlendirilmesi için bir takım şeylerden yoksun olan film. bu kısmına pek giremeyeceğim zira kendimi pek çatır çatır sinema eleştirmenliği yapacak kabiliyette görmüyorum. (nasıl olsa hıncal-haşmet muhteşem ikilisi, bu film için de en baba sinema eleştirmenine taş çıkartan edayla yorumlarını yaparlar) bununla birlikte izlerken çok eğlendiğimi, bir takım sıkıntıları ve üzüntüleri bir iki saatliğine de olsa unuttuğumu belirtmeliyim.. fakat filmden asıl aklımda kalan şey şu oldu;

    --- spoiler ---

    cezmi baskın'ın canlandırdığı abuzer karakteri, ezberlediği devrimci sloganları evdekilere satmaya çalışan kızına tokat attıktan sonra bir tirad geçiyor; "ben senin o halkının tokadını doğduğumdan bu yana yiyorum" gibilerinden. filmi diğerlerinden ayıran şey de bu işte. biz çok ciciydik de bir takım cuntacılar gelip üstümüzden geçti klişesine de bir tokat atıyor bu sahneyle. evet cuntacılar üzerimizden geçti amenna, ama ya onlara karşı birbirlerini satanlar, kendi sınıfından olmayanı ezenler; ya onlar?

    --- spoiler ---

    çünkü biz çoğu kez iki yüzlü olduk. genellikle güçlüden yana durduk. bizim gibi olmayanın varlığına saygı göstermedik. aramızdan biri bu halkın güvercinlere dokunmayacağını düşünüyordu, ama biz onu bile koruyamadık. bir güvercine sahip çıkamadık; hedef gösterdik. işte biz öyle "şu çılgın" bir halkız ki, canımız sıkıldıkça tokat atıyoruz birbirimize. hele ki, birinin mazlum olduğunu görüvermeyelim. ama bir şey oldu mu suçluyu hemen buluruz; bu konuda üstümüze yoktur doğrusu. katil; mgk, cia, jitem, amerika... eyvallah... ya biz?
  • müthiş sosyalizm tanımı yapmış sahici film.

    -sosyalizm ne ki?
    -sosyalizm, incir zamanı incir yemektir. ama herkesin incir yemesidir.

    arz ederim.
    *
  • son dönem türk sinemasının en ölçülü, en içten filmi. ne laçka bir mizah (bilimum erbil filmleri), ne çığrından çıkmış bir trajedi (babam ve oğlum)... göze çarpan hiçbir aşırılık yok, her şey olması gerektiği gibi.

    --- loststone a göre spoiler olan bölüm ---

    film, oyunculuk ve hikayesindeki başarısının yanı sıra, kullanılan sinema diliyle de oldukça öne çıkıyor. misal, darbeden sonra halkevinin üçüncü sınıf bir pavyona dönüştürülmesi, duvarında asılı duran piç haso** tablosunun indirilip yerine arzum çilem posterinin asılması, darbenin bu ülkeden neleri silip süpürdüğü ve onun yerine ne tür değerleri getirmiş olduğunu gösteren harika bir metafordu. onun dışında abuzer'in kemanıyla enternasyonali çaldığı sahnede, müzikten etkilenen diğer gevendeleri motive etmek için söylediği "baharı düşünün, çocukları, kuşları düşünün bu şarkıyı çalarken" demesi, ardından orkestradaki bir gevendenin "inanır mısın, sen kuşları, çocukları düşünün demeden önce de, ben daha odaya girerken bu müziği duyduğumda zaten baharı, çocukları düşündüydüm, ne garip" diye karşılık vermesi kadar hoş bir şey olamaz. sonra gülendam'ın haydar arkadaşından duyduğu kulaktan dolma teorik bilgileri, eve geldiğinde, hayatın sillesini yemiş pavyon kadınlarına kelimesi kelimesine satmaya çalışıp da kadınların bu söylenenleri, her defasında birbirinden basit "ampirik" antitezlerle çürütmesi filmin kayde değer başka yönleri.

    --- loststone a göre spoiler olan bölüm ---

    bu tür filmlerden elde edilen hasılatın türk filmlerine müstakbel kazanımlar olarak geri dönüşümü kesindir. ve gelecekte de böyle nitelikli yapıtlar izlemek istiyorsak tez elden değerini bilmeli, bu el emeği göz nuru ürünleri baş tacı etmeliyiz. çünkü "beynelmilel" bunu gerçekten sonuna kadar hak ediyor.

    yayında ve yapımda emeği geçen herkesin önünde hürmetle eğiliyorum.
  • önüme geleni yerin dibine sokup, mesajı öyle vereyim demeyip, asıl meseleye yaklaşabilen güzel, sıcak, izlenesi bir 12 eylül filmi.

    --- spoiler ---
    it baharı görmüş ama, yediği taşı allah bilir derler ya...bizimki de o hesap...benim canım...biz gevendeyiz, düğüncü.düğünü eden onlar, sefilliğini çeken biz. benim anam ben dört yaşındayken rahmete gitti. sana onun adını verdim...gülendam...gülendam dediler mi dağ taş selama dururmuş. güneşe aya siz doğmayın ben doğayım dermiş. öyle belalı bir güzellik...kaderin benzemesin,aynı sen...benim anam açlıktan öldü açlıktan. açlık belasına aha bu babamla ben çok gurbet düğünü gezdik çok. bana fistan giydirip beni oynatırdı, bazen de beraber giyer öyle oynardık. çok sarhoş mezesi olduk çok...senin o halkın var ya o halkın, onun tokatını ben doğduğum günden beri yiyorum. benim derdim sen tokat yemeyesin diyedir. ama onu da ben sana vurdum...ben sana daha ne diyeyim ha?..ben sana daha ne diyeyim?...
    --- spoiler ---
  • 'ağlamak gülmenin kardeşidir. ağlamayan gülemez ki..' diyen, sevdiği çocuğu görebilmek için dedesinin ilaçlarını saklayıp onu iğne yaptırmaya götürme bahanesini kullanan, mutlulukla eve dönerken, sokakta kendi kendine dans eden gülendam masumluğunda bir film.

    --- spoiler ---

    - orkestra ne ki?
    + mızıka mızıka
    - mızıka.. peki ne iş göreceksiniz?
    + istiklal marşı çalacağız, konsey gelecekmiş ona çalacağız. birisi ölürse ının ölüsünün başında çalacağız..
    - töbe de la, töbe de. ölünün ardından çalgı çalınır mı oglum? bu nerde görülmüş?
    + babaaa, bu askeriyenin mevlüdü gibi bir şeydir ha.

    bu diyalogtan çok sonra bir cenazede orkestranın allahümme salliçalması,

    sessiz lorkede kendinden geçip dans eden adamlar,

    abuzerin lokum aldığı dükkandaki 'ayile münasebetlerini artırır' yazısı,

    gülendam'ın, haydar arkadaş'a açılmaya çalışırken bocalaması, 'desem sana dert, demesem bana dert' deyişi,

    hep bizken, bize güldürürken, bizim içimizi ısıtırken.. mutlu ederken,

    haydar arkadaşlar, paşaların fotoğraflarının bulunduğu pankartı kesip yere düşürünce, oradan geçen adamın pankartın düşüşünü fark edince yeleğinin önünü kapatması, yerden pankartı kaldırıp, sanki pankart musafmış gibi onu üç kere öpüp başına koyması ve sonunda pankartı, saygıdan yerden yüksekte bi yere bırakıp gitmesi, üniformadan korkan bizin, paşalardan da nasıl korkutulduğunu buruk bir biçimde hatırlatıp üzerken,

    gülendam'ın 'halkımız da üç ay sabretsin, üç ay dediğin nedir ki' sözüne 'olur mu öyle ya' der gibi gülümserken, asıl gerçekler iki üç cümleye sığdırılmış haliyle dağıtıyor her şeyi.

    '... benim anam.. açlıktan öldü açlıktan.. açlık belasına aha bu babamla ben çok gurbet düğünü gezdik, çook. bana fistan giydirip beni oynatırdı. bazen de beraber giyer, öyle oynardık. biz çok sarhoş mezesi olduk, çook.. senin o halkın var ya o halkın.. onun tokadını ben doğduğum günden beri yiyorum.. ...'

    yumruk bu. aslında her şeyin en başından müsebbibinin biz olduğunu, olduğumuzu.. pek söz kalmıyor geriye. gülendam ağlayarak babasının parmaklarına merhem sürerken biz de öyle bakıyoruz sadece. çaresizlikle.

    cuntalar olmasın da, önce biz adam olalım.

    --- spoiler ---
  • --- yüksek dozda spoiler ---

    bizim gevendelerin orkestra oldurulduktan sonraki ilk cenaze sahnesi ile gülmekten az daha öldürecek olan muhteşem film.

    cenaze marşının arasındaki klarnet ara taksimi ve gazel akabinde gelen "allahümme salli" çalınırken bir ara göğsüm sıkıştı gülmekten..

    --- yüksek dozda spoiler ---

    bunun dışında...

    kim bilir kaç kişi, neyin ne olduğunu dahi anlayamadan gitti...
  • uluslararasi.
  • 2005'ten bu yana (yani babam ve oğlum'dan sonra) çekilen (ve tabiki vizyona girenler içinde) kanımca en güzel türk filmi.. yani 12 eylül gibi kasvetli ve derin bir hadiseyi, hiç vurdu kırdıya girmeden, son derece naif bir mizah anlayışıyla, kah gülüp neşelenerek, kah hüzünlenip içimizi cız ettirerek izlettiren yegane yapım diyebilirim.. bu tadı en son sanırım la vita e bella'da yakalamıştım.. türk sineması'nın böylesine iyi kotarılmış sürülerce dönem filmine ihtiyacı var.. yeter ki cuntalar olmasın..
  • --- spoiler ---
    abuzer'in (cezmi baskın) kızına tokat attıktan sonraki nutuğunda bir

    "benim anam açlıktan öldü"

    deyişi vardır ki...

    --- spoiler ---

    bu dünyadaki en pislik,en gaddar insanı bile yumuşatır bu söz. bir boşluğa girersin o anda.
    hayat anlamsızlaşır. kendini bir yere kilitleyip saatlerce ağlamak istersin..
    sırf bu sahne için çekilmiş bu film dersin.
hesabın var mı? giriş yap