ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ümit özdağ'ın türkmen mülteciyle diyalogu
-
seküler değilse benim için hoş gelmediler, sokakta kadınlara dik dik bakacak başka bir mülteci daha istemiyorum.
edit: geçende taliban militanlarının zenginlerin evine girme videosunu izledim afganistan'da ve sonra fark ettim ki dediklerinin bir kısmını anlıyorum, çünkü orada taliban'a üye olan orta asya türk'leri varmış. zaten afganistan toplumunun bir kısmı da hazar türk'üymüş. yine suriye'de ışid safında savaşan türkmen'ler de vardı. yani her türkçe konuşan orta asyalı, ortadoğu'luya türk diyemeyiz. eğer o kişiler asimile olup radikal örgütlere katılıyorsa benim için anadilinin önemi yok, çünkü ülkeme gelse özgür bir türk kadını olan beni hedef alacaklar. bu edit'i de anlamayanlar için yazdım.ha türk değilse rus ukraynalı göçmen hiçbir şekilde istemem. burası da göçmenistan değil. sadece gelirse türk'ler gelmeli, onların da seküler olanı gelmeli.
erkeğin aşk acısı vs kadının aşk acısı
-
ayrılık insanlar icin: kadını erkeği tabiki de olmaz, ama erkeğin ki daha ağır geciyor nezdimde. erkek aşk acısı yaşamaz, ölüm yaşar, kendinden geçer, depresyona girer, kafasına her şeyi takar. bakımsızdır, pasaklanır, küflenir evi.
bir kaç dk yüzünü görebilmek için günübirlik şehirlerarası yolculuğa bile çıkar. terkedilirken bile fedakarlık yapar.
bu erkeğin çevresinde mutlaka: "sana kız mı yok" diyen bir klişeci de mevcuttur. yarasını deşer.
erkek, aşk acısını unutmaz, unuttuğun zanneder.
alkol, saçma sapan ps oyunlarında teselli arar.
ya kızlar?
hemen şıkır şıkır giyinip çoşmaya giderler. bir de sosyal medyadan ayrıldığını herkese duyurma merak vardır, mutlaka pusuda bekleyen bir adam da olur nedense. instagram, twitter hemen aktifleşir. acılarını eğlenerek, gerdan kırarak atmaya çalısırlar. bir de bunlardan yanında "ececim sana hic yakışmıyordu zaten" diyen bir gerizekalı da mutlak bulunur. sonra bi çocukla tanışılır, bir öpüş yapılır, diğer gerizekalı acı mı çekiyor, üzülüyor mu, kim takar yalova kaymakamını, güzelinden bir fotoğraf paylaşılır. olaylar gelişir.
biri saksımızı çiğneyip gitti
biri duvarları yıktı
camları kırdı
fırtına gelip aramıza serildi
biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri
her şeyi kötüledi
bizi yaraladı
biri şarabımızı döktü
soğanımızı çaldı
biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu
ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor
23 haziran 2022 mahmut ustaosmanoğlu'nun ölmesi
-
zararlı cemiyetlerden ismailağa cemaati'nin sözde şeyhinin ölümüdür. darısı benzerlerinin başına. toprağı sığ, ateşi bol olsun... konyak
"efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. en doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır." mustafa kemal atatürk
(bkz: 22 nisan 2024 hasan kılıç'ın ölmesi)
evli erkek arsızlığı
-
14 yıldır çalışma hayatında olan bir erkek olarak söylemeliyim ki; ne yazık ki kadın haklı.
herkesi zan altında bırakmak doğru değil elbette, ancak kesinlikle bu şekilde olan ciddi bir güruh var çalışma hayatında.
hazar ergüçlü'nün pavyon dansı
-
açmayın ben açtım olmamasına rağmen iki tarla gitti. demek bir de tarlam olsa...
stefan zweig
-
23 şubat 1942 sabahı, rua gonçalves dias 34, petrópolis, rio de janeiro adresindeki yatak odasının kapısı, öğleye kadar açılmadı. bu durumdan şüphelenen hizmetçiler polise haber verdiler. yatak odasına giren polisler sırtüstü yatan stefan ile elini onun göğsüne koymuş olan sevgilisi lotte'yi buldular. "veronal" adındaki ilaçtan almışlardı. titizce düzenlenmiş masanın üstünde pulları bile yapıştırılmış olan veda mektupları duruyordu. ayrıca petrópolis valisi'ne hitaben yazılmış "deklarasyon" başlıklı bir mektup vardı:
"kendi isteğimle ve bilinçli olarak hayattan ayrılmadan önce son bir görevi yerine getirmeye kendimi mecbur hissediyorum. bana ve çalışmalarıma böyle iyi ve konuksever şekilde kucak açan harikulade ülke brezilya'ya içtenlikle teşekkür etmeliyim. her geçen gün bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim. benim lisanımın konuşulduğu dünya bana göre mahvolduktan ve manevi yurdum avrupa'nın kendi kendisini yoketmesinden sonra hayatımı yeni baştan kurmayı daha fazla isteyebileceğim bir yer daha yoktu.
ama hayata 60 yaşından sonra yeni baştan başlamak için özel güçlere ihtiyaç var. benim gücüm ise uzun yıllar süren yurtsuzluğum sırasında tükendi. böylece ruhsal çalışması her zaman en büyük sevinci ve bireysel özgürlüğü bu dünyanın en büyük nimeti olan bu hayatı, zamanında ve dimdik sona erdirmek bana daha doğru görünüyor.
bütün dostlarımı selamlarım! umarım uzun gecenin ardından gelecek olan sabah kızıllığını görebilirler! ben, çok sabırsız olan ben, onların önünden gidiyorum."
kenan evren'i gömdük sıra barajda
-
idamları imzalarken ellerim hiç titremedi ( kenan evren 1983 )
emri kim verdi diye soruyorlar, emri ben verdim ( recep tayyip erdoğan 2013 )
biri gitti.
7 aralık 2016 dolar kuru
-
15 temmuzdan bu güne akp nin sistematik olarak yaptığı bir şey var.
kendi milli(akp) bilincini oluşturmak.
15 temmuz tarihinde halkı bir şekilde sokağa döküp zaten sonuçlanmayacak bir darbe girişimini bu bilince dönüşürdü.
geçen haftalarda ise aynı stratejiyi döviz üzerinden kurdular.
halk 200 -300 dolar bozdurdu, kampanyalar yapıldı. 200- 300 dolar bozmakla kur düşmezdi ama arka tarafta başka işler döndü ve döviz düştü.
şimdi malum kesim hepten coştu.
darbeyi kendileri engellediğini düşündükleri gibi dolar kurunu da kendileri düşürdüğünü sanıyor.
akp bu coşkuyu "yeni bir kurtuluş savaşı" yada "1. dünya savaşında bile bu kadar hede hödö" diyerek daha da nitelikli hale getirmeye çalışıyor.
dikkat edin. yakın bir zamanda rte halka yeni bir rol biçecek. o rol başarılı olacak ve tarihi bir olay ile eşleştirilecek.
eyyorlamam bu kadar.
imei kayıt ücretinin 500 lira olması
-
şimdi 20.000 tl olmuş. sizin ben ananızı
malesef saçmalıktır. yurtdışından aldığınız bir cihazı sırf ülkede kullanın diye alınan öşür vergisi gibimsi bir şeydir. zaten kendi kazandığım parayla emeğini çekip aldığım şeye devletin "dur hele cihazının yarısı ya da çeyreği gadan da para vir" demesidir.
bülent ersoy'un canlı yayında osurması
-
devamında her osuranın yaptığı gibi bülent hanım'ın salağa yatmaya çalıştığı biyolojik felakettir. kendisi etrafa öyle masum masum bakmıştır ki ben izlerken kendimden şüphelendim acaba ben mi osurdum diye.