hesabın var mı? giriş yap

  • "sanat bizim kendimize bile itiraf edemediğimiz duygularımızın, özelliklerimizin, hallerimizin tercümanıdır.
    bir romanda, kendimize dair bir hali görür, yalnız olmadığımızı hissederiz.
    bir şarkıda, derinlere gömdüğümüz duygularımızı duyar, kendimizle barışırız.
    bir resimde, farkına bile varmadığımız bir yönümüzü görür, kendimizi tanırız.
    bir fotoğrafta, başka hiç bir şeyin, bir cümlenin hatta koskoca bir romanın anlatamayacağı bir hali görür, duygulanırız.

    sanat bizim insanlığa karşı umudumuzu yitirmememizi sağlar. hayata karşı umutlu olmamıza yardım eder. bazen kimsenin bizi anlamayacağı hissine kapıldığımızda yanımızda olup bizi anlar; kimi zamansa yoğun duygularımıza teselli verir."

    demiştim birbuçuk yıl önce yazdığım bir entry'de. sanatın seyirci, dinleyici, okuyucu için böyle işlevleri var.

    peki sanatı yaratan kişi için, sanatçı için sanat ne ifade ediyor. hissedilen, bilinen ama kavranamayacak olanı alıp, farklı forma sokarak, kendi içinde işlenebilir hale getirmesini sağlıyor bence sanat. deleuze kişinin kendi nevrozlarıyla yazmadığını, dünyanın hastalığın insanla karıştığı belirtiler bütünü olduğunu ve edebiyatın bir tedavi girişimi olarak karşımıza çıktığını söyler.

    ona hem katılmıyorum hem de katılıyorum. kişi nevrozuyla yazar, nevroz bizim dışına çıkabileceğimiz içsel bir oda değildir. sanatçıyken nevrotik değilim, ama hayatımda nevrotiğim; sana karşı nevrotiğim, ona karşı değilim gibi bir hâl söz konusu değildir. çünkü bunlar bilinçdışı mekanizmalardır. nevroz aklı kapsar. insan nevrozuna dair bazı şeyleri sezer ama bunlar, uyanınca bir anlık anımsanıp sonra hemen unutulan bir ruya kadar gerçek gelir insana.

    üstelik herkes bir ölçüde nevrotiktir. nevrozun şiddeti ve insan ilişkilerine yansıma düzeyi, bunu büyük bir sorun olarak yaşayıp yaşamayacağımızı belirler. bence sanatçı nevrozunu, sanat üzerinden sağaltmaya çalışır. nevrozuyla yazar yani, ve burada deleuze yanılır bana kalırsa.

    ama şurada haklıdır. sanat bir tedavi girişimidir, gerek sanatçı için gerekse eserin içinde kendine ayna bulacak bizler için.

    orhan pamuk okurken, onun yarattığı obsesif dünyalarda yazarın kendisinden bir iz olmaması mümkün müdür? kendi obsesyonunu ve belki mimetik arzusunu okuruz satırların arasında. ve tam bir nevroz öyküsü gibi birçok kitabında yineler bu pattern. ne de olsa nevroz yinelemenin hikayesidir.

    martin gore dinlerken şarkılarının sözlerinde sadomazoşist öğeler kulağımızda çınlar. acı çeker, eteklerin katları arasında kaybolur, günaha girer, suç işler, cezasını çeker, psikoza bu obsesyonu ile direnir o sözlerde. bunu yaşamayan birinin bu hikâyeyi böyle anlatması pek güçtür.

    dostoyevski kumarbaz isimli romanını, kumar borcunu ödemek için yazmıştır. romanı otuz günde bitirirse var olan borcu silinecek, bitiremezse tüm kitaplarının telifini borçlu olduğu kişiye devredecektir. dostoyevski büyük bir kumar bağımlısıdır. romanıyla borcunu ödemesinin yanında belki kendini sağaltma çabası içindedir. nitekim kumarbazın özünü en iyi anlatan romanı yazmış, tasviriyle okuyacak tüm kumarbazlara ayna tutmuştur.

    özetle sanat ilkin sanatçının kendi devasıdır ama bunu paylaştığı insanlar yani biz okuyucu, dinleyici ve izleyiciler bu eserlerin kiminde kendimizden bir şey buluruz, eser bize göremediğimiz bir açıyı sunar, bazen teselli verir, bazen yarenlik eder.

    sanatçının devası, toplumun devası oluverir. böylece sanatçı toplumun, toplum sanatçının parçası olur, sanatçı ve okuyucu birbirinin içine geçer, birbirinin farklı görüntüleri olur, sanat hepimizi kapsar, yaramızı sarar, bizi birleştirir, sağaltır.

  • maalesef biri adliyede, diğeri acilde dayak yiye yiye kalmamış egodur.

    evet, kıran kırana.

  • bana hitap etmedi, hatta sikimde bile olmadı.. dolayısı ile herkese hitap etmiyor demek ki..

  • an itibariyle kendimi güvende hissetmiyorum. bugüne kadar boşu boşuna üzdüğünüz eşim, annem, babam yani ailem eli kolu bağlı, bebeğim de annesiz kalabilir. bunu yapan ve sebep olanlar ise cezasız.

    birkaç ay sonra komisyon tarafından iadesi sağlanacak birisi bugün öldürülebilir.

    mesela beni, birdyfirdy'i sevmeyen biri bana zarar verebilir. sokak ortasında muhtemelen kucağımda bebeğimle beni katledebilir çünkü adım şerefsiz bir rektör tarafından bir listeye yazıldığı için ihraç edildim ve terörist muamelesi görüyorum.

    ama pardon bu ülkede gerçek teröristleri bile idam edemezsiniz, ama beni, birdyfirdy'i öldürüp ceza bile almazsınız.

  • "soytarılık etmeden güldürebilmek seni
    ekmek çalmadan doyurabilmek
    ve haksızlık etmeden doğan güneşe
    bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
    mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun"

  • kara delikler için baraj puanı mahiyetindedir. bu puanı geçemeyen yıldızlar kara delik olmaya hak kazanamaz. pek tabi yıldızlar ölmeden önce bu sabitin bir hayli üstünde bir kütleye sahip olmalılar ki, kütlelerini kaybede kaybede öldüklerinde yine bu limitin üstünde olabilsinler. yoksa şuan için kütlesi bu limitten birazcık yüksek olan sağlıgı yerinde normal bir yıldız dahi kara delik olamaz, çünkü daha kaybedecegi çok şey**i vardır.

    fakat şöyle de bir extreme durum olabilir; yaşamakta olan yıldızımızın yakıtı yani hidrojeni kültesine oranla şaşılacak derecede küçüktür. hatta bir sonraki petrol ofisine kadar yetmeyecek kadar az ise ve kütlesi chandrasekhar limitine çok yakın ama yinede birazcık fazla ise yakıtı hemen bitip tükenecegi için kütle-enerji dönüşümü çok fazla olmayacak demektir. bu da yıldızımız için kara delik olma şansını arttıracaktır. tabi bir de hidrojeni bittikten sonra yakmaya başladıgı helyumun oranı da önemli. parametreler bitmiyor açıkcası.

  • an itibariyle ezhel olay şarkısının klibiyle tüm sisteme diss atmış bulunmaktadır ve bunun yanında da diss neden ve nasıl atılır dersi vermiştir.

    ezhel - olay

    sözleri

    hergün yeni olay
    dile kolay
    koal koal
    nerde ne anormal artık bana gelir doğal
    paranoya beynin vermez onay
    derler oha nasıl yaptım sorar
    olduk olay

    olays on me...
    tüm gözler bende etrafımda on bin insan sanki zombi
    kafa güzel, alkol fondip

    berlin-kotti
    istanbul bomonti
    başkent odtü
    gıtto-ostim

    tüm dünya mahallem dünya gecekondu
    çok mu yüksekteyiz zihnim kokpit

    her yer polis her yer zarbo hergün olay olay olay ohalde yapalım ohal halkım kobay bi piskopat olmamak için bi sebep yok o yüzden çal ve kopar bende kuruş sende tomar
    çıkar olay
    sıkar toma suyu işin suyu çıkar
    ölür memur ölür çocuklar yaşar çıkar
    isteseler biter ama sanma kimse çıkar
    bunla başa çünkü kazandırır para olay

    hergün hep aynı haber
    yine bi tecavüz taciz
    magazin olay ister
    ünlüler olur havadis
    herkes yanlız herkes birine düşman
    nereye baksam kavga
    nereye gitsem olay

    flaş flaş paparazzi
    like tweet sanalım alem
    ego tüm olayımız bu

    o yüzden nereye gitsek olay oluruz olay bizim de olayımız bu

    aramızda çıksın olay isterler işine yarar bi bok olmadığından dolayı
    biz kimiz nerden geldik her insan kafa yorar
    aslında bütün olay euro lira ve dolar

    çıkar olay
    kan dökmek anlaşmaktan daha kolay
    bir mermi kurşun bir çiçekten daha ucuza solar
    bi bomba sanki tüy gibi düşer ve yanmaz asla

    sokakta tayfalarla

    üçüncü sayfalarda

  • şüphesiz dünyanın en mal insanları tarafından yönetilen ülkedir. adamların becerebildiği tek şey, halktan alınan korkunç orandaki vergileri ayakkabı kutularına doldurabilmek.